ARTEMİS 2.Bölüm

4.6K 266 18
                                    

Her 1 metrede bir karşılıklı meşaleler ile donatılmış modern bir koridordan geçerken aklımda binlerce karmaşa vardı. Neden bu kadar sakin davrandığımı hala çözemiyordum. Acaba Katherina nasıldı, veya ağabeyim?  Yanımda adının Avery olduğunu öğrendiğim kadın ile beraber büyük ahşap bir kapının önüne geldiğimizde durdum.

Bana güven veren bir gülümseme yollayıp kapıyı açtı, derin bir nefes alıp içeriye girdim. İçerisi benim bulunduğum beyaz odaya hiç mi hiç benzemiyordu. Tavan göremeyeceğim kadar yüksekteydi, girişte ki sandalyeler ortada bir yol bırakacak şekilde düzenlenmişti. Bir kiliseyi andırdığını fark ettim. En ön sandalyelerin bulunduğu yerde büyük bir taht -taht diyorum çünkü koltuk olmak için fazla ihtişamlı- vardı. Avery'nin de iteklemesi ile tahtın önüne kadar yürüdüm. Taht'ın üzerinde orta yaşlı, sarı sakalları ve belirgin açık mavi gözleri olan bir adam vardı. Gözleri Avery'i anımsatıyordu.

"Merhaba Artemis." Adamın dolgun ve keskin sesi duraksamama neden oldu. Başkasına seslendiğini düşünüp cevap vermesem de direkt olarak gözlerimin içine baktığını anladığımda boğazımı temizledim.

"Benim adım Alexis." Adamın yüzünde acıyan bir ifade belirmişti, gözlerini benden çekip Avery'e sabitlediğinde ikisinin sessiz bir konuşma yaptığını düşündüm. Birkaç saniye sonra adam bana döndü.

"Sanırım Hebe sana hiçbir şeyden bahsetmemiş Artemis, sen daha kim olduğunu bile bilmiyorsun." Hebe'nin kim olduğunu düşünme gereği duymadım. Adam bana Artemis dediğine göre Avery'e de bir isim takmış olması normaldi.

"Ben Alexis Morgan. 18 yaşında bir lise öğrencisiyim, Artemis veya her neyse, o ben değilim. " Sesim sonlara doğru iyice kısık ve çaresiz çıkmıştı. Burnumun sızladığını hissettim, geldiğimden beri sakin davranmıştım fakat artık ağlamanın eşiğindeydim. Benden ne istiyorlardı? Şakaysa ne tür bir psikopat böyle bir şey yapardı ki?

"Yunan Mitolojisini biliyor musun Artemis?" Adamın sorusu üzerine yere eğdiğim kafamı kaldırdım, gözlerimiz buluştuğunda içimde bir su balonu patlamış gibiydi. Gözlerinde ki ışıltıya aşina olduğumu zannettim.

"E-evet." Elbette ki biliyordum, geçen yıl seçmeli derslerimizden birisi de Yunan Mitolojisi'ydi. 

"İnsan ırkının bildikleri çok sınırlı. Herşey Eros'tan, Afrodit'ten, Zeus'tan veya Hades'den ibaret değil. Mesela sen en gizli silahlardan birisin Artemis." Artık çıldırma durumuna gelmiştim, bana inandırıcılığı olmayan bir mitolojiden bahsedip birde orada ki bir karakteri bana uyarlaması sinir hücrelerimi tetiklemeye yetmişti. 

"Sus artık, bana beni kaçırma amacınızı söyleyin!" Sesim boş salonda yankılanırken ikiside rahat tavrını bozmadan bana bakıyordu. Kaçmak istiyordum fakat daha salondan çıkamadan yaka paça sürüklenme oranım oldukça yüksekti.

"Sen Yunan Mitolojisi'nde bahsi geçen Artemis'sin. Yıllardır dünyada bir fani olarak yaşadın, bu zaman sürecinde belli ki hafızanı da kaybetmişsin. Fakat zaman daralıyor Artemis, artık evine geri dönmen gerek." Sesi ölümü andırıyordu, tüm tehlikelerin birleşimi gibiydi. Yüzüne bakıp amacını anlamaya çalıştım. Fakat kendinden emin ve dürüst bir hali vardı. 

"Sen kimsin?" Sesim az öncekinden daha kararlı çıkıyordu, şuan nasıl bir şeyin içinde olduğunu bilmesem de karşımda ki adam bana anlamını çözemediğim bir güven veriyordu. Dedikleri aptalca bile olsa.

"Zeus fakat sen Harrison diye hitap et." Gözlerinden bir anlığına hüzün geçtiğine yemin edebilirdim, fakat anında sıcak bir gülümseme ile durumu kapattı.

"Bunlara inanmam için güzel bir kanıta ne dersin Harrison?" Ellerimi göğsümde birleştirdim, güçsüz kızı oynamaktan sıkılmıştım. Birkaç saat içinde nefret ettiğim o beyaz odaya dönmeye de niyetim yoktu. Bu insanların amacını öğrenip çekip gidecektim, evet planım kesinlikle buydu.

ARTEMİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin