13. Bölüm...

159 6 1
                                    

“Beni bekliyor il sung. Gitmem gerek.” Dedi hye su inilti halinde. Kendisinden uzun adamın kollarında olmaktan şikâyetçi değildi hatta fazlasıyla memnundu ama hemen birkaç metre ötede kendisini bekleyen hayatını kendisi yüzünden riske atan adamı bırakamazdı. İl sung kollarını kıza daha çok dolayarak kulağına fısıltıyla “Birlikte gider ve alırız.” Dedi.

Sesi; insanın yüzünü yakıp geçen cinstendi. Hye su; başını göğsüne gömdüğünde sadece “Bu çok tehlikeli.” Dedi. Kendisiyle olduğu için muhtemelen onu deli gibi arıyorlardı. Hoş dışından çok tehlikeli dese de içinden hemen yanında durduğu için mutluydu. Başını biraz daha huzurlu ve güvende hissettiği göğse gömerken il sung onu daha sıkı sarmaladı ve “Birlikte olacağız.” Dedi.

İnsanı baştan aşağı saran romantizme itirazı yoktu hye su’nun ama zamanları daralıyordu. Zorlada olsa il sung’un kollarından ayrılıp yüzüne baktı. Ona bir şey olmadan buradan hemen uzaklaşmalıydı. Ne olursa olsun bu iki adamı da sonuna kadar koruyacaktı. Hayatına bedel olsa bile. Bu düşünce gözlerinin dolmasına sebep olurken başını diğer tarafa çevirip “Gidelim mi artık?” dedi.

Ama sesi çatallaşıyor fısıltı halinden bir milim bile yükselmiyordu. İl sung; Hye su’nun çenesini yakalayıp kendisine bakmak için yüzünü çevirmeye çalıştı fakat hye su yanağından akan yaşlar yüzünden bakmamak için çabaladı ama güçlü kollara daha fazla direnememişti.

İl sung’un telaşlı bakışlarını gördü ilk. Hemen arkasından “Ne oldu?” diyen odun vari sorusunu. İstemeden gülümsedi hye su. Yanağından akan yaşlara inat içinden geçenleri tahmin edemeyen adama gülmüştü işte. Enlin tersiyle yanağından akan yaşları sildi ve başını az ileride duran arabayı işaret eder gibi bir oraya bir buraya sallarken “Gidelim artık.” Dedi.

Arabaya kurulduklarında il sung’un hala endişeli bakışları vardı yüzünde. Aldırış etmemeye çalıştı. Zaten yeterinden fazla edişe edilmesi gereken durumlar vardı. en azından bunu halletmeliydi hye su. Başını camdan tarafa çevirdi. Yol boyu konuşmamakta kararlıydı ama hemen yanlarından geçen siyah araba dikkatini çekti. Son birkaç gündür bu arabadan kaçıyorlardı zaten ki camları filmle kaplı arabanın plaka kodunu da adı gibi biliyordu.

Oturduğu yerden hızla doğrulup daha dikkatli baktı. İl sung’un yüzüne baktığında kendisin deki yüz ifadesinin aynısını gördü. İkisi de endişeyle bir birine bakarken il sung sağ sinyal verip sakin bir şekilde arabayı kullanmaya devam ederken ani kararla sağa döndü.

Hye su; başını cama adeta yapıştırmış gibi bakarken onların dümdüz gittiğini görebiliyordu. Ani bir bağırışla “Dur!” diye bağırdı. Kendileri fark etmemişlerdi bu da demek oluyor ki onlar Chin ho’nun peşlerindeydi. “Bizi fark etmediler.” Dedi irileşmiş şaşkın bakışlarla dışarıya arabanın son hızla gidişine bakarak. Gözleri korkudan kocaman olmuş sesi titremişti. İl sung’u koruyum derken Chin ho’yu tehlikeye atmıştı.

**

“En azından seni gördüğüme sevindim diyebilirdin.” Dedi hemen chin ho’nun yanında oturan kız açık kahve saçlarını geriye doğru iterken. Chin ho’nun yüzünde beliren birkaç öfke kırıntılarına aldırış etmeden söylenmeye devam ediyordu.

“Senin için hayatımı tehlikeye attım bilmem farkında mısın? Amerika’ya gittin de ne olmuş daha bir suratsız olmuşsun…”

Chin ho derinlemesine bir nefes daha alıp içine hapsetti. Her an yanında oturan kızın üzerine çullanıp “kes sesini!” diye bağırabilirdi. Hatta bunu yapmaya hazırlandığı sırada dikiz aynasından hye su’nun bakışlarını fark etti ve kendine biraz daha sabır çekmesi gerektiğini hatırlattı. En azından bir koltuk önünde hye su oturuyordu ve gayet iyi duruyordu. Her ne kadar yanında oturan dallama onu rahatsız etse de…

KAÇAK GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin