Storm In Hogwarts // Dramione

By MadamRiddle

206K 11.6K 21.9K

✨Hermione, Draco'nun büyük sırrını öğrendiğinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.✨ 👑 WattpadFanficsT... More

Gemiler
|1| Yemin
|2| Denizden Gelen
|3| Gökyüzüne Bakmak
|4| Mavi
|5| Gece
|6| Nefret
THEO
Cevaplar
|7| İtiraf
|8| Geçmiş
|9| Özgür
RICHARD
|10| İksir
|11| Aşk Ve Gurur
DRACO
|12| Mektup
PANSY
|13| Sabah Kahvesi
|14| İlk Defa
HERMIONE
|15| Fotoğraf
WILLIAM
|16| Ziyaret
|17| Hogwarts
SLYTHERIN
|18| Görev
|19| Plan
|20| Mucize
|21| Siyah
|22| Karar
|23| Korku
|24| Taç
ANKET
|25| Güven
|26| Ev
TOM
|27| Katil
|28| Temas
|29| Seçim
|30| Buluşma
|32| Düğün
|33| Cesur
|34| His
|35| Yolculuk
|36| Saray
Yeni
|37| Yüzleşme
Adios
|38| Aşk /Final
WILLHARD

|31| Kupa

2.8K 173 520
By MadamRiddle

ANKET:

Tom ve Narcissa'yı yakıştırıyor musunuz?

Draco'nun üstlendiği hortkuluk görevi hakkında düşünceleriniz neler? Harry'lerle bir olup Voldemort'un arkasından iş çevirebilecek mi?

Theo ve Pansy'i Özlediniz mi? (Spoi*Bir sonraki bölüm düğüne gidiyoruz:)

+250 satır arası yorum sonrasında yeni bölümü düzenlemeye başlayacağım. Keyifli okumalar...

19 Yıl Önce

Tom Riddle morarmış tırnaklarını ve titreyen ellerini saklamak istermiş gibi masanın altında birleştirirken, Narcissa bir sorun olduğunu anlamış gibi ve masanın öbür ucundan ona bakarken kaşlarını çattı.

''Dediğim gibi, Lucius birkaç ay içinde verdiğiniz görevden dönecektir.'' Abraxas saygıyla başını eğdi hafifçe. ''Bu konuda endişeniz olmasın, görevini layıkı-

''Pazartesiye kadar dönmezse, bir daha hiç dönmesin Malfoy.'' dedi Tom keskince, Abraxas'ın korkuyla bakan mavileri kırpıştı ''Fakat Lord'um bu çok zorlu bir görev.''

Tom Riddle, soru sorarcasına kaşını kaldırdığında sarışın adam yutkunup başını önüne eğdi. ''Nasıl emrederseniz.''

Karanlık Lord fazlasıyla yorgun gözüküyordu, zorlukla açılan gözleri toplantıyı uzatmasına imkan sağlayamıyordu. Masadaki diğer ölüm yiyenlerde gezdirdi gözlerini, birkaç aile üyesiyle daha konuşup, yeni görevlerini belirledi, bakanlıktan gelen haberleri dinlerken geçmek bilmeyen baş ağrısını alnını ovuşturarak azaltmaya çalıştı. ''Çıkın!'' dedi sertçe ve beklenmedik bir öfkeyle.

Masada toplanmış büyücüler şaşkınlıkla birbirlerine bakarken toparlanmaya başladılar. Önlerindeki dosyaları hızla cübbelerinin içine saklarken bazıları çoktan cisimlenip gözden kaybolmuştu. Bir dakika içinde odadaki herkes gözden kayboldu, bir kişi hariç.

Narcissa sakince zarif elleriyle masadan destek alarak ayağa kalkıp sinirle alnını ovuşturan adama doğru ilerledi. ''İyi misin?'' dedi sessizce.

Riddle kafasını kaldırıp beyaz elbisesi içinde bir iyilik meleği gibi başında dikilen kadına baktı. ''Sorun yok.'' diye mırıldandı soğuk sesiyle. Ellerini saçlarından geçirirken Narcissa onun morarmış tenini gördüğünde elini tutup avuçlarının içine aldı hızla. ''Tom, eline ne oldu?''

''Sorun yok dedim.'' Genç Lord masadan kalkarken başı döndüğü için ellerini kadından kurtarıp masadan destek aldı düşmesini engellemek için. ''Sorun var. Gözlerin kıpkırmızı olmuş, ayrıca ellerin-

Ayakta durmuş masanın iki köşesinden elleriyle destek alırken başını öne eğdiğinde siyah saçları aşağı döküldü. ''Neden umrunda ki?'' Kısık mavi gözleri kadını buldu. ''Başımdan git Malfoy.''

Narcissa burnundan nefes verirken bu cümleye sinirle gülümsedi. ''Yaptın değil mi? Sana yüzlerce kez bunu yapmanın vücuduna da ruhuna da zarar vereceğini söylemiştim.''

Tom yüzünü sıvazladıktan sonra derin bir nefes aldı. ''Vereceği zararlar umrumda değil.'' Arkasını dönüp şömineye doğru ilerledi. ''İğrenç bir muggle gibi ölüm günümü beklemeyeceğim.''

''Ölüm doğanın kanunudur Tom.'' Genç kadın şöminenin üzerindeki bardağa viski doldurmaya çalışan adamın titreyen elini tutarak şişeyi ondan aldı ve doldurduktan sonra bardağı ona uzattı. ''Büyücüler de, büyüsüz insanlar da ölümle tanışacak.''

Riddle bir yudumda tüm içkiyi bitirip bardağı şöminenin içine fırlattı. ''Kocanın bok gibi bir içki zevki varmış.''

Narcissa onun Lucius'a karşı bu öfkesine alışık olduğu için duymazdan geldi. ''Bu sefer hangi objeyi kullandın?''

''Kupa.'' Tom o kadar sesli ve derin bir nefes aldı ki genç kadın bir an bunun Riddle'ın son nefesi olduğunu düşündü. ''Hufflepuff'ın kupası.'' acıyla iki kaşının arasını, burun kökünü tuttu.

''Canın çok yanıyor mu?''

''Sorun bu değil, işe yarasın yeter.''

Narcissa onun morarmış ellerini tuttu. ''Tom canın yanıyor. Benim yanımda herkese gösterdiğin o maskeyi takmak zorunda değilsin.''

''Hiçbir zaman takmadım.''

''Biliyorum. Bak...'' genç kadın huzursuzca kıpırdanırken gözlerini kaçırdı. ''Dostça bir tavsiye istersen.. Artık bu hortkuluk meselesini bir kenara bırakmanı önerirdim.''

''Tavsiye istemiyorum.'' Riddle koltuğun üzerinde duran cübbesine uzandı ve omuzlarına attıktan sonra asasını cebine yerleştirdi. ''Malfoy'ların evi ruhumu sömürüyor.'' dedi duvarlara bakarak ilerlerken.

''Sanki bir ruhun varmış gibi..'' diye mırıldandı Narcissa duyamayacağı bir tonda kapıya doğru ilerleyen adama bakarken.

Karanlık Lord hızla kapıya ilerlerken dengesini kaybedip yere yığıldığında kadın küçük bir çığlık atarak yanına koştu. Tom güçlükle dizlerinin üzerinde doğrulup gözlerini kapattığında Cissy yorgun adamın yüzünü avuçlarına aldı. ''Tom bana bak..'' dedi telaşla ''İyi misin?''

Riddle sızlayan burun kökünü tutarak gözlerini açtı. ''İyiyim.'' dedi ayağa kalkmaya çalışırken kadının ince parmakları koluna dolandı. ''Biraz dinlen, sonra gidersin.''

