23. B ö l ü m.

19.4K 995 318
                                    

Aslında bu hafta da bölüm atmayacaktım çünkü kendimi ruhen iyi hissetmiyordum. Gelecek hafta atacaktım. Salı gibi fakat bugün yazmaya başladım ve çok az bir şey yazabildim. Burayla ilgili değil. Özel hayatındaki sorunlarda dolayı moralim yoktu. İsteğim yoktu. Kendimi kötü hissederken kalkıp yazmak istemedim. Dün kendimi toparladım ve bugün çok az bir şey yazabildim. Gerçi bölüm sayılmaz. Çerez niyetine bir şey. Kısalığı için üzgünüm.

Kendimi iyi hissetmiyordum fakat artık şükür iyiyim. Hallettim. Daha güzel bölümler ile yazmaya devam edeceğiz. Yorum ve oy yapmayı unutmayın lütfen.

♾️

Sabahattin Ali'nin, Kürk mantolu Madonna adlı kitabında geçen bu paragraf gibiydi ruh halim.

"Bir şey noksandı, fakat bu neydi? evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm."

Onun yeknesak öfkesi beni hayal kırıklığına uğramıştı. Ona güvenmekle hata yapmıştım

Elleri yumruk olmuş, gözlerinden ateş saçıyordu etrafa âdeta. Ona kimsenin ömrü hayatında diyemeyeceği demeye cesaret dahi edemeyeceği cümleler kurmuştum ve bunu ben bile beklemiyordum; tıpkı herkes gibi.
Ama hak etmişti.

"Sıkıysa gönder." dedim, cesaretime cesaret ekleyerek. Meydan okuyuşuma o an alnındaki damarlar göründü. Ellerini kan akışı gitmeyecek şekilde yumruk yaparken
Öfkesini bundan bile anlayabiliyordum. Tüm herkes put gibi kesilmiş olayın nereye varacağını enselerinde hissderek nefes almaktan korkarcasına irice gözlerle bizi izliyordu. Başımı dik tutmaya devam ettim, buna karşılık bakışları kısıldı. Geliyordu gene delici bakışları

Amcası, bu kız için mi vazgeçtin intikamından der gibi bakarken, bir adım attı. O an bakışlarım adım atan ayakkabılarına kayarken dik duruşum bozulsada duruşumu anında geri düzelttim. Dimdik durdum. Korkmanın şimdi sırası değildi. Cesaretimden ödün vermeyerek, başını kaldırmış bir heykel gibi dururken tam karşıma heybetli ve uzun bedeniyle geçti.
Bakışları cesaretli halimi izliyor ve ruhsuz bir şekilde karşılık veriyordu.

Meydan okurcasına birbirimizi izlerken, yüzümde gezinen bakışlarını bir an bile ayırmadan eli yavaşça bileğime uzandı. Bir an ne yaptığını idrak edemezken parmakları bileğimi sarmaşık misali sardı. Bileğimi çevreleyen el ile çekildim. Merdivenlere doğru kendiyle birlikte yürütmeye başlarken şaşkınlıktan çıkarak bileğimi çekmeye çalıştım.

"Ne yapıyorsun sen! Bırak bileğimi!"

Bileğimi daha çok çekerek merdivenlerden çıkarmaya başladı. Olur hızlı çıkıyordu ki adımlarına yetişmek mümkün dahi değildi. Onun bir adımı benim iki adımıma denkti. Uzun boylu olması da bunun cabasıydı. Kaç kat çıktığımı bile fark edemezken merdiven çıkmaktan yanan bacağım daha fazla bedenimi taşıyamayarak pes etti. Bu kadar merdivene ben nefes nefese kalırken onun hiç çıkmamış gibi rahat olmasına şaşırırken bana öfkeli bir bakış atarak bedenimi bir anda eğilerek kucağına sert hareketlerle kucağına aldı. "Ne yapıyorsun manyak herif!" diye çığırırken merdivenlerden kucağında un çuvalı varmışçasına hızlıca taşıdı. Kucağından inme çabalarım boşa çıkıyordu. Geniş ve uzun bir holdan geçerek rast gele bir odanın kapısını açarak beni yere sertçe bıraktı. Dengemi sağlamak için duvardan destek alırken hışımla doğrulup ona bağıracaktım ki adeta kükreyerek üzerime adım attı.

KIRMIZI DÜŞWhere stories live. Discover now