"Evet..." Jungkook elindeki tuttu sopayla gülümsedi. "Hanginizden başlasam acaba?"
"YARDIM EDİN! LİSA! SENİ AMERİKAYA FIRLATACAĞIM KIZIM!" Namjoon'un bağırışlarına Lisa kenardan özür dilercesine yalvarmaya devam ediyordu.
"Sandalyeye bağlı dört dövülesi herif... Söyleyin bakalım, kim söyledi Jungkook'a şaka yapalım diye?"
"Yemin ederim ben değilim!" Korkuyla bağırdı Jimin. "Lisa'ya niye kızmıyorsun lan! Bizim suçumuz ne!"
"Kızı tehdit eden siz değil misiniz, çıldırtmayın beni!"
Sanırım bir kaç saat öncesini size anlatmak gerekiyor.
•
Oğlan yatağından kalktı, etrafına bakındı.
İşte o an hatırladı.
Yatağından korkuyla kalkıp Lisa'nın odasına yürüdü.
Yoktu.
Sonra koşarak evden çıktı. "Taehyung! Jimin! Jisoo!" Aklına gelen ilk isimleri sıralarken Taehyung uykulu gözlerle kapısını açtı.
"Ne var?" Diye mırıldandı esnerken.
"Lisa nerde oğlum!" Diye bağırdığında omzunu silkti. "Bizimkiler yolculamaya gitmişti, sen gitmedin mi?"
"Ne zaman gittiler!"
"Üç saat önce... Lisa seni uyandırmadı mı?"
Bir kaç dakika arkadaşıyla bakıştı.
Ayağına ayakkabılarını geçirip merdivene yöneldi hızla.
Taehyung son gücüyle oğlanı tutup durdurdu. "Lan kız çoktan gitmiştir!" Diyerek geri iteledi. "Nereye gidiyorsun sabah sabah! Uçağı mı indireceksin!"
"Hepiniz şaka mısınız!" Sinirle saçlarını çekişti. "Oğlum," diyerek elini doğrulttu. "Şakaysa fena sikerim."
"İşim gücüm yok sana şaka mı yapacağım?" Sinirle üstünü düzeltti.
"Yaşadığım şeyler hiç mantıklı değil! Müdür bin sekiz yüz tane soru sordu lan bana! Onun yorgunluğuyla bu kadar uyumuş olmalıyım!"
"Tamam, tamam sakin ol. Belki akşama olmuştur. Arayalım istersen?"
"Ben gideceğim," diye mırıldandı sinirle. "Nereye gideceksin? İstersen pilotu arayalım bahçeye indirsin uçağı."
"Aklını fikrini..." sinirle mırıldanıp aşağı merdivenden indiği sırada, Taehyung tekrar bağırdı. "Sen niye peşindesin ki bu kızın?"
"Aklını mi kaybettin kardeşim?" Dişlerini sıkarak konuşmuştu. "Kız sevgilim!"
"Ayrıldığınızı söyledi dün bana."
Ufak bir sessizlik oldu.
"Siktir ordan."
"İnanmıyorsan mesajı göstereyim." Telefonunu çıkardı. Jungkook gözlerini kısıp telefona baktı.
"Taehyung," dedi derin bir nefes verirken. Ne var anlamında kafasını salladı olan.
"Kaç."
Oğlan anlamsız bir ifadeyle suratına baktı.
"Arkadaki aynadan Lisa'nın yansımasını görüyorum."
Oğlan dudaklarını birbirine bastırdı.
•
İşte böyle.
"Ama sana bu kadar büyük bir şaka yapmamın bir sebebi var!"
Birbirlerine baktılar.
"Neymiş o sebebi?"
"Çünkü..." uzun bir sessizlik oldu. "Lisa hamile."
Jungkook dehşetle Lisa'ya dönerken Lisa hızla kafasını salladı. Sadece Jungkook'un bakışları değil, herkesin bakışları kızdaydı
"Lisa?"
Kaşlarını kaldırıp kızı süzdü oğlan. Fena olmazdı.
"YOK LAN ÖYLE BİR ŞEY!"
Gözlerini devirip tekrar Taehyung'a döndü.
"Nerden atıyorsun- LAN KAÇMIŞ!" Jungkook elindeki sopayla koşmaya başladığında herkes peşlerine takıldı. Jisoo sandalyeye bağlı oğlanların peşlerinden popolarında sandalye ile gelmeye çalıştığını fark edince durup onları çözmeye çalıştı.
"NİYE İNANDIN Kİ APTAL! YAPTIĞI ŞAKAYLA HAMİLE OLMAMIN NE ALAKASI VAR!" Diye haykırdı.
"Bir an güzel bir gerçek gibi geldi."
"Nereye gitti bu arada? Gören var mı?"
"Araba falan çarpacak salağa. Sonrası yine hastanede
devam etti istemiyorum."
Namjoon çözülen elleriyle rahat rahat konuşurken, Jungkook yavaşça kafasını ona çevirdi.
"Sen..." dedi derin bir nefes verirken. "Müdürü ayarlayan sendin değil mi?"
Namjoon gülümsedi. "Herkes bu hayatta çıkarları için yaşar."
"Jungkook'un yüzünü gördünüz mü? Ağlayacaktı." Jimin'e döndü.
"Pardon."
"Bence sakin olmalıyız." Diye mırıldandı Jisoo.
"Taehyung'u buldum! Alt mahallede yere düşmüş!" Hızla koşmaya başladı Jungkook.
"Seni yere gömeceğim!"
Lisa omuzlarını devirip Jungkook'un gidişine baktı. Namjoon ve Jimin de arkasından zıplaya zıplaya giderken derin bir nefes verdi Chaeyoung. "Erkekler biraz geç olgunlaşıyor."
"Bayağı geç."
"Bu arada," diye derin bir nefes verdi Jennie kızların yanına gelirken. "Şakanın senin fikrin olduğunu ne zaman söyleyeceğiz."
Lisa güldü.
"Biraz daha var."
***
"Benimle konuşma, sakın."
Jungkook sinirle koltuğa oturup telefonunu çıkardı. Lisa bir şey söylemek için ağzını açtığı sırada sinirle ona döndürdü bakışlarını.
"Benim planım daha farklıydı. Yemin ederim. Benimki romantikti, Taehyung biraz abarttı sadece. Beni tehdit etti."
"Onu camdan sallandırsaydın, sevgilim. Sen de çözüm bol değil mi?"
"Çaresiz kaldım. Çok kötü bir tehditti."
Kafasını salladı. "Neymiş bu?"
"Asla söyleyemem." Bıkkınlıkla önüne döndü. "İyi, merak etmiyorum zaten." Telefonuna geri döndü ama, merak ettiği seğiren bacağından belli oluyordu.
"Azıcık söyle."
"Hoseok verdiğim bir sırrı Taehyung'a söylemiş."
Gözlerini kıstı. Hoseok'un sarhoşken onu dövmesinden sonra oğlanın kafasını demirliklere sıkıştırıp tehdit ettiğinden ona her şeyi söylemek zorundaydı. Lisa ona ne söylüyorsa gelip iletiyordu, olay böyle olunca bir sürü şey söylemişti ona.
"Ha..." diyerek hatırladı.
"Sen rüyayı mı diyorsun?"
Kız kafasını yavaşça oğlana çevirdi.
Yavaşça.
Gözlerini son kez kırpıyormuşçasına yavaşça kırptı, dudaklarını büzdü.
Çizgi filmlerdeki gibi hızla ayaklarından kafasına kadar kıpkırmızı olmaya başladığını hissediyordu.
"Efendim?"
"Benimle ilgili gördüğün rüya işte." Kaşlarını kaldırdı kız.
"Hani beni böyle görmüşsün." Kızın üstüne çıkmaya çalıştığında Lisa sinirle kafasından geriye ittirdi. Jeon kahkaha atsa da Lisa hiç mutlu değildi.
"Jungkook!" Diye çağırdı sinirle.
"Bana şaka yapıyorsun, beni kızdırıyorsun. Sence ne istiyorsa yapılması gereken biri değil miyim şu an?"
"Özür dilerim, gerçekten. Benim planım daha romantikti."
"Nasıldı mesela?" Kendini kızın bacaklarına bırakıp uzandı. Gözlerini devirdi. "Testereyle kafanı kesiyordum."
"Off, hemen yapalım."
"Sen dur, bir dahakine babama söyleyeceğim seni." Kahkaha attı.
"Babanla kankitoyum ben yalnız."
"Sen benimle konuşmuyordun hani?" Dedi bacaklarının üstündeki kafaya bakarken. "Aklıma bir fikir geldi benim." Dedi oğlan. Kız elini oğlanın saçlarına atıp mırıldandı onaylarcasına.
"Evlensek mi acaba?"
"Senin kadar hızlısını Jae Teyze bile görmedi." Gülmeye başladı. "Ne? Şu an ki hayatımızla tek farkımız belgelenmemiş olması."
"Evlenirsek yeni kurallar yazarım."
"İlişkimi bitirmeye karar verdim." Gülmeye başladı kız. "Ne? Bak çok mantıklılar."
"Düşündün yani?"
"Ne? Sen düşünmüyor musun?"
"Neyi?" Birbirlerine baktırlar. "Senin düşündüğün şeyleri bilmek istemiyorum Jungkook."
"Ne? Ben de masum şeyler düşünüyorum." Gülümsedi. "Baba olmak istiyorum mesela."
"O da pek masum olmuyor."
"Sakın çocuğu az yedireyim zayıf olsun falan gibi düşüncelere girme." Kaşlarını çattı Lisa. "Niyeymiş o?"
"Benim kızım tontiş olacak."
"Olmayacak. Üstelik erkek olacak."
Yattığı yerden doğrulup kıza baktı. "Savaş mı istiyorsun?"
"Neyi tartışıyoruz biz?" Uzun bir sessizlik oldu.
Sonra Lisa kaşlarını çattı. "Jungkook." Diye mırıldandı. Kafasını salladı oğlan. "Haberin olsun diye söylüyorum." Diyerek devam etti. "Düğünü Tayland'da yapmak zorundayız."
"İllegal yaşabiliriz bence. Hem evlilik aşkı bitiriyormuş."
Gözlerini devirdi. Ayağa kalktığı sırada Jungkook konuştu.
"Lisa," diye başladı.
"Sen Amerika'dan nasıl vazgeçtin?"