Bölüm ♦9♦

3.8K 232 2
                                    

       Kemal işleri hızlandırmak istiyor gereken her neyse biran önce hallolması gerekiyordu. Bunun için beklenen telefon geldiğinde uzun zamandan beri ilk defa gerçekten sevindi. Duşunu alıp hızla üzerini giydi. Saçını elleriyle düzelttikten sonra şifonyerin üzerinden telefonunu cebine atıp aşağıya indi.

Nefesin hala mutfakta olduğunu fark edince oraya yöneldi. İçeri girdiğinde masanın hazır olduğunu görmek suçluluk hissetmesine neden oldu. Onun ellerinden çıkan o nefis yemekleri yemek istiyordu ama bunlardan önce yapması gereken en önemli şey genç kızın hayatını normale dönmesini sağlamaktı. Yine de tadı damağında kalan o çorbadan bir kase içmeden çıkarsa kendini asla affetmezdi.

   Nefes masa da oturmuş Kemalin aşağıya gelmesini bekliyordu. İki kişilik masayı mütevazi bir şekilde kurmuş, yaptıkları boğazından nasıl geçecek diye düşünüyordu. Kardeşini düşündükçe boğazı düğüm düğüm oluyordu. Acaba o şimdi aç mıydı, soğukta mıydı. Bunları düşünmek içini kemiriyordu.

Kızın aklından geçenleri okumuş gibi “Bu kadar düşünme. Böyle yapmak seni güçsüzleştirir” adamın tok sesi Nefesin boş bulunup irkilmesine neden oldu.

Hemen ayağa kalkan Nefes çorbaları servis etmek için ocağın başına gitti “Haklısın ama elimde değil. Derinin nasıl olduğunu çok merak ediyorum” dediğinde genç adamın önüne kasesini yerleştiriyordu.

Kendisi içinde servisini koyduktan sonra oturdu ve ilk defa o zaman Kemale dikkatle baktı. Nemli saçları ve kotu, gömleği ve ceketiyle, dışarıya çıkmaya hazır görünüyordu.

Kalbi bir anda sızladı. Neden olduğunu anlamasa da içini tarifi imkansız bir sıkıntı kapladı. Belli ki genç adam dışarı çıkıyordu.Belki de bir randevusu vardı.

Bunlar Nefesi imkansız derecede yıkmıştı. Anında kendini toparlamak için telkin etti. Ne zannediyordu ki sabah akşam Kemal onun kardeşini mi arayacaktı? Yada iki kap yemek yaptı diye kızı kollarına alıp avutacak mıydı?

Tabi ki hayır!

Daha birbirlerini doğru dürüst tanımıyorlardı bile. Ama işte tüm bunları bilmek sol köşesinde ki ağrıyı dindirmiyordu.

Yine de en rahat tavrını takınıp konuştuğunda cümlesi soru olarak döküldü dudaklarında “Dışarı çıkıyorsun herhalde?”

Kemal içtiği çorbanın keyfine varırken “Evet, aslında hiç zamanım yok ama bu çorbanın tadı damağım da kalmıştı. İçmeden çıkamazdım yani. Gerçekten bu kadar güzel yemek yapmayı nereden öğrendin? Diğerlerinin kokusuna bakılırsa onlarda harika” derken bunlardan ne kadar keyif aldığı her halinden belliydi.

Nefes çorbasına en büyük düşmanı gibi bakıyordu. Hayatın da ilk defa kendini bu kadar şiddet yanlısı hissediyordu yine de zarifçe “Afiyet olsun. Bu arada sana iyi eğlenceler” dedi. Diğer sorularını önemsememişti bile. Canı yanıyordu, işte o kadar.

O burada bu kadar sıkıntı ile boğuşup, korkudan iliklerine kadar donsa da belliki adamın umrunda değildi. Hak verse bile bir taraftanda veremiyordu işte.

Bu sefer Kemal kafasını kaldırıp kıza baktı mümkün olduğunca yapmamaya çalıştığı bir şeydi bu, zira ona bakmak demek yanından ayrılmayı imkansızlaştırmak demekti.

Fakat bu kez baktığında kızın biraz bozuk olduğunu anladı “Ne eğlencesi?” diye sorduğunda kızın söylediklerinin nedenini anlamadığından kaşları çatılmıştı.

Kız biraz rahatsız yerinde kıpırdandı “İşte her nereye gidiyorsan, sana iyi eğlenceler” dedi.

“Hmm!” Kemal ağzını peçeteye silerken sırıttı. Onun rahatsız olması hoşuna gitmişti. “Benim eğlenceye gittiğimi mi düşünüyorsun?” dediğinde keyifle arkasına yaslanmıştı.

Nefes “Beni ne yapacağın hiç ilgilendirmez. Sadece kardeşimden haber gelirse bana bildir yeter. Bir de ne yapabileceğimi söyler, yol gösterirsen minnettar olurum” bunlar ağzından istemediği bir sertlikle çıkmıştı.

Kemal yerinden kalkıp kızın yanına geldi kendine çevirip omuzlarını tuttu “Nefes kimseye minnettar olmana izin vermem bu ben olsam bile, bu bir. İkincisi sen bu kadar sıkıntıdayken ben eğlenmeye falan gidemem hem zaten eğlenecek bir şey olsa birlikte gideriz. Çıkış nedenime gelince yemekte söyleyip olmayan iştahını daha da kaçırmak istemedim ama bir haber aldım onun için çıkıyorum bu da üç. Anladın mı?”

Kızın kulakları tek bir şeye odaklanmıştı “Haber mi? Ne haberi?” koca gözleri iyice büyümüştü.

Genç adam kızı bırakıp geriye çekildi arkasında ki tezgaha yaslanıp “Erdemin bazı kaynaklarından aldığı habere göre kardeşinin görüldüğü bir iki mekan var biri de bu sabah olma ihtimali yüksek. Yine de emin olmamız lazım. Onun için oralara gidip ufak bir soruşturma yapacağız” dedi.

Nefes hemen yerinden fırlayıp “Ben de geliyorum. İki dakika bekle hemen ceketimi alayım” dedi.

“Asla!” Kemalin gür sesi mutfakta yankılandı şimdi dikilmiş kollarını göğsünde bağlamış, taviz vermez haldeydi.

Nefes hızla dönüp “Ne demek asla? O benim kardeşim, tüm gün burada bekledim zaten daha fazla beklemeye tahammülüm yok. Bende sizinle gelicem” dedi. Bunları söylerken gözlerinden inatçılık akıyordu “Ya da sizsiz” diye eklemeyi de unutmadı.

O anda Kemal öyle bir hale büründü ki genç kız istemsiz bir geri adım attı. Halbuki adam yerinden kıpırdamamıştı bile. Sadece gözlerini dikmiş bakıyor, bedeniyle ona gerekenleri anlatıyordu. Ama Nefesin onun bu tehtidlerini umursayacak hali yoktu.

Sakince yanına yaklaştı, aynı tehlikeli bir hayvanı ürkütmemeye çalışırcasına. Aralarında bir adım mesafe kalana kadar geldikten sonra başını kaldırıp onun sinirli yüzüne baktı.

Bir süre baktıktan sonra aslında onun genç kızın zarar görmesini istemediğini onun için sert çıkıştığını anladığını kabul etti ama o da onu anlamalıydı. Merak ve endişe onu neredeyse delirtecekti.

Sımsıkı bağladığı kollarından birinin üzerine elini yerleştirdi sakince “Kemal beni anla lütfen. Belki bir yardımım olur. Ne olursun onu çok merak ediyorum” gözleri dolmuştu onu anlamasını diliyordu.

Kemal onun bu haline dayanamadı tüm kasları anında yumuşadı kollarını çözüp elini elleriyle sardı “Nefes seni götüremem. Bunun nedeni ilk başta çok tehlikeli yerlere gireceğimiz için”

Hemen kız kafasını sağa solla sallayıp bunun öneminin olmadığını anlatmaya çalıştığında onu durdurdu “Ama tek sorun bu da değil. Birileri sırf Derin’in değil belli ki senin de peşinde ve bu yüzden kardeşin korumam için seni bana yolladı. Bırak da şu işi bildiğim gibi halledeyim. Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim ama senin de bana zorluk çıkarmaman lazım. Yoksa daha ciddi önlemler almak zorunda kalırım ki bu ikimizin de hoşuna gitmez. Şimdi konuşmayı uzatmazsak eğer Derine daha önce ulaşma imkanımız da doğmuş olur. Lütfen” Tüm bunları o kadar içten söylemişti ki ve onun haklı olduğunu kendisi de kabul etmek zorundaydı. Tüm bunlara kızın karşı çıkacak hali kalmamıştı.

Kız sadece kafasını olumlu manada salladı. Çünkü bu konuda konuşmaya başlarsa yine onu da götürsünler diye yalvarabilirdi.

Kemal onun kabullenişini içi rahatlayarak gözlerinden okudu. Kızın nazikçe ellerini sıktıktan sonra kapıya yöneldi. Nefesin peşinde olduğunu biliyordu girişte ki masadan araba anahtarını alıp kapıyı açtığında arkasına bakmadı, onun acı çektiğini görmek istemiyordu biran önce ona kardeşini getirmek istiyordu.

Fakat genç kızın arkasından konuştuğunu duyunca durdu “Uzun süre mutfaklarda çalıştım. Eve yardım için. Mutfak, garsonluktan daha çok hoşuma gidiyordu. Yani yemek yapmayı öyle öğrendim. Ama onun dışında Beyaz annem çok güzel yemek yapar, ona da hep yardım ederdim” dediğinde genç adam ona bakamadı. Bakarsa çıkamazdı, çünkü sesinde ki gözyaşlarını duyabiliyordu, o da sadece kafasını sallayıp çıktı.

                                                  

♦Karo'nun ♦ Nefesi♦Where stories live. Discover now