55 // babies

2.4K 219 71
                                    

Bacaklarımın sızısının tüm bedenime uyguladığı ağrı ile gözlerim aralandı, ilk bakışta biraz bulanık görüyordum fakat daha sonra görüşüm netleşmişti. Ne kadar kalkmak istesem de bunu becerememiştim, sanki bir şey göğsümü yatağa yatıp kalkmamamı istercesine bastırıyordu. Ağrının sadece bacaklarımda değil, kasıklarıma doğru devam ettiğini söylemeyi unutmuş olmalıyım.

Görebildiğim ilk şeylerden biri ise daha dün kocaman olan karnımın şimdi inip ve eski haline gelmiş olmasıydı. Gözlerim hızla dolarken burnuma acı bir sızı vurmuştu. Bebeklerime ne yapmışlardı?

"Onlara ne oldu?" diyebildim kendi kendime. "Justin?"

Daha önce hiç duymadığım bir ses "Korkmanı gerektirecek bir şey yok," demişti sakin olmamı sağlayacak bir şekilde. Fakat şu haldeyken hiç de sakin olamazdım.

"Nişanlım nerede?" Kurumuş boğazım konuşmamı zorlaştırsada gözlerim çoktan göz yaşlarımı boca etmeye başlamıştı. Tek istediğim ayağa kalkabilmekti ama bu şimdilik imkansız gibi görünüyordu.

"Hepsi güvendeler," Doktor olduğunu düşündüğüm orta yaşlarda bir adamın elini omzuma koyup bana sıcak bir şekilde gülümsemesi yine de beni rahatlatmamıştı.

Yaşadıklarım teker teker aklıma gelirken öfkeden suratımın kızardığını hissedebiliyordum. "Az önce nişanlım mı demiştim?" Diye hemşireye istemsizce gülerek sordum. Yavaşça başını sallamasıyla iyice sinirlenerek avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. "O şerefsiz neredeyse onu hemen buraya getirin!"

"Bayan Terry, lütfen, daha yeni doğum yaptınız." Bir kolumdan hemşire, diğer kolumdan da doktor beni sabitlemeye çalışıyor ve kalkmamı engelliyordu. Son kez kollarımı oynatmak istedim ama kasıklarımın ağrısı buna engel olmuştu.

"O gitsin paralarıyla sevişsin onlarla çocuk yapsın! Lanet herif! Onu hemen buraya getirin yoksa bunu ona... Ona fena... Ödeteceğim..." Hemşirenin koluma vurduğu iğne ile çok geçmeden sakinleşmiş, sesimi kesmiştim. Hatta gereğinden fazla sakinleştiğimi gözlerimin kapanmasıyla anlamıştım.

Yine de uyandığımda Justin hıyarının ağzına edeceğim.

Justin Bieber

Adımlarım boş koridorda ses çıkartırken sarılı kolumu tutarak yürümeye devam ettim. Bir yandan da karşıma bir doktor veya görevli çıkması için dua ediyordum. Acilen bebeğimizi görmeye ihtiyacım vardı.

Harry sayesinde ayakta olmam bir mucize sayılırdı. Brad ile telefonda konuşurken duyabildiğim tek ses, Lydia'nın hıçkırıklarından sonra Harry'nin küfür ederek Brad'i pataklamasıydı. Ve bense yanımdaki adamı zar zor halletmiştim. Kolumda bir bıçak yarasıyla da oradan ayrılmıştım. Harika.

Her şey o kadar çabuk gelişmişti ki neye yetişeceğimi şaşırmıştım. Bir gün içerisinde kaçırılmıştım, nişanlım evde sıkıştırılmıştı ve bunlardan kurtulup karımın doğumunu görmüştüm. Daha ne olacaktı acaba? Gecenin bir yarısı hastanede, kafayı sıyırmış bir orospu çocuğu yüzünden sürünüyorduk. Olan şeylerin özeti buydu.

Şuan tek istediğim Lydia'nın suratıma doğru bebeğimizi sallaması ve "Neden sana daha fazla benziyor?!" diye bağırmasıydı. Bir yerlerden çıkıp bunu yapmasını istiyordum, kesinlikle.

Ama onun yerine hiç olmadık ve şuan hiç çekemeyeceğim biri karşıma çıkmıştı.

"Bakıyorum da yediğin haltlar yüzünden kızımın içeride acı çekiyor olması seni hiç ilgilendirmiyor gibi,"

Yine her zaman olduğu gibi üzerine giydiği gri takım elbisesiyle, boğazına kadar sıktığı kravatı yüzünden nefes alamayan fakat bunu belli etmeyen, sevdiğim kadının iblis babası Bay Terry karşımdaydı. Bence bu yeterli bir açıklama oldu.

"Çok doğru söylediğiniz, Bay Terry. Bende ne zamandır nişanlımın eski psikopat sevgilisini evimize misafir edeyim ve ağzımıza edişini izleyeyim diyordum." Sinirlerime hakim olamayarak ellerimi yumruk haline getirmiştim ama yüzümde acı bir gülümseme vardı. Tanrım, neden bu adamdan bu kadar çok nefret ediyorum? "Doğru söyle, Brad'i sen getirdin. Sırf teklifini kabul etmediğim için."

Ona teklifi hatırlatmamla surat ifadesinin değişmesi bir olmuştu. Tabii mimiklerinden ne bok yediğini anlamıştım. Bana Lydia'yı bırakmam için yüklü miktarda para teklif etmişti ve ben önce kibar bir şekilde reddetmiştim. Sadece sinirlenmemek için ona karşı biraz insan gibi davranmak istemiştim fakat bir kere değil; beni birkaç kere daha rahatsız etmesiyle en sonunda patlamış, küfür ederek telefonu suratına kapatmıştım.

"İnatçı olduğun kadar akıllısın da," Dedi alayla. Hala alay etmesi gittikçe sinirimi bozuyordu. Lydia gibi bir kadın nasıl böyle iğrenç bir adamdan olmuştu cidden şaşırıyorum. "Eğer teklifimi kabul etseydin bunların hiçbiri olmayacaktı."

"Mutluluğumuzu görmüyor musun?!" Diye patlayıverdim. "Bunu gördüğün ve bildiğin halde hala Lydia ile aramı bozmaya çalışıyorsan gerçekten yazık. Lydia senin gibi bir babaya sahip olduğu için utanıyor olmalı."

Bir şey diyecek gibi olmuştu ama işaret parmağımı ona doğru sallayarak konuşmasını engelledim. "Dua et çocuklarıma bir şey olmadı. Eğer olsaydı yemin ederim seni ve o göt yalayan Brad'ini bu dünyada barındırmazdım."

Kıpkırmızı olmuş yüzü ile bana öfkeyle bakan nişanlımın lanet pederi nedensizce gülmek istememe neden oluyordu. İşte bu sefer kıçını iyi tekmeledim.

Omzuna çarparak yanından ilerledim ve önüme çıkan bir hemşireden yeni doğan bebeklerin yerini sordum. Bana kuvözlerin yerini gösterdiğinde gülümseyerek yanından geçtim ve tarif ettiği yere doğru gitmeye başladım.

Bebeklerimizi görmek için sabırsızlanıyorum.

//

Diğer bölüme bebeklerin ismi gelecek 😏

good night miss. terryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin