Life is a mf

2.8K 188 17
                                    


Bugün atılan ikinci bölüm, ilkini okumadan buna geçmeyin.


Gecenin bir vakti uyuyamadığım için öylece yatakta uzanıyordum, bütün gün uykum olmasına rağmen yastığa kafamı koyduğum andan beri aklımdan çıkmayan adam uyumamı engelliyordu.

Bakışları, davranışları, beni gördüğü zaman yolunu değiştirmesi.

Bunca şeye rağmen hala gurursuz bir gerizekalı gibi onu sevmeye devam etmek hoşuma gitmiyordu. Ama bu büyü değildi ki geri alabileyim.

Eski ben olsam hiç onda kalmaz, gördüğüm ilk kişiyle yoluma bakardım. Ama olmuyordu, ne yaparsam yapayım eskisi gibi olamıyordum. Hala ufacık bir umudum vardı, bizim için.

O umudu kırmaya bir türlü içim el vermiyor, ya olursak? Diye düşünerek kendi kendimi yiyordum. Sanki bir mucize olacak, Cafer koşarak gelip beni kolları arasına alacak, hiç bırakmayacaktı.

Salakça bir hayaldi, aptalcaydı, muhtemelen hiç gerçekleşmeyecekti, ama bunu kendime anlatamıyordum ki. Anlatıyordum, anlamıyordu. Aptal kalbim onu bir türlü bırakamıyordu.

İşin kötü yanı beynim de son zamanlar da mantığını yitirmişti. Bir bütün olarak kalabilmek için ekstra bir efort harcamak zorundaydım.

Her okul girişinde bankta otururken, yanından geçerken bana olan bakışları, beni neden hala devam ettiğim bakkında düşündürüyordu. Hiçbirşeyin anlamı kalmamıştı zaten, ne diye hala çabalıyordum ki? Ne istiyordum?

İyi bir üniversite mi? Zaten babam sağolsun sınava hiç girmesem bile iyi bir yere gidecektim.

Huzurlu bir yaşam? Bunun ihtimali o kadar uzaktı ki. Huzur dendiği zaman aklıma artık hiçbirşey gelmiyordu. Eskiden olsa sessiz sakin bir yerde, tek başıma kafamı dinlemek derdim.

Hemen gözümün önüne rahatça bir koltuk gelirdi, böyle cam kenarında, camdan dışarısı orman. Hava biraz kapalı.

Elimde sıcak bir içecek, önümde yarısı okunmuş bir kitap. Komple tek başıma da değilim, hayvanlarım var, bir kedi bir köpek.

Hiçbir zaman bir aile hayali kurmamıştım zaten, kim türkiyede iki baba ile büyümek isterdi ki?

İyice karamsar düşünceler kafamı doldururken yüzüm pencereye dönük olacak şekilde yattım. Gözlerim hemen karşı balkonu bulduğunda yüzümde garip bir gülümseme oluştu.

O şimdi ayı gibi uyuyordu muhtemelen, üstüne hiçbirşey almamıştı, hatta sadece eşofman giymişti, bazen onuda giymiyordu. Geceleri sigaraya çıktığından biliyordum. Baksırla yattığı oluyordu.

Dağınık mı yoksa toplu mu yattığını bilmiyordum, ama dağınık yatıyor gibiydi. Bu yüzden aklımda da öyle canlanıyordu.

Kocaman cüssesiyle yatağa bile sığmayan bir adet Angaralı, yastık bir köşede, kendi başka bir köşede. Yorgan yere düşmüş, çarşaf sıyrılmış. Kolları başının altında. Kaşları düzgün, masum bir görünümde uyuyor.

Kendi kendime gülümserken gözlerimin dolduğunu farkettim. Çok özlemiştim. Belliki fotoğraflar artık yetmiyordu. Bir elim yanımdaki yorganı sıkarken bende ağlamamak için kendimi sıktım. Her ağladığımda pişman oluyordum. Bu kadar zayıf olmamalıydım.

Gözyaşları bir bir akarken yastığıma, gözlerimi sıkıca yumdum. Kimse duymasın diye sessiz sessiz ağlamaya çalıştım. Ama durmuyordu, ne zaman tamam bitti ağlama artık desem, aklıma geliyordu. Ne zaman geçecekti bu özlem?

Hıçkırığım ben tutamadan ağzımdan kaçtığında bir elimi ağzıma kapattım.

İki büklüm bir şekilde bir süre öylece ağladığımda, kulağıma çok hafif gelen bir türkü sesiyle durdum. Kafamı yavaşça kaldırıp pencereden baktığımda, balkonda sandalyede oturmuş, sigara içen bedeni görmüştüm.

Gözyaşlarım görmeme engel olduğu için tişörtümü kaldırıp iyice kuruladım. Açıp baktığımda hala aynı yerinde oturmaya devam ediyordu. İçimden bir his geçmişti ama özlemden mi yoksa aşktan mı anlayamamıştım.

Bazen yapıyordu böyle. Oturup birkaç saat boyunca türkü dinliyor, telefonuyla uğraşıyordu. Müziği kıstığı için duyulmuyor sanıyordu ama ben duyuyordum.

İyiki bugüne denk gelmişti, yoksa sabaha kadar ağlardım herhalde. Ağlamalarım onu görmedikçe geçmiyordu.

Ayağa kalktığımda dengem bozulduğu için komodine tutundum. Kendime geldiğim zaman masanın önündeki sandalyeyi alıp sessizce pencerenin önüne koydum. Perde kapalıydı, ışık olmadığı için beni burdan görmez diye düşünüyordum.

Bacaklarımı kendime çektim ve kafamı da onlara yasladım. Akan burnumu bir kere çektim, şimdiden sakinleşmiş gibiydim. sigarası bitmek üzereydi, umarım ikinciyi de içerdi.

Ya da içmesin yok, ciğerlerine yazık.

Başımı biraz daha rahat bir pozisyona koyup bayık gözlerle kısa sürede herşeyim haline gelen adamı izlemeye devam ettim. Anlık bir şekilde kafasını kaldırıp bir şeyi kontrol eder gibi bizim balkona baktığında bacaklarımdaki ellerim yumruk oldu. Kalbim hızlandı.

Burdan beni göremezdi, yani, umarım görmüyordu.

Birkaç saniye sonra bakışlarını çektiğinde tuttuğum nefesimi rahatça geri verdim. Hayır görmüyordu. Görseydi bir saniye bile durmaz, kalkıp giderdi.

Sigara elindeyken burnunu kaşıyıp, yanlışlıkla külü de üzerine döktüğünde kıkırdadım. Bu tarafa kısaca bakıp ayağa kalktı. Yine üstü çıplaktı. Eşofmanlaydı. Üzerini silkeleyip geri oturdu. Ağzının hareketlerinden küfür ettiğini anlıyordum.

Yüzümdeki gülümseme uzun bir süre orada kalırken onu izledim. En sonunda bütün gün üzerimde olan uyku bastırıp gözlerim artık kararırken, o hala orada oturuyor, içimi huzurla dolduruyordu.

Manyiak BXB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin