1. BÖLÜM -BERDEL'E KARAR-

257K 7K 1.9K
                                    

Göz yaşlarımı silerken içten içe yanan burnumu çektim, ben burda sessizce içli içli ağlayarak, yaşarken ölü olmayı beklerken aşağıda düğün alayı vardı.

Benim için yaptıkları düğün, cenaze merasimim sayılırdı.

Kapım tıklatılıp içeriye babam daldığında gözlerimi bile çevirmeden sessizce ağlamaya devam ettim. Yavaş ve ağır adımlarla yanıma gelip oturduğunda yatağın bir kısmı çökmüştü.

"Kızım..." dedi. Sadece seslenmesi yetiyordu bana, içimde tuttuğum hıçkırıklar ortaya çıkıp odayı doldurduğunda yatakta geriye çıkıp, yan yatarak olduğum yerde iyice küçüldüm.

Hıçkırıklarım duyulmasın diye elimle ağzımı kapatıyordum ama engel olamıyordum.

Dün geceki anlar tekrar zihnimde canlanmaya başladığında gözlerimi sıkıca kapattım.

"Kızın zaten kısır Ağa, bir yatalak adama gitmiş ne olacak! Benim oğlum mu ölsün!"

"Kardeşimi sana yem etmem kadın!" Karan abim sinirle ayağa kalkıp Saniye Hanım'ın üzerine yürüdüğünde anında koluna yapıştım. Babam yerinden kıpırdamamıştı bile.

"Annemin üzerine nasıl yürürsün lan sen!" Fuat abi de gerilen ortama katılıp ayaklandığında bağrış çarışlar havada uçuşmaya başlamıştı. Babamın bir şey yapmasını bekliyordum ama son sözün bana bırakıldığınıda biliyordum. Bu yüzden sessiz duruyordu ya.

"Benim oğlum sevmiş kaçırmış ölümüne göz yumamam! Suna zaten kısır, ha yatalak bir adama gitmiş, ha bir sağlama zaten kadınlık görevini yapmayacak varsın oğlumun canı kurtulsun zaten koskoca Gafurlar'a vereceksiniz!" 

Söylediği kelimeler boynumu eğmeme neden olurken bağrış çarışlar arası yüzüme vurulan laflarla yavaş adımlarlarla kapıya ilerledim. Büyük salondan çıkıp merdivenlere yöneldiğimde çıkacak gücü kendimde bulamıyordum.

Daha küçükken annesiz kalmıştım.

Babam iki evlilik yapmıştı ve Saniye Hanım kıskançlığıyla annemi merdivenlerden itmişti. Sonucu ise ne kadar doktora zamanında yetiştirilsede kurtarılamamış bizlere veda etmişti.

Saniye Hanım'ın yaptığını gözlerimle görmüştüm ama yalanlamıştı beni, kimse inanmamıştı abimden başka.

Ben evin tek kızı, en son çocuklarıydım. Benden önce üç abim vardı. En büyük abim Fuat, Saniye Hanım'dandı. Sonrasında benim öz abim olan Karan geliyordu, benim tek can dostumdu. Daha sonrada Fatih abim geliyordu. Bu gece hayatımı mahveden üvey abim.

Düşman diye bildiğimiz Gafurlar aşiretin kızıyla görüşmeye başlamış bunun sonucunda da kızın hamile kalmasıyla onu kaçırmış eve getirmişti. Konağın avlusuna girdikleri anda herkesin gözleri büyümüş abim sanki olacakları bilirmiş gibi beni kanatları arasına almıştı.

Gecenin bir yarısı kapımıza dayananlarla hayatım kararmıştı. Ya ölüm ya berdel demiş gözlerimizin içine bakmışlardı. İşte o an Saniye Hanım düşünmeden oğlunun canı için berdel demişti.

İki yıl önce ise karnımda oluşan ağrılı sancıyla doktora gittiğimizde kısır olduğum anlaşılmıştı. Bu haberin konağın kapısından çıkmamasına kesin hüküm verilirken Saniye Hanım hayırlı bir habermiş gibi herkese söylemişti.

Kusurlu sayılırdım o zamandan beri.

Odamın kapısını açıp içeriye girdiğimde kendimi yatağa attım. Kusurum yüzüme vurulmuştu.

Berdel diye, kusurum var diye Gafurlar'ın en büyük oğlu diye bilinen hiç görmediğim yatağa mahkum olan bir adamla evlenecektim.

Aşağıda ki sözler tekrar aklıma gelirken sessiz ağlamalarım şiddetlenmişti. Kapımın tıklatılmasıyla anında ayağa kalkarken elimin tersiyle yanaklarımı sildim.

