ARTEMİS 6.Bölüm

3.1K 250 63
                                    

Elimde ki beyaz, tek askılı elbiseyi aynanın karşısında üzerime doğru tutarken aklımda bir sürü soru vardı. Neden Avery özellikle bu elbiseyi giymemi istemişti? Bu akşam neler olacaktı? Hera olay çıkartacak mıydı? 

Elbisenin arkasından uzayan tülüne ve önünde ki kısalığa bakıp ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Dakikalardır aynanın karşısından elbiseye bakıyordum, fakat giymeye korkuyordum. Sanki bu akşam bir şeyler olacakmış gibi hissediyordum.

Kapının tıklatılmasıyla elbiseyi üzerimden çekip yatağa koydum. Gelen Avery'di. Üzerinde siyah, uzun bir elbise vardı. Kızıl saçlarındaki dalgalara imrenerek bakarken oda beni memnuniyetsizce süzüyordu.

"Neden hala giyinmedin? Davetliler gelmeye başladı bile."

"Tamda giyeceğim sırada geldin." Zoraki bir gülümsemeyi yüzüme yapıştırıp yatağın üzerinde ki elbiseyi geri aldım. Birkaç saniye daha yüzümü inceledikten sonra odadan çıktı. Daha fazla beklemenin manasız olacağına kanaat getirip elbiseyi giydim.

Aynada üzerimde tuttuğumdan çok daha güzel duruyordum, gülümseyip saçlarımda ki örgüyü açtım, yeni duştan çıktığım için örgü dışında aklıma bir şey gelmemişti. Uzun saçlarım omzumdan aşağı dökülürken yüzüme çok az bir makyaj yapıp son kez aynada ki yansımama baktım.

Odadan çıktığımda Avery'nin en aşağı kata gelmemi istediğini hatırladım. Sonsuz gibi görünen koridorda yavaş adımlarla ilerlerken taştan yapılma eski bir merdiven görünce oraya yöneldim. Odaları bu kadar mükemmel olan malikanenin merdivenleri neden bu kadar eskiydi?

Merdivenlerin basamakları bittiğinde kendimi çevresinde ki duvarların dahi görünmediği büyük bir salonda buldum. Dilini bilmediğim bir şarkı arka fonda çalarken tüm gözler üzerime dönmüştü. İçlerinden tanıdık birisine bakınırken kalbimin hızlandığını fark ettim. Bütün herkesin bana bakmasına alışkın değildim ve elimin ayağıma dolaşması an meselesiydi.

Tam o sırada kalabalığın arasından Avery gülümseyen bir suratla yanıma gelip elinde tuttuğu şarap kadehini havaya kaldırdı.

"Hoş geldin Artemis, hepimiz seni çok özledik." Kalabalıktan onaylayan sesler çıkınca zorlukla gülümseyip Avery ile beraber yürümeye başladık. Merdivenlerden uzağa bir bar masasının yanına gelince müzik hareketli bir hal almış ve insanlar kendini kaptırmaya başlamıştı.

"Apollon nerede?" Bir an kimden bahsettiğini anlayamamış olsam da daha sonra Merlin'den bahsettiğini fark ettim.

"Dünden beri hiç görmedim."

"İşte, geliyor." Kafasını tam arkamda duran merdivenlerin hizasına çevirince bende istemsiz kafamı oraya çevirdim. Athena Merlin'in koluna girmiş etrafa gülücükler saçarken Merlin ciddi suratını değiştirmeden direk olarak bana bakıyordu. Sanki bir şey ima etmeye çalışıyor gibiydi. Kalabalığın fısıldaşmaları artarken Merin Athena'nın kolundan sıyrılıp yanıma gelmeye başladı.

Herkesin gözü üzerimizdeyken gerginliği  belli etmemek için sırıttım, o da aynı şekilde gülse de gülümsemesi gözlerine kadar ulaşamamıştı.

"Konuşmamız lazım." Sıktığı dişlerinin arasından fısıldarken hala etrafa doğru gülüyordu.

"Bence de." Bar masasının üzerinde bana hazırlanan içkiyi tek seferde kafama dikip hiç duymadığım şarkıya eşlik etmeye çalıştım. İnsanların benim rahat olduğuma inanmasını istiyordum.

"Merhaba sevgili dostlarım." Zeus'un sesi rolümü bozduğunda sesin geldiği yere, sahnenin tam ortasına baktım. Babam siyah bir takım elbise ve elinde ki kadeh ile Tanrılar Tanrısını değil de zengin mafya babalarını andırıyordu. " Bugün toplanmamızın nedeni biricik oğlum Apollon ve kızım Artemis'in eve dönmesidir. Bildiğiniz üzere kendileri dünyaya bir görev için gitmişlerdi, ve görevi başarıyla tamamladılar." Kalabalık bir Zeus'a birde Merlin ve bana bakarken rahatsızca yerimde kıpırdandım. Bahsettiği görevin ne olduğunu bile bilmezken rahat davranmam zorlaşıyordu. Eminim insanlar bizim bildiğimizi zannediyorlardır.

ARTEMİSWhere stories live. Discover now