Hasta

18K 525 55
                                    

Merhaba sevgili okurlarım :) 

Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Ben yazarken çok eğleniyorum umarım sizde okurken eğleniyorsunuzdur. :)

Anlatabildiğimce romantik olmaya çalıştım. Okurken kalplerinizin de ısınması dileğiyle :) 

Yorumlarınızı ve Votelarınızı bekliyorum. Ve aslına bakarsanız tahmin oyunu oynamayı da çok severim. Eğer bir tahmininiz varsa gelecek bölümle ilgili yazmanızdan muutluluk duyarım :) 

Okuduğunuz için Teşekkür ederim :) <3 

--------------------------------*----------------------------*------------------------------*--------------------------------

"Onu giy ve yattığımız yatağın üstünde birkaç malzeme var. Kendine bir gel ve dışarı çıkalım" dedi. Bu durum üzerine hala sıfatımı anlamış değildim. Beni bırakmayacağını söylüyor ama beni ikici günden dışarı çıkarıyor. Hem tutsakmışım gibi davranıyor hem de tutsak değilmişim gibi. Neyim ya ben? Kaçmaya çalışacağım aklına gelmiyor mu?

Deneyeceğim!  Sesimi çıkarmadan odaya gittim ve kıyafeti giyindim. Kısa ve seksiydi. Ama öyle az kumaş seksiliği değil. Yerinde kumaş seksiliği. Ayakkabı olarak da kırmızı topuklular bırakmıştı. Ayağıma geçirdim ve poşetteki makyaj malzemelerine baktım. Hepsi pahalı markalardı. Az ama öz bir şekilde makyajımı yaptıktan sonra kapıdan çıktım. O odaya girdi ve çıktığında siyah gömlek ve kot pantolon giymişti. Basitti ama bu kıyafet beni etkilemeye yetmişti. Mideme düşen kelimeler midemi ağrıtmaya başlamışlardı. Koluma girmemi işaret etti. Koluna girdim ve kapıdan çıktık asansörle otoparka indik ve arabanın kapısını açtı. Araba müthiş nir parçaydı. Gece karanlığında ama yıldızları parlamaya devam eden bir siyahı vardı. Bir süredir ikimiz de konuşmamıştık. Ağzımı açıp bir şey söyleyecek olsam boğazıma bir şeyler takılıyordu ve konuşamıyordum. O da konuşmuyordu o yüzden biraz daha rahatlıyordum. Araba durduğunda o hep hayalini kurduğum lüks barlardan birine gelmiştik.

"Benden başka kimseden içecek alma" diye uyardı beni. Sesi sakindi. Ha sen.. ha başkası.. erkek değil misiniz hepiniz aynısınız. Kafamı onaylarcasına salladım. Arabadan indik ve anahtarı kapıdaki güvenliğe verdi.

"Hoş geldiniz Zack Bey" korumalar selam verdi. Tıp öğrencisinin bu mekânlarda bu kadar tanınması biraz garipti. Elini belime koydu ve içeri girdik. Bu hareket çok sahipleniciydi. İçeri girdik ve boş bir masaya oturduk. Daha doğrusu biz geldiğimizde masada oturanlar kalktı ve bize yer vermiş gibi oldular...

Masaya oturduk ve Zack bize içecek bir şeyler almaya gitti.

"Kimseyle göz göze gelme" diye uyardı. Bütün gözler benle göz göze gelmeye çalışıyorlar gibi hissediyordum. O kadar da önemli biri değildim neden abartıyorlardı ki.

Elinde iki şarap bardağıyla geldi.

"Yavaş içmelisin. Tadına vara vara iç. Bu şarap 50 yapımı." dedi.50 yıllık mı! Kırmızı şaraptı zaten. Zorlanmayacaktım. Sadece kırmızı şarap içerdim ama o da ayda yılda bir. Uzun zamandır da içmemiştim ama eminim ki etkilenecektim. Acaba ilk kadehten sonra ne yaptığını bilmeyen orospulara döner miydim? En kötü ihtimalle yanımda o vardı ve korurdu değil mi? Korurdu... herhalde..

İçkilerimizi içerken yanımıza bir kız geldi ve tek bir kelime etmeden Zack in kucağına oturdu. Sanki hep yeri orasıymış gibi.. Birden vücuduma bir kılıç saplandı. Tam yerini tespit edemediğim bir acı. Bir an gözü bana kaydı ve tam o sırada bende kadehi fondip yaptım. Alkol uyuşturur derler değil mi göstermeliydi şimdi etkisini. O kız oradan kalkmalıydı!

TutsakWhere stories live. Discover now