Storm In Hogwarts // Dramione

By MadamRiddle

204K 11.5K 21.9K

✨Hermione, Draco'nun büyük sırrını öğrendiğinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.✨ 👑 WattpadFanficsT... More

Gemiler
|1| Yemin
|2| Denizden Gelen
|3| Gökyüzüne Bakmak
|4| Mavi
|5| Gece
|6| Nefret
THEO
Cevaplar
|7| İtiraf
|8| Geçmiş
|9| Özgür
RICHARD
|10| İksir
|11| Aşk Ve Gurur
DRACO
|12| Mektup
PANSY
|13| Sabah Kahvesi
|14| İlk Defa
HERMIONE
|15| Fotoğraf
WILLIAM
|16| Ziyaret
|17| Hogwarts
SLYTHERIN
|18| Görev
|19| Plan
|20| Mucize
|21| Siyah
|22| Karar
|23| Korku
|24| Taç
ANKET
|25| Güven
|26| Ev
TOM
|27| Katil
|28| Temas
|29| Seçim
|30| Buluşma
|31| Kupa
|32| Düğün
|33| Cesur
|34| His
|35| Yolculuk
|36| Saray
Yeni
Adios
|38| Aşk /Final
WILLHARD

|37| Yüzleşme

2.1K 185 300
By MadamRiddle

Finalden önceki son bölüm... Hayır ağlamıyorum.. Ağlamamalıyım... Canım kitabım..

Bol bol yorum yapıp fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın, keyifli okumalar...

*

İki Ay Sonra

''Bu haksızlık!'' dedi Hermione elindeki oku kenara fırlatarak. ''Ben yayı sizin kadar gerdiremiyorum ki.'' sağ elini belirginleşmeye başlayan karnının üstüne koydu huysuzca.

Richard ve Willam keyifle gülerken Draco sevgilisine arkasından sarılıp boynuna bir öpücük bıraktı. ''Ben üçümüzün yerine de savaşırım.''

''Öyle mi?'' William oklardan birini tekrar yaya yerleştirirken Richard'a göz kırptı ''Siz Malfoy'lar savaşmak yerine malikanenizde oturup para saymayı tercih etmez miydiniz?'' Attığı ok yaydan fırladığında tahta hedeflerden birini tam ortasından vurmuştu.

''Hey! Ben hala savaşçı bir Gryffindor'um.'' kız tekrar oklara yöneldiğinde Draco genç prense döndü ''Sarayda yaşıyorken aile mirasımla alay etmek pek de adil değil Will.''

Sarayın bahçesi bugün daha da sıcaktı. Richard atış yapmadan önce gök mavisi tişörtünü üstünden çıkarıp bir kenara fırlattığında prensin yeşil gözleri bir süre Richee'nin kusursuz teninde gezindikten sonra yine atışı kaçıran Hermione'ye döndü. ''Sence küçük Scorpius babası gibi Slytherin mi olacak yoksa annesi gibi cesur bir Gryffindor mu?''

Richard hedefe atışını yaptıktan sonra onlara dönüp ellerini iki yana açarak ''Belki de vaftiz babası gibi çalışkan bir Ravenclaw olur.''

Draco umutsuzca başını iki yana salladı ''Bebek doğduğunda yanımızda olsan iyi olur Richee, çünkü Theo çocuğu kaçırıp gizlice vaftiz töreni düzenleyebilir.''

''Neyse, bir önemi yok.'' William çenesini Richee'nin omzuna dayarken oğlanın yanağını öptü yavaşça. ''Sizin gibi çocuk sahibi olamayabiliriz ama Scorpius her zaman bizim de bir parçamız olarak kalacak. Büyüdüğünde siz sıkıcı ebeveynlerinden kaçıp başını sokabileceği bir saray onu bekliyor.''

Hermione gülümseyerek dolan gözlerini saklarken Will ve Richard'ın ellerini tuttu. ''Teşekkür ederiz çocuklar.'' dedi titreyen sesiyle ''Gerçekten siz olmasanız, buraya gelmeseydik ne yapardık bilmiyorum.''

Richee tek kolunu kızın omzuna atıp kendine çekti. ''Biz kardeş sayılırız Mione, elimizden geliyorken tabii ki size yardım edecektik.''

Draco bu sırada tahta oklardan birini eline alıp Will'e fırlattı. ''Son tur?'' dedi mavilerindeki sorgulayıcı bakışlarla.

''Tamamdır.'' William, sevgilisine sarılmayı bırakıp son karşılaşma için sarışına yaklaşırken Hermione huysuzca söylenmeye başladı ''Hızlı olsanız iyi olur, sizin yüzünüzden akşam yemeğini iki saat geciktirdim.''

''Evet sevgilim bu iki saatlik sürede de dört tane dondurma yedin.''

''Kapa çeneni Malfoy.'' Kızın koyu renk kaşları çatılırken Draco keyifle gülümseyip oyuna geri döndü.

Richard yere attığı tişörtünü giydikten sonra akşam olacak ay tutulmasını gözlemlemek için çalışma odasını toparlamak üzere aralarından ayrıldığında, Hermione çimenlerin üzerine uzanıp kıvırcık saçları, yeşil otların üzerinde dans ederken savaş oyunlarına merak salmış sevgilisini gülümseyerek izlemeye koyuldu.

***

''Onlara mektup yazmalı mıyız? Sonuçta muggle'larla dolu bir sarayd-

''Hayır Lucius!'' dedi Narcissa heyecanla ''Sürpriz olmasını istiyorum, Draco senin Azkaban'dan kurtulduğunu bile öğrenmedi. Bizi gördüklerine çok sevinecekler.. Merlin! Sonunda çocuklarım eve dönüyor.''

Lucius güzel kadını kollarına alıp yatakta biraz daha kendine doğru çekerken saçlarını öptü. ''Sen nasıl istersen.. Ama cisimlenerek gideceğiz, asla o aptal tahta gemilerine binmem.''

Cissy başını hafifçe kaldırdığında dudakları adamın çenesini sıyırdı. ''Hiçbir zaman değişmeyeceksin öyle değil mi?'' dedi kollarını Lucius'a sararken

''Senin için yeterince değiştim sevgilim ama henüz iyilik perisi olma potansiyeline erişemiyorum.''

Narcissa gülümserken alnını, Lucius'un boyun girintisine yaslayıp gözlerini kapattı. ''Seni çok seviyorum.'' diye fısıldadı sessizce.

''Ben de..'' elini kadının yüzüne yerleştirdiğinde hafifçe yanağını okşadı ''Ben de seni seviyorum.''

Yaklaşık on dakikalık sarılmayı ve huzur dolu sessizliği Lucius'un kendini tutamayıp kıkırdaması bozdu ''Büyükanne olacağına inanabiliyor musun Narcissa Black Malfoy.''

Cissy elinin tersiyle adamın göğsüne vururken yapmacık bir sinirle gözlerini büyüttü ''Bu hala genç olduğum gerçeğini değiştirmez.''

''Elbette..'' adam ellerini ensesinde birleştirirken sırt üstü uzandı ''Yalnızca küçük bir velet büyükanne diye peşinde dolaşacak ve-

''Kapa çeneni Malfoy.''

Lucius keyifle gülerken yana doğru uzanıp karısının gözlerine baktı ''Pekala.. Bu cümleden anladığım kadarıyla hala Hogwarts yıllarında benden nefret eden on altı yaşındaki o huysuz kızsın.''

''Kesinlikle.'' Narcissa eğilip kocasının dudaklarına hızlı bir öpücük bıraktıktan sonra kırmızı çarşafı üzerine çekip başını yastığa koydu. ''Hadi uyu, yarın çok işimiz var.''

''Elbette, gelin ve damattan habersiz bir düğün planı, yoğun olacağımız kesin.''

''Çocuklar geldiklerinde bu işlerle uğraşsınlar istemiyorum. Yarın Malikanenin önünü temizlettikten sonra dekoru kararlaştırıp masa ve sandalye-

''Tamam. Tamam ne istersen yaparız, lütfen liste liste anlatmaya başlama.''

''Bu arada, Lucius.. Aklımda bir şey daha var ama sana sormadan yapmak istemiyorum.''

Adamın mavi gözleri kısılırken Narcissa yatakta doğrulup tam karşısında oturdu. ''Abraxas'ı düğüne çağırmamı ister misin?''

Lucius yolun sonunda ne olursa olsun bu durumla karşılaşacağını biliyordu ama elinden geldiğince ertelemek için her şeyi yapmıştı. Bakışları bir süre kadının yüzünde dolaştıktan sonra sıkıntılı bir nefes dudaklarından kopup havaya karıştı. ''Düğün gününde hamile bir kızı ağlatmasını izlemek istemiyorum. Gelmemesi hepimiz için daha iyi olur.''

''O senin baban Lucius...''

''Evet.'' kadının elini avuçlarının içine aldı ''Beni hastalıklı yetiştirme tarzından dolayı yıllarca kendi oğluma düşman eden babam. Safkan takıntılı bir adamı böyle bir düğüne çağ-

''Ne olursa olsun, ortada bebek var ve onun da kanını taşıyor. Düğüne çağrılmak hakkı.''

''Sen bilirsin Cissy.. Düğünü planlayan sensin, her şeyi kontrolün alında tutabileceksen istediğin kişileri çağır.''

Cissy yüzündeki gülümsemeyle tekrar adamın yanına uzanıp sıkıca sarıldı. ''Merak etme sevgilim, her şey mükemmel olacak.''

***

Theodore kocaman patlamış mısır kasesini korkuyla elinden fırlattığında Pansy büyüyen göz bebeklerini kocasının üzerinde gezdirdi.

''Lanet olsun Theo yalnızca muggle yapımı aptal bir korku filmi! Hogwarts'da yüzlerce hayaletle birlikte yaşamıştık!''

Genç adam üzerindeki mısırları silkelerken derin bir nefes aldı ve en sevimli ses tonuyla ''Kanlı Baron veya Neredeyse Kafasız Nick'in hiçbir öğrenciyi öldürdüğünü hatırlamıyorum ama.''

''Korktuysan kapat o zaman, zaten çok sıkıcıydı.''

''Korkmadım ama evet kesinlikle çok sıkıcı, kapatayım.'' Theo asasına uzanırken Pansy dudaklarına yerleşen gülüşe engel olamıyordu. Onun bu sevimli tavırları ve eğlenceli halleri kızın hayatının en büyük neşesiydi.

Ekranı kapattıktan karısının yüzüne doğru eğilip burnunun ucuna minik bir öpücük bıraktı. ''Bu arada yarın işe erken gitmem gerek, seni Cissy'nin yanına bırakamayacağım.''

''Önemli değil, zaten o beni almaya gelecekti.'' ellerini şişkin karnının üzerinde gezdirdi. ''Gerçi bu ağırlıkla nasıl yürüyeceğim bilmiyorum.''

''Oğluma ağırlık demeyi keser misin küçük yılan.'' Theo, kızın yüzüne dökülen siyah saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı. ''Ayrıca kendini iyi hissetmiyorsan gitmek zorunda değilsin.''

''Asla! Draco ve Hermione sonunda dönüyor, tabii ki de yanlarında olacağım.''

''Cissy düğün alışverişi yapmak için seni çağırıyor ama.'' genç adam kendini aşağı doğru çekip başını kızın dizlerine koyduktan sonra gözlerini ona çevirdi. ''Yorulursan veya ağrın başlarsa hemen bana habe-

''Her gün aynı şeyleri söylemekten bıkmıyor musun?'' gülümseyerek kocasının yanağını okşarken kaşlarını çattı ''Ayrıca yarın Draco'yu gördüğünde beni unutacağına eminim.''

''Ah doğru ya.. Yine birileri sarı çiçeğimi kıskanmaya başladı.''

''Kıskanmak falan değil ama geldiğinde benden sağlam bir dayak yiyeceği kesin. Düğünümüzde beş dakika bile durmadı ayrıca aylardır ortalarda yok dahası-

Theo kahkaha attığında Pansy oğlanın yanağına hafifçe vurdu ''Dalga geçme. Kardeşim dediğim piçin bir anda defolup gitmesi sinirlerimi bozuyor.''

''Haklısın bir tanem, ama kendilerini korumak için gittiler biliyorsun. Narcissa onlar yokken bakanlıkla ilgili tüm sorunları halletti, Lucius bile Azkaban'dan son anda kurtuldu. Tüm bunlar olurken burada olsalardı onlar için pek iyi bir süreç olmazdı.''

''Sen kimsin ve benim bir saniye bile ciddi duramayan kocama ne yaptın?''

''Evlilik ve iş hayatı beni olgun bir adam olmaya zorluyor.'' dedikten sonra dil çıkardığında Pansy elleriyle yüzünü kapatarak gülmeye başladı.

''O çok olgun iş adamının yarın sabah gün doğmadan uyanması gerekiyor ama, artık uyuyalım mı?''

Theo, kızın dizlerinden başını kaldırıp vücudunu esnettikten sonra ayağa kalktı. Pans'in önünde hafifçe eğilerek sağ elini ona doğru uzattı. ''Size odanıza kadar eşlik edebilir miyim Madam?''

''Elbette.''

Nott Malikanesinde gençlerin gülüşleri yankılanırken, evlendikleri ilk günden beri olduğu gibi bu gece de evi mutlu kahkaha sesleri doldurmuştu. Evin üçüncü sakini dünyaya gelmek için pek aceleci davranmasa da, şimdiden o hep buradaymış gibi anne babasının dilinden düşmüyordu.

***

Hermione karnının alt kısmında oluşan sancıyla gözlerini açtığında çıplak sırtına değen sıcak nefesle gülümsedi. Draco kızı sanki elinden kayıp gidecekmiş gibi sıkıca sarmışken, bunu yaptığından habersiz gibi yüzünde masum ve meleksi bir ifade vardı.

Genç kız karnına sarılı kollardan birini çekmek için yavaşça kavrayıp ittirmeye çalıştığında, Draco iç çekerek Hermione'yi daha da sıktı. ''Draco?''

''Hmm?'' diye mırıldandı güçsüz ve uykulu bir ses

''Uyan artık.''

''Iıı ıh'' itiraz iniltisi dudaklarından dökülürken burnunu kızın kabarık saçlarına gömdü.

Hermione oğlanın sabahları bu tembelliğine alışmış olsa da bu sabah erken kalkıp bir an önce kahvaltı etmek istiyordu. ''Draco..'' dedi sinsice gülerken ses tonunu sabit tutmaya çalışarak.

''Hıım?'' yüzünü biraz daha kızın ensesine doğru gömerken pek kalkmaya niyetli değil gibiydi.

''Sancım başladı, sanırım bebekle ilg-

''Ne?!'' sarışın hızla çarşafı üzerinden atıp doğrulurken mavi gözlerindeki yeni uyanmışlığın izleri silinmiş gibiydi.

Hermione başını yastıktan kaldırmadan ona bakarken kıkırdamasına engel olamadı. ''Günaydın sevgilim.''

''İyi misin? Merlin! Şunu yapmayı kes oğlum doğmadan senin yüzünden kalp krizi geçireceğim.'' Draco kendini tekrar yatağa attığında kız elini çenesinin altına koyarak hafifçe yana döndü. ''Ne yapabilirim, seni ancak böyle uyandırabiliyorum.''

Maviler, kızın yüzünü çatık kaşlar eşliğinde süzerken ''Sarayda boş dolaşmaktan başka işimiz yokken uyanıp ne yapmayı planlıyorsun ki.'' diye söylendi.

''Kahvaltı?''

''Hmm, geçerli bir sebep.'' başını hafifçe kaldırıp Hermione'nin dudaklarıyla buluştuğunda öpücüğü birkaç saniye daha devam ettirdi. ''Kahvaltıdan önce?''dedi sinsi gülüşü eşliğinde.

''Bilmem.'' genç kız başını yana eğdi. ''Bir fikrin var mı?''

Gülüşü derinleşirken hızlı bir hamleyle üzerine çıkarak bileklerini sıkıca yatağa sabitleyip yüzüne doğru eğildi. ''Kesinlikle bir fikrim var.''

Öpüşmelerini kesik kesik gülmeler keseken kapının çalmasıyla ikisi de odanın girişine doğru baktı endişeyle. İki aydır bu kapının bir kez bile çalmadığına yemin edebilirlerdi.

''Mr. Malfoy?'' dedi duvarın arkasındaki muhafızlardan biri.

Draco göz devirirken kızın dudaklarına son bir öpücük bırakıp yataktan kalktı ve kapıya doğru adımladı. Altın işlemeli kolu kendine doğru çekip muhafızla göz göze geldiğinde sorgulayan bir ifadeyle tek kaşını havaya kaldırdı.

''Mr. Malfoy , misafirleriniz var. Bahçede sizi bekliyorlar, Prens William haber vermemi istedi.''

''Misafir mi? Kim?''

''Bilmiyorum efendim, ama aksanlarına bakılırsa İngiltere'den geldiklerini tahmin edebiliyorum.''

Sarışın gencin, İngiltere'den gelen misafir ve beraberinde gelebilecek kötü haberleri düşündükçe kalbine ağırlık çöktü.

''Her neyse, birazdan aşağıda oluruz.''

''Peki efendim.''

Draco kapıyı kapatırken kırmızı şalını omuzlarına örtmekle uğraşan kız yataktan kalktı. ''Misafir? Kim olabilir ki?''

''Bilmiyorum Mione, ama umarım bakanlıktan veya-

''Kapat çeneni!'' dedi sarışının endişeli yüzünü avuçlarının içine alırken ''Her zaman en kötüsünü düşünüyorsun, Draco biraz rahatla.''

''Çalışırım..''

''Hadi ama.. Giy şu üstünü.'' oğlanın kenara attığı tişörtü ona uzattı ''Aşağı inip bakalım.''

Draco istemsizce kumaş parçasını çekip alırken derin bir nefes aldı. Dağılmış sarı saçlarını elleriyle özensizce düzelttikten sonra tişörtü üstüne geçirdi.

''Sen gelmese-

Hermione'nin yüzündeki sert ifadeyle, cümlesini bitirmeyi boşverip kıza bakarak hafifçe gülümsedi. ''Pekala.. Bakalım misafirlerimiz kimlermiş..''

***

Hermione bahçeye açılan kapıdan çıktıkları anda Narcissa ile göz göze geldiğinde içten bir kahkaha atarak neredeyse koşmaya başladığında, Draco öylece durmuş babasına bakıyordu.

Kurumuş dudaklarında dilini gezdirirken nefesi havaya karıştı. Lucius, Azkaban'da değildi ve gayet sağlıklı bir halde karşısında duruyordu. İki adamın gözlerindeki maviler karşılaştığında Draco gülümsedi.

Bu sırada Hermione çoktan yanlarına gelmiş ve kendini Cissy'nin kollarına atmıştı. Güzel kadın, kızın saçlarını okşarken omzunun üzerinden oğluyla göz göze geldiğinde bir damla yaş yanaklarından süzülüp boynuna doğru ilerledi.

''Draco..'' Lucius oğlunun başını sıkıca göğsüne bastırırken ömründe ilk defa saçlarının kokusunu içine çekip kollarını ona sardı. Genç adam ağlamamak için nefesini düzene sokmaya çalıştı ama başaramayınca her şeyi boşverip gözyaşlarına izin verdi. Uzun zaman olmuştu..

Lucius'tan ayrıldığında hiç beklemeden annesinin zayıf bedenini sıkıca sarıp kadını birkaç santim yukarı kaldırdığında Cissy kahkaha attı. ''Düşersem seni öldürürüm.''

Anne oğul konuşmalarını sürdürürken Lucius elini çekinerek genç kızın omzuna koydu. ''Merhaba Hermione.''

''Merhaba Mr.Malfoy.''

Lucius bir şeyler söylemek için dudaklarını aralasa da kelimeleri bulmakta zorlanıyordu, kızın belirginleşmeye başlayan karnına bakıp gülümsediğinde, Hermione de bu sıcak gülüşüne karşılık verdi.

''Burada ne arıyorsunuz?'' dedi Draco sonunda ''Her şey yolunda mı? Bakanlık-

''Düğün yapacaktık ama gelin ve damadın eksik olduğunu fark ettik.'' Narcissa tek kolunu kızın narin omzuna atıp kendine çekti. ''Artık eve dönme zamanı geldi değil mi?''

***

''İrlanda'ya gidişimiz lanet olası üç gün sürmüştü.'' diye hormurdandı Draco kendini malikanenin geniş koltuklarına atarken ''Dönüşümüz üç saniye.''

''O zamanlar büyü kullanmanız riskliydi.'' Narcissa evin içini aydınlatmak için asasını zarifçe kaldırdığında Draco tekrar itiraz etti. ''peki şimdi, her şeyin yolunda olduğundan emin misin?''

''Elbette aptal çocuk, Azkaban'a gideceksin diye tören hazırlığı yapmıyorum.'' dedi evin içinde ordan oraya koşuşturan ev cinlerini işaret edip ''Yarından sonra düğünün var.''

''Haber verdiğin için teşekkür ederim anneciğim.''

''Ne demek.''

Hermione siyah geceliğiyle merdivenden inerken oldukça bitkin gözüküyordu. Salona girdiğinde Draco'nun yanına oturup Cissy'nin koltuğun kenarında duran hırkasını üzerine attı. ''Cissy ev cinlerini köle gibi çalıştırmak-

''Hayır hayır hayır.'' kadın elini sallayarak itiraz ederken telaşlıydı ''Şimdi olmaz küçük hanım, düğünden sonra çirkin yaratıkların avukatlığını yapmaya devam edebilirsin.''

Hermione teslim olur gibi ellerini yukarı kaldırdığında Lucius da yanlarına geldi. ''Keşke sarayda akşama kadar oyalanmasaydık. Bugün imzalamam gereken bir ton dosya vardı.''

''Aylardır oradayız.'' dedi genç kız ''Öylece çekip gitseydik William ve Richard'a karşı pek hoş olmazdı.''

''Haklısın.'' adam geriye doğru yaslanırken Narcissa çatık kaşlarıyla ona döndü ''Elindeki ne?''

Herkesin dikkati ona yöneldiğinde rahatsızca kıpırdandı. Gergince elindeki mor iksir şişesini gün yüzüne çıkarırken kimseyle göz göze gelmemek için bakışlarını yere çevirerek karısına cevap verdi. ''Ben.. Draco'ya hamile olduğun zamanda senin için yaptığım iksirin notlarını buldum bugün, tesadüfen.'' mavileri kızın şişkin karnında gezinirken devam etti. ''Belki küçük Scorpius'a da iyi gelir.''

Lucius sevgisini ve ilgisini hiçbir zaman dışa vurmaktan hoşlanan bir insan olmamıştı, bu yüzden adamın bu konuşması herkesin yüzünde bir tebessüm oluştururken Narcissa şişeyi alıp kıza uzattı.

''Tadı iğrenç, ama her gün içtikçe alışıyorsun.''

Hermione kaşlarını çatarak dudaklarını birbirine bastırdığında, Draco kızı tek koluyla kendine doğru çekti. ''Merak etme, yaklaşık yedi ay sonra huzura kavuşacaksın sevgilim.''

''Huzur?'' Cissy kahkaha attığında Lucius da güldü. ''Gece üçte elinde biberonla ve kirli bebek bezleriyle gezerken gerçekten huzura kavuşacaksınız.''

''Yeter ki gelsin.'' dedi Draco elini kızın karnına koyarken ''Her gece sabahlamaya şimdiden hazırım.''

''Mr. Malfoy?'' yırtık beyaz kumaşı üstüne öylesine sarmış utangaç bir ev cini kapının önünde durup seslendiğinde herkes ona döndü.

Lucius dik duruşunu bozmadan ''Ne oldu?'' diye seslendi.

''Efendim... Abraxas Malfoy geldi.''

Sarışın adam güçlükle yutkunurken gençlere bir şey hissettirmemeye çalıştı. ''Gelsin öyleyse.''

''Salona inmek istemediğini söyledi.'' dedi zavallı cin, Hermione'ye kaçamak bir bakış atarak ''Çalışma odanızda sizi bekliyor.''

Continue Reading

You'll Also Like

779 58 8
Kitap İsmi: 7th Time Loop: The Villainess Enjoys a Carefree Life Married to Her Worst Enemy!/7. Zaman Döngüsü: Kötü Kadın, En Kötü Düşmanıyla Evli Ol...
29.3K 1.9K 34
"Eğer ölürsem" dedim ağlamamak için dudaklarımı ısırıp "Gitmelisin." "Ölümün bizi ayırabileceğini düşünmen ne kadar da tatlı." Bir Dramione öyküsü. D...
73.7K 4.1K 15
-Biri dünyana girer ve aniden tüm dünyan değişir- "Onu öpmeye devam ettim,saniyelerce,dakikalarca.. Draco'yu öperken bir çok şey hissediyordum; yeni...
45.9K 3.4K 27
Holmes'un başı bu sefer biraz belada gibi gözüküyor. Hemde en yakın arkadaşı Watson'ı daha yeni kaybetmişken. Watson'ın alkolik ağabeyinin bir kızı o...