12. B ö l ü m.

29.6K 1.1K 1K
                                    

Güneşin acımasız ışıkları göz kapaklarıma acımadan vuruyor, gözlerimi neredeyse kör ediyordu. İnleyerek elimi göz kapaklarıma örttüm ve bu defa başımın zonklamasıyla inledim. Üzerimden resmen tır geçmişti. Güneşin göz kapaklarıma işkence etmesine daha fazla dayanamayarak göz kapaklarımı araladım. Görüş açıma giren siyah bir tavan olmuştu. Kuruyan boğazımı yutkunarak ıslatıp dirseklerim üzerinden doğruldum. Sersem bakışlarım bir kaç saniye nerede olduğumu ve nereye bakındığımı algılamadı.

Bir dakika. Neredeydim ben?

Gözlerimi ovuşturarak etrafıma bu defa bilinçlice bakındım.Kıpkırmızı renkten oluşan bir odadaydım ve kırmızı saten çarşaflı yatağın içindeydim.

Kırmızı demek Mesih demek. O halde bu oda Mesih'in evi olmalıydı!

Gözlerim ardına kadar fal taşı gibi açılırken hızla ayağa kalktım fakat kalkmamla birlikte başımın dönmesi ve yatağa geri düşmem bir olmuştu. Kendimi bok gibi hissediyordum. Başım hem ağrıyor, hemde dönüyordu. Üstelik karnım ağrıyordu ve minik minik gurulduyordu. Sanki tüm gün uyumuş gibiydim.

Birkaç saniye alık alık ayak diplerimdeki halıya baktım. Ne işim vardı burada? Mesih getirmiş olmalıydı ama neden? En son yaşadıklarım beynimin süzgecinden geçirip eledim. Gerçek yüzüme çarpıldı. En son diri diri gömülmüştüm! En son Mesih beni bayıltmıştı! Uyanınca da gözlerimi tabutun içinde açmıştım!

Beni oraya gömen Mesih Yıldıran'dı!

Bayıltıp gömmüştü!

Ne ara ayağa fırladığımı ve odadan çıktığımı ben bile fark etmemiştim. Yönümün bir hedefi yoktu. Siyah koridordan geçerek kırmızı halı serili dönemecli merdivenlerden koşar adımlarla indim. Bir yandan da boğazımı yırtarcasına bağırıyordum.

" Mesih Yıldıran! "

Basamaklı salon girişinden geçerek kırmızı ve siyah bir şekilde hayatımda görüp ve son kez gidebileceğim ihtişamlı, devasa salona girdiğimde bağırmaya devam ettim.

" Mesih Yıldıran! Neredesin! "

Etrafıma bakınarak onu arıyordum. Arkamdan bir kadın sesi duyunca hızla arkamı döndüm. 50'li yaşlarda bir kadın kahverengi gözleriyle yüzüme bakıyordu. Saygıyla da önümde duruyordu.

" Bir şey mi oldu efendim? Mesih Bey evde değiller şuan. Önemli bir toplantısı var. " dedi. Dumura uğramıştım. Ne yani hesap sormak için onu mu bekleyecektim şimdi?

Oflayınca kadın aklına gelmişcesine telefonunu çıkartıp kulağına götürerek konuştu. " Uyandı efendim." Karşı tarafı dinledi. Telefonu bana uzatmasıyla anlamsız bakışlar attım telefona." Mesih Bey telefonda. Sizi istiyor efendim. " dedi kadın telefonu almam için yüzüme bakarak. Telefonu elinden alarak kadına arkamı dönüp telefondaki adama çemkirerek bağırdım.

" Ne işim var benim senin evinde! Sen nasıl gömersin beni mezar'a! Hemde diri diri! Düşmanlar bile merhamete gelip öldürerek mezar'a gömer. Nasıl insansın sen! Pardon insan demek insanlara hakaret olur! Sen tam bir canisin! Sen insan bile değilsin! Sadece insan kılığındaki bir seytansın! Şeytan Mesih! "

Sondaki cümlem biraz komiğe kaçmış olabilirdi fakat tamda ona yakışan bir tabirdi. Şeytan yanında alt etmişti. Onu görse; " kardeş bana ne hacet? Sen varsın ya," deyip terfi ederdi. Konuşmasına fırsat vermeden saydırmaya devam ettim.

" Hiç telefonun arkasından deli deli bakma. Şuan kara gözlerinle telefona deli deli baktığını biliyorum ama korkmuyorum senden. Sen daha bana hesap vereceksin anladın mı? " Hızlı hızlı, nefes almadan konuşurken telefondan herhangi bir cevap bekledi. Bekledim ama cevap yoktu. Kaşlarımı çatarak telefonu kulağımdan çekerek ekrana baktım. Telefon kapalıydı. Telefonu yüzüme kapatmıştı piç herif!

KIRMIZI DÜŞWhere stories live. Discover now