Cunning Child | Jikook

jikookgezegeni द्वारा

250K 25.5K 15.3K

"Bu çocuk için soyumuzu tehlikeye atmanıza izin vermeyeceğim." अधिक

Prologue
1.Bölüm: "Cehennem Bebeği."
2.Bölüm: "Küçük Bela."
3.Bölüm: "Küçük lanet."
4.Bölüm: "Bundan sonra benimlesin, küçük."
5.Bölüm: ''Geleceğini, geleceğimizi gördüm Jungkook.''
6.Bölüm: "Gurur duyduğun biri olmak istiyorum."
7.Bölüm: "Bundan zevk aldım."
8.Bölüm: "Jungkook. Ne yaptın sen?"
9.Bölüm: ''Jungkook'u kurtarma şansım... Olur muydu?''
10.Bölüm: ''Onu kaçıracağım.''
11.Bölüm: "Ama ilk olan, son olmayacaktı."
12.Bölüm: ''Cehennemde görüşürüz.''
13.Bölüm: "Toz. Kan. Acı."
14.Bölüm: "Seninle savaşmak istemiyorum."
15.Bölüm: "Ölümler artık bizi incitmiyor."
16.Bölüm:"Kabul et küçüğüm,"
17.Bölüm: "Yanından ayrılmamı istemiyorsun."
18.Bölüm: "Buna ihtiyacın var."
19.Bölüm: Hayatta kalması için fedakarlıklar yapman gerek."
20.Bölüm: "Ölüm Makinesi"
21.Bölüm: "Onun kanına bağımlı."
22.Bölüm: "Benim olan."
23.Bölüm: "Beni bu hale kim getirdi?"
24: "Benim ailem sensin."
25.Bölüm: "Aylar geçmişti."
26.Bölüm: "Tatlı dokunuşları altında."
27.Bölüm: "Veda busesi."
28.Bölüm: "Sürgün"
29.Bölüm: "Sakın beni özlemediğini söyleme."
30.Bölüm: "Tanrıların laneti."
31.Bölüm: "Hasta kral."
32.Bölüm: "Sana ihtiyacım var."
33.Bölüm: "Tavşan çocuğum."
34.Bölüm: "Tüm gerçekler."
35.Bölüm: "Kozmik orgazm."
36.Bölüm: "Küçük Jungkook ve papatyalar."

37.Bölüm: "Bedel."

4.8K 385 283
jikookgezegeni द्वारा

Bekletmeyi istemezdim ama yks sınavının erkene alınması tüm planlarımı mahvetti :( Bir daha bu kadar uzun bir ara olmayacak ♡ BU ARADA, bu kitapta jikook etkileşimlerine hasret kalıyorsunuz biliyorum 😂 bölüm sonunu okuyun, sizi sevindireğini düşündüğüm bir haberim var ♡

37.Bölüm

Jungkook

Jimin, her bir zerresi kusurlarla dolu olan bir adamdı. Tıpkı benim gibi.

Küçükken, sahip olduğu ve bastırmaya çalıştığı karanlık arzularının kendi ruhuma aktığını ve benim ruhumda hayat bulduğunu düşünürdüm.

Pürüzlü tenini okşar, yara izlerine sığınır ve tanrıya her gece yalvarırdım.

Lütfen. Lütfen ebediyet boyunca beraber olmamızı sağla.

Düşüncelerimi bastırmak imkansızdı.

Jimin'e göre, bu hale gelmemin ve acımasızlıklarla örülü bir ruha sahip olmamın temel nedeni: küçük yaşlarda ondan koparılıp, kapatıldığım yerde diğer çocuklarla beraber vahşet içinde büyütülmüş olmamdı.

Gerçek bu değildi.

Uyurken, uyanıkken, Jimin varken, yokken, yemek yerken, evde, dışarıda, okulda...

Sesler hep oradaydı.

Benimleydi.

Kendimi bildim bileli sahip olduğum ve içimden atamadığım bir histi.

Çok kısa süre öncesine kadar bu, kabul etmeyi reddettiğim bir gerçekti.

Fakat kendimle ve içimdeki bastırılmış duygularla yüzleştiğimde, durum o kadar da karmaşık değildi.

Yaptıklarımı kendim için, gelecek için ya da en fenası Jimin için yapmamıştım.

Tüm bu vahşete ve olanlara sebep olmuştum çünkü içimde bastıramadığım bir dürtü bana bunu yapmamı söylüyordu.

Cevap bu kadar basitti.

Oysa her şeyi Jimin'in üstüne yıkmak, yaptıklarımı ona olan hislerime ve ırkıma bağlamak kolay gelmişti. İşin aslı, Jimin'e olan hislerim çok kısa bir süre öncesine kadar gerçek bile değildi.

Aşk değildi.

Sadece bir çeşit saplantıydı.

Korkularla büyütülmüş bir çocuk olmaktan, kendi ırkının ve türünün tek örneği bir güce sahip genç bir adama dönüşmek, ruhumda yeni bir hissin baş göstermesine neden olmuştu.

Güç.

Gücü seviyordum. Ama ırkımın akıbeti ve geleceği ile ilgilenmiyordum. Ben sadece kendimi düşünüyordum.

Yine de, Jimin bir konuda haklıydı.

Eğer ondan koparılmamış olsaydım, ona, kimseye karşı duymadığım derin bir sevgi ve sadakat hissetmeye devam edecektim. Ancak bu, karanlık arzularımın ve acımasızlığımın bastırılmasına yardımcı olmayacaktı.

Çünkü bu duygular baskılanamazdı.

Yaratılışımdan itibaren benimle olan, içime işlemiş bir çeşit zehir gibiydiler.

Jimin ile olan ilişkimiz bunca zorluk ve karmaşık acıdan geçmemiş ve geçmiş olduğu tonlarca zorlu savaşı kazanmamış olsaydı, ben ona aşık da olmazdım.

Ondan koparılmış olmam, bana; içimdeki öfkenin ve karanlığın suçunu yükleyebileceğim bir neden vermişti. Ben de, gerçek bu olmasa bile bu nedene sıkıca sığınmıştım.

Onu, kendime takıntı haline getirmiştim.

Ancak zamanla, gözyaşı, kahkaha ve acıyla...
Ben, ruhumu Jimin'e ilmek ilmek işlemiş; ona adım adım aşık olmuştum.

Kendimi değiştirmem olanaksızdı.

İçimdeki karanlığı da öyle.

Ne yaparsam yapayım o benden gitmeyecek, silinmeyecekti. Fakat bu hissi kendimden itmek yerine onu kabullenmeye başladığımdan beri, onu kontrol altında tutabileceğimi de biliyordum.

Her şeyden önce tüm bu olanları telafi edebileceğime olan inancım yükseliyordu. Çünkü en büyük pişmanlığım kanlı canlı karşımda duruyordu.

-

"Jungkook." Sesler uğulduyor.

Yer ayaklarım altından kayıyor ve Jimin'in açıklamaları kulağıma belli belirsiz de olsa düşüyordu.

Biri koluma dokunuyordu. Bu dokunuş tüm bulanık ayrıntıları dinginliğe ulaştırıyor gibiydi.

Jimin bana güven verici derecede yakınken, Taehyung da tam karşımda dikilip bana gülümsüyor.

Tıpkı çocukluğumda olduğu gibi.

Jimin bana olan biten her şeyi açıklamaya, Taehyung'un nasıl hayatta kaldığını anlatmaya başlıyor.

Onu dinlemiyorum. Nedenlerle ilgilenmiyorum. Önemli olan tek şey yaşıyor olması.

Ellerimle ağzımı kapıyor, hıçkırarak ağlamaya başlıyorum.

Tek bir adım bile atamıyorum.

Pişmanlıklarımın altında eziliyorum.

Ancak Taehyung aramıza giren tüm mesafeyi bir çırpıda yok ederek beni kolları arasına çekiyor.

"Özür dilerim." Diyorum. Ağlamam şiddetleniyor. "Ben... Çok özür dilerim."

"Ağlama." Diyor. "Jungkook, ağlama. Senin bir suçun yok."

Hepimiz suçlu olduğumu biliyoruz.

Taehyung çocukluğum gibi kokuyor. Kendime, tüm savunmasızlığımla biricik amcamın kollarında dinlenme izni tanıyorum.

Çok kısa bir zaman sonra beni kollarından hafifçe uzaklaştırarak, tüm o zaman boyunca bizi sessiz bir mutlulukla izleyen Jimin'e bakıyor.

Üçümüz orada ne kadar süre sessizce  kaldık bilmiyorum. Fakat uzun bir sessizlik oluyor ve çok çok sonraları ikisi, bana bir şeyler anlatmaya başlıyor.

Tıpkı çocukluğumdaki gibi.

Açıklamalar duyuyorum. Bir çeşit özlem içerikli cümleler... Ama ikisinin yakınlığı ve verdiği güven o kadar ağır basıyor ki; tek yaptığım yüzümdeki aptal sırıtmayla onları izlemek.

Her güzel şeyin bir sonu olduğunu unutmak üzereyken, hayat bana yeni bir engel daha çıkarıyor. Olanlar anlayamadığım bir hızla gerçekleşiyor.

Hastalıktan kıvranan bedenim yaşananları zorlukla kavrıyor.

Jimin ne zaman geldi? Beni o hastalıklı odadan hangi ara çıkardı ve buraya getirdi? Taehyung yaşıyor, öyle mi?

Zihnimde çöreklenen karmaşa bulutu tüm ruhumu esir alıyor.

Ve çok uzun bir süre sonra Taehyung'un huzurlu yüzü bir anda gerginleşiyor.
"Jungkook, konuşmamız gerek." Diye fısıldıyor. "Sadece ikimiz."

Jimin kaşlarını çatıyor çünkü Taehyung'un ses tonundan hoşlanmıyor. Ben de hoşlanmıyorum.

Bir sorun var.

Taehyung hyung çocukluğumdan geleceğe uzanan bir anı. Fakat artık çocuk değilim. Taehyung da beni koruyup kollayan, koşulsuz şartsız seven o adam değil. Aramızda gözle görülür bir sevgi olduğu belli. Ancak hiçbir şey eskisi gibi değil. Tüm bu olanlardan sonra olmasını beklemek aptallık olur.

Bir sorun var.

Taehyung daha fazla beklemeyecek ve bana bunu söyleyecek. Görünen o ki, ben söylediklerinden hiç hoşlanmayacağım.

Jimin, bakışlarını tehlikeli bir biçimde Taehyung'a çevirdi.

"Sorun ne?" Diye sordu. "Neden yanımda konuşmuyorsun?"

Taehyung hislerini saklama konusunda neredeyse profesyoneldi.

Jimin'in omzunu samimi bir şekilde sıktı. "Jungkook'u özlediğini biliyorum ama biraz daha sabret. Bunca yıl sonra, bırak da yeğenim ile konuşacağım özel meseleler olsun."

Yüzünü bana doğru çevirdi. Taehyung'u başımla onayladım ve yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim.

Mideme garip bir kramp hissi yayıldı.

Benden hissetiklerimi açıklamamı beklemeyin. Sadece bir şekilde biliyordum. Taehyung ne kadar tepkisiz olursa olsun Jimin'in aksine ben, ortada bir sorun olduğunu anlıyordum.

Hislerimi saklama konusunda yeterince iyi değildim ve tüm hücrelerim bana hiç hoşlanmayacağım şeyler duyacağımı fısıldarken bunları görmezden gelemiyordum.

Jimin, saray korkuluklarına gönülsüzce yaslandı.

Taehyung ile geniş patikada yavaş bir yürüyüşe başladığımızda, Jimin'in, arkamızdan askerlerime verdiği talimatları duyabiliyordum. Onlar da Jimin'in emirlerine harfiyen uyuyordu. Bu beni gülümsetti. Sanki hiçbir şey gerçekten de değişmemişti.

Fakat bakışlarım bana bakan bir çift huzursuz gözle kesiştiğinde, o dayanılmaz ağrı geri geldi.

"Bir sorun var." Ne söyleyeceğimi bilemeyerek birkaç kez yutkundum. "Hyung, bir sorun var. Değil mi?"

Durdu. Yüzünü tamamen bana döndü. Bakışlarında saklı endişe kırıntılarını fark etmemek imkansızdı.

"Bu buluşmayı hiç böyle hayal etmemiştim." Diye mırıldandı.

"Çok daha coşkulu ve mutlu olur sanmıştım." Bakışları yumuşadı. "Jungkook, tanrı şahit içimde sana karşı tek bir kırgınlık dahi yok. Çünkü ben, kimse bilmezken bile karanlığın bedeninde dolaştığını ve seni esir almaya çalıştığını hissediyordum. Yaptıkların için sana ya da Jimin'e hiç kızmadım. Sizi hep anladım. Her bir hatanızı. Hepsini. Benim küçük Jungkook'um..."

Ellerimi sımsıkı tuttu. Ellerim, uzun ve kemikli elleri arasına hapsoldu ve Taehyung, onlara tüm stresini boşaltmak istercesine bir güç uyguladı. Ellerimin acısı can yakıcı bir hal aldı.

Sert bir tonda,
"Sana bir teklifle gelecekler." Diye konuştu.

"Teklif?" Anlamsızca yüzüne baktım. "Ne teklifinden söz ediyorsun?"

Benden birkaç adım geriye uzaklaştı.

"Söylediklerimi dikkatlice dinle." Diye uyardı. "Bunun, senin hayatın boyunca istediğin yegane şey olduğunu biliyorum. Ama lütfen, söylediklerimi etraflıca düşün."

Yutkundum. "Hyung, huzursuz olmaya başlıyorum."

"Ölümsüzlük. Sana bunun gerçekleştirilme yoluyla gelecekler."

Soluğumu tuttum.

Nefes alamadım.

Etrafımdaki tüm dünyanın değiştiğini ve pembe bir toz bulutuyla kaplandığını hissettim. Mutluluğun garip hissi tüm hücrelerime dek oluk oluk yayıldı. Küçüklüğümden beri kendime dert edindiğim sorunun cevabı bana ulaşacaktı, öyle mi?

Taehyung,
"Jungkook." Dedi. "Bunun ne kadar mucizevi bir durum gibi göründüğünü anlayabiliyorum. Öyle hissettiğini biliyorum. Fakat durum o kadar da basit değil."

Birkaç yıl önceki Jungkook'un gelecek olan bu teklifi sorgusuzca kabul edeceğini; Birilerinin Taehyung gibi hayatının değişeceği böyle bir olaya bu şekilde bir yaklaşım göstermeleri halinde ne tür şeyler yapabileceğini biliyordum.

Ama eski Jungkook değildim.

Taehyung hyung derin bir nefes aldı.

"Jimin'in sürgün edildiği dönemle aynı zaman diliminde, kamplarımızda, çorak topraklardaki bir hybrid kızın ölüler ve öteki dünya ile bağlantı kurabildiği ve ölüleri çok kısa bir zaman diliminde dahi olsa hayata döndürebildiği haberleri yayıldı."

"Bu... doğru mu?" Diye sordum.

Beni başıyla onayladı.

"Kampın ileri gelenleri ile birlikte kızı görmeye gittik. Jimin de bizimleydi. Zamanla gücünü daha iyi kullanabilmeyi öğrendi. Ölüm çok kısa bir süre önce gerçekleştiyse, ölen kişiyi hayata geri döndürebiliyordu. Buna bizzat şahit olduk. Ölen kişiyi, hayatta olan sevdiklerinden birinin ruhuna bağlayarak yapıyordu bunu. Böylece ölü, tamamen hayatta olan canlı bir ruh ile bütün olmuş oluyordu."

"Yani Jimin ile bağlanmam halinde onun gibi ölümsüz olabileceğim ve ona bir şey olması halinde bu bana da olacak. Öyle mi?"

Taehyung hyung dudaklarını dişledi. Buradan sonra söyleyeceklerini nasıl söyleyeceğini kafasında toparlamaya çalışıyor gibiydi.

"Senin adına çok sevinmiştim Jungkook. Jimin de öyle. Sonunda istediğinin olması için bir şansın vardı. Gerçek bir şans. Fakat ben bir süre sonra kimsenin fark edemediği bir şey fark ettim. Bunu Jimin'e söylediğimde bana inanmamayı seçti çünkü senin hayatı boyunca yanında olabileceğin fikri gözünü kör etmişti."

Endişe, korku ve bilinmezlik içimi yemeye, tüm pembe hislerimin önüne geçmeye başladı.

"Hayata döndürülen kişilerin gözleri, yanlarında bağlı oldukları ruhlar olmadığında o kadar hüzünlü bakıyordu ki Jungkook... Sanki bir parçaları ölüler dünyasında kalmış ve onlar da oraya geri dönmek istiyormuş gibiydi. Artık buraya ait değil gibiydiler. Sanki kendilerine ait bir düşünceleri yoktu, hisleri yoktu. Tamamen bağlı oldukları ruh için yaşıyorlardı. Mutlu değildiler. Demek istediğimi anlıyor musun?"

Taehyung hyung tekrar ellerime doğru uzandı. 

"Sonuçlarından yeterince emin olmadığımız böyle bir bedeli ödemeyi istiyor musun?"

Gözlerimdeki parıltı kırıntıları yavaşça söndü. Çok uzun bir sessizliğin sonunda,

"Bunu düşüneceğim." Diye fısıldadım.

Bölüm sonu.

Sınır: 230 oy, 190 yorum.

Bol jikook etkileşimli ve uzun bölümlere sahip olacak bir hikaye yayımladım. Final hakkında da mutsuz bitmeyecek diye şimdiden söylüyorum. Cunning child çok yakında final verecek o yüzden lütfen gelin ve o hikayede tekrar birlikte olalım 😢 Uzun bir tanıtım bölümü profilimde şu an yayımlı. Gidip bakabilirsiniz ♡


Baştan sona günaha batmış, çırpınış şansım olmaksızın boğuluyordum. Ancak tıpkı bir şeytan kadar da günahsız hissediyordum.

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

aswium 'tk noir द्वारा

काल्पनिक

11.8K 905 12
Jungkook'dan hamile olan omega Taehyung ve bebeği de Taehyung'u da istemeyen alfa Jungkook.
193K 8.1K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
323K 4.3K 23
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
52.8K 1.4K 77
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi