KAÇAK GELİN

2.3K 20 0
                                    

Kız gülümseyerek"Günaydın..." diyip elindeki kahveyi masaya bıraktı... Hemen karşısın da oturan adam kızın gülümseyişine aynı gülümseyişle karşılık verip aynı iyi dilekleri sunduktan sonra "Bugün keyifli gördüm seni." Dedi. Kız gülümseyerek sarı saçlarını geri itip başını sallayarak adamı onayladı. Son birkaç gündür keyfi inanılmayacak şekilde yerindeydi. Babasıyla her gün konuşuyor ve sorunsuz bir şekilde telefonu kapatıyordu.

Kaşlarını biraz kaldırıp en son babasıyla olan konuşmayı anlatacaktı ki "Jessica." Sesi üzerine sesin geldiği yöne dönüp baktı. Sesi çok iyi tanıyor olmasına rağmen yine de ona bakıp gülümsemek istiyordu. Kapıda elinde kahveyle dikilen adamı görüp aynı gülümsemeyle ona da gülümsedi. Ama o gülümseyişin altın da çok farklı anlamlar içeriyordu.

Adam kızın yanına oturup kızın yüzüne değen saçları yavaşça geri itip gülümseyerek "Saçlarını toplamalısın. Bu hastalarını rahatsız edebilir." Dedi. Jessica adamın dokunuşuyla kızarsa da adamın dediğini yapıp saçlarını geriye iterek parmaklarının arasına sıkıştırıp sıkıca topladı. Bu sene tıp fakültesinden mezun olmuştu jessica ve hemen yanında oturan koyu mavi gözlü adamın asistanı olmuştu.

Asistandan çok o adamın yanında kalmak istemişti. Adam masanın üzerinde duran kahvesine uzanıp "babanla konuştun mu bugün?" diye sordu. Kız saati yoklayıp başını iki yana salladı. Kore de saat çoktan gece yarısını geçmiş hatta saat gece iki ye denk geliyordu. Biraz dudak büzüp "Bugün sabah 7 de zar zoruna kalkabildim." Dedi.

Oysa her sabah 6 veya 05.30 da kalkıp sevgili babasını aradı. Adam yavaşça kıza dönüp "Akşam ararsın artık." Dedikten sonra kızın yüzünü inceledi. Kızın sarı saçları; açık renkli teni ile uyum içerisindeydi. Küçük bir burnu, güzel dudakları vardı. Bakışları kısa süreliğine de olsa kızın dudaklarına takıldı. İnsana heyecan verecek kadar güzel gözüküyordu dudakları.

Başını iki yana sallayıp düşüncelerini zihninden kovaladı. Bu sapkınca düşünceler ona uygun değildi. Nede olsa kız yeni yetme mezun olan bir doktordu ve kendi asistanıydı. Hızla oturduğu yerden kalkıp kıza bakarak "hazırsan hastaların durumuna bakmaya gidelim." Dedikten sonra kızın hemen karşısında oturan adama kısa bir süre baktıktan sonra odadan dışarı çıktı. Jessica ne olduğunu anlayamadan başıyla onaylayıp oturduğu yerden kalkarken hemen karşısında oturan adama kocaman gülümseyip "Sonra görüşürüz." Dedi ve doktorun peşi sıra koşturdu.

Diğer yandan da "acaba nesi var? Gayet keyifli gözüküyordu ne oldu ki acaba?" diye kendi kendine söyleniyordu. Doktorun hemen arkasından gidip "Matt." Dedi. Bu adamın peşinde koşmayı seviyor olsa da hastalarının karşısına sürekli olarak soluk soluğa çıkmaktan hoşlanmıyordu. Matt adını duyduğu an olduğu yere çivi gibi çakılıp kızın yanına gelmesini bekledi. Artık bu gibi komik şeylere alışmıştı. Kız koşar adım adamın yanına gelip elindeki dosyayı sıkıca göğsüne bastırdıktan sonra "bir sorun mu var?" diye sordu.

Matt kızın ne söylemek istediğini anlamamış gibi "ne olabilir ki?" diyip yeniden hastane koridorun da yürümeye başladı. Kız iç çekip bu adamda ne bulduğunu düşünerek peşi sıra yürüdü. İlk girilen oda da kalan yaşlı kadına davranışları jessica'nın bir köşeden matt'i izlemesine sebep oluyordu. Sanırım matt'e bulduğu ve beğendiği şeylerden birinin ne olduğunu şimdi net bir şekilde görebiliyordu.

Matt yakışıklı, uzun boylu ve kaslı bir vücuda sahipti. Kendi alanında en iyi doktorlardan biriydi. Amerika'nın her bir köşesinden bu doktorun başarılarını duyup gelen çoktu. Böyle bir doktorun asistanı olduğu içinse kendisiyle gurur duyuyordu jessica. Ama matt'e etkilendiği başka şeylerde vardı. Mesela hastalarına karşı nazik ve kibardı. Onlarla şakalaşıyor, özel olarak ilgileniyordu hepsiyle. Yaşlı kadın matt'in elini kavrayıp ona kocaman gülümserken herkesin matt'i sevdiğini görebiliyordu.

KAÇAK GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin