Geçmiş

2.2K 95 4
                                    

"Sen evlat edinildikten sonra biz yetimhanede kaldık. Bizi evlat edinen olmadı. Sen gittikten sonra da evlat edinilmeye çalışmadık." Diye konuya girdi Wayn.

"Yetimhanedeyken gönüllü bir öğretmenin geldiğini hatırlıyorum. Adı gibi nadir bulunan biriydi. Hepimize sınavlar için yardım etti." Dedi Eric.

"Abim liseyi yatılı özel bir okulda burslu okudu. Bende devletin ayarladığı bir liseye gittim. Abim sonra amerikada üniversite için burs kazandı. Ve orada iki bölüm bitirmeye çalışıyor."dedi gülerek Wayn. Yalanını söylediği için mutluydu.

"Demek daha bitiremedin." Dedim gülerek.

"Son yılımdayım fakat ailevi mevzular benim için daha önemli. Sen hatırlamıyor olabilirsin ama ben o minik kız kardeşime kavuştuğum için çok mutluyum" dedi Eric içten bir gülümsemeyle.

Onlar ile ilgili hiçbirşey hatırlamıyor olmak şuan beni üzmüştü. Onların benimle ilgili anıları vardı. Fakat benim onlar ile ilgili hiç bir anım yoktu.

Konuyu değiştirmek adına sormam gereken o şeyi de sormaya karar verdim.

"Peki beni niye buraya getirdiniz? Bütün bunları evimde de konuşabilirdik. " dedim hafif bir sitemle.

Erik ciddileşti ve duruşunu düzeltti.
"Wayn seni tanıdığında evli olduğunu söylemişti. Senin saç telini almak onun için de zor olmadı. Ama senin eşim dediğin adamın Zack olması, seni doğrudan Zack'in Açmamış Gülü yapardı. Ki Zack'in tutumu da bunu oldukça netleştirdi. Zackle olan ilişkini biz tabii ki biliyoruz. Burada bulunma sebeplerinden biri ise Zack'in onca düşmanı olması ve senin o evde, savunmasız olman." Dedi önünde bulunan peçeteye ağzını sildi. "Eğer eve gitmek veya tek kalmak gibi bir isteğin varsa bunu unutsan iyi edersin. Fakat eğer istersen polisi de arayabilirsin. Seni engellemeyeceğiz. Fakat burada bulunan bir tutsak olmadığını bilmelisin." Derin bir nefes aldı ve devam etti. "Her ne kadar Zack'in düşmanlarından biri de ben olsam da kız kardeşimin hayatının tehlikede olmasına göz yumacak değilim. Seni bulmamız sadece zaman meselesi idi. Sadece bir kaç ay geç kaldık."dedi. Ayağa kalktı. "Bu güzel yemek ve sohbet için teşekkür ederim. Piya sana ihtiyacın olan herşeyde yardım edecek. Bruce'u da tanıyorsun. Bir şeye ihtiyacın olduğunda onunla görüş. İyi akşamlar." Dedi ve hızla odadan ayrıldı. Sinirlenmişti. Bunun için yüzüne bakmama, sesini duymaya bile ihtiyacım yoktu.

"Wayn, Zack ile olan düşmanlığın sebebi nedir?" Diye sordum.

"Arazi meselesi" dedi ve omuz silkti.

"Araziyi kim aldı?" diye sordum. 

"Zack."

"Araziyi ilk kim buldu?"

"Abim."

"Niye Eric alamadı?"

"Bu sorunun cevabını tarafsız verebileceğimi sanmıyorum Tess. İstersen abime sor. O sana daha doğru bilgi verecektir. Eric bize hiç yalan söylemez." dedi ve mahçup bir gülümseme attı. Bende konuyu değiştirme zamanının geldiğini anladım. 

"Demek Mimarlık okuyorsun ve bu evi sen tasarladın?" diye konuya girdim.Ve bir de baktım ki  kendi evimi ona tasarlattırıyorum. Kafamdaki fikre göre Zack bize büyük bir arsa almış ve o evin yapımını da Wayn  üstleniyor. İçimden yüksek sesle bir ironi kahkahası attıktan sonra bu hayalimi boş vermem gerektiğinin farkına vardım ve Wayn'e iyi geceler diledim. 

Odama çıkmadan evel giriş kapısının oradaki dolaptan çantamı aldım. Doğru söylemişlerdi. Wayn'in işe getirdiği çanta da buradaydı. Ve bir de evrak çantası vardı.  Onun Eric'e ait olabileceğini düşündüğümden rüzgarımın bile değmesine izin vermedim. 

Çantamı benden kaçıran varmışçasına sıkıca sarılıp odama hızla çıktım. İki takım elbiseliyi görmemle bu panik davranışıma son verdim ve herşey yolundaymış gibi davranarak odama girdim. 

"İyi geceler" dedikten sonra kapıyı hızla kapadım. Telefonumu elime alınca içime bir rahatlama geldi.  Ekran parlaklığı ilk anda gözümü alsa da Kat'den gelen 129 çağrı ve 386 mesajı görmeden edemedim. 

Benim için çok endişelenmişti. 

Mesajları sonra okuyacağımı düşündüm ve ilk iş olarak Kat'i aradım. Ama tabii telefonu yurt dışında olduğundan aramalara kapalıydı. 

Beni arayıp da bunu akıl edememesine hayret ettim! 

Gözüm elimde parlayan yüzüğe kaydı. Telefondan Zack'in arayıp aramamasını ve mesaj atıp atmamasını kontrol ettim. 

Ne bir arama, ne bir mesaj!

Hayal kırıklığımı anlatmamın hiçbir yolu yoktu. 

 Ama bu benim aklıma daha da kötüsünü getirdi. 

Ya beni arayamayacak durumdaysa, ya çok kötü yaralandıysa- yoksa niye Kat beni aramayı bırakıp onun yanına gitsin ki?- daha da kötüsü ya öldüyse... 

Birden aldığım bütün oksijen bedenime az gelmeye başladı. Odamda bulunan büyük camı açtım. İçeri giren hava yeterli gelmeyince dayanamadım ve odadan hızla çıkıp kendimi havuz kenarına attım. 

Su her zaman için ferahlık demekti fakat şuan gözyaşlarımı bastırabilecek tek şey gibi geliyordu. Soğuk ve sessiz.

Derin bir soluk aldım ve bana yaklaşan bir topuk sesi duydum.

"Yüzme bilmediğini duydum. Çok yaklaşmasan iyi edersin" dedi Eric yumuşak tutmaya çalıştığı sesiyle.

"Sen biliyor musun?"

"Evet. Amerikada öğrendim. Biri beni boğmaya çalışırken" dedi elini sağlarından geçirip gülerek.

"Hayatta kalmana sevindim. Umarım Zack de hayattadır. " gözlerim istemsizce yüzüğüme gitti. Geleceğimi paylaşmak istediğim adamın bir geleceği olması için hızlıca bir dua ettim.

"Umarım."  Dedi Erik de derin bir nefes aldı ve şezlonga oturdu. Benim de oturmam için yanındaki boşluğa 2 kere vurdu. Yanına oturunca beni hafifçe kendine çekti ve saçlarımı okşamaya başladı.

Bu gerçekten destek olmaya çalışan bir abinin sevgisiydi. Daha fazlası değil. Göz yaşlarımı kontrol altına almayı başarana kadar saçlarımı okşamaya devam etti.

"Eskiden de çok hoşuna giderdi saçlarını okşamam... kusura bakma sanırım hepimiz biraz geçmişte kaldık."

"İnsanın sevdikleri yanında olmayınca zamanın ilerlemesini istemiyor... benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim. Ben yatayım." Dedim ve Ericin yanından kalktım.

"Gözyaşlarına hiç bir zaman dayanamadım." Demesiyle kısa süreli bir duraklama yaşasam da arkama bakmadım.

Odama gittiğimde kendimi daha iyi hissettiğim doğruydu. Uyumalıydım.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin