Bölüm 15: New York Metrosu Olayı

673 23 8
                                    

Taksim metrosundaki kimyasal bileşen oksijeni yok ederek insanların nefes almasını etkileyecek bir şeydi. Renksiz bir gazdı ve güvenlik kameralarından görüldüğü üzere insanlar, havasızlıktan ve izdihamdan ölmüştü.

Duvardaki reklam panolarının içine gizlenmiş zamanlayıcı ile çalışan düzenek tamamen mekanikti. Bu reklam panolarının montajından ve değişiminden sorumlu çalışanlar sahte kimlik ile aylar önce işe başlamış kişilerdi. Güvenlik ve emniyet birimleri günlerdir araştırma yapmasına rağmen hiçbir sorunun yanıtını bulamamıştı.

New York'ta 2 gün içinde taksiye binen 8 orta düzey çalışan ölmüş ve olayda taksiye bırakılan çantadan çıkan gazın sebep olduğu öğrenilince paniğe kapılan küçük azınlık taksi yerine metroya binmeye başlamıştı. Küçük eyaletlerdeki polisler merkeze çekilmişti ve olası bir saldırının önüne geçmek için önlemler alınmaya çalışılıyordu.

Daha dikkatli çalışılması için metrolara onlarca ekstra personel alınmıştı. Şehirde güvenlik en üst düzeye çekilmişti. Halk tedirgin biçimde işine gidiyordu.

Pazartesi sabahı 6:00'da vardiyasına başlayan metro güvenlik çalışanları, yığınla kalabalığı karşılarken, gülümsemeye odaklanmıştı. Biraz daha teyakkuzda olarak genelde yabancı asıllılara daha fazla dikkat ediyor, geleneksel güvenlik yöntemleri ile kalabalığı süzüyorlardı.

Geceleri sıkı bir çalışma ile metro girişlerindeki duvarlara gizlenmiş metal dedektörleri, olası metal yığınını bulunduran kişileri anında koordinasyon merkezine bildirerek, kişileri metronun bulunduğu kata varmadan enselenmesiyle güvenliği sağlamayı amaçlıyorlardı.

Metronun girişinde, dışarıdaki kırmızı ışıkta bekleyen bir minibüsün içinden alevler yükselmeye başladı. Dışarıdan bağımsız olarak, havalandırması 4 gün yetebilecek kadar temiz hava sağlayan metro istasyonunun geçici olarak kapılarını kapatmaya kara verdiler. Minibüs yandıkça hava akımından dolayı metroya giren dumanlar birkaç kişinin nefes darlığı geçirmesine neden oldu. Sürücüsü korkudan kaçmışa benzeyen MNG kargo minibüsünü söndürmek için itfaiye gelene kadar metroya giriş çıkışlar durdurulmuştu. Dumanın metroya girişini engelleyemezler ise can kayıpları için medyaya verilecek hesap büyük olurdu. Koordinasyon merkezi güvenlik için verdiği geçici emirle, yolcuları diğer çıkışa yönlendirmişse de, biraz duman soluyan ve panik olan kalabalığı yönlendirmek zor olduğundan panik havası söz konusu olmuştu.

Derken alt katlardan yükselen çığlık, yürüyen merdivenler ile aşağı inmeye çalışanların ters istikamete koşmaya başlayarak birbirini ezmesi ile metronun giriş katına kadar ulaştı. Panik halindeki binlerce insan, gözlerine ışık tutulmuş tavşan gibi tepkisiz halde sessizliğe büründü. Güvenlik görevlileri telsizlerine sarılıp neler olduğunu anlamaya çalışarak alt katlara doğru yöneldiler. Telsiz hattı kopuktu. Genel koordinasyon merkezi ile bağlantı kopmuştu. İtfaiyeden kaynaklanan su sızmaları ile elektrik hatlarına zarar verildiğini düşünerek metro yetkililerine cep telefonlarından ulaşmaya çalıştılar ama başarısızdı.

İkinci bir emre kadar durdurulan metroların durakta olması ve kalkması için bekleyen yolcular ile birlikte biriken binlerce kalabalık pazartesi sendromunu doya doya yaşıyordu.

Son anda metronun ikinci çıkışına yakın olan ve çığlıklardan dolayı kaçabilen 60-70 kişi haricindeki binlerce kişi yere serilmiş ve metro birden insan istifine dönmüştü.

Çığlıklardan etkilenen meraklı birkaç kişi de metroya girer girmez birkaç adım sonra kendisini yerde bulmuş ve bunu görenler derhal güvenlik güçlerine, televizyonlara vs. telefon yağdırarak bu vahşeti herkesin öğrenmesini sağlamak için el ele vermişti.

10 dakika içinde başlayan kargaşaya; ilk önce polisler, takım elbiseli ve elinde telefonu ile sağa sola rapor veren ajan görünümlü tipler, gazeteciler, bazı muhalefet sivil toplum kuruluşlarının gönüllüleri karışık sırayla katıldı.

Kimyasal koruyucu kıyafetler ile metroya inen ekipler nabızlarını kontrol ettiği insanların hala nefes aldığını bildirince metronun hemen dışında acil müdahele çadırları kurulmaya başlandı.

Günde 5,3 milyondan fazla kişiyi taşıyan ve dünyanın ilk metro ağlarından olan New York Metrosu'nda böyle bir olayın olması olağanüstü denebilecek bir paniğe yol açmayı başarmıştı.

İstanbul'daki büyük kayıptan sonra Beyaz Saray'ın telefonları kilitlenmiş ve Orta Doğu'da bulunan yüzbinlerce ajan acil kodu ile geri çağırılmıştı.

Medyadan fırsat buldukça içeride mahsur kalan bayılmış kişileri dışarıya çıkaran emniyet görevlileri, derhal çadırlarda oksijen desteği sağlayarak gruplar halinde insanları taburcu etmeye başlamıştı. Hava kararmadan en alt kata kadar inen ekipler herkesi kurtardıktan sonra tablo ortaya çıkmıştı.

Şaşırtıcı bir şekilde, kalp krizi geçiren, ezilen ve nefes darlığı yaşayan binlerce insana rağmen sadece 18 kişi can vermişti. Onlarca kişi de hafif yaralanmıştı. Olayın nasıl medyana geldiği ve kaynağı hakkında hiçbir zaman bir sonuca ulaşılamadı. Fakat bunu fırsat bilen ve BYP -Bilinç Yönlendirme Projesi- bir diğer adıyla Armata Ajansı ile reklam kampanyaları yürüten Dave Stone bunu koz olarak kullanacaktı. Başkanlık seçimlerine 4 ay kala böyle bir olayın olması Obama'nın iktidardan düşmesiyle ile sonuçlanabilirdi.

New York gibi büyük şehirlerde bulunan işlerinden istifa edip Amerika'yı terk eden yüzlerce kişi olmuştu 1 haftada. Binlerce insanın sadece bayılması, olayı gerçekleştiren kişilerin insafına kalmış bir durum olarak karşılansa da dünyada Amerika'nın ikinci 11 Eylül vakası olarak görülmesini sağladı. Orta Doğu hatta Avrupa'da bile Amerikan vatandaşı olarak sokakta gezebilmek tehlikeli görülmeye başlandı. İstanbul metrosuna yapılan saldırının altında Amerika'nın olduğu haberleri az okunan gazetelerde manşet manşet basılıyordu.

İstanbul'da linçten zor kurtulan 2-3 Amerikan gizli servis personeli olayın ciddiyetini göstermeye yetmişti. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı ile yarım yüzyıldır amerikanın yarı himayesi altında yaşayan Orta Doğu halkı, New York Metrosu olayını tamamen Amerika'nın planladığını ve bu sayede henüz saldırmadığı Orta Doğu ya da Batı Asya ülkelerinden birisine saldırmak için planladığını düşünüyordu. Amerikan Doları 1 haftada %56 değer kaybetmişti.

Kıyamet tetiklenmiş gibiydi. Dünya yavaş yavaş kaosa mı sürükleniyordu. Her zaman olduğu gibi evinden işine gidip gelmekten başka bir şeyden haberi olmayan tüketici insan yığınının mı canı yanacaktı? Fakat her şeyi biraz güzelleştirmek ya da daha da kötüye gitmesini sağlamak için kaos yaratmak doğanın kanunu olmuştu.

Sirius ŞizofrenleriWhere stories live. Discover now