4. Bölüm

9K 417 26
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Mevsimlerden hâlâ kıştı.

Şubat ayındaydık, dolayısıyla taht kışındı.

Kış çocuğu olmama rağmen sevmiyordum bu havaları. Çünkü kış, başlı başına bir muhtaçlık demekti.

Kışı da karı da çok severdim. Güvendiğim dağlara yağana dek...
Şimdi kışın o acıtan soğukluğunu bütün bedenimde hissediyor, en çok da sol tarafımda duyuyordum.
Kış bana muhtaçlığı hatırlatıyordu. Isınmak için bile birine ihtiyacın olan bir muhtaçlık ve yalnızsan yaralayıcı olan bir muhtaçlık. Yalnızlıktan bahsim, bi' başına isen, köksüzsen. Annesiz demeye dilim varmıyor, köksüz'den k'yı sen düş.

Kışın soğuk, sevimsiz ve kasvetli bir mevsim olduğunu sokakta kalmam gerektiğinde anlamıştım. Üşüsem bile ısınabilecek bir battaniyem olmamıştı. Üşümüş, üşümüş ve sadece üşümüştüm. Isınamamıştım. Her üşümenin sonu ısınmak değilmiş. Isınmak bir yuvan, bir ailen olduğunda gerçekleşirmiş. Öyle camdan izlemek gibi zevkli değilmiş o beyaz pamuklar başına yağarken. Saç diplerine kadar üşümekmiş. Karın lapa lapa yağdığı ânlara isyan ederek, sabırsızca bitmesini beklemekmiş, bitmesi için duâ etmekmiş. Soğukla baş edemeyip ağlamakmış.

Ağlamanın ne kadar acı verdiğini o zaman anlamıştım. O sıcacık damlalar soğuktan donmuş yanaklarımı ıslattığında. Ve o damlaları silmek için elimi herhangi bir kafeden çaldığım monttan çıkarmak zorunda olduğumda. Ellerim ilk o zaman çatlamaya başlamıştı. Kalbim gibi, bir anda kupkuru kesilmişlerdi.

Kış, yalnızlığı yüzüne vurarak geçermiş evsizlerin hayatından. Ve kar, evsizlerin üstüne değil içine yağarmış.

Oysa kar yağdığı vakit dışarı çıkar, kardan adam yapar, sonra annem ve abimle birlikte kar topu oynardık. Karı sevmek şımarıklara özgüymüş meğer.

Artık ne kışı seviyordum ne de karı. Şımarabileceğim kimse kalmamıştı.

Bütün mevsimlerin bahar ile arama girdiğini düşünüyordum. Kışcığım siktirip gider misin artık?

Bahar daha güzeldi. Düşüncelerimle örtüşüyordu çünkü bahar. Adeta içime umut serpiyordu. Hüzün benlik değildi pek ama içim bir hüzün tarlası olmuştu; ekinler hep acıydı. Hasılat hep kederdi.

Yazı da sevmezdim, çok sıcaktı. Şimdiyse gecelerimi yaza çeviren bir adam vardı ve ben uzun zaman sonra bahar hariç bir mevsime sempati duyuyordum.

Döneklik var sanki ben de biraz. Piç mi ne karakterim.

Herkes bir parça piçtir.

Küfretmeyi pek bi' seviyorum. Bir tür bağımlılık bu ama. Sigara gibi, alkol gibi değil resmen hayat biçimim. Kendimi uzun cümlelerle ifade etmeyi bıraktığımdan beri daha çok küfür eder oldum. Beş kelimeden oluşan bir cümleyi bir kelimeyle özetleyebileceğimi anladığımdan beri küfretmek daha mantıklı geliyordu. Nezaket, sadece finansal durumu iyi olan güruhun seçtiği iletişim biçimiydi. Kelimelerle güç gösterisi yapmak isteyen insanların silahıydı. Oysa önemli olan düşünceydi, kalpti, orada barınan iyilikti. İnsanı güzelleştiren güzel sözler söylemek değil, güzel davranmak, güzel şeyler yapmaktı. Gülümsemek mesela.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin