Dark Lord ~Jeon Jungkook

By myboy_jjk

129K 8.1K 2.5K

Şeytanın yazdığı iddia edilen bir kitapta kesinlikle önlerine çıkan ilk ayini yapmamalılardı. More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
33
34
Final

32

1.9K 167 6
By myboy_jjk

Jeon Jungkook

Kapının çalmasıyla yorgunca ayağa kalktım. Hyuna'nin beni aldatmasindan sonra kendimi toparlayamıyordum.

Yemek yiyemiyordum. Buna rağmen o yüzsüzce karşıma geçip ağlıyordu. Rolünü çok iyi oynuyordu. Beni aldattığını biliyordum. Bunun neyini açıklayacaktı? Gözlerime günlerde ruhsuzca bakmışken ve ben onu yakalamışken neyini açıklayacaktı?

Marissa'yi karşımda görmemle kaşlarımı çattım.

—Havamda değilim Marissa. Burayı da nasıl öğrendin bilmiyorum ama geldiğin yoldan geri git.

—İçelim ve rahatlayalım Kook dedi ve beni iterek içeri girdi.

Onu tutup dışarı çıkaracak kadar bile gücüm yoktu. Kapıyı kapatıp kendimi bir koltuğa bıraktım.

Bardaklara doldurduğu beyaz şarapla yanıma geldi. Birini bana uzattığında elinden aldım.

—Marissa yalnız kalmak istiyorum  dedim.

—Yalnız bir kadeh birlikte içelim sonra gideceğim dedi.

—Yalnızca bir kadeh. Sonrasında tam da söylediğin gibi gideceksin.

—Tam da söylediğim gibi dedi kendi kendine mırıldanarak beni onaylarken.

Kadehi olabildiğince hızlı içmiştim. Ancak gittikçe daha da çok uykum geliyordu sanki. Gözlerimi açık tutmaya çalışarak Marissa'ya baktım.

Ayağa kalkmış bana doğru geliyordu. Hareketlerine bir anlam vermeye çalışırken dizlerime oturdu bacaklarını açarak.

—Marissa ne yapıyorsun? Diye sordum.

—Kameraya poz ver Jungkook dedi gülerek.

Dudaklarıma yaklaşırken kapının kart okutma sesi geldi. Ikimizinde bakışları oraya dönerken ellerim Marissa'yi kucağımdan indirmek için onun belindeydi.

Beklemediğim bir şey oldu. Hyuna odaya girerken mahvolmuş bir haldeydi. Ardından bizi gördüğünde öylece kaldı.

Marissa hızla kucağımdan kalkarken Hyuna'nin gözlerindeki hayal kırıklığının her bir damlasına şahit olmuştum. Dişlerini sıkarken çenesi kasılmıştı.

Dağılmış makyajına kızarmış ve şişmiş gözlerine rağmen o kadar güzel görünüyordu ki...

Ancak beni yanlış anlamıştı. Gerçi bulunduğumuz durumu başka nasıl anlayabilirdi ki?

Kendime gelir gelmez ayağa kalktım. Ona onu aldatmadığımı söylemek  istedim.

Kafasını eğdi. Bir eli alnına giderken hafifçe ovdu. Arsından kafasını kaldırdı. Çenesi hala kaskatıydı. Dolu gözlerine rağmen güldü.

—Mükemmelsin Jungkook. Mükemmel diye mırıldandı.

Marissa asla sesini çıkarmıyordu. Bense öylece kalmıştım. Ne olduğunu kavrayamamıştım bile.

Saçlarını tek eliyle arkaya atarak kapıya doğru yürüdü.

—Hyuna bekle diye mırıldandım.

Beni duymuş muydu? O beni her zaman duyardı.

Marissa'ya döndüğümde bana bakıyordu. Onun üstüne yürürken tamamen kendimi kaybetmiştim.

—Yemin ederim seni öldüreceğim Marissa.

Bunu dememle birlikte bedeni duvara çarparken tamamen kendimi kaybetmiştim. Kafasını sertçe duvara çarptığında bayılmıştı. Onu bırakırken yere düştü.

Yatağın üstünü masayı her yeri dağıttım. Sandalyeyi yere devirdim. Yemin ediyorum çıldırıcaktım.

Tüm odayı dağıttığımda öylece olduğum yere çöktüm. Titreyen ellerimi yüzüme kapatırken ağlamaya başladım.

Her şey mahvolmuştu. Her şey mahvolmuştu. Dudaklarımı ısırırken şuan Hyuna'nin olduğu hali düşünemiyordum bile.

Sanırım yarim saat gibi bir zaman sadece olduğum yerde oturdum. Ellerimin titremesi geçtiğinde ne zaman kesildiğini bile bilmediğim ellerimi gidip suda yıkadım. Küçük bir cam parçasını çıkardım.

Kırılan ayna bunun sebebiydi sanırım. Kenardan ceketimi aldım. Üstüme geçirirken araba anahtarlarını da alıp cebime koyduğum gibi odadan çıktım.

Arabama binerken ellerim direksiyonu sımsıkı sardı. Akan burnumu çekerken arabayı çalıştırıp hızla evimize gitmeye başladım. O beni aldatmış olabilirdi. Ben mahvolmuş olabilirdim. Ancak ne olursa olsun onu o şekilde görmeye dayanamazdım.

Onu aldatmadığımı bilmeliydi. Bunu bilmeliydi. Yorgun olduğum için anlam veremediğimi onu kucağımdan indirmek için ellerimin belinde olduğunu söylemeliydim.

Yarım saat gibi bir zaman sonra eve geldiğimde şarkının sesi buraya kadar geliyordu. Onun ne halde olduğunu düşünemiyordum bile.

Içerden gelen kırılma sesini duyduğumda hızlıca kapının şifresini girip içeri girdim.

Salona ilerlerken duvara bir şişe fırlatmıştı. Diğerinin ağzını açtığı gibi kafasına dikerken yüzünü buruşturdu.

—Iğrenç iğrenç. Sikeyim neden her şey bu kadar boktan. Öldüreceğim. Hepsini öldüreceğim. Buna sebep olan profesörü de Marissa'yı da, Jungkook'u da beni üzen herkesi öldüreceğim.

Kendi kendine söylenirken gerçekten mahvolmuş bir haldeydi. Sonuna kadar sarhoş olduğu çok belliydi. Çünkü bir kaç saat önce ağladığı şimdiyse saçmaladığı kısımdaydı.

—Gerçekten öldüreceğim. Dedi ve kafasını sallayıp ayağa kalktı birden.

Başının dönmesiyle ona doğru adımlarken telefonu çaldı.

Kaşlarını çatarken telefona eğildi. Kapıya yaşlanmış öylece onu izliyordum. O kadar tatlı görünüyordu ki...

—Sen kimsin? Diye sordu.

—Benim Damien.

—Damien mı? Tamam hala sen kimsin?

—Hyuna ben seni...

—Seviyorum dersen seni de öldürürüm. Kimse sevmesin beni. Ben seviyor muyum sizi? Ayrıca kimsin de sen beni sevme cüretinde bulunabiliyorsun?

Haporlere almış bir şeyler arıyor gibiydi. Tek yaptığıysa bakışlarını etrafta gezdirmekti.

—Ben hukuk fakültesinde Damien tanımadın mi? Diye sordu.

—Hayır. Konuştuk mu daha önce?

Yattığı adamı tanımıyor muydu?

—Hayır. Yalnızca sen çok popülersin ben senin güzelliğini izlemekten kendimi alamıyorum.

—Güzellik. Tabi ya. Damien Marissa mi daha güzel ben mi? Diye sordu aniden sakinlesirken.

—Zevkler ve renkler tartışılmaz derler ancak bu soruyu kime sorarsan sor seni söyleyecektir Hyuna dedi Damien ciddi bir şekilde.

—O zaman Jungkook niye onu seçti? Diye birden ağlamaya başladığında afallamıştım.

—Onunla ayrıldınız mı? Yanina gelmemi ister misin? Diye sordum.

—Evimi nerden biliyorsun? Diye sordu.

—Marissa söylemişti. Yani konum atarsan bilebilirim tabi ki.

Şuan burda ne dönüyordu?

—Yine Marissa. Diye mırıldandı.

—Hiç bir yere gelme. Git Marissa'yı saklayacak delik ara. Diyip telefonu kapadı.

Öylece kapının dibine çökerken o da birden koltuğa oturdu. Onu ilk defa bu kadar çok içerken görüyordum. Buna sebep olan tamamen bendim.

Çalan şarkıyı güçleriyle kapatırken bu halde bile kullanabiliyor olması onun ne kadar mükemmel olduğunun göstergesiydi.

—Yalnızca bana açıklama fırsatı vermeliydi. Diye mırıldandı kendi kendine.

Sakince şişeye uzandı. Eline alırken bir süre baktı şişeye. Çok fazla içtiği için muhtemelen içmek istemiyordu. Birazdan kusması da çok muhtemeldi.

Derin bir nefes alırken hala beni farketmemişti.

Yüzünü elleriyle kapatırken çenesi yine kasılmıştı.

—Sarhoşken bile bu kadar kendimde olmaktan nefret ediyorum. Siktiğimin melek güçleri.

Telefonunu hızlıca eline alırken birisini aradı.

Hafifçe öksürerek sesini düzeltti. Role girdiğinin kanıtıydı.

Dilini yanağında gezdirirken elini yumruk yapmıştı.

—Alo Profesör.

Elleri titrediği için buna sinirlenerek yine haporlere alarak sehpanın üstüne koydu.

—Ah merhaba Hyuna. Bu saatte sesini duymayı neye borçluyum?

—Jungkook'la ayrıldık. Aramızda herhangi bir şey kalmadı. Dedi.

—Beni öldüreceğini söylemiştin.

Dudaklarını birbirine bastırdı.

—Ölmek için fazla genç ve yakışıklısınız. Yarın okuldan sonra buluşalım. Size geleceğim. Size bir özür borçluyum.

Şuan o ne olduğunu anlayacak bir durumda değildim onun karşısında.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 69.3K 85
Hiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu s...
139K 7.1K 35
Sen beni kendine ilk gün aşık etmiştin zaten sevgilim "SANA AŞIK OLDUM KİM TAEHYUNG"diye bağırdım. 16.02.18 başlangıç Romantizm Sıralamaları arasın...
198K 10.5K 35
*Namoon94 sizi Snapchat'ten ekledi!* *Namoon94 size bir resim gönderdi*
22.5K 2.1K 7
Güney Koreli Kim Namjoon ingilizce öğrenmek için Amerikalı Mona Lisa'ya mesaj attı.