ARTEMİS 4.Bölüm

3.8K 230 34
                                    

Bir elim yayı kavramaktan, diğeri ise oku hedefe fırlatmaktan yorgun düşmüştü. Ben bunları yaparken yelkovan etrafında kaç tur attı, inanın bilmiyorum. En sonunda pes edercesine yayı bacaklarımın hizasına kadar indirdim. Soru sorar gibi yüzüme bakmaya başladı.

"Her seferinde tam 12'den vuruyorum, çalışma yapmama gerek yok ki." Sesim yorgun çıkıyordu.

"Bir daha ki sefere yerinde duran bir hedef tahtasına nişan almış olmayacaksın, Alexis." Burada ki yabancılara inat, bana gerçek adımla seslenmesi içten içe mutlu olmamı sağlamıştı. Daha sonra dediği şeyi anlamaya çalıştım. Sahi, ne demek istemişti?

"Neden bahsediyorsun?"

"Diyorum ki Tanrıların dünyası geldiğin yere benzemez, her zaman tehlikedesin." Keskin mavi gözleri bana kilitlendiğinde elimde ki ok ve yayın gevşediğini hissettim. Karanlık Tanrısı olmak için yaratılmış gibiydi, adını koyamadığım bir karanlık yüzüne gölge düşürürken hızlı adımlarla yanıma yaklaşıp elimde gevşeyen ok ve yayı aldı.

Ne yaptığını anlamaya çalışsam da gözlerinden hiçbir şey okunmuyordu. Yüzüme bile bakmadan ok ve yayı bir masanın üzerine koydu, tekrar gözlerimiz birleştiğinde suratında hain bir ifade belirdiğini fark ettim. Bu kadar sinirlenip daha sonradan dalga geçer gibi bakması normal miydi?

"Minderlere geç, 1000 mekik çekeceksin." Ona anlamayan gözlerle bakmaya başladım, beynimin bana oynadığı bir oyun yüzünden mi dediklerini kavrayamıyordum, yoksa cidden 1000 mekik mi demişti?

"Aptal mısın yoksa bu odadan leşimin çıkmasına çok mu meraklısın?" Sesimin gürlüğünü kontrol edemiyordum, resmen benimle dalga geçiyordu. Takip edemeyeceğim kadar hızlı adımlarla yanıma gelip iri eliyle çenemi kavradı. Benden 20 cm kadar uzun olduğu için kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım, aramızda ki mesafe içimi ürpertmeye yetecek kadar yakındı.

"Bana bir daha sakın karşı gelme, anladın mı?" Nefesi ölümün habercisi gibiydi, gözlerimi kırpmadan nefretle yüzüne baktım. Bana bu kadar kaba davranmaya hakkı yoktu, hele ki bahsettikleri kadar önemli bir insansam.

"Bırak beni." Dişlerimin arasından konuştuğum için sesim boğuk çıkmıştı. 

"Sana anladın mı dedim?" Eli çenemi daha da sıkı kavrayınca geri çekilmeye çalıştım, fakat o benden çok daha güçlüydü. Sağ diz kapağımla kasıklarına tekme atmaya hazırlanırken boşta kalan eliyle dizimi tuttu. Nasıl anlamıştı? Şaşkınlıkla suratına bakarken sorusunu tekrarladı. " Anladın mı?" 

Ondan kaçışım yoktu, adeta kapana kısılmış bir fare gibi altında eziliyordum. Çaresizce başımı salladım, fakat içimde ki öfke tenime kadar çıkıyor, alevler tüm vücudumu yakıyordu. En nefret ettiğim şey aşağılanmaktı ve şuan tamda bunu yaşıyordum.

"Güzel, mindere geç." Eli dizimi ve çenemi serbest bırakınca bir adım gerileyip yüzüne baktım. Sabırsız bir ifadeyle beni izliyordu.

Öfkeyle tıslayarak on adım uzağımda ki büyük minderin yanına gittim, omuzlarımı gevşeterek yavaşça oturdum. Bana ayak uydurarak yanıma oturdu, onu görmezden gelmemin daha iyi olacağını düşünüp sırtüstü mindere uzandım. Birkaç saniye vücudumu süzdü, hala elbiselerim ile olduğumu ve yattığım için rahatsızca yerimde kımıldandım. Daha sonra sıkıntıyla iç çekip ağır hareketlerle kollarımı kafamın arasına aldım ve mekik çekmeye başladım, beden eğitimi derslerinde sık sık yaptığım için o kadar zor gelmiyordu.

"Dizlerini 90 derece bük, ayak tabanın yere tamamen temas etsin ve bacakların aynı hizada olsun."

Cevap vermeden dediklerini uyguladım. 21, 22, 23.. Zaman geçmek bilmiyor, her geçen saniye karnımda hissettiğim yanma hissi artıyordu. Bir anda o iri ellerin göğüs kafesimin altına dokunmasıyla duraksadım.

ARTEMİSWhere stories live. Discover now