Lord itiraz edemeyecek kadar yorgundu. Çöktüğü yerden kalkamadan sırtını duvara yasladı başını geriye atarken kızarmış gözleri tekrar kapandı. Narcissa da onun yanına oturup duvara yaslandığında, Riddle'ın başı kadının narin omzuna yaslanırken, siyah saçları önüne döküldü. ''Cissy... Benim için bir iyilik daha yapar mısın?''

Günümüz, Diagon Yolu

Karanlık ara sokaklardan birinde Harry görünmezlik pelerinini elinde tutarken Ron eşyalarını çantasına sıkıştırmaya çalışıyordu. Draco sıkıca genç kızın elini tuttu. ''Hazır mısın?''

Hermione boş bir dükkanın camındaki yansımasına bakarken saçlarını düzeltiyordu. ''Hazırım.'' İkisi de gayet şık ama sade giyinmiş, Hermione ise kabarık saçlarını küçük bir büyüyle düzleştirmişti. İki sevgili yan yana gayet iyi gözüküyorlardı, çünkü olması gereken buydu. Draco, Malfoy'ların hala güçlü ve saygıdeğer bir şekilde hayatlarına devam ettiğini göstermeliydi.

''Siz ikiniz,'' derken Ron ve Harry'e döndü. ''Pelerinin altından asla çık-

''Bize akıl verme Malfoy.''

''Emin misin Potter? Çünkü kendi aklınla hayatta kalabileceğinden şüpheliyim.''

''Kesin sesinizi.'' diye sinirle araya girdi kız. ''Bu haldeyken bile atıştığınıza inanamıyorum.''

''Mione sevgilin daha az sinir bozucu olmayı deneyebilir mi?''

''Lütfen Ron, sen de başlama.''

Genç kız sonunda hazırlığını bitirdiğinde onlara döndü. ''Gidebiliriz.'' Draco başıyla onayladıktan sonra elini tutup kızın yanağına bir öpücük bıraktığında Harry ve Ron aynı anda göz devirdi.

''Hadi çocuklar, pelerin!'' Hermione'nin uyarısıyla ikili iyice yaklaşıp üstlerine geçirdikleri görünmezlik pelerini sayesinde neredeyse yok olduğunda Draco ''Ah, huzur..'' diye mırıldandı.

Dördü birden derin bir nefes alıp ara sokaktan çıkıp, Gringotts'a giden ana yola geçtiler. Draco, dimdik omuzları ve korkusuz bakışlarıyla gören herkesi şaşkınlığa uğratırken, Hermione tıpkı bir kraliçe gibi onun elini tutmuş, etraftan gelen fısıltıları dinliyordu. Harry ve Ron iki kişi için pek de büyük sayılmayan pelerinin altında gizlenmeye çalışarak yürürken, birilerine çarpmamak için büyük çaba harcıyorlardı.

Draco, sevgilisinin elini tutarak bankanın kapısına kadar geldiğinde yolda onları izleyen büyücülerin her an saldırıya geçme isteğiyle dolabileceğinden emindi. Bu yüzden adımlarını hızlandırıp bir an önce içeri girmek istiyordu, çünkü onların bu sağlam duruşu Malfoy'ların ne olursa olsun hala ayakta olduklarını gösteriyordu.

Bankaya girdiklerinde Hermione yıkık dökük duvarlarda gezdirdi gözlerini, her şeye rağmen bakanlık bankanın çalışmalarına devam etmesini söylemişti. Cin cüceler artık eski yerlerinde değil küçük tahta masalarda oturuyor ve önlerindeki dosyaları karıştırıyorlardı.

Draco'nun içeri girdiğini gören herkes birbirlerine bakıp fısıldamaya başlamıştı. Malfoy oğlanı rahat bir tavırla boş masalardan birine yaklaştığında zavallı cin ne yapacağını bilemeden bir mavi gözlere bir de yanındaki arkadaşlarına bakındı. ''Mr... Mr.Malfoy.''

Draco önce geçmesi için Hermione'nin sandalyesini çekti, genç kız oturduktan sonra sert bakışlarını cin cüceden ayırmadan sevgilisinin yanına oturdu.

''Teyzem Bellatrix'in kasasına gireceğiz.'' dedi otoriter bir sesle.

''Mr. Malfoy korkarım ki-

Draco derin bir nefes alırken kazağın kollarını sıvayıp dirseklerini masaya dayadığında parlayan ölüm yiyen işaretiyle cücenin korkuyla gözleri büyüdü. Bakışlarını Hermione'ye çevirdiğinde genç kız yüzüne yerleştirdiği sahte bir kibirle ellerini kenetleyip masaya doğru biraz daha eğildiğinde parmağındaki Malfoy'lara ait aile yadigarı yüzük ışıltıyla gün yüzüne çıktı.

''Kasaya girmemiz gerekiyor.'' Draco kararlı bir tonda ilerliyordu.

Cin cüce kekeleyerek konuşmaya başladı. ''Mr.Malfoy, bakanl..bakanlığın kesin emriyle, kasalara sahiplerinden baş-

''Bellatrix Lestrange öldü!'' dedi etraftakilerin bunu duymasını ister gibi bağırarak. ''Ölü bir kadının buraya gelmesini beklemiyorsun herhalde aptal cüce.''

''Mr. Malfoy benimle böyle konuşamazsınız.''

Görünmezlik pelerininin altında sabırla bekleyen ikili bu işin gittikçe sıkıcılaşmaya başladığını anladığında, Harry riske girip asasının ucunu hafifçe pelerinden çıkarıp sessizce fısıldadı. ''İmperio.''

Hermione, Harry'nin sesini duyduğunda korkuyla midesi kasıldı. Draco hala soğuk bakışlarını kesmeden oturmaya devam ettiği için oyun bozulmuş sayılmazdı. Cin cüce gülümseyerek ayağa kalktı, ''Beni takip edin Mr. Malfoy.''

Draco yüzünde bir zafer gülümsemesiyle ayağa kalktığında sevgilisinin elini tutup cin cüceyi takip etmeye başladı, bu sırada Harry ve Ron da sessizce arkalarında ilerliyordu. Kalabalıktan uzaklaşıp kasaların bulunduğu karanlık rutubetli alana geçtiklerinde cin cüce rayların üzerine çıkıp diğerlerinin de oturmasını bekledikten sonra sistemi çalıştırdı ve rayların üzerinde hızla ilerlemeye başladılar. Hermione korkuyla kısa bir çığlık attığında Harry pelerini üstlerinden çıkarıp çantaya sıkıştırdı. O kadar hızlı ilerliyorlardı ki yüzlerine çarpan rüzgar yüzünden hepsi nefes almakta zorlanıyordu.

İki bölümün arasından köprü gibi uzayan raylara geldiklerinde tam ortada durdular. Oturdukları şeyin birden ters dönmesiyle büyücüler aşağı savrulurken Hermione ''Aresto Momentum!'' diye bağırdığında büyücülerin düşüş hızları yere birkaç santim kala azaldı ve yaralanmaları engellenmiş oldu.

Cin cüce hızla küçük bedenini toparlayıp çoktan ayağa kalkmışken Draco hala üzerindeki tozları silkeliyordu. Harry ve Hermione çoktan cücenin peşine takılmış, Ron ise hafif çarpmanın etkisiyle acıyan boynunu ovuşturuyordu.

Kapının önüne geldiklerinde hala büyünün etkisinde olan cin cüce kilidi açıp hızla oradan uzaklaştı. Ron arkasına bakmadan kaçan yaratığı izlerken Draco şüpheli bakışlarını etrafta gezdirdi. ''Çabuk olmamız gerek. Uyuyor.''

''Ne? Sen neden bahs-

Draco, sessiz olmalarını işaret ederek açık kapının önünde durdu. ''İçeriye girdiğinizde hiçbir şeye dokunmayacaksınız. Beni duydunuz mu?''

''Teyzenin servetinde gözümüz yok Malfoy.''

''Gevezelik etme Weaslbee.''

