45 // i will miss you

4.9K 299 49
                                    

"Um... İçeriye gelmemi ister misin?"

Kendi kusmuğumda boğuluyorum, geri zekalı.

"Sakın gelme." Diyebildim titreyen bir ses tonuyla. Biraz güçlü çıkmasını istesemde sanırım başaramamış görünüyordum.

"Sana yağmurun altında kalma demiştim." Diye tısladı Justin, tahmin edebildiğime göre şuan banyonun kapısına yaslanmış bir şekilde ben karşısında olmadığım hâlde bana karşı parmağını sallıyor olmalıydı.

Sifonu çekerken, "Bende sana hayatımdan çık demiştim." dedim hafif bağırarak.
Lavaboya uzanıp musluğu açtım ve elime yüzüme su çarpmayı bitirdikten sonra ağzımın içini çalkaladım. Ağzımı ele geçiren bu iğrenç tat bir türlü gitmek bilmiyordu. En iyisi dişlerimi fırçalamaktı.

"Ve yanlış hatırlamıyorsam çıkmayacağım demiştim."

"Ve bende yanlış hatırlamıyorsam seni evimden kovacağım demiştim."

Küçük bir kahkaha attıktan sonra, "Üzerime düştüğünde hiçte, 'Seni kovacağım evimden, Justin!' demiyordun." dedi sesini benimkine benzetmek için biraz inceltirken. Kıkırdamaya devam ettiğini duyabiliyordum.

Diş fırçamı yerine koyduktan hemen sonra banyonun kapısına tekmemi geçirdim. "Siktir git, Justin! Oldu mu? Siktir git!"

Elimi kapıya götürüp hızla açmıştım ki burun buruna gelmemizle bir şey giymediği için çıplak olan göğsüne ardı sıra kesilmeyen yumruklarımı geçirmeye başladım. Tabi o benden hızlı davranıp ellerimi havada yakalamıştı.

"Alçılı ayağımdan tekme yememek istiyorsan rahat dur, Lydia," Dedi normal bir ses tonuyla. Ne zaman kavga etsek o, her zaman rahat tavrını takınabiliyordu. Ben niye hep bu kadar sinirleniyordum? Ah, doğru ya.

Hangi insan kendisini aldatmış bir erkekle aynı evde yaşamaya mahkum edilebilirdi ki? Tabi ki de ben.

"Sen yanımdayken sakin olmamı bekleyemezsin benden," Mırıldanarak tuttuğu bileklerimi kurtarmaya çalışırken bir anda beni duvara yaslamasıyla inlemek zorunda kaldım. Sırtımı hızlıca çarptığım için sesim biraz yüksek çıkmıştı.

Bileklerimin havalandığını ve başımın iki yanına sabitlendiğini hissettim. Aradan birkaç saniye geçmeden de nefesime karışan nefesiyle birlikte alnımda beliren yumuşak bir baskı vardı.

"Benden niye bu kadar nefret ediyorsun?" Diye sorduğunda dilimin ucuna söylenecek o kadar çok cümle ve küfür gelmişti ki, bir ara içimden kendimi tutamayıp ağlayıp zırlayana kadar ona bağırmak gelmişti.

Bileklerimi biraz zorlamam canımın acımasına ve onunda gücünü arttırıp beni duvara daha fazla bastırmasına neden olmuştu. Birleşmiş olan alınlarımızı ayırmak adına başımı hafif öne eğdim. Bu sefer de dudakları, saçlarım ve alnımın birleştiği yere denk gelmişti.

"Bunu yapma, sarışın," Sesi başlarda mırıltı gibi olsa da cümlesinin sonuna doğru kısılarak fısıltıya dönüşmüştü. "Seni deli gibi severken benden nefret ettiğini bilmek gerçekten acıtıyor."

"Gerçekten mi, Justin?" Dedim alaylı tavrımı sesime de yansıtmaya çalışırken. "Sen daha acının ne olduğunu bile bilmiyorsun."

"En azından sensizliğin ne olduğunu bilirim." Burnu saçlarımın arasında bir gezintiye çıkmış gibi yavaşça ilerliyordu. Eski Lydia olsa, Justin'in bu küçük hareketine dahi eriyip giderdi. Fakat şimdi bundan rahatsız olmuştum.

Tamam, kokusunu kavanoza saklamak gibi düşüncelerimi es geçersek, saçlarımı öptüğü için titremem bundan rahatsız olduğumu belirtirdi, değil mi?

good night miss. terryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin