RUH İKİZİ (DEAN WINCHESTER)

By Artemis_Deanna

12.8K 1.6K 3.9K

Kader nedir? Kaderiniz siz doğmadan yazılmış mıdır, yoksa yaptığınız seçimlerle onu siz mi şekillendirirsiniz... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40 - FİNAL

Bölüm 35

177 14 187
By Artemis_Deanna

Diana, ağır ağır ilerleyip odanın diğer ucundaki çantasını aldı ve içinden çıkardığı saman rengi bir parşömeni Castiel'a uzattı. Ritüel için gerekli tüm malzemeler yazılıydı ve kolay kolay bulunmayacak şeylerdi. Onları yarına kadar bulması için Castiel'in neredeyse tüm Dünya'yı dolaşması gerekecekti.

Diana: Dikkatli ol Cass, seni izliyor olabilirler. Kapının açılmasını iblisler kadar melekler de istiyor. Yani engellemeye çalışacaklardır.

Castiel: Merak etme, her şeyi eksiksiz getireceğim. O kapı asla açılmamalı. Binlerce yıl Dünya'yı, insanları ve insan olmayanları izledikten sonra bunun olmasına izin veremem.

Diana: İyi ki bizimlesin, düşmanın olmak istemezdim doğrusu.

Castiel: Sen de iyi ki bizimlesin Diana ve bilmelisin ki çok üzgünüm.

Diana: Biliyorum, sorun değil.

Cass'in yanağına küçük bir öpücük bıraktı Diana. Gerçekten de yanlarında olduğu için seviniyordu.Gözleri koltuktaki Sam ve Bobby'e daldı bir süre. İkisi de sessiz, öfkeli ve üzgündü. Aralarına oturup başını Sam'in o kaslı omzuna yasladı.

Diana: Beni özleyecek misin?

Sam: Hem de çok. Kiminle uğraşacağım bilmiyorum.

Diana: O konuda Dean'a güvenebilirsin. Seni biraz zorlayacak. Bir süre alttan alman gerekebilir.

Sam: Ben mi? Hiç umut yok.

Sessiz, sancılı birer gülümseme bitirmişti konuşmayı ama kafalarının içinden geçenler gerçekten korkunçtu. Sam Diana'ya bunu yaptığı için minnettar olsa da, içindeki büyük bir parça haksızlık olduğunu haykırıp onu yiyordu adeta.

Öyleydi de.

Kim kıyameti başlatabilecek ya da durdurabilecek biri olarak gelmek isterdi ki Dünya'ya. Onun ise seçme şansı olmamıştı.

Sam: Yanlış anlama ama, ya işe yaramazsa Diana? Yani o söylediğin atalar bunu kabul etmezse ne olacak?

Diana: Öyle bir şey olmayacak. Başka seçenek yok. Ne olacağını onlara göstereceğim ve kabul edecekler.

Sam: Nasıl yani?

Diana: Eğer kapı açılırsa Dünya'nın ne hale geleceği, onlar da dahil olmak üzere kadim ruhların çekeceği acıyı ve miraslarının artık bir hiç olacağını fark etmelerini sağlayacağım. Bunu kendileri isteyecekler inan bana.

Sam: Anladım. Kendimi çok kötü hissediyorum.

Diana: Yapma böyle Sam, daha ağabeyine destek olacaksın sen.

Sam: Kolaymış gibi söylüyorsun. Bunlardan haberi bile olmayacak, söylesene ona veda edebilecek zamanın kalacak mı? Sence bu olmazsa ne hale gelir?

Diana: Beni tanımamışsın Sammy, sence bunu göze alır mıyım? Yıllarımı onu hissedip, severek geçirdim. Şimdi giderken bir veda etmem mi sanıyorsun? O konuda iyi bir fikrim var, güven bana. Bu Dean'e yardım edecek toparlanması için.

Sam: Teşekkürler.

Diana: Dinlenmelisiniz, önümüzdeki günlerde pek uyku uyuyacağınızı sanmıyorum. Hem benim de Damon ile konuşmam gerekiyor.

Bobby: Tavsiyene uymayı tercih ediyorum.

Sam: Burası gerçekten harika bir yer. Ev hissi veriyor ama kale gibi de.

Damon: Diana'nın eseri... Bu yer çok önceden seçkin bir pansiyondu. Benim için artık bir taş yığınından ibaret olsa da hala tüm odalar misafire elverişlidir.

Gözleri sabit bir noktaya dalınca, Sam ve Bobby sessizce merdivenlere yöneldi. Kim veya ne olursa olsun kaybetmek acıtıyordu herkesin canını. Dile gelmeyen şeyler orada olmadığı anlamına gelmiyordu işte.

Diana Damon'ın yanına gidip koluna dokunduğunda bir trans halinden çıkmış gibi kendine geldi ve yüzüne çok yakışan, ama daha önceden ölüyü bile diriltebilecek kadar canlı, şimdi ise soluk bir mimikten ibraet olan o çarpık gülüşüyle cevap verdi Damon ona.

Diana: İyi misin? Yardım ettiğin için teşekkür ederim.

Damon: İyiyim işte, sorun değil. Hiç hoşuma gitmese de bir söz verdim ve yerine getiriyorum.

Diana: Hadi ama bu kadar karamsar olma. Beni hiç sevmiyor musun?

Damon: Mümkün mü sence?

Diana: İşte böyle. Benimle biraz yürür müsün?

Damon: Elbette leydim. Benim için bir onur.

Elini ona uzatıp üstüne de bir öpücük kondurmuştu Damon. Beraber dışarı çıkıp bir süre konuşmadan konağın etrafını gezdiler. Sonra Diana, orada en sevdiği yere ilerledi.

Bahçenin ortasındaki devasa melek heykelinin bulunduğu havuzun başına gidip biraz akan suyun sesine odaklandı. Hemen önündeki banka oturup ağır ağır gelen ölümsüz savaşçıyı bekledi. Çok sürmemişti Damon'ın gelmesi, bilerek ağırdan alıyordu o da.

Konuşmadan kaçtığını biliyordu Diana. Damon sessizce yanına oturup gecenin karanlığında parıldayan mavi gözlerini Diana'ya odakladı. Hafifçe gülümsedi bu cesur kıza.

Söyleyeceklerini ise aklından bile geçiremezdi.

Bilmediği şeyleri öğrendiğinde ne tepki verecekti?

Diana: Konuşmamız gereken çok önemli birkaç şey var Damon. Açıkçası biraz çekiniyorum çünkü tepkilerini kestiremiyorum. Beni ısırmazsın değil mi?

Damon: Korkmaya başladım D, neler oluyor? Ayrıca uzun süredir kimseden beslenmedim, sadece kan bankası ve bazen de hayvanlar. Nedir seni böyle düşündüren? Beni Elena'dan önce tanısaydın, o dediğini kesin yapardım ama artık öyle biri değilim. Çok uzun süredir bu böyle ve bir da ha o halime asla dönmek istemiyorum.

Diana: Sen her zaman böyleydin bence, sadece benim gibisin biraz. Öfkeni de, sevgini de dolu dizgin yaşamayı seviyorsun. Sevdiklerini incitenin, onların dalını kıranın; sen ağacını kökünden söküyorsun. Pek sevilen tipler değiliz.

Damon: Ne kadar haklı olduğunu bilemezsin. Gurur duymadığım çok şey yaptım ama bugün yine onları kurtarmak için yapmam gerekse gözümü bile kirpmadan tekrarlarım yaptıklarımı. Yokluklarına katlanmaktansa, nefret etmelerini yeğlerim.

Diana: Biloyorum, bu yüzden senden vazgeçemiyorlar. Sen bir insana kendini canlı hissettirebilecek en ölü şeysin.

Damon: Bu bir iltifat mıydı?

Diana: Emin ol öyleydi. Benim tarzımda yani. Asıl konumuza gelelim Salvatore. İki yıl önce buraya geldiğimde, Elena'yı uyutan o büyüyü yaptığımda bu günün geleceğini de biliyordum. Lütfen söyleyeceklerimi sakince dinle tamam mı?

Damon: Konunun Elena ile ne ilgisi var şimdi?

Diana: Onun ikna olmadığını ve kendini öldüreceğini biliyorsun. Sonra bizi yalnız bırakmanı istemiştim hatırlıyor musun?

Damon: Nasıl unutabilirim ki? Nasıl yaptığını hala bilmiyorum ama onu ikna etmeyi başarmıştın.

Diana: Elena ile odada yalnız kaldığımda onu büyüye ikna etmek için bir anlaşma yaptım.

Damon: Ne anlaşması?

Diana: Ben ameliyatta iken Dean'in sana vampirlikten kıl payı kurtulduğu o zamanı anlattığını biliyorum.

Damon: Evet, büyük babası onu kurtarmış. Bir iksir varmış sanırım.

Diana: Çok doğru. Benim buraları terk etmeme üç gün kaldı Damon. Yolun sonundaki ışığı görüyorum diyelim. Yani artık Pamuk Prenses'in uyanma vakti geldi.

Damon: Bilmece gibi konuşma Diana, gerçekten dişlerim kaşınmaya başladı. Görmek ister misin?

Sırıtarak Diana'ya döndüğünde o da kocaman bir kahkaha ile cevap verdi yakışıklı vampire. Gerçekten de öfkelenmeye başlamıştı Damon ama tutuyordu kendini. Yılların verdiği hakimiyet ve ona olansaygısından ötürü bir şey yapmazdı asla.

Bilmediği ise hayatının geri kalanındaki yaşanacak değişimdi.

Diana: Sakin ol kaplan! Kanımın her damlasına ihtiyacım olacak.

Damon: Peki, şaka bir yana ne demeye çalışıyorsun Diana?

Diana: Elena'nın üstündeki büyü, benim kalp atışıma bağlı. Yani ben öldüğüm zaman o uyanacak.

Damon: Ne? Nasıl olur? Bunu yapamazsın Diana, o geri dönmeye hazır değil. Bunu istemez.

Damon ayağa fırlayıp Diana'nın karşısında bir ileri bir geri giderek dolaşmaya başladı. Diana sakindi, anlık krizinin geçmesini bekliyordu.

Damon tekrar yanına oturduğunda cebindeki şişeyi çıkartıp elini çekerek içine bıraktı.

Damon: Bu da ne?

Diana: O elindeki Elena'nın hayatı. Dean'i vampirlikten geri döndüren iksir. Elena, ancak bunu bulup getireceğime söz verirsem büyüyü yapmamı kabul etmişti. Ben de üstüme düşen görevimi yerine getiriyorum. Sen onun atasısın,  içine sadece kendi kanından biraz eklemelisin.

Damon: Bu imkansız... Büyük babası ölmüş, ayrıca bunu içecek kişinin hiç beslenmemesi de gerekiyormuş. Dean öyle demişti.

Diana: Sam büyü konusunda en az benim kadar yetenekli. O zaman ruhu olmamasına rağmen Samuel'in tüm kitaplarını saklamış. Ne istediğimi söylediğimde hemen bana verdi. Ben de biraz büyüyle onu geliştirdim diyelim. Ayrıca Elena dönüştüğünden beri senin kanından başka kimseyle beslenmedi. Bunu bilmeseydim elimden gerçekten bir şey gelmezdi ve böyle bir şeye de kalkışmazdım. Boşa sallamıyorum, için rahat olsun Damon.

Damon bir şey diyememişti. Az önce ona sert çıkıştığı için kendine ölesiye kızdı.

İnanamıyordu.

Elena'sı birkaç gün içinde uyanacaktı.

Damon: Sana nasıl teşekkür etsem az, bunun olabileceğini düşünemezdim. Onun en çok istediği şeydi. Biliyor mu peki?

Diana: Evet, biliyor. Birbirimize bağlıyız, zihnine girip bunu söyledim. Acılı bir süreç olacak. Şu ana kadar yaşadıkları beynini ve bedenini zorlayacaktır. Tüm vücudu alev alıyormuş ve içinden bıçaklanıyormuş gibi hissedecektir. Sonuçta ölü, geri gelirken kolay olmayacak ama sonu iyi olur umarım. Yanında olup ona destek olmalısın.

Damon: İnanamıyorum D, böyle bir şeyi nasıl yaptın? Elena döneceği için tarifsiz bir şekilde mutluyum ama-

Diana: Devamını getirme Damon, ben iki yıl önce bunu yaparken de, şimdi de ne olacağını çok iyi bilerek ve kabullenerek geldim. Geçirdiğim günler, tanıdığım senin gibi güzel insanlar sayesinde hayatımın bir anlamı oldu. Gidişim de öyle olacak. Buna inanmak istiyorum.

Damon: Çok utanıyorum. Bu haksızlık. Onlar yaşamaya devam ederken sen...

Diana: Sorun değil Damon, olması gereken bu. En başında hiç yapılmamalıydı.

Damon: Bir şey sorabilir miyim? Bu şeyin işe yarayıp yaramadığını nasıl anlayacağız?

Diana: İksiri içtikten bir süre sonra ten rengi, kalp atışı, kan akışı vs. hepsi bir insanınki gibi olacak. Ama ondan önce belli bir süre hareketsiz ve cansız kalabilir, korkma. Doğa üstü birilerinden bunu teyit edebilirsin istersen.

Damon: Anladım. Gerek olacağını düşünmüyorum açıkçası. Çok teşekkür ederim Diana, keşke yapabileceğim bir şey olsa senin için.

Diana: Aslında var ama bunu istemem doğru olur mu bilmiyorum?

Damon: Söyle hadi, her şeyi kabul ederim.

Diana: Eğer başarırsak, kapı kapandığında ben ölmüş olacağım ya da son dakikalarımı yaşıyor olabilirim, bilemiyorum. Dean'e veda etme fırsatım olmayacaktır çükü biliyorsun büyüyü gizli tutmam lazım. Hiçbir şeyden haberi yok. Eğer senin için sorun olmayacaksa gücünü kullanıp ona veda etmemi sağlayabilir misin?Biliyorum bu çok zor ama, yapabilirsen gözüm arkada kalmayacak.

Damon: Sen nasıl istersen. Keşke böyle olmak zorunda kalmasaydı. O güçlü bir adam ama fena dağılacak. Demedi deme, her gidiş koyar insana ancak aşkınki farklı oluyormuş. Yarım bile olamıyorsun Diana, bir hiçten ibaret geziniyorsun işte. Kanlı canlı örneğim önünde.

Diana: Başka şansım yok Damon, bende onunla bir hayat isterdim ancak birinin bunu yapması gerekiyor. Ona bir şey olmasına müsaade etmem.

Damon: Seni anlıyorum. Hak da veriyorum ama işte. Keşke...

Diana: Keşkelere girmeyelim Salvatore. Her şey daha güzel olacak, eminim. En azından senin için.

Damon: Onu çok özledim ve şimdi döneceğine inanamıyorum hala. Üstelik en çok istediği şeyi de gerçekleştirerek.

Diana: Bir tavsiye ister misin?

Damon: Her zaman. Öğütlerin hayat kurtarıyor Diana.

Diana: Elena ve Damon Salvatore olmaktan vazgeçin ve buradan çok uzaklara, kimsenin sizi tanımadığı bir yere gidin. Yeni isimler, yeni eşyalar, yeni bir iş ve yeni bir şehir bulun. Bu soy adı sana sadece lanet getirdi bugüne kadar. Elena'nın hep olmak istediği gibi bir hayat yaşamasına yardım et. Saçlarına ak düşmesini, anıların ardından yüzüne çizgiler eklenmesini izle. Sen de, bir insana ne kadaryakın bir hayat yaşayabilirsen öyle yaşa. Bırak artık Damon, ona bunu borçlusun. Seni seviyor, sende onu seviyorsun ve başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok. İnan bana en büyük sermayen aşkın. Valizine sadece onu koy ve ardına bile bakma. Çünkü bir gün gerçekten bu Dünya'nın sonu gelecek.

Damon: Tam da onu yapacağım. Söz veriyorum D.

Diana: Senin için de bir şeyler yapabilmeyi çok isterdim ama biliyorsundur, Klaus ile ata bağınız koptu ve o artık öldü. Elijah'da öyle. Hiç beklemezdim böyle bir fedakarlığı. Isın aslı artık senin için çok geç.

Damon: Sorun değil, ben böyle olmaya alıştım. O yanımda olacaksa her şeye razıyım. Her şey için teşekkür ederim Diana.

Diana masumca gülümseyip başını öne eğdi, bir süre yere sabitledi gözlerini. En azından birimiz mutlu olacak diye düşünüyordu. Bunu yapabildiği için sevinmişti. Ona borçluydu.

Diana: Yarın ritüeli yapacağım, bana şans dile olur mu? Korkuyorum...

Damon: Eminim başaracaksın.

Diana: Evini kullanmak zorundayım ve biraz da dağıtabilirim ama sen burada olamazsın. O yüzden sabah bir süreliğine ayrılmanı isteyeceğim.

Damon: Neden bulunamam?

Diana: Onlar çok güçlü ve kadim şamanların ruhları. İçeride saf olmayan bir şey olursa geldiklerinde lanetlerler ve inan bana bunu istemezsin.

Damon: Daha neler duyacağım bakalım. Aslında benim de sana bir şey söylemem gerekiyor, belki yardımı olabilir diye düşünüyorum. Ya da,sadece saçmalıktan ibaret de olabir, buna sen karar verirsin.

Diana: Ne ile ilgili?

Damon: Şu kapı var ya, sanırım yerini biliyorum.

Diana: Gerçekten mi? Eğer orasıysa bize mükemmel bir zaman kazandırabilirsin. Ritüelden sonra bulmamız gereken en önemli şey bu. Düşünsene anahtar var ama kapı yok.

Damon: Peki neden saklıyorlar?

Diana: Eğer biz kapıyı bulamazsak her şey boşa gider. Anahtar sadece kilitlemeye yarıyor, açılırsa tekrar kapatamayız.

Damon: Bunu bildikleri için kaçıyorlar yani.

Diana: Evet, bizi zamanından önce öldürüp açamadılar. Tek şansları bu kaldı. Neresi olduğunu düşünüyorsun?

Damon: Bence gidip görmeliyiz.

Yerinden kalkıp karşısına geçti ve elini ona uzattı Damon. O karanlıkta bile yüzündeki ifadenin mağrurluğunu, hissettiği pişmanlığın izlerini seçebiliyordu Diana.

Bulmuş olmasını dilerken elini sıkıca tuttu ve gözlerini kapattı. Ne yapacağını biliyordu çünkü vakit kaybetmemeleri gerekiyordu.

Hafif bir rüzgar hissedince gözlerini açtı Diana. Harika olduğunu düşünüyordu yine. Damon onu kaslı kollarıyla tutmuş tam karşısında duruyordu. Siyah deri ceketi, siyah saçlarıyla geceden farksızdı gözlerini açmasa. Ama o ışıl ışıl mavi birer kristali andıran gözleri ise görenin yolunu aydınlatacak cinstendi. Şuan düşündüklerini bilmediği için şükretti Diana.

Diana: Neredeyiz Damon?

Damon: 1864'te ki Fells kilisesinin gerçek yeri burası. Herkesin içeride vampirlerin olduğunu düşünmesi için tam 27 masum insan ve Cadı'dan oluşan bir grup yakıldı burada.

Diana: Nasıl yani? Orada hiç olmadılar mı?

Damon: Hayır. Kilisenin altında büyülü bir mezar vardı, ben de Katherine için orayı açmıştım. Ne büyük aptallık... Yıllarca onu aradım, bir umuda tutundum ama o içeride bile değilmiş. Sonra ne mi oldu? Artık tamamen öldü ama giderken kardeşimi de götürdü. Bunun için kendimi asla affetmeyeceğim. Neyse, konumuz bu değil, üzgünüm. Hiç aklıma gelmemişti ama dün gece bir rüya gördüm. Ben Katherine'i  oraya nir sure tıktım, içeride iken hep fısıltılar duyduğunu, korkunç bir sıcaklık hissettiğini ve buranın cehenneme açıldığını söylerdi çıktıktan sonra. Eğer bu şey burada olacaksa, o ruhların gücünü isteyebilirler değil mi?

Diana: Bu çok mantıklı. Beni aşağı indirebilir misin? Eğer doğru yerse bunu anlayabilirim.

Damon: Onlar da seni hissetmez mi peki? Ya tekrar değiştirirlerse?

Diana: Değiştirilmesi yıllar sürüyor. Bunu yapamazlar.

Damon bir şey söylemesini beklemeden onu tutup aşağı atladı. Diana iner inmez etraftaki enerjiyi farketmişti. Ayakları istemsizce ilerlemeye başladı. Önce sola, sonra sağa döndüğünde durdu. Karşısında dev bir duvar gibi görünen ve üstünde Pentagtam bulunan bir kaya parçası vardı. Ayni şekil tabanda da mevcuttu. Yavaş yavaş ilerlerken Damon hemen arkasındaydı. Bir şey olması ihtimaline karşı korumacı bir şekilde tetikteydi.

Elini uzatıp taşa dokundu Diana ve aynı anda dizlerinin üstüne çöktü acıyla. İçindeki anahtarın parçası sanki göğüs kafesini delmek ister gibi canını acıtıyordu. Ses çıkaramadı, sadece geçmesini bekledi.

Doğru yer olduğu belliydi. Bedeni tepki vermeye başlamıştı.

Damon söylemesini beklemeden onu tuttuğu gibi hızla yukarı çıkardı tekrar. Yakındaki bir ağacın dibine yerleştirdi nazikçe ve dudaklarından akan kanı silerek acısının geçmesini bekledi.

Damon: İyi misin?

Diana: Olacağım. Haklıymışsın, burası Damon. Bizi çok büyük bir dertten kurtardın dostum. Seninle yollarımızın kesişmesi bir tesadüf değildi bence. Bunun olması için belki de o gün seni kurtardım. Sen de beni tabii. Birileri bu kapının açılmasını cidden istemiyor olmalı ki bizi bilecekleri için sana yerini gösterdi.

Yıllar önce yolunun neden Mystic Fallas' a ve Damon' a çıktığını Diana şimdi anlamıştı. Etrafta deli gibi aradığı, bu yüzden kilisenin sahibini bile aradan çıkarmasına sebep olan Ay Taşı'nın ölümsüz arkadaşında çıkması da bir tesadüf değildi. Hepsi ayarlanmış bir planın parçasıydı. Kimin yaptığını da çok iyi biliyordu.

Damon: Şaka yapıyor olmalısın. Buna inanmamayı yeğlerim.

Diana: Aslında aklımda biri var ama bilmesen daha iyi. Gidelim mi? Dean'le uyumak istiyorum bu gece.

Tıpkı geldikleri gibi eve geri gitmişlerdi. Diana ilk kez bir işlerinin yolunda gitmesinden hoşnuttu. Yarın büyüyü yaptıktan sonra her şey bitecekti. Bu lanet Dünya'daki son gecelerini geçiriyordu.

Damon o içeri girerken hafifçe kolundan yakaladı ve sıkıca sarıldı. Bir süre kapının önünde öylece durdular. Kelimelere dökülmesine gerek yoktu hislerin. Veda fırsatını Dean için sağlayacak olabilirdi ancak kendisi için bunu yapacak vakti kalmayabilirdi. Üstelik ona sarılırsa Dean'in pek hosnut olacağını da düşünmüyordu.

Damon: Seni özleyeceğim, cesur kız.

Diana: Bende seni özleyeceğim. Tanıdığım en asil ve en yakışıklı vampir.

Damon: Yanlış zamanda tanıştık. Yoksa cazibemle seni kesin tavlardım.

Diana: Yanlış Dünya bence. Beni tavlamış farzet kendini. Kalbini biliyorum, sende benimkini. Seni seviyorum Damon Salvatore. Dostum, yoldaşım ve kan kardeşim.

Damon: Bende seni seviyorum D, senin için dua edeceğim. Dilerim yolun Cennet'e ulaşır.

Diana: Teşekkür ederim, her şey için. Elena'yı beladan uzak tut, ona yardım et Damon. Senin ve benim yaşayamadığımız ne varsa, onun yaşamasını sağla. Hayat gerçekten çok kısa, bu şansı bir daha yakalayamaz. Sakın bir daha dönüşmesine izin verme.

Damon: Deneyeceğim, söz veriyorum.

Diana, elini tutan ölü adamın sıcak elini yavaşça bırakıp içeri girdi. Kapıyı kapatır kapatmaz arkasına çöküp bir süre sessizce ağladı.

Bobby, Diana & Sammy...




Damon & Diana, konuşmalar boyunca ve sonunda Diana' nın ağlaması 😥

Damon ve Elena'yı hatırlayalım... ❤

Continue Reading

You'll Also Like

19.7K 292 20
"15 yaşındasın ve bakiresin dolayısıyla itiraz etme hakkın var bebeğim belki kaybetmek istemediğin şeyler olabilir." "Michael seninle olan her şeye v...
115K 4.4K 37
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük okulundaki ilk senesine başlayan Albus Severus Potter, tıpkı babası gibi belaya karışmadan duramıyor. Bilenlerin dediği...
9.2K 704 40
Hepimiz bize verilen hayatları yaşıyoruz. Yalnızca bazılarımız onu eğlenceli hale getirebiliyor. [Calum Hood, 2020] 2. Kitap yakında! (Milyon defa dü...
9K 825 17
Calum Hood en sevdiği butiğe gittiğinde, bu sefer ilgisini kıyafetlerden daha çok çeken bir şey vardı. Hailee.