Ciao Bella..?

2.9K 167 62
                                    




Ağlayışım artık iç çekişlerimden ibaret hale geldiğinde elimi yüzüme çıkartıp sertçe gözyaşlarının geride bıraktığı izleri sildim.

Hemen yanımda beni izleyen adama bakmaya cesaretim olmadığı için kafam öne eğik bir şekilde durmaya başladım, ne söyliyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Neden bir anda konuşmaya başladığını, özür dilediğini, bilmiyordum. Kafasına taş düşmüş olması şu an en olası ihtimaldi.

Derin bir nefes aldığını duydum, ardından oturduğu yerde bana döndü, bense ellerimle oynayarak ona bakmamaya devam ettim.

"Konuşmamız lazım." Aniden konuşmasıyla bir saniyeliğine bakıp hemen gözlerimi kaçırdım. Evet, gerçekten konuşmamız gerekiyordu, ama ben şu an bunu hiç istemiyordum, zaten son derece yorgundum. Son demlerini yaşayan psikolojim bugün bir olayı daha kaldıramazdı.

Titrekçe nefes alıp yutkunduktan sonra aklımdakini söyledim. "Şimdi konuşmasak? Sadece oturamaz mıyız?" Kısık çıkan sesim az önce ağladığımı oldukça belli ederken birkaç saat bu sesle, kızarmış gözler ve yanaklarla gezeceğimi biliyordum.

"Tabii, tamam, sonra konuşuruz, acelemiz yok, sen nasıl istersen." Ard arda konuşmasıyla hiçbirşey demeden bende kafamı sallayıp koltukta arkama yaslandım, bacaklarımı da kendime çekip kafamı onların üstüne koydum. Cafer'in beni izlediğini hissediyor, ama karşılık verecek hali bulamıyordum.

"Çok zayıflamışsın." Dedikleri yutkunmamı sağlarken gözlerimi kaçırdım, "biraz öyle oldu"

Bana cevap vermeyip garip bakışlarıyla bedenimi süzmeye devam etti, ama rahatsız olmadım, zaten olamazdım. Sanki sevdiği bir eşyayı kendi elleriyle mahvetmişte nasıl düzelteceğini bilemiyor gibi bakıyordu. Bakışlarındaki pişmanlığı açıkça okuyabiliyordum. Pişmandı. Ama bu pişmanlık için oldukça geç kalmıştı.

"Zaten küçücüktün, iyice kaybolmuşsun.." burukça gülümsedim. Sonra tekrar önüme dönüp ellerimi izlemeye devam ettim. O ise tekrar titrek, derin bir nefes aldı, eliyle ensesini kaşıyıp birkaç kere birşeyler söyleyecek gibi ağzını hareket ettirdi.

"Pastayı sen mi yaptın?" Pasta demesiyle gözlerim parlarken, hemen hızlı hızlı kafamı salladım. Benim bu hareketim onun da gözlerinin parlamasına neden oldu. Ardından gülümseyişi anlık elimin ayağımın titremesine sebep olurken zaten küçücük kaldığım koltukta daha da küçülmek istercesine büzüldüm.

"O zaman tadına bakayım mı ?" Ne kadar saçma bir soru olsada onayladım. Zaten bütün bir pastayı onu düşünerek, onun için yapmıştım. Öne doğru uzanıp tabağı ve çatalı eline aldı. Daha dik bir konuma gelip önce heyecanla tadına bakmasını bekleyen bana bir bakış attı. Ardından masadaki çatala uzanıp pastadan bir çatal ağzına attı.

Nefes bile almadan ne tepki vereceğini merakla bekledim. Önce şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Sonra bana bakıp yavaş yavaş kafasını salladı, lokması bitince yutkunup diliyle dudaklarını temizledi. Bende yutkundum.

Yanaklarımın kızardığını hissettim. Utançla başımı önüme eğip parmaklarımı gergince sıkıp bırakmaya başladım. Kaçamak bakışlar atmayı da unutmuyordum, iyice kedi yavrusuna dönmüştüm.

"Bu, çok güzel olmuş. Ellerine sağlık" duyduğum iltifat beni inanılmaz mutlu ederken kocaman gülümsedim. Bu gülümseme birkaç saniye sürerken onun bakışları da benim gülümsememde takılı kaldı. Yavaş yavaş yüzüm eski haline döndü ve tekrardan başımı önüme eğdim. Garip hissetmiştim. Şimdi tekrar ağlayasım gelmişti.

Eliyle birkaç kere yavaşça omzuma dokundu. Kafamı kaldırdığımda çatala taktığı pastayı bana uzattığını gördüm. Yüzüne baktığım zaman çatalı işaret edip pastayı biraz daha dudaklarıma yaklaştırdı. Üstelik az önce kendi yediği çatalı uzatmıştı. İğrenmeyecek miydi benden ?

Manyiak BXB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin