53 // being family

3.3K 235 73
                                    

Olduğum yerde çocuk gibi zıplamaya devam ederek en üst rafta duran fındık ezmesine ulaşmaya çalıştım, fakat hiçbir başarı elde edememiştim. Justin, neredeydi? Daha birkaç dakika önce onu buralarda görmüştüm. Sıkıntıyla oflayarak bu sefer zıplamamaya karar verdim çünkü karnımın içinde minik bir şeyler vardı ve onlara zarar vermek istemiyordum.

Rafta başka bir şeylere bakmaya devam ederken arkamdan uzanan bir el, benim uzanamadığım fındık ezmesi kavanozunu rahatça alabilmişti. Elin sahibini Justin sanarak hızla arkamı döndüğüm sırada tanımadığım bir çocukla burun buruna gelmem bir oldu. Hemen geri çekilip ondan uzaklaştım ve bana doğru uzattığı kavanozu elime aldım. "Teşekkürler," dedim hafifçe tebessüm ederek.

Üzerindeki kırmızı tişörtünde gördüğüm yaka kartına göre burada çalışan bir market elemanıydı. Küçük ve yamuk bir el yazıyla yazılmış adını okumaya çalıştım: Rudy. Onun adını okuduğumu görünce o da bana bir şeyler söylemek için dudaklarını aralamıştı ama Justin'in gür sesi ile ikimizde olduğumuz yerde sıçradık.

"Lydia?" Sakince soru sormaya çalıştığı belliydi fakat kesinlikle bunu bağırarak yapmak istiyordu. Rudy'den biraz daha uzaklaşıp Justin'in yanına doğru ilerlemeye başladım. Oraya ulaştığımda kolunu belime sıkıca dolayarak vücudunu bana yasladı. O an, Rudy'nin çoktan toz olduğunu fark etmiştim.

"O çocuğun senin dibinde ne işi vardı?" diye sordu ciddi bir ses tonuyla. Elimde duran kavanozu sepete koydu; aslında fırlattı da diyebiliriz. Oflayarak kollarının arasından sıyrılmaya çalıştım ama bu sefer kolunu daha çok sıkılaştırdı.

Ellerimi omuzlarına koyup onu hafifçe iterken, "Şuan saçma kıskançlıklarından birini hiç çekesim yok, J," diye mırıldandım. Dudaklarımı yakalamaya çalışmasıyla kendimi ondan geri çekerek gevşettiği kollarını fırsat sayıp hızla kollarının arasından fırladım.

"Saçma kıskançlıklarım? Sikeyim, Lydia, çocuk göğüslerine bakıyordu!" Hafifçe sesini yükselttiğinde birkaç kişinin dönüp bize bakması bir oldu. Ofladım ve elimdeki paketleri göğsüne çarparak "Sadece kahvaltımızı yapalım istiyorum." dedim. Çocuk hiçte öyle bir şey yapmıyordu, bundan emindim. Zaten eğer öyle bir niyeti olsaydı daha farklı bir yaklaşımda bulunurdu.

Elimdekileri alıp market arabasına sinirli bir şekilde fırlattı. Burnundan nefes verdiğini işitebiliyordum. "Kahvaltı?" diye sordu gülerek. Ama bunu alaya alıp söylemişti. "Hatırlıyorsan ben kahvaltımı yapmıştım; sabah yüzüme oturduğun zaman." O, arsızca sırıtmaya devam ederken bizi duyup diğer bölüme kaçan yaşlı çifte bakakaldığımda direk onun sert omzuna yumruğumu geçirdim. Fakat o, pek umursuyor gibi görünmüyordu.

***

Parlak güneş ışınlarının aksine karnımın üzerinde duran sıcak bir el yüzünden gözlerimi aralamıştım. Gözlerim alışana kadar birkaç kez daha göz kapaklarımı açıp kapadıktan sonra Justin'e baktım; uyandığımı fark etmemiş, elini hafif şişmiş karnımın üzerinde yavaşça bir ileri bir geri hareket ettiriyordu. Bunu dünyanın en güzel manzarası olarak ilan ediyorum.

