♦Karo'nun ♦ Nefesi♦

♦SON SÖZ♦

  "Sevgilim emin misin? Bak bugün hava çok sıcak"

Kemal karısını umutsuzca hala ikna etmeye çalışıyordu. Bunun saçma olduğunu bile bile. Bodrum'a geleli iki gün olmuş ardından Gülay'ın dahiyane fikri ile tekneyi limana çektirmişlerdi. Bunun için Gülay hanımla daha sonra hesaplaşacaktı.

Tabi Erdem daha yapmadıysa!

Nefes bu fikre bayılmış bir hafta sürecek bir tur için tartışmaya tutuşmuşlardı. Hamile karısının teknenin üzerinde ne kadar güvenli olduğunu umursamıyor olması bile çıldırtırken hatun kalkmış bir hafta diyor diye Kemal çıldırmak üzereydi. Neyse ki sonunda günü birlik yakın koylara gezi ile atlatmıştı.

Şimdi de elinden geleni yapacak ve onun sıcakta kalmaması veya fenalaşmaması için gerekirse onu kamaradan dışarı çıkarmayacaktı. Kendini hayalci bir adam olarak görmezdi ama bu konuda hayallere hatta rüyalara bile ihtiyacı vardı.

Nefes üzerinde plaj elbisesi ile tekneye koştururken "Eminim canım. Hadi!" dedi. Onun o koşturmaları kesin bir gün Kemal'i kalpten götürecekti.

Tekneye vardıklarında Kemal uzun süredir görmediği arkadaşını selamlar gibiydi. Her sene çıkamasa da mutlaka gelir bakımlarını kontrol ederdi İncisinin. Yüz on metre kare modern teknesinin burun tarafında bir helikopter pisti bile vardı. Zaten olmasa karısı hiçbir şekilde bu tekneye binemezdi. Kıç tarafında ki havuzda serinleyebilir ve genç adamın daha çok hoşuna giden geniş kamaralarına çekilip dinlenebilirdi. Onun dışında ki tüm aktivitelere ise şiddetle karşıydı. Özellikle Kemal şu anda tekneye göz atarken, kızların soyunup güneşlenmelerine.

Kaptanla son durumları bildirmek için yanına gelirken "Şimdi yanına gelicem. Biz açılalım" dedi.

Kaptan kısa bir baş hareketi ile yukarı köşküne çıktı.

Kemal'se soluğu Nefes'in yanında aldı. Serdiği havlusunu bir hışım kapıp omzuna attı "Hayatta olmaz. Bunu konuşmuştuk Nefes" dedi.

Nefes daha ağzını açmadan Gülay sinirle atladı "Yaaa bıraksana! Şurada iki satır keyif yapıcaz. Her şeye karışma" belli ki arkadaşını ve keyfini korumak için tırnaklarını bilemişti.

"Ne demek karışma? O benim karım. İstediğim gibi karışırım. O bu güneşin altında asla yatamaz işte o kadar" Kemal kafasını havaya dikmiş sarsılmaz bir inatla Gülay'a bakıyordu. Eğer gözlerinde güneş gözlüğü olmasa kısılı halde ateş çıktığını görebilirlerdi aynı hasmı gibi.

Nefes "Bakışmanız ve takışmanız bittiyse?" diye soru sorarcasına tonladı. Amacı ikisinin de dikkatini çekmekti. Sonun da ikisi de dönüp onun sözünü tamamlamasını bekledi "Ben gidip serin bir şeyler alıcam. Bitince gelin sizde için" dedi tüm rahatlığıyla.

Kemal halinden memnun Gülay ise ihanete uğramış gibi hissediyordu. Nefes onlar kıpırdamayıp birbirlerine nispet yaparken ekledi "Sonra gelip burada oturucam" Tam Kemal ağzını açacakken eliyle durdurdu "O zamana güneş arkaya geçecek değil mi? Yola çıkınca arkamıza almış olucaz!" Son noktayı koymuş ve ikisini de afallatmış olmanın mutluluğu ile kıs kıs gülerek içeri geçmek için ön tarafa yöneldi genç kadın.

Tüm olanları uzaktan izleyen Erdem onun yanına geldiğinde "Helal kız sana onlarla en iyi sen baş ediyorsun" dedi. O da sırıtmasına engel olamıyordu.

Nefes hayatında ki bu üç insanı o kadar seviyordu ki hiç birinin üzülmesini ya da kırılmasını istemiyordu. Onun için onlara karşı incelik yerine bazen de kurnaz oluyordu. Ama hepsi iyi olduğu sürece Nefes için sorun yoktu.

    Karnını okşarken, manzaranın keyfini de çıkarıyordu. Tam bir buçuk yıl önce bu güzel adamla olaylı bir şekilde tanışıp, evlenmişler ve beş ay önce de ona baba olacağının müjdesini vermişti. Kemal sevinçten çıldıracak gibi olmuştu ve bu Nefes'i sonsuz bir mutluluğa boğmuştu. Bu adamı her geçen gün olacağını tahmin bile etmediği sadece masallarda sandığı bir aşkla daha da seviyordu. Arada atışmaları ve tartışmaları olsa da sonu hep tatlıya bağlanıyor ve Kemal eninde sonunda o üzülmesin diye mutlaka orta yolu buluyordu. Nefes bunu görüyor ve sevgisi kadar ona saygıda duyuyordu. Arkadaşları da hemen hemen onlarla aynı zamanda evlenmişlerdi hala her şeyi mümkün olduğunca birlikte yapıyorlar ve bundan büyük bir haz alıyorlardı.