17. Bölüm

7.4K 457 345
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

*Tutsak kitap olsaydı adlı afişimiz cağnım @sonsayfasihayat a ait. Emeklerine sağlık kuzum.<3*

Bir gece kulübüne gitmek için hazırlanmaya başlamıştık ancak Roman'ın acil bir işi çıktığı için gidememiştik. İvan duş almak için odaya gitmiş, ben ve Vera da yemek salonu gibi bir yere geçmiştik. Vera'nın dediğine göre Roman bir telefon görüşmesi yapıyordu.

Odanın ortasına yerleştirilmiş kocaman, yuvarlak bir yemek masası ve sandalyeler vardı. Bir kaç dolap ve süs eşyalarını da saymazsak gayet sade bir odaydı.

"Sade, değil mi?" dedi odada gezdirdiğim bakışları yakalayınca. Sesini işittiğim anda başımı oraya çevirdim. "Oldukça. Zevkine çok ters."

Gülümsedi. "Öyle. Ben dolu yerleri severim. Kalabalık eşyalardan hoşlanırım ama muhakkak böyle bir oda da bulundururum her yerde. Evde bile böyle bir oda var."

Hatırlamaya çalışarak gözlerimi kısmıştım ama yok.

Hatırlayamamıştım.

"Bazen İvan'ı, ne kadar işi olursa olsun bıraktırır ve bana katılması için zorlarım. Çünkü ona sadece etrafında ilgilenecek başka bir şey olmadığında ulaşabiliyorum. Televizyon, telefon, cep telefon gibi eşyaları istemem bu odada. Bütün ilgisi bende olsun isterim. İsterim ki aramızdaki bağ kuvvetlensin. Ama şimdi..." Hafiften tebessüm etti. "İlgisi tek bir kadında." Bana doğru yaklaştı, çenemi bir kadına göre sert diyebileceğim bir şekilde kavrayıp doğrudan gözlerimin içine baktı. "Sen de ne var bilmiyorum. Beni tedirgin ediyorsun. Ama olurda bir yanlışını yakalarsam," yüzüme doğru eğildi ve gözlerime daha çok yaklaştı. Gözbebeklerinde keskin bir ifade vardı. "Seni mahvederim."

Huzursuzluğu beni de tedirgin etmişti. Elini bileğinden kavrayıp, çenemden çektim. "Sen," dedim dişlerimi sıkarak, yüzümde bilmiş bir gülümseme vardı. "Beni yargılayacak konumda değilsin, Vera. Kendi kopuk hayatınla ilgilen. Bırak İvan'la olan ikimizin arasında kalsın." Cümlemi bitirdiğimde elimde tuttuğum bileğini azad ettim. "Mahvetmeye gelince de... Beni bir daha böyle sikik cümlelerle tehdit edersen asıl ben seni mahveder," dedim ve tıpkı onun gibi yüzüne yaklaşıp, gözlerinin ta içine baktım. "Yolarım!"

Birden... Öyle içten gülmeye başladı ki. Yüzü tümüyle aydınlanmış, kahkahası odayı canlandırmıştı. Bu alaydan çok uzak, samimi bir gülüştü. "İvan haklıymış," dedi "Senin gerçekten de kimseye eyvallahın yok." Tamamen sakinleşmişti. Gözüm aydın, görümce testine tabi tutulmuşum. Vera gülerek yüzüme baksa da gözlerinde az evvel söylediğim cümlelerin açtığı o sessiz savaşın naralarını görebiliyor, işitebiliyordum. "Sevdim."

Rahatlamıştım.

Ama beni asıl rahatlatan İvan'ın benden bahsetmiş olmasıydı. Bu, adeta içimi okşamıştı. Daha rahat bir ifade takılarak omzumu silktim. "Herkese hak ettiği muamele." Alaycı takılsam bile cümlelerimde bir sahicilik söz konusuydu. Bu dünya da herkese, tam olarak neyi hak ediyorsa onu vererek yaşamıştım ve yaşıyordum da. Gerektiğinde kızmayı, gülmeyi, vazgeçmeyi de biliyordum. Bir tek hüznü silemiyordum. Bir tek o bakiydi kalbimde.

TUTSAKWhere stories live. Discover now