29 // shut up and hug me

5.9K 378 64
                                    

Savanna'nın çığlıkları eşliğinde bir donut daha onlara fırlatırken gözlerim, Justin'in öfkeden alev topuna dönmüş koyu kahverengi tonlarındaki gözleriyle buluştu. Hareket ettikçe yukarıya doğru sıyrılan başımdaki havlu sayesinde beni görmüş olmalıydı ve bu, büyük bir şanssızlıktı.

Justin, kollarının arasındaki Savanna'yı bıraktı ve homurdanarak hızlı adımlarla yanımıza doğru ilerlemeye başladı. Başımdaki havlu yere düştüğünde bende donut fırlatmayı kesmiştim. Zaten Cameron'da büyük bir kavganın oluşacağını biliyordu bu yüzden o da durmuştu. Justin'in adımları önümde sonlandı. Boyu benden uzun olduğu için başımı hafif yukarıya kaldırdım ve yaptığım çocukça şeyden memnunluk duyarak gözlerinin içine baktım.

Aslında daha çok, gözlerini bir daha göremeyeceğim için bakmış da olabilirim.

"Derdin ne senin?" Diye tısladı sadece ikimizin duyabileceği bir tonda. Kasılan çenesi sayesinde dişlerini birbirine bastırdığını anlamıştım.

"Biraz eğlence," Dedim omuzlarımı silkerek. Hafifçe seğiren gözünü görmüştüm ama bir tepki vermeden çantamı almak için arkamı döndüm ve sandalyenin üzerinden alarak omzuma astım. Cameron, ifadesiz ve tepkisiz bir biçimde bana baktı ve yanıma gelerek kulağıma fısıldadı.

"Onunla konuşmamı ister misin?"

"Hayır, Cam. Bence gidelim," Diye sessiz bir şekilde mırıldandım. Başını olumlu anlamda sallamakla yetindi ve o da küçük spor çantasını toparlamaya başladı. Arkamı dönmeme gerek kalmadan kolumda hissettiğim sert bir el ile ters yönüme doğru savruldum.

Justin'in sinirli suratı ile yüz yüze gelmek demek, hayatınızın son dakikalarını yaşıyorsunuz demektir.

Kolumu kendime çekmeye çalışmıştım ama olan tek şey canımın acımasıydı. Kısa bir uğraştan sonra Justin, yapıştığı kolumu çekiştirmeye başladı. Cameron ve Savanna'nın peşimizden geldiğini görebilmiştim. İçimde ki Lydia'nın bana Ahmak! diye bağırdığını duyabiliyordum.

"Lydia'yı öylece sürükleyip gidemezsin. Sadece bir şakaydı, büyütmene gerek yok," Dedi Cameron, Justin'e anlamsız bir şekilde bakarken.

"İzin verirsen onunla biraz konuşmak istiyorum. Yalnız bir şekilde," Kulak tırmalayıcı bir sessizlikte çıkan ses tonu ensemdeki tüylerin diken diken olmasını sağlamıştı. Lanet olsun. Bir kere daha lanet olsun. Ve yine lanet olsun.

Cameron, uzun bir süre bana bakmıştı Justin, hiçbir şeyin farkında olmayan Savanna'nın kulağına bir şeyler fısıldarken. Ona başımı olumlu anlamda sallayıp her şeyin yolunda olduğunu belirtmiştim fakat her şey yolunda falan değildi. Hatta biri kiliseye birazdan olacak cinayet için şimdiden haber vermeli ve ölüm törenim hazırlanmalı.

İkinci bir sürüklenme ile tekrar bacaklarım harekete geçti ve burnuma dolan tuvalet kokusuyla beraber lavabonun içine ittirildim. Ardından kulağıma dolan kapı çarpma sesi irkilmeme sebep olmuştu. Arkası bana dönen Justin, dudaklarını birbirine bastırmış bir vaziyette beni izliyordu. Yapma ama, ben tuvalette gebermek istemiyorum.

"Şimdi sana ne yapayım ben?" Dedi kollarını önünde çaprazlama birleştirirken. Yoğun bakışlarını üzerimde hissetmek beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Kes şunu, Tanrım!

"Bilmem. Mesela kapıyı açıp gitmeme izin verebilirsin." Çantamın askısı ile oynamayı sürdürerek boğazımı temizledim. Küçük kıkırtısı yankılanmıştı.

"Hiçbir zaman büyümeyeceksin değil mi, bücür?" Kaşlarım istem dışı çatıldı. Bana bücür demesini sevmiyordum ve o, bunu hep sinirimi bozmak için söylerdi. Şimdi de aynısını yapıyordu. Kollarını iki yana salarak bana doğru yavaş adımlarla gelmeye başladığında o an ki korkum ile kendimi yan tarafımdaki kabinin içine attım ve kapıyı kilitledim.

good night miss. terryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin