~34~

2.4K 197 86
                                    

Mesela insanların yaşama amacı neydi? Yaşayınca ne oluyordu? Ne geçiyordu elimize? Peki ölüm artık bizim için bir anlam ifade etmiyorsa? Ne yapılmalıydı? Nasıl yaşama tutunmalıydı insan?

Boğazımın ağrısı şiddetleniyordu. Sıcak bir çay ve ilaç istiyordum sadece. Uyursam geçer miydi? Geçmiyordu. Kaç kere denemiştim. Kalktığım zaman daha şiddetli bir ağrı ile uyanıyordum.

Şimdi ilaç istesem nolabilirdi ki? Hayır ondan bir şey isteyemezdim. Böyle de dayanamıyordum ama. Ne yapmam gerekiyordu? Şu an uçaktaydık zaten, ilaç bulunur muydu? İlaç alsam bile geçer miydi? İlaç sadece boğaz ağrımı geçirebilirdi. Peki bu işkence nasıl geçecekti?

"Alp?" Gözüm bağlıydı hiç bir şey göremiyordum. Bir eli elimin üzerinde hissedince yanımda olduğunu anladım.

"Bir şey mi oldu?"

"Bana ağrı kesici vermen lazım." Umarım vardır. Yoksa boşu boşuna kendimi ezdirip ondan bir şey istemiş olacaktım.

"Neren ağrıyor?" Hadi bir de açıklama mı yapacaktım?

"Sadece ver." Eli yavaşça karnıma değdiğinde kendimi geriye çektim.

"Karnın mı ağrıyor?" Eli karnımı okşamaya başlayınca bağlı olan ellerimle onu itmeye çalıştım ama başarılı olamamıştım.

"Boğazım ağrıyor." Eli çekilmişti sonunda. Gözüm açılınca ilk gözümü kısmak zorunda kaldım. Şu an geceydi ama uçağın içindeki ışıklar beni rahatsız etmişti.

"Sana vurduğum için özür dilerim." Derin bir nefes aldım.

"Bak nasıl yaparım bilmiyorum ama Adel, lütfen yeni bir başlangıç yapalım. Seni gerçekten çok mutlu edeceğim söz veriyorum." Dalga geçercesine güldüm.

"Bütün psikolojisimi siktikten sonra bunu demen çok komik." Oturduğu yerden kalkmıştı. Umarım ilaç almaya gitmişti yoksa nasıl dayanırdım bilmiyordum. Bir kaç dakika sonra elindeki ilaç şişesi ve suyla gelince rahatlamıştım.

"Aç ağzını." Onun yerine ellerimi açsa nolurdu sanki?

"Ellerimi çöz. Uçakta nereye kaçacağım zaten? Aşağıya atlayacak hâlim yok." Aslında gayet de vardı. Şu an hayatta kalıyorsam tek nedeni Yamaçtı, bizimkilerdi, ailemdi... Yine de elimi çözmemişti. Yapacak bir şeyim olmadığı için az da olsa ağzımı araladım. Ağzıma attığı ilacı şu an içirdiği suyla yutabilmiştim. Şu an hasta olmamalıydım. Şu an olmazdı.

...

Gözlerimi araladım. Yine siyahlar içinde bir odadaydım. Bu siyahlar artık bıktırmıştı. Boğazım daha kötü bir hâldeydi artık. Ayağa kalkacak hâlim bile yoktu. Midem bulanıyordu. En yanlış zamanlarda hasta olmayı becerebilen sayılı kişilerden biriydim sanırım.

Kapı açıldığında o tarafa döndüm. Elindeki tepsiyi yatağın ucuna koyup kenerdan ufak bir masa çekti. Daha sonra masanın üzerine elindeki tepsiyi koydu. Sıcak çorbayı görmemle sevinmiştim. Yemem lazımdı. Bir şeyler yemem lazımdı.

"İlaç koymadın değil mi bunun içine?" Gülümsedi.

"Kötü biri değilim." Kötü biri değil miymiş?

"Senin için kötülük ne demek mesela?"

"Herkes kötüdür Adel. Sadece bazıları gösterir, bazıları göstermez. Sen göstermeyen taraftasın." Yatağın üzerine bıraktığı telefona bir bakış attım. Hadi bakalım. Geri önüme döndüm. Hafifçe yattığım yerden doğruldum. Elime aldığım kaşığı ağzıma götürdüm. Çorba gerçekten iyi geliyordu.

ÇıkmazWhere stories live. Discover now