28. Bölüm - Ay Parlarken

1.5K 226 53
                                    

Ay Parlarken

Haziran ayının ilk haftasına gelmelerine rağmen hiç de yaz havası yoktu dışarıda. Kasvetli bir gökyüzü, durmak bilmeyen bir yağmur vardı ve bu da oldukça karamsarlık getiriyordu Fulya'ya. Haftanın son iş günüydü, daha sakin geçmesi beklenirken zorlu iki dava nedeniyle adliyeden bir türlü çıkamamıştı. Birini kazanmıştı ancak pek mutlu değildi zira velayet davlarında kazanan bir tarafın olduğunu düşünmüyordu, çocuklar bu konuda kaybeden taraftı. Babasıyla giderken annesine uzun uzun bakmıştı çocuk, aklından bir türlü çıkmamıştı o bakış bu sebeple ikinci davası oldukça kötü geçmişti, o da ertelenmişti.

Hayatını olumsuz etkileyen en büyük sebep de annesiydi; durumu iyiye gitmiyordu. Nefes alması da zorlaşmıştı iyice. Doktoru sürekli üzücü bilgilendirme yapıyordu bu da zavallı Melin ve Kuzey'in moralini bozuyordu. Kendi morali hakkında tek bildiği şey onlar kadar üzülmediğiydi. Sadece bu süreç gerginliğine sebep oluyordu, sigara içmek, abur cubur yemek, belki içmek gibi zararlı ne varsa yapmak istiyordu ama doktoru bir bebeğinin olmasını gerçekten istiyorsa bunlardan uzaklaşıp sağlıklı bir yaşama geçmesini söylemişti. O da bir türlü tutmuyordu zaten, tutmayınca da gereksiz bir hırçınlaşma yaşıyordu. Neyse ki hırçınlığı kendineydi, çevresine karşı sakindi.

Adliyeden çıktığında saat 16.45 idi. Bu saatten sonra ofise gitmek istemedi, o trafiği çekmek akıllıca değildi. Eve gidip cici oğluna yemek yapabilirdi. Arslan iki gündür şehir dışındaydı, yeni müşteri bağlamışlardı onunla ilgili birkaç görüşme gerçekleşiyordu. Yarın akşam dönecekti neyse ki... Zira Ekin'in pazar günü liseye giriş sınavı vardı; inanılmaz stresliydi. Bir ay öncesindeki rahatlığı ters dönmüştü hatta oyun bile oynamayı kesmişti bu haftalarda. Aslında stres, üzüntü kısacası siyahı çeken her şey yasaktı ona. En son ki doktor kontörlünde doktor ameliyatı önermişti, bu da herkesi germişti. Doktorun konuşması her ne kadar olumlu olsa da yaşanıyordu o stres ister istemez. Bu sıralar Fulya da dahil herkes onu memnun etme derdindeydi. Öyle ki Ekin, Fulya teyzesinin bu ilgisinden dolayı şaşkındı, nedenini bilse de... Sonuçta o Fulya'ydı, davranışlarında asla değişiklik olacağını düşünmezdi. Onun kendisini gerçekten sevdiğini bu sıralar biraz daha yakından hisseder olmuştu.

Arabasına bindikten sonra telefonunu her zamanki yerine yerleştirdi, güzel bir müzik açtı. Son zamanlarda çıkan yeni şarkılar dönmeye başladı. Direksiyona ritim tutarak evine doğru yol almaya başladı. Navigasyonu ayarlayıp varacağı noktanın saat dilimine bakınca gözlerini devirdi. Kırmızı kısımlara küfür savurup şarkıya eşlik ederek devam etti.

Evine varış süresi 30 dakika gösterdiğinde bu yılın tüm yeni çıkan şarkılarını da dinlemiş oldu. Sitenin içindeki süpermarketten alışveriş yapmayı aklının bir köşesine not ederken telefonu çalmaya başladı. Arayan Yaprak'tı.

"Efendim sarmaların sarması," diyerek telefonunu açtı Fulya.

Yaprak kıkırdayarak "Neredesin canım? Geçmemişsin eve daha?" dedi.

"Hayırdır bir şey mi oldu mom?"

"Merak ettim sadece, anneler çocuklarını merak eder."

"Dur bunu not alacağım, malum bu sıralar gerçekten de çocuğum varmış gibi hissediyorum Ekincin ergeni yüzünden. Bu ne zaman geçer onu da söyle sen, ben de ona göre çocuk yapma şeyini bir kafamda yeniden planlayayım," dedi Fulya burun kıvırarak.

"On sekiz-on dokuza kadar yolu var canım. Sen de pes etmek için yer arama, çok güzel ilerliyorsun."

"Bilmem senin koca karnını gördükçe insanın bir hevesi kaçmıyor değil," dedi Fulya. Bu sıralar beş kilo almış olabilirdi ancak hala karın kası yerinde duruyordu. Bu bedene sahip olmak için çok çalışmıştı, yeniden kaybolmasını istemiyordu. Ya da çalışmalar sonuç vermediği için kendine bahane arıyordu ki kesin öyleydi.

YILIN BULUŞMASIWhere stories live. Discover now