Storm In Hogwarts // Dramione

By MadamRiddle

206K 11.6K 21.9K

✨Hermione, Draco'nun büyük sırrını öğrendiğinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.✨ 👑 WattpadFanficsT... More

Gemiler
|1| Yemin
|2| Denizden Gelen
|3| Gökyüzüne Bakmak
|4| Mavi
|5| Gece
|6| Nefret
THEO
Cevaplar
|7| İtiraf
|8| Geçmiş
|9| Özgür
RICHARD
|10| İksir
|11| Aşk Ve Gurur
DRACO
|12| Mektup
PANSY
|13| Sabah Kahvesi
|14| İlk Defa
HERMIONE
|15| Fotoğraf
WILLIAM
|16| Ziyaret
|17| Hogwarts
SLYTHERIN
|18| Görev
|19| Plan
|20| Mucize
|21| Siyah
|22| Karar
|23| Korku
|24| Taç
ANKET
|25| Güven
|26| Ev
TOM
|27| Katil
|28| Temas
|30| Buluşma
|31| Kupa
|32| Düğün
|33| Cesur
|34| His
|35| Yolculuk
|36| Saray
Yeni
|37| Yüzleşme
Adios
|38| Aşk /Final
WILLHARD

|29| Seçim

3.5K 197 442
By MadamRiddle


Narcissa üzerindeki pelerine biraz daha sıkı sarıldı rüzgarlı havada ilerlerken. Diagon Yolu kara büyücülerin kahkahalarıyla dolup taşıyordu. Puslu havada camları kırık dükkanların önünde ellerinde ateş viskileriyle sohbet eden veya dükkan sahipleriyle öldüresiye kavga eden ölüm yiyenler, Dumbledore'un yokluğunda epey rahata kavuşmuş gibiydi.

Sert rüzgar kadının pelerinini uçuştururken yüzünün görünmemesi için başlığını iyice aşağı indirdi. Gringotts'un ününe geldiğinde kafasını kaldırıp hasarlı binada gezdirdi gözlerini. Her yer gibi burasıda ölüm yiyenlerin gazabından nasibini almıştı. Binanın beyaza çalan rengi is lekelerinden ve yıkık sütunlardan dolayı griye dönmüştü. Derin bir nefes alıp içeri ilk adımını attı.

**

Hermione elindeki kahve bardağını masaya bırakıp pencere kenarına oturmuş etrafı izleyen sevgilisinin boynuna sarıldığında Draco onun geldiğinin yeni farkına varmıştı.

''Günaydın.'' dedi sarışın gözlerini yoldan ayırmadan.

''Günaydın.'' Hermione dalgın oğlanın yanağına minik bir öpücük bıraktı. ''Erken kalkmışsın.''

''Pek uyuyamadım.'' mavi gözler sonunda kıza döndü. ''Mione, biraz otursana.'' derken uzattığı ayaklarını kendine çekip ona boşluk oluşturdu.

Granger yavaşça çocuğun yanına yerleşirken mırıldandı. ''Sen iyi misin?''

''Hermione benim gitmem gerek.''

''Nasıl yani? Sen neden bahsediyorsun?''

Draco bakışlarını kaçırırken derin bir nefes aldı. ''Annemi bulmam gerek.''

Hermione anlayışla elini soluk tenli çocuğun yanağına koyarken ''Endişelendiğini biliyorum Draco ama-

''Dün gece...'' yüzünü sıvazladıktan sonra ellerini sarı saçlarından geçirdi. ''Bazı şeyler gördüm ve..''

''Rüya mı?''

''Hermione gitmem gerek, anladığım tek şey bu.''

Genç kız yaklaşıp kollarını çocuğun beline sıkıca sardıktan sonra dudaklarına kısa ama yoğun bir öpücük bıraktı. ''Peki nereye gideceğiz? Onu nerede bulacağız?''

Draco alnını kızınkine dayayıp yüzünü avuçlarının içine aldı. ''Seni götürmek istemiyorum.''

''Sana soran olmadı.'' diye fısıldadı genç kız gülümseyerek.

Sarışın burnundan nefes verirken kıkırdamasına engel olamadı. ''Siz Gryffindor'lar intihara fazla meyillisiniz.''

''Belki... Şey Draco. Peki Lucius ne olacak?''

Genç adam sıkıntıyla nefes verirken, kız sarılmayı bırakıp mavi gözlere baktı merakla.

''Hermione sanırım onu burada bırakmalıyız.''

''Bir başına.. Draco bu çok tehlikeli asası yok, savunmasız ayrıca kendine yemek bile yapama-

''Biliyorum ama daha yürüyemiyor bile. Vücudundaki yaralar iyileşmedi, yüzü hala morluklar içinde.Bu halde bizi yavaşlatır, onu korumaya çalışırken biz zarar görürüz.''

''Haklısın. Ona durumu açıklayalım,ben birkaç gün yetecek yemek bırakırım.''

''Olmaz. Öğrenirse gitmemize izin vermez. Haber vermemeliyiz. Kısa bir not bırakırım. Bu gece o uyuduktan sonra''

''Sen bilirsin. Annenin nerede olduğunu bilmiyoruz, sahiden ilk nereye gideceğiz?''

''Evimize. Malfoy Malikanesine''

**

Narcissa Gringotts'daki kasalarına girip asaları alır almaz yakalanma korkusuyla dışarı bile çıkamadan oğlunun asasını kullanarak malikanenin önüne cisimlendi. Hermione'nin asası pelerininin iç cebinde duruyordu.

Kapının kolunu kavradığında soğuk metalin teninde yarattığı ürpermeyle gözleri kapandı. Derin bir nefes aldıktan sonra kolu aşağıya çekip kapıyı açtı. Evin içi kan ve rutubet kokuyordu. Gözleri yıllardır yaşadığı evin dökük duvarlarında gezinirken ağlamamak için dudaklarını ısırdı. Ayak sesleri boş holde yankılanıyordu. Adımlarını salona çevirdiğinde o gece aklında canlandı yine.

''Bu kadar geç kalacağını tahmin etmemiştim Cissy. Hala çocukluğumuzdaki gibi ürkek ve korkaksın.'' dedi Bellatrix arkası kapıya dönük halde büyük koltukta oturmuş, şöminedeki ateşi izlerken garip asasını kıvırcık saçlarına dolayıp bırakıyordu.

''Bella.'' diye mırıldandı güzel kadın oğlunun asasını sıkıca tutarken.

Bellatrix pis dişlerini göstermekten çekinmeyerek ağız dolusu güldü kız kardeşine dönerken.''Kocan nerede? Her zamanki gibi yanında dikilmediğine göre ölmüş olmalı.'' ellerini çenesinin alında birleştirirken dirseklerini koltuğa yasladı. ''Öldü değil mi?'' dedi neşeli bir sesle ''O lanetlerden sağ çıkması mucize olurdu.''

''Seninle sohbet etmeye gelmedim.''

''Öyle mi?'' Bella'nın gözleri kadının elindeki asaya kaydı. ''Kendi asana ne oldu?'' dedi kahkaha atarken ''Ah doğru ya Lord seninkini paramparça etmişti.Sanırım artık senden pek de hoşlanmıyor.. Ha?''

Narcissa sinirle dudaklarını kemirirken sakin kalmaya çalışıyordu. ''Senin hastalıklı Lord'un umrumda bile değil Bellatrix. Ben hayatımı, evimi, ailemi sizin gibilerden temizlemeye geldim.''

Bella umutsuzca başını iki yana salladı. ''Sen..'' dedi dişlerini sıkarak ayağa kalkarken ''Sen Cissy ömrümde gördüğüm en şımarık kız çocuğusun.''

''Hala çocuk kalan sensin Bella.''

''Ailemiz sana o kadar değer verdi ki,her şeyden o kadar üstün tuttu ki... ama sen ne yaptın. Onlara yüz çevirdin, onların fikirlerine karşı geldin!'' Bellatrix öfke dolu gözlerle ayağa fırladı hızla kadına yaklaşırken çıplak ayakları pis zeminde izler bırakıyordu. ''Karanlık Lord senin hatalarını, yaptığın hainlikleri her zaman görmezden geldi,sana her zaman bir şans verdi.'' derken sesi titredi. ''Sana değer verdi. Lord Voldemort sana merhamet etti!! Ama sen yine de ona karşı gel-

''Kimsenin merhametine veya sevgisine ihtiyacım yok!'' diye haykırdı en sonunda. ''Sen ilgi çekmek için her şeyi yapan akıl hastasının tekisin ve o yaratığı öyle bir takıntı haline getirmişsin ki kız kardeşinden kıskanıyorsun!''

''Çünkü!'' Bella asasının ucuyla Cissy'nin yüzüne düşen saçı arkaya itti. ''Çünkü önüne çıkan tüm fırsatları elinin tersiyle itmen ağırıma gidiyor!''

''Tom bir fırsat değil Bella, inan bana o hastalıkl-

''Tom mu!! Ona adıyla rahatça seslenebilecek olabilmen bile ne kadar büyük bir şey ama sen farkında bile değilsin!''

''Seninle, onun için kavga edecek değilim.'' Narcissa birkaç adım geriledi. ''Evimden çık.''

Bella isterik bir kahkaha atarken kadın göz devirdi. ''Bella sana ded-

''Sen bana emir veremezsin!''

''Burası benim evim Bella. Oğluma ve kocama yaptıklarından sonra yaşamana izin verdiğim için kendini şanslı say.''

''Artık değil.'' Bellatrix gülerken Şşşşş! Yaptı işaret parmağıyla sus işareti yaparak üst kattan gelen sesleri işaret etti. ''Lord yukarda, diğer ölüm yiyenlerle toplantı yapıyor.'' dediğinde Narcissa vücuduna yayılan şok dalgasıyla zorlukla yutkundu.

''Ne?''

''Sana ablan olarak son bir iyilik yapmamı ister misin?'' dedi büyüyen göz bebeklerini kardeşine dikerken ''Onlar gelip seni bulmadan, hızlıca ölmeni sağlayabilirim.''

Narcissa avcunun içinde sıktığı asayı hızla kadının göğsüne dayadı. ''Uzak dur benden.''

Bellatrix asasını güzel kadının boynunda gezdirdi mırıldanırken ''Sana katlanmaktan sıkıldım.''ardından hızla geri çekilip karşısına geçti. ''Bu odadan kimse çıkmayacak.'' dedi dişlerini sıkarak ''İkimizden biri ölene kadar!''

Narcissa hafifçe gülümsedi. ''Sen gerçekten hastasın Bella.''

''Kapat çeneni!'' sıktığı asayı sallayarak söylendi. ''Buraya kadarmış Cissy.. Merak etme, aptal oğlun senin güzel cesedine layık bir anıt mezar hazırlatacaktır. Ne de olsa Malfoy'lar hiçbir zaman masraftan kaçınmaz öyle değil mi?''

Narcissa savaş zırhını kuşanmış gibi omuzları dik ona bakarken Bellatrix derin bir nefes aldı.

''Avad-

''AVADA KEDAVRA!''

Yeşil ışık Bellatrix'in göğsüne isabet edip hızla geriye savurduğunda cansız bedeni birkaç saniye içinde cam kırıkları ve kan lekeleriyle dolu pis zemine düştü.

Narcissa nefesini tutmuş titrek gözlerle kardeşinin ölü bedenini izlerken, asasını cebine koyup lanetin gönderildiği tarafa çevirdi başını.

''T..Tom?''

Büyük kapının hemen yanında duran Voldemort donuk bakışlarını kadının üzerinde gezdirdi. Narcissa artık bu bedende, bu gözlerde Tom Riddle'dan bir parça bulmakta zorlanıyordu. ''Narcissa, yukarı gel.'' dedikten sonra arkasını dönüp gitti.

Narcissa, az önce birini öldürmesine rağmen hiçbir şey olmamış gibi arkasını dönüp giden adamın ardından baktı. Gözlerinden yaşlar süzülürken dudaklarını birbirine bastırdı. Kız kardeşine son kez bakıp derin bir nefes aldı ve adımlarını üst kata çıkan merdivenlere çevirdi.

**

Draco akşam güneşinin turuncumsu ışıkları odalarına vururken boy aynasında kendine baktı. Siyah kazağı ve siyah kumaş pantolonu ile gayet klasik görünüyordu.Alnına düşen sarı saçları geriye ittirip siyah pelerinini üzerine geçirdi, pelerinin küçük düğmesini kapatmaya çalışırken, açılan kapıdan içeri giren sevgilisine baktı.

''Uyudu mu?''

''Ağrı kesici bir iğne yaptım,ayrıca yemekten sonra uyku ilacı verdim.'' kız yaklaşıp sevgilisinin pelerinindeki düğmeyi kapattıktan son mavi gözlere baktı. ''Yarın sabaha kadar uyanacağını sanmam.''

Draco kızı kollarının arasına alıp burnunu kıvırcık saçlara gömdü. ''Teşekkür ederim.'' diye mırıldandı kendini çekmeden.

''Draco...'' Hermione sarışının kollarından kurtulup karşısına geçti. ''Diagon yoluna girmek çok tehlikeli olabilir. Ev cinlerinden birini çağırmak zorundayız. Bu evi riske atmış olsak da, en azından Diagon'dan daha iyidir.''

''Haklısın. Ama ev cinlerimizin hepsinin kontrol edildiğinden eminim.''

Hermione umutsuz bakan mavilere yaklaşıp pembemsi dudaklarını okşadı sarışının, güven verir gibi kararlı hareketlerle dudaklarını birleştirdi,dudakları birbirini ezerken ikisi de çok sakin ve nazikti birbirine karşı. ''Efendisi olmayan, tanıdığım bir cin var. Özgür bir cin.'' diye mırıldandı.

**

Narcissa merdivenleri tırmanırken etrafta dolaşan ölüm yiyenlerin kin ve nefret dolu bakışlarından saklanır gibi cübbesinin başlığını kapattı. Evinde rahat rahat gezen bu adamları gördükçe yumruklarını sıkmadan duramıyordu. Gözleri yavaş adımlarla ilerleyen Voldemort'u bulduğunda ölüden farksız bedenin peşine takıldı.

Karanlık Lord terasa açılan kapıyı ittirip dışarı çıktığında, Narcissa ölüm yiyenlerin arasından kaçıp hızla onun yanına gitti, çünkü yıllar geçmiş olsa da, Tom büyücülük dünyasının başına gelen en tehlikeli şey olsa da.. Narcissa onun yanındayken zarar görmeyeceğinin farkındaydı.

Voldemort morarmış pis tırnaklarını siyah korkuluk demirlerine sürterken karanlık yağmurlu havaya dikti gözlerini. Kadın birkaç adım arkasında durmuş, elindeki asayı sıkıca tutarken gelecek tepkiyi bekliyordu.

Yağmur damlaları üzerlerine ince ince düşerken Voldemort omzunun üzerinden ona baktı''Neredeydin?''

Narcissa cevap vermedi. Yere çevirdiği gözlerini sımsıkı kapattı.

Voldemort içinde tutmakta zorlandığı öfkeyle ona dönüp kadının çenesini sıkıca kavrayarak ona bakmasını sağladı. ''Neredeydin?''

Adamın pis nefesi yüzüne çarptığında Narcissa gözlerini kapattı. Düğünden önceki onu öptüğü gece aklına geldiğinde bir adım geriledi. ''Gitmeme sen izin vermiştin.''

''Lucius'un ölmediğini biliyorum Cissy.'' dediğinde kadın yüzündeki korkuyu belli etmemek için omuzlarını dikleştirdi ve tek kaşını kaldırdı. ''Benden ne istiyorsun Tom?''

Voldemort öfkeyle kadının üzerine yürüdü ''Bana ismimle hitap etme!''

''Sana Lord'um dememi bekleme. Ben senin damgalı köpeklerinden biri değilim.''

Voldemort sinir bozucu bir şekilde gülerken Narcissa bakışlarını kaçırdı. ''Ama oğlun öyle.Kocan da öyleydi.. Bir zamanlar.''

''Lucius'a yaptıklarından sonra, onları bulmana izin verir miyim sanıyorsun?''

''Onları bulmak artık umrumda değil. Malfoy oğlanlarının peşinden koşmaya devam edecek değilim.Zaten biri bu gece ayağıma gelecek.''

''İmkanı yok. Onları asla bulamayacağın bir yer-

''Üç hortkuluk yok edildi Cissy.''dedi kadının sözünü keserek. Ardından tekrar korkuluklara dayadı ellerini. Bu sırada Narcissa eteğinin yanından sürünerek geçen Nagini'yi hissettiğinde yutkundu. ''Potter hızlı ilerliyor.Arkasında o yaşlı bunak varken doğal.'' diye söylendi.

''Dumbledore öldü sanıyordum.''

''Hayır. Ölmedi, o gece elimizden kaçmayı başardı ama sorun o değil.''

Narcissa yüzüne dökülen yağmur damlalarını sildi. ''Ne yapacaksın?''

''Oğlunun ihanetinden sonra kendini temize çıkarabilmesi ve tekrar aramızda kabul görmesi için bir fırsat sunuyorum.''

''Draco'nun bir daha bu işlere karışmasını ist-

''Haddini bil Narcissa. Buna sen karar veremezsin.''

''O benim oğlum!''

''Ve maalesef işe yaramaz babasına çekmiş. Onu öldürmediğim için şanslısın.''

Nagini Lordun ayaklarının dibinde kıvrılıp başını kaldırarak kadına baktı. Yağmurlu hava sürüngen derisini daha parlak gösteriyordu.

''Ona ne yaptıracaksın.''

Voldemort gözlerini tekrar güzel kadına dikti. ''Kalan Hortkulukları toplayıp bana getirecek. Daha güvenli bir yer bulana kadar hepsini Gringotts'daki kasaya koyacak.''

''Bu çok tehlikeli Tom, diadem zaten Hogwarts'da. Ölüm yiyen olduğunu öğrendikten sonra Draco'yu okula girdiği an yakalarlar.''

''Onları Potter bulmadan bana gelecekler. Nasıl olacağı, ne yapacağı umrumda bile değil.''

Narcissa'nın cevap vermek için dudakları aralandığında tam arkalarından gelen gürültüyle dikkati dağıldı. Terasın kapısına döndüğünde ölüm yiyenlerden birkaçı iki genci yaka paça sürükleyerek Lord'un karşısına getiriyordu.

Hermione kollarından tutan iki adam onu kapıyı açıp yere fırlattığında, Draco da sertçe kollarını adamlardan kurtarıp kızın yerden kalkmasına yardım etti. Ayağa kalktıklarında genç kız karşısında dikilen ölüden farksız bedene baktı, Lord Voldemort... ona ilk defa bu kadar yakındı. Draco, Hermione'nin bir adım önüne geçerek aralarına girdi. Herkes oldukça sessizdi. Gözleriyle iletişim kuruyor gibiydiler.Ölüm yiyenler hala gençlerin arkalarında bekliyordu.

''Draco Malfoy.'' diye mırıldandı Karanlık Lord ''Sonunda doğru bir seçim yaptın.''

Sarışın genç arkasında duran kızın elini tutup güven verir gibi sıktı. ''Sözünü tutacağından emin misin?'' dedi Draco kaşını kaldırarak.

Narcissa öfkeyle kaşlarını çattı.''Draco, sen neden bahsediyorsun?''

''Oğlun, aptal babasının aksine doğru kararlar verebiliyor.''

''Draco! Onunla anlaşma mı yaptın!''

''Anne, bunu sonra konuşalım. Şu an istediğim tek şey, benden ne istediğini öğrenmek.''

Narcissa sıktığı yumruğu demir korkuluklardan birine savurdu. ''Senden ne istediğini bile öğrenmeden anlaşma mı yaptın!''

''Bu kadar yeter.'' dedi Voldemort gençlere doğru ilerlerken.

Hermione olanları hayretle izlerken Karanlık Lord ile göz göze geldiği anda adamın dudaklarından tiksintiyle döküldü kelimeler arkadaki ölüm yiyenlere seslenirken. ''Bulanığı öldürün.'' dedi umursamazca.

Adamlar kıza doğru hamle yaptığında Draco hızla kollarını Hermione'nin zayıf bedenine sardı.''Hayır!'' dedi mavi gözleri korkuyla açılırken ''Ona dokunmayacaksın!''

''Potter'ın arkadaşlarından birini planıma dahil edemezsin Malfoy!'' derken sinirle dişlerini sıktı Voldemort. ''Bulanığı ayağımın altında istemiyorum.''

''Bulanık mı, baban gibi mi yani?''dedi Hermione Draco'nun kolları arasındayken.

''Seni aşağılık-

Voldemort asasını onlara doğrulttuğunda Narcissa aralarına girip elinde tuttuğu oğlunun asasını adamın kalbine dayadı.

''Kızıma Dokunma Tom!'' dedi kararlı bir sesle.

''Narcissa! Bu kadarı fazla!''

''Bizimle olacak.'' dedi kadın yatıştırıcı bir sesle. ''Potter'la uzun zamandır görüşemiyor zaten.''

''Bu yetmez. Yine de ona güvenmiyorum ve burada olmayacak!''

''Draco'ya da güvenmiyorsun zaten,bana da öyle. Tom bu kıza zarar verirsen...'' kadın derin bir nefes alıp ne diyeceğini düşündü. Hızlıca ''Bir daha beni göremezsin.'' dedi kendi de dediğine şaşırmış halde.

Voldemort çirkin gülüşünü bir kez daha sergiledi. ''Oğlunu bu kızla mı evlendireceksin? Aslına bakarsan , Malfoy'ların kanına biraz çamur* bulaşacak olması hoşuma gitmiyor değil.'' kirli pelerininin uçları yerde sürüklenirken kalabalığı geçip kapıya ulaştı , bu sırada Nagini peşinden sürünerek ona yaklaşıyordu.

''Artık toplantı odasına geçebiliriz.''

**

Hermione masada o yaratıktan olabildiğince uzağa oturmuş konuşmaları dinlerken masanın altında sıktığı elleri yüzünden avuç içleri kıpkırmızı olmuştu. Derin derin nefesler alıyor, kendine hakim olmaya çalışıyordu ama bunlar konuşmaları duyarken imkansızdı.

Nasıl olabilirdi? Harry ve Ron hortkulukları yok etmek için koştururken, Draco kalanları toplayıp onların ulaşmasına engel olacaktı. Ağlamamak için dudaklarını ısırırken daha fazla dayanamayıp masadan kalktı ve etrafta gezen ölüm yiyenlere aldırmadan odadan çıkıp en yakın pencereye koştu. Gecenin soğuk havasını ciğerlerine doldururken beline dolanan kollarla irkildi.

Draco çenesini genç kızın omzuna koyup arkasından sıkıca sarılırken saçlarına öpücükler bıraktı. Hermione ağlamak istiyordu, eğer bunu başarabilseydi bağıra bağıra ağlardı ama sinir vücudunu öyle ele geçirmişti ki bunu bile yapamıyordu.

Bedenini çevirip sarışının boynuna sarıldı zorlukla nefes alırken. ''Draco, buna izin veremem... Bunu yapmana- '' sonunda göz yaşları aşağı doğru süzülmeye başladı.

''Mione..'' soğuk nefesi kızın dudaklarına çarptı. ''Bunu yaptıktan sonra, bizi rahat bırakacak.Bir daha asla ailemize yaklaşmayacak.''

''Ona güvenemezsin.''

''Güvenmek istiyorum. Çünkü başka çaremiz yok.'' Eğilip kızın dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. ''Ailemiz için.''

''Ailemiz için...''

Continue Reading

You'll Also Like

423K 50.9K 49
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️
96.8K 5.1K 62
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...
46.1K 4.2K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.
247K 10.3K 7
Hayallerinizin ötesinde biri karşınıza çıktı ve onunla geçirebileceğiniz tek bir gün var? Ne yapardınız? Başarılı, akıllı, tatlı öğrenci Lavin Ateş...