Hermione üçünü de ittirerek aralarından geçti ve kasaya ilk adımını attı. İçerisi oldukça karanlık ve küf kokulu olsa da gümüş ve altın eşyalar gösterişli bir halde ışıldıyordu. Harry de kızın ardından içeri girdiğinde Draco sözlerini tekrarladı. ''Hiçbir şeye dokunmayın.''

Dört asadan çıkan ince ışık huzmeleri etrafı aydınlatsa da genç büyücüler hala istedikleri şeyi bulamamıştı. Harry terden alnına yapışan saçları geri ittirdiğinde yara izi biraz daha gün yüzüne çıkarken, Draco bulutların üzerindeymiş gibi yavaş ve sessizce ilerliyordu.

''İşte..'' dedi sarışın, karanlık köşede duran parlak kupayı işaret ederken. Harry rahat bir nefes alırken, Ron sevinçle kolunu genç kızın omzuna attı. ''Onu bulduk!'' Harry heyecanla ileri doğru atıldığında ayağı yerde duran küçük altın kupaya çarptı, dokunuşun etkisiyle titreşmeye başlayan parlak şey ortadan ayrılır gibi çoğalıp iki tane oldu. Bunu gören Draco sinirle dudağını ısırsa da söylenmek için vakit bulamadı, çünkü çoğalan kupanın bir eşi diğer eşyalara doğru sıçramış ve dokunduğu diğer objelerin de çoğalmasına neden olmuştu.

''Aptal Potter sana hiçbir şeye dokunma demiştim!''

Korkuyla etraflarını sarmaya başlayan değerli eşyaların arasından kaçmaya çalışırken Hermione bağırdı. ''Neler oluyor!''

''Fazla hareket etmeyin!'' Draco güçlükle uzanıp kızı kendine çekti. ''Dokunduğunuz her şey çoğalıyor.''

''Kahretsin! Draco ona nasıl ulaşacağız!''

''Weasley, Hermione! Sakın hareket etmeyin, Potter sen daha yakınsın. Olabildiğince hızlı ol, koş ve onu al!''

Harry hızla başını sallayıp, arkasını döndü, kasadan taşmaya başlayan objelerin arasında zorlukla ilerlerken nefes alışı zorlaşıyordu. Hermione ağlamamak için dudaklarını ısırırken Harry'e doğru bir adım attığında sevgilisinin sıkı tutuşundan kurtulamadı. ''Harry dikkatli ol!''

Kuzgun karası saçlarını geriye atıp kolunu uzattığında parmakları ve kupa arasında neredeyse birkaç santim vardı. Kendini biraz daha öne atıp ona ulaşmayı başardı. Elinde sıkıca tuttuğu kupayı arkadaşlarına doğru kaldırdı kan ter içinde. ''Onu aldım!''

''Potter olabildiğince hızlı ol! Hemen çıkmamız gerekiyor.''

Harry değerli eşyaların arasına sıkışmış bedenini hareket ettirdikçe etrafındaki objelerin sayısı artmaya devam ediyordu. ''Geliyorum!''

Ron ve Hermione çoğalan eşyaların baskısıyla kapıya doğru sürüklenirken Draco son bir kez daha bakıp Harry'nin de geldiğinden emin oldu. Üçü zorlukla kendini dışarı atarken, Hermione kapanmak üzere olan kapıya bakıp iç çektiğinde Draco kıza sıkıca sarılıp alnına bir öpücük bıraktı. ''Geliyor. Korkma.'' Ardından düştüğü yerden kalkmadan hala kapıdan Harry'nin çıkmasını bekleyen Ron'a uzattı elini. ''Kalk Weasley.'' dedi, istese de sesi mesafeli çıkamamıştı.

Ron ona uzatılan eli sıkıca kavrayıp ayağa kalkarken, sonunda kapıdan hızla çıkıp yorgun bedeni yüzünden yere yığılan Harry hepsinin dikkatini üzerinde topladı.

''Merlin! Şükürler olsun!'' Hermione diz çöküp arkadaşına sarılırken Draco çocuğun elindeki kılıca baktı kaşlarını çatarak. ''Yalnızca kupayı alacaktınız!''

Harry, Ron'un desteğiyle kalkarken sarışına döndü. ''Malfoy, bunu almak zorundayız. Yıllar önce Basilisk'i bu kılıçla öldürdüm ben.. Hortkuluklarla bir bağlantısı-

Hemen arkalarındaki karanlık bölümden gelen kükreme sesiyle birbirlerine sığınır gibi yan yana geldiklerinde Harry kızı arkasına alarak asasını doğrulttu karanlığa. ''O neydi Malfoy?''

Draco alnını tutarak başını iki yana salladı. ''Onu uyandırdık.''

19 Yıl Önce

''Cissy... Benim için bir iyilik daha yapar mısın?''

Genç kadın soru sorarcasına kaşlarını çattığında karanlık lord mavi gözlerini onun güzel yüzünde gezdirdi. ''Kendimi toparlayıp, onun için daha iyi bir yer bulana kadar kupayı saklar mısın?''

''Tom ben..

''Onun için güvenli bir yer bulacağından eminim.'' Riddle yorgun başını kadının omzuna yasladı tekrar.

''Böyle bir emanete sahip çıkabileceğimi sanmıyorum. Bunu benden isteme.'' dedi omzuna düşen kıvırcık saçlara dokunduktan sonra, ne yaptığının bilincinde değilmiş gibi hemen ellerini geri çekti. ''Ama istersen, onu saklayabilecek birini tanıyorum.''

''İyi korunacağından emin misin?''

''Eminim, geçen yıl Bellatrix'i kasasının girişine bir ejderha koyması için ikna etmiştim, ayrıca içeride de-

''Tamam.'' dedi yorgunlukla elini kadının yanağına yerleştirirken, dudaklarına biraz daha yaklaştı. ''Bu akşam kupayı sana getireceğim.'' yavaşça dudaklarını yaklaştırırken Cissy anın büyüsünden kendini kurtarmayı başarıp birkaç santim geri çekildi. ''Yapma Tom.''

Riddle derin bir nefes alırken, kadın devam etti. ''Ben artık evliyim.''

''Biliyorum..'' diye mırıldanırken kadının dudaklarından gözlerini ayırmıyordu. ''Ve benim için hiçbir şey ifade etmiyor.''

Narcissa derin bir nefes alırken gözlerini kapattı. ''Şunu söylemekten vazgeç.''

''Sen benden vazgeçebildin mi?''

''Tom bunu bize yapma, neredeyse hiçbir şey yaşamadık. Bir geçmişimiz bile-

''Fiziksel olarak bir şey yaşanmadı diye hislerini yok sayacak kadar aptal olamazsın. Aramızdaki çekimin farklı olduğunu biliyorsun.'' derken soğuk nefesi kadının dudaklarına çarpıyordu. ''O sarhoş sarışınla yatmış olman bile, ikimizin ateşini dindirmedi bunu sen de biliyorsun.''

Narcissa dolan gözlerini yere eğdiğinde Riddle kadının çenesini hafifçe yukarı kaldırıp ona bakmasını sağladı. ''Benden uzak durmak isteseydin, her şeyi çoktan ailene ve kocana anlatırdın ama istemiyorsun..'' dudakları sakince birbirini bulurken Riddle morarmış parmaklarını kadının saçlarında ve ensesinde gezdiriyordu.

Narcissa gözlerinden akan yaşlarla öpücüğe karşılık verirken Tom'un dilinin ağzında gezinmeye başlamasıyla ipin ucunu kaçırmamak için hızla ayrılıp genç adamı göğsünden ittirdi. ''Git artık.'' dedi nefes nefese göz yaşlarını silerken ''Lütfen...''

Günümüz,

''Bu barbarlık!'' diye haykırdı Hermione. ''Onun canını yakıyorsun şu aptal zili sallamayı kes!''

''Hermione zili sallamayı kesersem kimin barbar olduğunu çok net göreceksin!'' dedi Draco, karşılarında kıvranıp duran ejderhaya bakarak.

''Kupayı güvenli bir yere koydunuz mu?''

''Çantamda!'' dedi Ron hızla.

''Şuralarda bir çıkış kapıs- Siktir! Kapatmışlar.'' Draco elindeki zili sallamayı kesmeden etrafa bakınmaya devam ediyordu. ''Ne yapacağız Draco?'' dedi Hermione nefes nefese.

''Bilmiyorum!''

''Çocuklar..'' dedi Ron kararsızca.. ''Benim bir fikrim var ama...''

***

Üç dört dakika sonra Ron güçlükle Ejderhanın boyun kısmına atladığında Hermione'yi de çekip yanına almıştı. Draco zili çalmaya devam ederken iyice sinirlenmeye başlayan Ejderhanın kuyruğuna atladığında zil elinden kayıp yere düştü, bu sırada hala zeminde olan Harry telaşla kırbaç gibi yere savrulan kuyruğun ucuna tutunmaya çalışıyordu.

''Harry zili çal!'' diye bağırdı kız. Genç adam zilin nereye düştüğünü gördüğünde ''İmkansız!'' dedi. ''Siz uçun, ben bir yolunu bulurum!''

Ejderha hızla duvara tırmanmaya başladığında kuyruk kısmına sıkıca tutunmuş sarışın, alttaki çocuğa elini uzattı. ''Çabuk ol Potter!'' Harry şaşkın yeşillerini bir süre çocuğun üzerinde gezdirse de sıkıca ona uzatılan eli tutup yaratığın üzerine çıkmayı başardı.

Hermione uçmaktan nefret ettiği için gözlerini kapatıp bankanın tepesinde koca bir delik açılıp dışarı çıkana kadar açmadı. Diagon'dan çıkıp boş bir düzlüğün üzerine geldiklerinde kendilerini yere attılar.

Sert ve kuru toprağa hızla çakılmaktan yine son anda genç kızın mırıldandığı Momentum ile kurtulduklarında, Harry ve Ron bir şey kaybolmuş mu diye çantalarını karıştırırken, Draco koşup Hermione'nin kanayan dudağının kenarına bir öpücük bıraktı. ''İyi misin?'' dedi endişeyle kızın dudağındaki kanı silerken. ''İyiyim.'' Draco kızı göğsüne bastırarak sıkıca sararken diğerlerine döndü. ''Kupa'yı düşürmediniz değil mi?''

''Hayır, burada.''

Sarışın, Hermione'yi bırakıp Potter'ın uzattığı kupayı eline aldı. ''Anlaştığımız gibi, bunu ona götüreceğim.''

''Bence bu çok saçma olur. Neden tekrar ona teslim ediyoruz ki?''

''Çünkü seni zeki Weasley o herifin bana güvenip diğer Hortkulukların da yerini vermesi için bunu yapmamız gerek.'' dedi sabırla.

''Bunu söylemekten pek hoşlanmasam da, o haklı Ron.'' dedi Harry elindeki Gryffindor'un kılıcını bırakmadan. ''Bir şekilde tekrar almanın yolunu bulacağız.''

''Merak etmeyin çocuklar...'' Hermione arkadaşlarının yanına gelip ikisinin de ellerini tuttu. ''Her şey yoluna girecek. Başaracağız.'' genç kız kollarını Harry'e sardığında Ron da onlara katıldı. Draco bu altın üçlü sarılma seanslarına göz devirmemek için büyük çaba harcıyordu.

''Artık gitmemiz gerek.'' Hermione arkadaşlarıyla vedalaşırken Harry huysuzca söylendi. ''Bizimle gelebilirsin Hermione. Voldemort'un kol gezdiği bir eve gitmeni istem-

''Benim yanımda siz iki aptalın yanında olduğundan daha güvende.''

''Sözlerine dikkat et Malfoy. Sevgili olabilirsiniz ama o hala bizim arkadaşımız.''

''Şunu gördün mü Potter?'' dedi kızın parmağındaki yüzüğü işaret ederek ''Artık yalnızca sevgilim değil ve gelecekteki karımı siz intihara meyilli arkadaşlarının arasında bırakmaya pek niyetim yok.''

''Draco-

''Gidelim Hermione.''

Genç kız arkadaşlarına mahçup bakışlarla el sallarken ''Bir sonrakini öğrendiğimde, size mektup yazacağım.'' dedi ve veda bile edemeden elini tutan sarışın sayesinde kendini Malfoy Malikanesi'nin büyük salonunda buldu.

Narcissa karşılarında beliren gençleri gördüğünde heyecanla şömine başındaki koltuğundan kalkıp onlara koştu. ''Döndünüz!'' dedi sarıldığı oğlunun başını göğsüne yaslarken ''Şükürler olsun.'' ardından Hermione'nin kanayan dudağını gördüğünde kızın yüzünü avuçlarının içine aldı. ''İyi misin? Başka bir yara ald-

''İyiyim ann- Cissy.'' diye düzeltti kız başını öne eğerken. Narcissa gülümserken kollarını kıza sarıp saçlarından öptü. ''Odanıza çıkıp dinlenin, o henüz gelmedi.''

Draco elindeki kupayı bırakmadan merdivenlere yöneldiğinde kız da arkasından çıktı. Voldemort'un evde olmayışı, onu görmemek ikisine de iyi gelmişti.

Odaya girdiklerinde Draco kupayı özenle masanın üzerine yerleştirdikten sonra ceketini çıkarıp yatağa fırlattı yorgunlukla. Hermione omzuna dökülen saçlarını at kuyruğu toplarken sarışın arkasından sarılıp açıkta kalan boynunu öperken mırıldandı yorgun bir sesle. ''Duşa girmek ister misin?''

***

Yarım saat sonra köpükle dolu küvetin içinde kolları birbirine dolanmış halde uzanırken Hermione başını Draco'nun boyun girintisine yerleştirdi ve huzurla gözlerini kapattı.

''Başardık.'' dedi kız gülümseyerek, açık kapıdan masanın üzerinde duran kupa gözüküyordu. Draco mavi gözlerini kupadan çekmeden kollarını kızın beline biraz daha sardı. ''Henüz değil, ama başaracağız.''

O sırada bir baykuş pencereden içeri girip masaya, hemen kupanın yanına bir zarf bıraktı ve geldiği gibi süzülüp evden ayrıldı.

Draco çatık sarı kaşlarını hafifçe indirip elini havaya kaldırdı. Accio.

Sarışının köpüklü ve ıslak ellerine gelen zarf'ın üzerindeki Nott Ailesine has yeşil mühür loş ışıkta parlıyordu. Hermione ilgiyle zarfı inceledi. Draco mührü kırıp kağıdı çıkardı ve sessizce okumaya başladılar.

''Siktir, Ne? Bu da ne demek şimdi?''

Genç kız hafifçe gülümsedi. ''Bu, Draco Malfoy, bir düğün davetiyesi ve sanırım söylemenin vakti geldi, amca oluyorsun.''
*


Continue Reading

You'll Also Like

15.1K 1.6K 40
Bütün yazı beraber geçirmek için İstanbul'da toplanan 4 arkadaş,sıcak yaz gününe biraz daha heyecan ve eğlence katmak için,HYBE Corporation'a İş baş...
14K 1.4K 43
On beş sene sonra dönen Tom Riddle için hiç bir şey umduğu kadar kolay olmayacaktır. Pus'un ikinci kitabıdır. İlk kitaba profilimden ulaşabilirsiniz...
24.5K 1.6K 67
Civil war'dan sonra winterwidow. Bazı şeyler çizgi romandan bazı şeyler filmlerden çoğu da benim kafamdan olucak.
247K 10.3K 7
Hayallerinizin ötesinde biri karşınıza çıktı ve onunla geçirebileceğiniz tek bir gün var? Ne yapardınız? Başarılı, akıllı, tatlı öğrenci Lavin Ateş...