Yatağın önünde dururken kafamı önüme eğip ellerimi yine önümde birleştirdim.

"Güzel Suna'm." babamın sesini işitirken içeriye girmiş kapıyı kapatmıştı. Yerimde kıpırdanıp kafamı kaldırmadım. Yavaş adımlarla yanıma geldiğinde elini saçlarıma çıkarmıştı.

Annemden emanet kalan belime kadar uzanan kahverengi saçlarıma. Saçlarımı bu dünyada en az abim kadar çok severdim, çünkü annem severdi. Küçükken özenle tarar bağlardı. Bende annem için tüm gün saçlarımı bozmadan oynardım.

"Değerli emanetim." elleri saçlarımı okşarken gözlerime değil okşadığı yerlere bakıyordu. Titreyen parmakları saçlarımdan ayrılıp çeneme geldiğinde kafamı hafifçe yukarıya kıldırdım. Gözlerimi odanın her köşesinde gezdiriyordum ama yüzüne bakmıyordum, bakarsam daha çok ağlardım.

"Hele gel oturup konuşalım biraz." parmaklarını çenemden çekip eliyle yatağımın ucunu gösterdiğinde dudaklarımı yalayarak oturmasını bekledim. O yerleştiğinde hemen bende oturmuştum.

"Annenle görücü uslu evlendik, ben onu tanımazdım o beni tanımazdı. Zamanla alıştık birbirimize sonra sevdaladım annene illa evlenmeden önce birbirimizi sevmemiz lazım değilmiş dedik."

Bu sözleri gözlerimin dolmasına neden oluyordu. Gözlerimi usulca karşımdaki dolabımda asılı olan fotoğrafa kaydı, mutlu aile fotoğrafımıza.

"Annen çok zengin ailedendi, başta bizi fakir gördüler vermediler sonra dedemin lafıyla aldık. Dediğimi anlıyorsun demi?" gözümden akan yaşı gizlemeye çabalarken kafamı salladım.

Kendi içinde berdeli onaylamış şimdide benimle konuşmaya gelmişti. Zenginler diye orda huzurlu olacağımı bir elim yağda bir elim balda olacaktı ona göre.

"Ben anneni toprağa verdiğinde canımdan can gitti. Onunla bir bende gitmek istedim, siz vardınız. Evletlarım vardı." bizim için yaşadığını ima ediyordu bana.

"Gönlünde biri var mıdır?" zorlukla sorduğu soruya ne demem gerektiği konusunda kararsız kaldım, var desem ayıp karşılanırdı ama bu berdel meselesinden kurtulmamı sağlardı. Yok desem yarına düğün vardı.

Elini elimin üzerine koyduğunda nasır tutmuş parmaklarına ve derisi buruşmuş eline baktım. Bir de parmağındaki gümüş yüzüğe annemden kalan bir başka şeye.

"Annenin ölümünde hep kendimi suçladım, bunu yükü çok ağırdır, şimdi de iki evladımın canıyla sınanırım. Biri toprağa girmesin diye diğerinin yaşarken nefesini keserim." sonlara doğru sesi kısıldığında usulca kafamı kaldırdım.

Bakışlarım yüzüne çevirdiğimde annemin fotoğrafına bakan bakışlarına ve yanağında yol çizmiş göz yaşına baktım.

"Gel." oturduğu yerde biraz geri oturup eliyle bacağına vurduğunda hemen ayağımdaki terlikleri çıkarıp kafamı dizine koydum. Elleri saçlarıma gittiğinde yavaşça okşamaya başlamıştı.

"Ben anneni toprağa verdim, başka bir acıya heleki evlat acısına dayanamam." ağlamamın ayıp olmasını umursamadan dizlerine göz yaşlarımı akıttım gece boyunca...

Şimdide üzerimdeki giydirilen gelinlikle davul seslerini duymamak için kapattığım kullaklarımla yatakta iyice kıvrıldım.

"Suna kızım." yanıma adımlayıp önüme durduğunda yerimde doğruldum. Sırtımı yatak başlığına yaslayıp ayaklarımı kendime çektim. Babamda hemen önüme oturmuştu.

Aşağıdaki çalgı susup davullar seslerini kestiğinde sessizlik içerisinde sadece babamın nefes alışverişlerini duyuyordum

"Sen merhametlisin kızım, annenden sonra abinin ölümünede dayanamam." dedi. Beni öldürdüğünü bilmeden...

Bir berdel kurgusuyla karşınızdayım :) bundan sonra kaoslar eksik olmayacak.

Sizce yatalak bir adamla evlendirilmek nasıl bir duygu? Peki siz bu durumda ne yapardınız ve sizce Suna ne yapacak?

BERDELWhere stories live. Discover now