Başı, karnıma yakın bir yerlerde olduğu için yüzünü göremiyordum ama kendi kendine mırıldandığını duyabiliyordum. Sanırım onlarla konuşuyordu. Onun bu haline bakarken sırıtmadan edemedim çünkü fetüsle konuşan bu adama aşık olduğumu bir kez daha fark etmiş hissediyordum.

Boşta kalan elini sakince tuttuğumda kafasını kaldırdı ve yüzünde düşmüş uzun saçlarıyla bana gülümseyerek bakmaya başladı. Elini bırakıp dağınık saçlarını birkaç saniye karıştırdıktan sonra onu rahat bıraktım. Gülümsüyordu fakat gözlerinde ki ifade hiç de öyle söylemiyordu. Gergin olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti çünkü ne zaman sıkıntılı olsa bunu yüz ifadesinden anlayabiliyordum.

"Sorun ne?" dedim elini okşarken. Tekrar karnımın yanına yatmış, elini yine şişkinliğin üzerine yerleştirmişti.

"Baba olacağım," Mırıldanırken eliyle karnıma masaj yapmaya devam ediyordu. "Kulağa garip geliyor ama biz bir aile olacağız."

"Söz konusu biz olunca kesinlikle en tuhaf aile olacağımızı düşünüyorum."

Söylediğime karşın kıkırdayıp "Ömür boyu pizza yiyecek olsak da seninle birlikte olacağım," dedi. Ona katılarak bende istemsizce güldüm.

Ona, "Bir şey mi söyleyeceksin?" diye soruyordum ki eş zamanlı olarak o da aynı anda "Sana bir şey söyleyeceğim," demişti.

Bakışlarımı ona soru sorarcasına değdirdim. Açıkçası bende ne diyeceğini merak ediyordum. "Bir an önce evliliğimiz için hazırlık yapalım istiyorum," dedi başını sağa yatırırken. Alt dudağını dişlerine almasını seyrettim. "Daha fazla beklemek istemiyorum. Yine saçma sapan bir durum olmadan seni korumak istiyorum." Yüzünde ki endişe duyguları gittikçe artarken düz bir çizgi halini almış dudakları ifadesizdi. Bir şeylerden korkuyor gibi görünüyordu.

"Artık hiçbir şey olmayacak, güven bana. Hem artık hep senin yanındayım bu yüzden korkmana gerek yok. Ama ben çabuk davranmak istemiyorum. Ailemin hamile olduğumdan tek bir haberi bile yokken bunu yapamam. Zaten ufaklıkların doğmasına 4 ay kadar bir süre kaldı."

Verdiği nefesini seslice geri üfleyerek, "Bilmiyorum," diye fısıldadı omuzları umutsuzlukla çökerken. "Sana bir daha bir şey olursa kendimi asla affetmem."

Çenesinde yeni çıkmaya başlamış olan sakallarını avucumun içiyle okşayarak buz kesilmiş yüzünün yavaş yavaş çözülmesini sağladım. Yavaş bir şekilde suratına yerleşen tebessümle birlikte yanıma geldi ve dudaklarıma eğilmeye çalıştı fakat onu zorla engellemek zorunda kaldım.

"Bu halde sizi öpemem, Bay Bieber; önce dişlerimizi fırçalamamız gerekiyor." Ben mırıldanırken gözleriyle dudaklarımı tarıyordu ve içimden bir ses ise bunun pek de iyi niyetli bir bakış olduğunu söylemiyordu.

"Bana Bay Bieber dediğin sürece diş macununu bile yiyebilirim," diye arsızca fısıldadı kulağıma doğru. Yanağımı öptükten sonra dudakları omzuma kaymışken onu üstümden ittirdim.

"Eğer 5 saniye içinde dişlerini fırçalamaya gitmezsen kıçımı öpmek zorunda kalırsın, Bieber," Ona doğru tehdit amaçlı salladığım işaret parmağımı öptükten sonra yorganı üzerinden itip ayaklandı ve kutsal poposuyla göz göze gelmemi sağladı.

"Aslında biliyor musun? Bana fazlasıyla uyar."

//

5 saniye boyunca Lydia'ya bakınca dişlerinizi fırçalıyorsunuz qoejwiksnwkdjskw

Tamam komik değildi...

Multimedia için bir dakikalık feels duruşu

good night miss. terryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin