ARTEMİS 5.Bölüm

3.7K 237 54
                                    

Büyük bir kapının önüne geldiğimizde Avery durup kafasını bana çevirdi, dudaklarını endişeyle ısırdığını fark ettim. Gerçekten, en fazla ne kadar kötü olabilirdi ki?

"Hera Zeus'un karısı, ve kocasını çok kıskanan birisi. Senin geldiğini duyduğunda ne kadar sinirlendiğini tahmin bile edemezsin." Sesi fısıltıyı andırıyordu, öfke damarlarımdan hızlıca beynime sıçrarken ellerimi yumruk yaptığımı fark ettim. Beni bu kadar sinirlendiren şeyin ne olduğunu bilmiyorum fakat hiç görmediğim bu kadını öldürme arzusu mantığımı köreltiyordu.

"Ares ve Hephaistos dışında diğerlerinin onun çocuğu olmadığını sanıyordum, senin bile." Evet, yıllar sonra lisede işlediğim bir ders işime yarıyordu. 

Avery huzursuzca yerinde kıpırdandı.

"Öyle fakat sen farklısın, Artemis." Sesi boş koridorun duvarlarına çarpıp yok olurken kendisi de hızla yanımdan ayrıldı. Gölgesi meşaleler sayesinde koridor boyunca karaltı yapmıştı, en sonunda görüş açımdan tamamen çıkınca derin bir nefes alıp önümde ki kapıyı açtım. Herkes neden benim farklı olduğuma inanıyor, bilmiyorum. Ok atmaktan başka hiçbir işe yaradığımı düşünmüyordum.

" Sanırım birisi hala kapı çalmayı öğrenememiş." Dolgun ve tehditkar ses kulaklarımı doldururken kapıyı arkamdan kapatıp yanına yaklaştım. Zeus'u ilk ve son gördüğümde oturduğu tahta benzeyen bir koltukta oturuyordu, ellerini bacaklarının üzerine koymuş suratımı incelerken onu görmezden gelerek odasını inceledim. Gördüğüm her oda gibi burası da oldukça büyük ve şıktı. Altın rengi duvarlar, büyük bir çalışma masası ve taht -yada koltuk, her neyse-. Anladığım kadarıyla burası onun çalışma odasıydı, yatak veya dolap yoktu.

Gözlerim en sonunda gözleriyle buluştuğunda dişlerimi sıktım, o ise benim aksime gayet rahat görünüyordu. Annemin saçlarıyla alakası olmayan platin rengi saçları, bembeyaz teni ile Alacakaranlık Kuşağından fırlamış gibi görünüyordu. Üzerinde tamamıyla siyah bir elbise vardı.

"Benden ne istiyorsun?" Sesim bana bile fazla mesafeli gelse de halimden ödün vermedim, ona karşı kafa tutmayı istiyordum.

"Daha önce yaptığını." Duraksadı, yüzünde hain bir gülümseme belirince gözlerimi kıstım. "Defolup gitmeni, Artemis."

"Üzgünüm fakat babam ve annem beni o kadar özlemişken gidemem." Az önce onun yaptığı gibi yüzüme hain bir gülümseme yerleştirdim,  her ne kadar dudakları hala yukarı doğru kıvrık olsa da seğiren çenesinden sinirlendiğini anlayabiliyordum. 

"Bu evrende düşmanın olmasını isteyeceğin son kişi benim."

"Sandığın kadar önemli değilsin, Hera." İsmini tükürür gibi telaffuz edişim bardağı taşıran son damla olmalıydı, çünkü artık yüzünde gülümsemeye dair hiçbir şey yoktu.

"Ölümün ellerimden olacak." Adeta tıslamıştı, yüzümde ki gülümsemeyi daha da genişletip kapıya yöneldim. Bakışlarını tam arkamda hissederken kapıyı açıp omuzlarımın üzerinden atabildiğim en sinir bozucu bakışı atıp gülümsedim.

"En iyi kartını oyna."

Odadan çıktığımda derin bir soluk verdim, gerçekten bunları söyleyen bendim! Alexis Morgan, ömrü hayatı boyunca tek bir kavgaya bile dahil olmamış bir kız burada bir Tanrıçaya kafa tutuyordu. Birkaç saniye sonra kendime gelip az önce Avery'nin beni aldığı eğitim odasına ilerledim. Odadan çıktıktan sonra eski zavallı halime geri dönmüş gibiydim, o enerji nereden geldiyse geldiği yere geri gitmişti.

Eğitim odasına girdiğimde Klaus'un kum torbasına yumruk attığını fark ettim, ayrıca üzerinde bir tişört bile yoktu. Bakışlarımı geniş omuzlarından karın kaslarına kaydırmamaya özen göstererek yanına gittim. Benim geldiğimi fark edince duraksayıp boş bir ifadeyle yüzüme bakmaya başladı.

ARTEMİSWhere stories live. Discover now