ARTEMİS 3.Bölüm

3.9K 238 23
                                    

Kapı açıldığında birkaç saniye duraksamış olsam da belli etmeden yavaş adımlarla içeriye girdim. Burası beyaz odaya veya kiliseyi andıran salona hiç mi hiç benzemiyordu. Tavan diğer salonun aksine görünse de yüksekteydi. Duvarlar mavinin birkaç ton açığında, etraf aradığınız her şeyin bulunduğu bir kapalı çarşıyı anımsatıyordu. Evet, doğru kelime kesinlikle kapalı çarşıydı! Görünürde insan olmasa da odada hayvan çiftliği, botanik bahçe, alev topları -ciddiyim-, kalkanlar, hedef tahtası, hatta süs havuzu bile vardı.

Bir odanın nasıl bu kadar büyük olabileceğine aklım ermiyordu. Kafamı şaşkınlıkla Avery'e çevirdim, fakat o benim aksime gayet rahat görünüyordu.

"Eğitim odası burası mı?"

"Evet." Kafasını çevirip gülümsedi, yüz kaslarımı zorlayarak gülümsemesine karşılık verdim.

"Ben kardeşlerini ve eğitim şefini getireceğim, onlar daha geç geleceğini düşündükleri için henüz gelmemişler." Kızıl dalgalı saçlarını omzunun sağ tarafına toplayıp hızlı adımlarla salondan çıktı.

Kafama takılan sorulara bir yenisi daha eklenmişti, kardeş-ler derken neyden bahsetmiş olabilirdi?

Yavaş adımlarla birkaç metre ötemde ki hedef tahtasının karşısına geçtim. Birkaç saniyelik düşünme merasiminden sonra ok ve yayı elime aldım. Ne kaybedebilirdim ki? Sonuçta burası eğitim odasıydı, bir şeylerden başlamak gerekir.

Yayı elimde gerip oklardan birini ustalıkla yerine yerleştirdim, gören daha önce elime aldığımı bile sanabilirdi.

Düşüncelerim istem dışı attığım okun hedefi tam 12'den vurmasıyla durmuş gibiydi. Bunu..bunu nasıl yapabilmiştim? Elimdeki yaya şaşkınlıkla bakarken arkamdan gelen kalın ve erkeksi ses durmamı sağladı.

"Gerçekten yeteneklisin." Kafamı oraya çevirip 5 adım gerimde duran adama bakmaya başladım. 20'li yaşlarında, buradan bile fark edilebilecek mavi gözleri olan, açık kahverengi saçları ve yıllarca çalışarak yaptığı belli olan geniş omuzları vardı. Benden 20 cm kadar uzun olmalıydı. Yanına gitme gereksinimi duymadan ellerimi göğsümde birleştirdim. Ne zamandır orada dikiliyordu?

"Sende kimsin?" Sesim umduğum  gibi mesafeli çıkmıştı.

"Klaus Scott Dark, eğitim şefin." Gözlerini yavaşça üzerimde gezdirdi, o an hala partiden kalma mini elbisem olduğu için kendimi boka bulanmış gibi hissettim. Buraya hiç yakışmıyordum.

"Bende Alexis Morgan." Bana alay eder gibi bakmasıyla burada ki insanların beni Artemis olarak tanıyabileceğini düşündüm. Fakat ona bunu söylemeyecektim, beni Alexis olarak tanımalıydı.

"Alexis!" Merlin'in sesiyle önümde duran adamı unutup sesin geldiği yere döndüm. Üzerinde tişört yoktu, göz altları morarmış, saçları dağılmıştı. Hızlıca yanına koşup kollarımı boynuna doladım, eliyle belimi kavrayıp kulağıma fısıldadı. 

"Burada neler oluyor?"

"Bir bilsem." Geri çekilip yüzüne baktım, yorgun görünüyordu. Gözlerimin içine bakarak gülümsedi, fakat bu her zaman gördüğüm içten gülümsemelerden değildi. 

"Selam Artemis, görüşmeyeli uzun zaman oldu." Omzuma gelen hafif bir yumrukla yanımda ki adama baktım. Kısa boylu, sevimli bir suratı vardı. Fakat çökmüş gözleri 30'lu yaşlarında olduğunu belli ediyordu.

"Sen kimsin?"

"Üvey kardeşin Hermes, haber ve hırsızlık tanrısıyım." Göz kırpıp sırıtınca bende güldüm, komik birine benziyordu.

O an odada başkalarının da olduğu dikkatimi çekti. Eğitim şefim, Merlin ve Avery'i saymazsak 1 kız, 4 erkek vardı. Erkeklerden Hermes hariç hepsi iri yapılı ve güçlü görünüyordu.

"Avery olarak seslenilse de gerçek adım Hebe, Gençlik Tanrıçasıyım. Ve Zeus'un kızıyım." Avery konuşunca şaşırmıştım, babamın annem dışında da ilişkileri olmuştu demek. Daha sonra aklıma derste gördüğüm konular geldi. Zeus'un bir sürü çocuğu vardı. Adam durmak bilmemiş ki.

"Ben Ares, Savaş Tanrısı ve buda öz kardeşim Hephaistos. Kendisi Ateş Tanrısı." İçlerinden en olgun duran Ares yanında ki soğuk bakışlı çocuğu gösterince başımla selamladım. Umrunda değilmiş gibi gözlerini başka bir yere çevirdi.

"Ben Dionysos, Şarap ve Medeniyet Tanrısı." En köşede duran saçları omuzlarına kadar inen adama baktım, bakışlarımız birleştiğinde çapkınca gülümsedi.

"Ve bende Athena, Savaş ve Strateji Tanrıçası." Konuşan kadının sarının en açık tonlarında ki saçları neredeyse baldırlarına kadar iniyordu. Kurnaz bir gülümsemesi vardı.

"Vay, 7 tane kardeşim var."

"Aslında 11 tane, fakat diğer 4'ü ulaşamayacağımız kadar uzaklarda." Hermes'in kahkahası tüm salonu doldururken odada ki herkes ona soru sorar gibi bakıyordu. Birkaç saniye sonra kimsenin ona eşlik etmediğini fark edip sustu.

"Tanışma kısmını atlattıysak artık salondan çıkar mısınız? Eğitime başlamam gerek." Klaus ellerini göğsünde birleştirip tam karşımda dikilen kardeş sürüsüne baktı. Sıkıldığı her halinden belliydi, dişlerini sıkınca çenesi seğirdi. 

Diğerleri de bu komutu bekliyormuş gibi hızla salondan çıkarken Avery son kez güven veren bir gülümseme gönderip büyük kapının ardında kayboldu.

Gitmeyen tek kişi Merlin'di. Bana temkinli bir bakış atıp biraz ileride ki piyanoya ilerledi. Ağabeyim onu tanıdığımdan beri müzik ve resimde çok çok iyiydi, bunu iş olarak yapmasını söylesem de o bir barda garsonluk yapmaya devam etmişti. Piyanonun başına oturmasıyla bu zamana kadar duyabileceğim en güzel parçayı çalmaya başladı. Zengin olmadığımız için evimizde bir piyano yoktu, o yüzden Merlin'i ilk defa bunu çalarken görüyordum.

Kendisi de yeteneğinin yeni farkına varmış gibiydi.

" O Apollon, Güzel Sanatlar Tanrısı." Klaus'un nefesi boynumu adeta yalayınca irkildim, bir adımlık bir mesafe vardı aramızda. Ne ara bu kadar yakınıma gelebilmişti?

"Peki ya sen ne Tanrısısın?"

" Karanlık Tanrısı Erebos." Tek dudağı tehlikeli bir şekilde yukarı kıvrılınca ürpermemek elde değildi. Belli etmemeye çalışarak gözlerimi kaçırdım.

"Artık eğitime başlasak mı?" Sorum üzerine yüzünde ki alaycı ifade kayboldu, kaşlarını çatıp hedef tahtasına yöneldi. O an onun işine önem veren birisi olduğunu fark ettim, bu kadar hızlı adapte olmasının başka bir açıklaması olamazdı.

 -

Yorumlarınıza ve oylarınıza ihtiyacım var bildiğiniz üzere :)

ARTEMİSWhere stories live. Discover now