13.BÖLÜM:"Parti"

208 13 2
                                    

 bu bölümü gece geç bir saatte yayınladığım için bir kaç yazım hatası olabilir bu yüzden kusura bakmayın lütfen XDXDXD <3<3<3

-------------------------------

Gözlerimi açtığımda Rüzgar yanıbaşımda gözlerini bana dikmiş oturuyordu. Hatırladığım kadarıyla en son görev başında Çınar'ı arıyordum. Etrafıma bakındım bu odayı daha önce de görmüştüm. Rüzgar Cross Akademisine ilk girdiği zaman onu ziyaret etmek için gelmiştik. O zaman bu oda gözüme biraz daha sevimli görünmüştü. Ama şimdi nedense biraz... nasıl desem...daha ürkütücüydü. Odaya daha çok siyah hakimdi. Mobilyalar, dolaplar, yatak örtüsü her şey siyah ya da griydi. Odada renkli olarak sayılabilecek tek şey kalın, bordo renkli perdeler ve camın önüne koyulmuş aynı renkteki büyük koltuktu. Bir de siyah büyük bir piyano vardı. Rüzgar'ın sadece gitar çaldığını sanıyordum.  Ama piyano çalması ona daha çok hayran olmamı sağlamıştı. Müzikle uğraşanlar bana hep daha elit görünmüştü. Bu yüzden ben de keman çalıyordum. Ama son zamanlarda ona da pek vaktim olmuyordu. Keman çalmak beni rahatlatıyordu. Ama çalarken bulunduğum ortam konusunda biraz titizdim. Genelde karanlık, sakin ve doğal ortamla içiçe olduğum ortamları tercih ediyorum. Ve bu süre içinde kimseyi yanıma almıyordum. Sanırım şu ana kadar beni çalışırken gören tek kişi Rüzgar'dı. O da tesadüfen.  Bense onu sadece gitar çalarken görmüştüm. Ben etrafa bakınırken Rüzgar da beni izliyordu. Bana ne olduğunu sordu. Anlattığımda çok kızgın görünüyordu. 

"O pislik herif bir gün elimde kalacak !! Çok oldu!!"

"hmm-mm"

"Bundan sonra sana zarar vermesine izin vermeyeceğim."

"Ha ?? Rüzgar abartma lütfen. Sadece yorgunluktan bayıldım o kadar. Dün gece de tam uyuyamamıştım. o yüzden oldu!!"

"Ama o da sana yardım etseydi bu kadar yorulmamış olurdun!!" Haklıydı. Hiç şüphesiz hem de. Ama ya ona bir şey olduysa? Ya zorunlu olarak gelemediyse ??

'Off saçmalama Derin!!Bir şey olsa çoktan duyulurdu. Hem şimdi de onu mu savunmaya başladın?' dedi iç sesim.  Çok şaşırmıştım ilk defa iç sesim benimle konuşmuştu. Wattpad'de kitap okurken hep kahramanların iç sesleriyle konuştuklarını görürdüm. Ve nasıl bir duygu olduğunu merak ederdim.  Demek böyle bir şeymiş!! Düşüncelerimden sıyrıldığımda saftirik saftirik gülümsediğimi farkettim. Sanırım Rüzgar da ' bu kıza bir haller oldu iyice salaklaştı' diye düşünüyordu. Çünkü bana öyle bir bakışı vardı.Hemen normal "Derin" halime dönüp 

"Neyse yapılacak bir şey yok. Sonuçta nobe-" Sözümü tamamlayamadan güneşin ilk ışıkları büyük pencereden siyahlı odaya doldu. Hep merak etmişimdir acaba vampirler gerçekten güneşte küle mi dönüşüyorlar diye. Şu an elimde "Gerçek" bir vampir ve biraz güneş ışığı vardı.

"Rüzgar sana bir şey sorabilir miyim??"

"Tabii nedir??"

"Şey... V-vampirler güneş ışığında gerçekten küle mi dönüşürler??" 

diye sormamla birlikte Rüzgar kahkahalarla gülmeye başladı. Neden bence sorum gayet mantıklıydı. Filmlerde hep böyle olurdu. Vampir güneşe çıktığında her yeri kızarır, vücudundan dumanlar çıkmaya başlar, derisi dökülür ve sonunda kül olurdu.  

"Ah!! Derin gerçekten hiç güleceğim yoktu!! Tabii ki hayır vampirler o kadar kolay ölüyor olsalardı ben şu an burda olmazdım. Güneş sadece derimize aşırı sıcak geliyor ve gece boyunca ayakta kaldığımız için parlaklığı gözümüzü alıyor. Ayrıca geceleri uyanık olduğumuz için çok uykumuz oluyor ve gündüzleri sürekli uyuyoruz. Bunu siz de yapıyorsunuz. Bütün gece ayakta kaldığını düşün. Sabaha gözlerinin altı mosmor, uykusuz ve kafası yerinde olmayan bir şekilde olursun. Ayrıca gözlerin zaten karanlığa alıştı için birden aydınlık ortama çıktığın zaman güneş gözlerini alır. Bunda o kadar da özel bir şey yok yani. Kül olma meselesine gelirsek. Öyle bir şey yok. Güneşe dayanıklı olan bir çok vampir var. Örneğin ben. Çocukluğumuzu hatırlasana hep kumsalda oyun oynardık."

