26. B ö l ü m.

22.4K 917 236
                                    

Çocukken hep çiçeklere ilgi duyardım. Henüz 5.ci sınıftaydım. Annem Gülçiçek Lavia, mahalleye yeni taşınan komşularla arkadaş olmuştu. Birbirlerine sürekli gidip gelirlerdi. Ulaş adından bir çocukla tanışmıştım. Komşunun ikinci oğluydu. Sürekli bize geldikleri için ve bizde onlara gittiğimiz için Ulaş adındaki çocukla arkadaş olmuştuk. Abisi Polis olmak isterdi ve Ulaş'da Komando olmak isterdi. Ulaş Komando olmak istediği için ona yapabildiğim kadar asker elbisesi çizerdim hep. O zamanlar giyinip süslenmeyi sevdiğim için başka bir komşumuzun kızının Moda tasarımı bölümünü okuduğunu öğrenmiştim o yaşta. Büyüdüğümde elbiseler çizip, manken olacağım derdim. Sonra da ben Ulaş'a asker resimleri çizmeye devam ettikçe Ulaş'da bana bir gün 10'cu yaş günümde bana bir çiçek getirmişti.

Beyaz bir güldü.

O gülü alıp günlüğümün arasına koymuştum ve içinse kurutmuştum. Sonra Ulaş biriktirdiği harçlık ile bana küçük bir saksıda çiçek almıştı. Ama işin tuhaf ve komik yanı kendisinin bile taşıyamadığı, boyundan metrelerce uzun, sırf doğum günüme yetişsin diye aylarca özenle büyütmüş olduğu sarmaşık gülleri bedeni görünmeyecek şekilde karşıma geçmiş bana vermişti.

"Beyaz gül sarmaşığı Çiçek Kız. Senin için büyüttüm ve artık bakma sırası sende," demişti, başını güllerin arasından çıkarmaya çalışarak.

O sarmaşık gülleri alıp evimizin küçük bahçesine babama kurdurduğum salıncağın demirliğine koydurmuştum. Salıncağı tutan demirlerin üstüne intizamla yayılan ve zaman içinde özenerek baktığım için daha çok boy veren güller salıncağın etrafını bile aşmıştı. Babam kesmek istemişti fakat ben kıyamamıştım.

Öyle güzeldi ki her gün özenerek bakıyordum. Sera alacak paramız olmadığı için evimizin bahçesini sera yapmıştım. Bu seferde ben beyazın aksine, kırmızı renkli sarmaşık gülleri almıştım ve ekerek bahçemizin güzelleşmesini sağlamıştım.

Zaman içinde çiçeklere ilgim artmıştı. Okuldan heyecanla gelir, üstümü dâhi değiştirmeden çiçeklerimi sulardım.

Zaman içinde herkes bana Çiçek Kız demeye başlamıştı fakat bana ilk Çiçek Kız diyen ve çiçek alışkanlığını bana ilk aşılayan Ulaş olmuştu. Bunu hiç bir zaman unutmayacaktım.

Manken olmak isteyen kız çocuğu büyüyünce kendine bir sera açmak hayali kurmuştu. Büsbüyük, bir sera açıp, içinde bir ömür geçirmeyi düşlemişti.

Fakat hayat çok garip ve tuhaftı. Çocuk iken üzerine annesinin elbiselerini giyip, beceriksizce abartılı makyaj yapan Lahza'nın büyüdüğünde hiç tanımadığı bir adamın defile gecesine damga vuran ve resmen hayatını değiştiren bir manken olarak girmesi kaderin garip bir cilvesiydi. Hâlbuki sera hayalini kurduran, çiçek kız olmamı sağlayan Ulaş'tı ama kendimi ilk hayalimde yıllar sonra bulmuştum. Başka bir adamın sayesinde hem de.

Eskisi kadar sera işine sıcak bakmıyordum. Deliler gibi sera açmanın hayalini kuran kız şimdi deliler gibi artık istemiyordu. Sanki bir kırılma noktası yaşamıştım. O gece ile başlamıştı bu nokta. Unuttuğum, aklıma bile gelmeyen mankenlik hayalimi yıllar sonra o gece ile kalbime bir nokta gibi iz bırakıp, beş ay içinde yayılmasını sağlamıştı.

Arafta gibiydim. İki hayalimin arasında.

İnsan iki hayalini aynı anda yaşamak ister miydi bilmiyordum ama ben istiyordum.

Düşüncelerim dalından kopmuş kuru bir yaprak misali öğlenin sıcacık havasında ilerliyor ve hep aynı şeyi düşünüyor olmam aynı düşüncelere yoğunlaşmamaya çalışmam yaprağın yönünü tayin etmesi kadar zordu. Düşünmemeye çalışıyordum ama beynime ket vuramıyordum. Düşüncelerimi dile getirmek, yanımdaki adama anlatmak istiyordum ama çekiniyordum. Ona nasıl diyebilirdim, 'Senin defile gecen yüzünden mankenlik hayalim aklıma düştü,' diye?

KIRMIZI DÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin