Cafeğr

1.1K 67 16
                                    


Elimdeki sütten büyükçe bir yudum alıp tekrar masaya bıraktım. Devran, yusuf ve ben üçlüsü olarak hep beraber sanki dizi izler gibi askerlik arkadaşıymışçasına hareket eden iki adamı izliyorduk. Sertaç ve Cafer..

Hastaneden geleli bir gün olmuştu. İlk gün benimle ilgilenmişlerdi. Cafer'i eve almadığımız için ya saat başı arıyor, ya da kapımıza gelip benim durumuma bakıp geri gidiyordu. Açıkçası onun bu ilgili hallerine alışamamıştım. Aklımda süründürmek vardı ama böyle tatlı hareketler yapması onu döve döve sevme isteği oluşturuyordu.

Şimdi ise ne mi yapıyordu, Sertaç ile beraber evin kilitlerini söküyorlardı. Onlara sadece anahtarları toplamanın yeterli olduğunu söylemiştik ama dinlememişlerdi. İkisi de birbirinden manyaktı.

" La Cafer! Mutfağın kilidi ayrı takmışız yıldızı uzatsana bi' "

Cafer yaptığı işi bıraktı ve yanındaki alet kutusunun içine doğru eğildi. Bir süre arayıp en sonunda bulduğu aleti Sertaça doğru attı, sertaç tornavidayı alıp işine devam ederken biz bunları hayretle izliyorduk. Daha dün kavga etmeden iki dakikaları geçmiyordu.

"Başka nerenin kaldı şimdi ?"

"Bitti bu kadar."

"Koray'ın odası ?"

"İlk orayı söktük ya olm"

"He iyi.."

Yusuf ayağa kalktığında ikilide olan bakışlarımız ona döndü. Eliyle saçlarını düzeltip bize kısa bir açıklama yaptı. "Sınıftakilerin yanına gidiyorum, bir tane kız mı ne getirmişler. Benimle tanışmak istiyormuş."

Ben daha aklımdaki soruları sıralayamadan salondan çıktı. Gözlerim hemen yanımdaki Devrana dönerken boş boş yusufun çıktığı kapıyı izlediğini gördüm. Bu görüntü tanıdık geliyordu ve acı vericiydi. Uzanıp arkadaşıma sarıldım. Bir süre sarılmama karşılık verdi.

Geri çekilmek istediğinde itiraz etmedim. Dolan gözlerini kaçırdı ve gülerek "orospu çocuğu işte naparsın" diye mırıldandı. "ben bir tuvalete gidiyorum"

Ayağa kalktığında hararetle mekanik şeyler tartışan ikiliye doğru bağırdı. "Umarım tuvaletin kilidi hala yerindedir robokoplar sizi!"

Onlara gülüp koltukta tek kalınca dizlerimi kendime çektim ve kafamı onların üstüne koydum. Masaya baktığımda çilekli sütümün bittiğini gördüm. Morelim bozulmuştu şimdi, arkadaşım ağlıyor olduğu içinde morelim bozulmuştu, elimden birşey gelmeyecek kadar yorgun olmama da morelim bozuluyordu.

Benimde her boka morelim bozuluyordu amına koyayım.

Masanın ahşap görüntüsüne dalmış gitmişken bir el saçlarımın arasına daldı ve karıştırdı. Kimin olduğunu tahmin edebiliyordum. Cafer, saçlarımı karıştırdıktan sonra yanıma oturdu. Hala izlemeye devam ettiğim masaya baktı.

"Sütün bitmiş, yenisini getiriyim mi?"

Kafamı iki yana salladım, normalde evde çilekli süt olmazdı. Arkadaşlarım sevmezdi bende üşendiğim için almaya gitmezdim.

Cafer dün akşam elinde iki koli çilekli sütle gelmişti. evde koyacak yer bulamadığımız için yerleştiremediğimiz koliler kilerde duruyordu öylece. 

Yaptığı şey hoşuma gitmiş miydi ?
Oldukça..

Ama hala güven konusunda sıkıntı çekiyor muydum ? Evet..

Derin bir nefes alıp hemen yanımdaki omzuna başımı yasladım. Ardından kendi kalbimin hızlanışı ve sıcaklamaya başlayan yüzüm bir filmi yüzden fazla kez izlemek gibiydi, her seferinde olıyordu. Her ufak temasımızda, bakışmalarımızda, konuşurken..

Bu sefer değişen şeyler de vardı gerçi, mesela hızlanan tek nabız benimki değildi. Yanımdaki bedenin hızlanan kalp atışlarını omzundan hissedebiliyordum. Ya da aldığı derin nefesler saçlarıma çarpıyordu. Ellerini altındaki eşofmana sildiğini, bacaklarını kastığını görüyordum.

Bu zaten hissetmekte olduğum heyecanı ikiye katlıyordu. Ben hala deli gibi seviyordum, ama bu sefer karşılıklıydı.

Kafamı olduğu yere sürterek biraz göğsüne doğru kaydım. Şimdi kalp atışları daha belirgindi, ayrıca kendini daha da kasmıştı. Kolu öylece yanımda duruyordu. Onu tutup kendime doğru sarılmasını sağladım. Bedeni birkaç saniye donsada kolunu sıkılaştırdı ve eliyle bulunduğu yeri okşamaya başladı. İşte şimdi olmuştu.

Diğer elinin de saçlarıma çıktığını hissettim. Ardından nefesini kulağımda duyumsadım.

"Koray ?" Kendimce cevap verdiğimi belli eden bir homurtu çıkardım.

"Öpeyim mi ?"

Sorduğu soruyla kalbim anlık teklemişti. Gözlerimi kırpıştırıp ciddi mi diye yüzüne bakmak amacıyla kafamı kaldırdım.

Gözleri yüzümün her köşesini dolaşırken bir eli de çenemi okşuyordu, iyice mayışmıştım ama sorduğu soru uykumu kaçırmıştı. Ne yani, öpecek miydi ?

Gözlerinin dudaklarımda takılı olduğunu görünce yutkundum, bakışları hemen adem elmama indi. Aynı aç bakışlarla orayı da incelerken eliyle de minik çıkıntıyı okşamaktan geri kalmıyordu. Uykumu siktir ediyorum, biraz daha böyle yaparsa kalkmaya meyilli birileri var anasını satayım.

"Cafer.." ismini mırıldandığımı duyunca bana baktı ama okşamasını kesmedi, titrek bir nefes aldım.

"Efendim Güzelim ?" Hitap şekli utanarak gözlerimi kaçırmamı sağlarken çok yakın olduğumuzu yeni farkediyordum. Cümlelerimi toparlamaya çalışırken eli yukarı çıktı ve benim bile farketmediğim şekilde ısırdığım alt dudağımı çekiştirdi. "yapma böyle, yara yapacaksın.." kafamı salladım. Bir süre de dudaklarımı okşayıp durdu.

Bu işin çok farklı yerlere gittiğini farkettiğimde hayatta kalan son mantıklı beyin hücrem kontrolü ele aldı ve bileğinden tutup elini çekmesini sağladım.

"Sertaç.. sertaç evde. Söyle Devranı dışarı çıkarsın. Çocuk iyi değil. Alışveriş falan yaparsa kendine gelir.." yarım yamalak kurduğum cümlemi anlayınca sırıtıp kafasını salladı.

"Sonra öpebilir miyim peki?"

"Belki, bilmiyorum.."

"Tamam" diye mırıldanıp beni nazikçe kenara koyduktan sonra yanağımdan beklemediğim şekilde ufakça öpüp hızla salondan çıktı. Ardından Sertaç'a siktirip gitmesini söylediğini duymuştum.

Elim yanağımda gezindi, az önce dudaklarının değdiği yanağımda. Kendi kendime gülümsedim.

Ankaradaki son görüşmemizi hatırlıyordum, daha doğrusu onu öptüğüm kısmı. Dudaklarının nasıl hissettirdiği hala aklımdaydı. Hatta bu hissi birazdan tekrar yaşayabilecek olmak bile kriz sebebiydi.

Çok değil birkaç dakika sonra devran ve sertaç gülüşerek kapının önüne geldiler. ikisiyle de vedalaştım ve Sertaçın uyarılarını dinledim. Zaten yanımda Cafer olduğu için içi rahattı. Bence olmaması gerekiyordu..

Onlar çıktıktan sonra Cafer yanıma gelip hiç bir uyarı vermeden beni gelin tarzı kucağına aldı. Belirttiğim gözlerimle ve açık kalan ağzımla bir süre ona baktım. Dişlerini sıkıp sıkıca öptü yanağımdan.

"Oohh Bal bu Bal!"

"Lan manyak napıyorsun indirsene!"

Sırıtıp kafasını iki yana salladı. Düşecekmiş gibi hissetmiyordum ama şu an gerçekten bayılmak üzereydim. Basit bir el temasına bile çarpan kalbim buna dayanmayabilirdi.

"Cafer nereye gidiyoruz..?"

"Cafer niye yatak odasına gidiyoruz..??"

"Cafer napıyorsun..???"

"Cafeeğr..???!!"




Devamı onlyfans/Caferhırrlıyor.com' da aylık elli kuruş...

Manyiak BXB Where stories live. Discover now