"hmm.. Evet sanırım haklısın. Gerçekten saçma bir soru oldu." diyerek gözlerimi yeni doğan güneşe çevirdim. Birden bende jeton düştü. -Sanırım köşeliydi!!- Okula gitmem gerekiyordu. Hemen cebimdeki telefonumdan saate baktım. Lanet olsun!! Gerçekten çok aptalım bütün gece boyunca Çınarı telefonla aramak aklıma gelmemişti!! Ben gerçek aptallaşmıştım. Saat 05.08'di dersimizin 08.00'de başlamasına rağmen bizim -görevlilerin- 06.30' da gece sınıfının güvenliğini (!)  sağlamak için okul kapısının önünde olmamız gerekiyordu.   

"R-rüzgar benim gitmem gerekiyor!! gardiyanların saat 06.30 okulun ön kapısında olması ve idareye rapor vermesi gerekiyor." diyerek büyük yataktan kalktım. 

"Hey bekle!! Bir dakika. Burdan yanlız başına sağ sağlim geçebileceğini mi sanıyorsun. Bu kurt sürüsü arasına kuzu atmak gibi bir şey olur." dedi haklıydı da. burdan canlı çıkma olasılığım %0'dı. Hatta belki geriye sadece kemiklerim kalırdı. Ki bu daha olası bir şeydi. Rüzgar yanıma gelip elimi tuttu. Olamaz!! Kanın yüzüme doğru ilerlediğini hissedebiliyordum. Yanaklarım domates gibi kıpkırmızı olmuş olmalıydı. Lanet olsun!! Utandığım belli olmasın diye beşımı öne eğmeme rağmen bunu gizleyebileceğimi sanmıyordum.Rüzgar bana bakıp gülümsedi. Bu tatlı olsa da amacının ne olduğunu anlamamıştım. Utandığım için benimle dalga mı geçiyordu yoksa sevimli olduğumu düşündüğü için mi?? Karar verememiştim. Her neyse. Rüzgarın böyle sevimli gülümsemesini görmek biraz nadir bir durum olduğundan tadını çıkardım. Ama ne yazık ki o kadar uzun sürmedi.  Rüzgar beni merdivenler doğru sürükledi. Bu arada bir çok "Kırmızı Gözün" bizi izlediğine emindim. Ama ortalıkta kimse görünmüyordu. Benim içim hep fesattır zaten ne zaman bir şeye sevinsem" oo bu sefer şansın yaver gidiyor!" desem onun hep tersi gerçekleşir. Son katı inerken birden önümüze bir kız fırlayıverdi. Korkudan havaya sıçrayıp Rüzgarın koluna yapıştım. Sonra sıradan bir kız olduğunu farkedince biraz rahatlamıştım. Bir dakika! Az önce ben "Sıradan Bir Kız" mı dedim. Ölmek için güzel bir yol seçmişim anlaşılan. Kız inanılmaz güzeldi. Kızı görünce resmen gözlerim pörtledi yerinden çıkacağını sandım bir an. Kızın sapsarı saçları, bembeyaz bir teni ve sarıya kaçan ela gözleri vadı. Ve Rüzgarın ağzının içine düşmek üzereydi.!! Eğer biraz daha yaklaşırsa kendimi tutmam iyice zorlaşacaktı ve sonunda onun minicik burnunu yerinden söküp güzelliğine güzellik katacaktım!!! Hahahaaa yaşasın kötülük!! Ama bunu şu an yapamazdım. Tam bir kıro gibi görünürdüm ve Rüzgar da bunu hiç hoş karşılamazdı. Bu yüzden sadece "öldürücü bakışlar" atmayı  tercih ettim.

"Ah!! Rüzgar. Okulun önüne mi gidiyorsun ben de seni- " derken sonunda beni farkedebildi. Gözleri beni baştan aşağı süzerken sonunda bakışları REüzgarın sıkı sıkı tuttuğu elime kaymıştı. Birden daha önce hiç hissetmediğim bi şey hissetmiştim az önce.  Sanırım birini kıskandırma isteği uyanmıştı içimde. İç güdülerime uyarak Rüzgarın koluna biraz daha sarıldım. -HİHİHİ HOHOHO HUHUHUUU - 

"Derin bu Sinem. Sınıf arkadaşım. Sinem bu da Derin BENİM İÇİN BU DÜNYADAKİ EN DEĞERLİ VARLIK." evet tamam bu sadece benim hayalimdi. Gerçekte gayet normal bir tanışma olmuştu. Gerçekte böyle söylememişti ama şu an benim elimi tutması onun için ne olduğumu gösteriyordu. Aslında göstermesine de ihtiyacım yoktu. Ben ne olduğumuzu biliyordum o yüzden sorun yoktu. 

"Hmm . Her neyse Rüzgar bu geceki baloya geliyorsun öyle değil mi?"

Diye sordu. Kız beni tınlamadı bile üstelik hala Rüzgaraıma yavşıyordu- affedersiniz sanırım tam kullanımı buydu-BENİM RÜZGARIMA gaözllerimi devirerek.

"Rüzgar geç kalıyoruz" dedim ve elini bırakıp son basamakları da indikten sonra ağır çekimde kapıya ilerledim. Bu hareketim Rüzgara bir seçim yapma zorunluluğu veriyordu. Ya benimle birlikte gelecekti ya da o sürtükle kalacaktı. Tam da tahmin ettiğim gibi Rüzgar yine elimi tutarak beni okulun kapısının önüne getirdi. Ona teşekkür edip oradan ayrılmasını izlerken partinin gerçek olup olmadığını düşündüm. Gerçek ya da değil ne olursa olsun bu kızı benim Rüzgarımdan uzak tutmalı ve bir şekilde o baloya dahil olmalıdım... 

Cross AkademisiWhere stories live. Discover now