Hazan Vakti| 35

34.7K 2.2K 1K
                                    

🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim..

🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın..

35.Bölüm

Yazarın anlatımından,

İnsan ölürken hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyorsa eğer Alparslan için gözlerini kapattığı an gözlerinin önüne düşen şey Hazan'ın yüzü olmuştu. Gülümseyerek ona bakan yüzü.. Onunda dudaklarında ister istemez gülümseme oluştu, belki de öyle zannetti çünkü vücudunu artık hissedemiyordu.

"Komutanım nabzı çok yavaş, hastaneye gitmesi gerekiyor." diyerek telaşla konuşan Barışla birlikte Fırat, Alparslan'ın başından kalktı. "Gideceğiz, bir şey olmayacak." biraz önce yapmaya çalıştığı telsizi alarak uğraşmaya başladı.

"Komutanım, bizi duyuyor musunuz? Ses verin ne olur." dedi Kadir telaşlı bir biçimde. Alparslan'dan ses gelmesini beklediler ama bekledikleri sesi alamadıklarında çaresizlikle birbirlerine baktılar. "Ah ben nasıl dikkatsiz davrandım, aptal kafam benim." diyerek kafasına vuran Caner'i eliyle durdurdu Emre. "Yapma kardeşim."

"Böyle sızlanmanın kimseye faydası yok, bir an önce bir şey yapmamız lazım." dedi Murat telaş içinde. Barış elindeki bezlerle yaraya baskı yaparken bir yandan da konuştu. "Çok kan kaybediyor."

Fırat telsizi yapamamanın vermiş olduğu hayal kırıklığı ile timin yanına tekrar ilerleyerek konuştu. "Biraz ilerleyelim en azından telefonun çektiği bir yer bulalım." dediğinde herkes onu onayladı. Şuan için yapılması gereken en doğru hamle buydu. Fırat çantasından kamuflaj bir örtü çıkartarak yere doğru serdi. "Komutanımızı burada bırakamayız."

"Çok fazla hareket ettirmememiz lazım. Üç deyince aynı anda kaldırıp koyalım." dedi Barış. Kadir baş ucuna geçerken Caner ayak ucuna geçti ve Barış'ın işaretiyle birlikte Alparslan'ı örtünün üzerine yerleştirdiler.

"Dönüşümlü olarak taşıyacağız ilk görevi ben ve Murat abi alalım, Emre ve Caner siz önden ilerleyin. Barış ve Kadir sizde arkadan ilerleyin, biz ortada olacağız." diyen Fıratla birlikte herkes onu onayladı. Muratla Fırat örtünün iki ucuna geçerek Alparslan'ı kaldırdılar.

Yürümeye başladıklarında Caner konuştu. "Abi bir şey olmayacak değil mi?" diyerek etrafı dikkatle incelemeye devam etti. Murat ise hızlıca devam etti. "Olmayacak tabii, Alparslan dayanıklıdır. Hatırlamıyor musunuz? Bir kere daha vurulmuştu. Sonra iki gün sonra iyileşmiş, panik yaptığımız için bize kızmıştı."

"Evet hatta oğlum ne panik yaptınız be demişti." dedi Emre. Yüzlerinde hafif bir gülümseme oluştu. İçten içe ne kadar korksalar da panik olsalardı bunun dikkatlerini dağıtmasına izin vermeyeceklerdi. İyi düşüneceklerdi.

"Abi, Hazan yengem yıkılacak." dedi Caner düşünceli bir sesle. Fırat ise örtüde yatan kardeşine bakarak konuştu. "Yıkılırsa kaldırmak bizim görevimiz, o bize Alparslan'ın emaneti." diyerek fısıldadı. Murat Fırat'ı onaylayarak başını salladı. "Aynen öyle, biz güçlü olalım ki o da güçlü olsun."

Belli bir süre daha yürüdüklerinde dinlenmek için duraksadılar. Barış hızla komutanının yanına giderek yara durumuna baktıktan sonra konuştu. "Komutanım, çok kanaması var." dediğinde Fırat konuştu. "Tamam, tamam gideceğiz. Bir yolunu bulacağız." dedi stres olmuş bir biçimde. 

Hazan Vakti| Asker&DoktorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin