Telekinezi

By nilsuilgin

3.8M 196K 53.4K

UYARI: Hikayeyi okurken sakın henüz okumadığınız bölümlere bakmayın. Gizem/Gerilim olduğu için spoiler yiyebi... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
Tamam mı, Devam mı?
-6-
-7-
DUYURU
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31- Yılbaşı Özel
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-
-54-
-55-
ÖNEMLİ NOT^^
-56-
-57-
-58-
-59-
-FİNAL-
Yazardan Müjdeler!
Yeni Bir Dönem
Siz Birer Mevsimsiniz

-23-

53.9K 2.9K 557
By nilsuilgin

Betimlememi geliştirmek istiyorum. Bu bölümde biraz betimleme yapayım dedim. Gelen yorumların hepsini severek okuyorum ve mutlu oluyorum.

Ve yeni bir karakter ekleme ihtiyacı duydum. Aslında hikayede tam olarak yer alır mı bilmiyorum ama karakteri ben şahsen çok sevdim. Siz sevecek misiniz bakalım :D

Bir de şey, harika okuyucularsınız! Telekinezi 34k okunma oldu:) Ben de bunu kutlamak için bu bölümü dolu dolu yazmak istedim.

İyi Okumalar^^

"Sonunda geldik."

Karşımızda mega lüks bir ev duruyordu. Gümüş rengi bir bahçe kapısı vardı, ev iki katlı olmalıydı ve bakır rengiydi.

"Burası neresi?" diye sordum Eray'a bakarak.

"Uzun bir öyküsü var. Annem birkaç yıl önce tükenmişlik sendromu geçirmekte olduğunu iddia ediyordu. Babamla ayrılmalarından bir süre önceydi. Şehrin havasından uzaklaşmak için yeni bir yere ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Babam onu memnun edebilmenin zor olduğunu biliyordu ama bu kez başarmıştı. Bu evi inşa ettirdi. Hatta dekorasyonu babamla beraber yapmıştık; Annemden gizlemiştik ve bu evi gösterdiğimizde çok şaşırmış ve sevinmişti."

Anlattığı öykü beni duygulandırmıştı. Annesinin geçimsizliğinin bedelini Eray ödüyordu. Sırf annesi yüzünden babasından uzak kalması gerekmişti. Annesi ne kadar mükemmel bir oğlu olduğunu bilmiyor muydu?

"Hadi gel, içeri girelim. Önceden buraya geleceğimizi bildiğim için evi temizletmiştim." dedi ve bagaja yöneldi. Bavullardan bana ait olanı almak istedim ancak izin vermemişti."Kendinden ağır şeyi nasıl taşıyacaksın Maya?"

Evin iki kapısı vardı. İçeri girdik.Girişte nostaljik iki tane berjer bulunuyordu. Evin duvarları da tıpkı dışı gibi bakır renkteydi ve Dolunay'ın eski saçlarını andırıyordu.

Eray kapıyı kapattı. Salona geçtik. Burası neredeyse bir stadyum kadar büyük ve genişti, ortada devasa bir merdiven bulunuyordu. Yerler yine parkeydi ve her taraf lükstü. El çantamı koltuğa koyarak oturdum. Eray pencereleri kapatarak klimayı açtı.

"Bizi kolay kolay bulamazlar."

"Umarım," dedim gergin bir tonda. Onunla aynı evde uzun süre kalacak olmak beni heyecanlandırıyordu. Okula gidemeyecektim büyük ihtimalle ancak bu umrumda bile değildi. Aklıma birdenbire Katniss Everdeen gelmişti. Son kitapta kendini, kimliğini sorguladığı satırlar beynime kazınmıştı. Ben de aynısını denemeliydim.

Adım Maya Levi. On beş yaşındayım. Okula erken başladım. Her zaman kendimden büyüklerin içinde oldum. Telekinezi yapabiliyorum. Doğuştan beri. Peşimde olan insanlar var. Yeteneğimden prim yapmak istiyorlar. Veya sadece ölmemi istiyorlar. Ne istediklerini bilmiyorum, sadece savaşmak zorunda olduğumu hissediyorum.

Ben düşüncelere kapılmışken Eray bir şeylerle uğraşıyordu. Bir süre sonra yanıma gelerek oturdu. ''Bir şey seziyor musun?'' diye sordum.

''Gelecekle ilgili mi? Hayır.''

Tam konuşacakken cep telefonum çalmıştı. Kahretsin! Kapatmayı unutmuştum! Annem bu zamana kadar niye aramamıştı acaba? Ekrana baktım, Sare arıyordu. ''Alo?''

''Alo Maya, neredesiniz? Herkes sizi konuşuyor!"

Yok artık, diye geçirdim içimden. Ne çabuk. "Kapatmam gerek Sare." dedim ve telefonu kapatarak yanıma koydum. Eray sorgulayan bakışlarını üzerimden hala çekmemişti. "Ne oldu?"

"Sare aradı. Herkes bizi konuşuyormuş. Nasıl bu kadar çabuk olabilir? Eminim annem beni evlatlıktan reddedecek." Eray her zamanki gibi kendini suçlamaya başlamıştı. Geldiğimizden beri diken üstündeydi zaten. "Seni kaçırmamalıydım."

"Seninle gelmeyi ben istedim, tamam mı? Bu işte beraberiz."

Birdenbire rüzgar esmeye başlamıştı. Pencerelerin birini açık unutmuş olmalıydık. Yan tarafımdaki pencereye yaklaşarak kapatmak istesem de kapanmıyordu. Araya sıkışmış bir şey farkettim.

Bir zarf. Ne zamandan beri buradaydı? Eray yanıma geldi ve zarfı aldı, pencereyi kapattıktan hemen sonra Eray'a döndüm. "Bu ne?"

"Açıyorum." Beceriksizce uğraşıyordu, en sonunda zarfı açtı. İçinden dörde katlanmış bir kağıt çıkmıştı. Kağıdı açması yıllar sürmüştü sanki. Önce ne yazdığını göremesem de Eray'ın sesli bir şekilde okumasıyla anlamıştım.

"Serenay Arslan."

"O kim?" diye sordum. Hayatımda ilk kez duyduğum bir isimdi. Belki de Dolunay Arslan yazmak istemişlerdi.

"İnanamıyorum!" dedi Eray. Bir süre ağzı açık bir şekilde kağıda bakakaldı, sonra kağıdı zarfla birlikte tekrar masaya bıraktı.

"Serenay kim?"

Cevap vermiyordu. Tanımasa niye şaşırsındı ki? Serenay Arslan.Dolunay'ın bir akrabası mıydı acaba?

"Maya..."

"Evet, kimmiş?"

"Gel otur." diyerek sandalyeye oturdu. Yanına geçtim ve onu dinlemeye başladım.

"Dolunay bana birkaç hafta önce bir şeyden bahsetmişti. Ona psişik yeteneklerim olduğunu söylememden hemen sonra."

"Ona söyledin mi?" Yeteneğini gizlemesi gerekirdi.

"Ne yapabildiğimi söylemedim zaten. Her neyse. Bana bir şeyden bahsetti. Bak, yıllar önceymiş. Dolunay'ın Serenay diye ikizi varmış. Hani Dolunay'ın annesi yetenekli ya, çocuklarından biri olan Serenay da yetenekli doğmuş. Yakın zamanda ölecek olan insanların nerede ve ne zaman öleceğini bildiğini iddia ediyormuş. Önce babaları Serenay'ı psikoloğa götürmüş."

"Dolunay'ın babası var mıymış?"

"Evet. Sonra Serenay hislerinde haklı olduğunu kanıtlamış. Birinin öleceğini ölmeden iki gün önce bilmiş. Ve kendi ölümünü de önceden sezmiş."

"Nasıl ölmüş peki?"

"Bilinmiyor. Dolunay bana bunu anlatırken trafik kazası olduğunu söyledi ama inanmadım şahsen. 11-12 yaşlarındaki yetenekli bir kızın durduk yerde ölmesi işten bile değil."

"Hep Lale Teyze'nin bizi neden koruduğunu merak ederdim. Kendi kızının başına gelen bizim başımıza gelmesin diyeymiş meğer. Peki bu not burada ne arıyor?" diye sordum.

"Her kim koyduysa bir ipucu bence." dedi Eray.

"Nasıl bir ipucu?"

"Serenay ölmedi Maya, öldürüldü. Bize yapılmak isteneni ona yaptılar. Eğer onun nasıl öldüğünü öğrenirsek bize nelerin yapılmak istediğini de anlamış oluruz. En büyük ipucumuz Serenay. Çünkü o da ikimiz gibi yetenekliydi. İkizi Dolunay veya abisi Pars yetenekli değildi belki ama Serenay öyleydi."

O kızın başına gelenlere üzülmüştüm. Sırf yetenekli olduğu, diğer insanlardan farklı olduğu için öldürülmek... Eray ile benim sonum Serenay Arslan gibi olmamalıydı.

Yüzümün düştüğünü görünce "Üzülme," dedi. "Biz iki kişiyiz. Yeteneklerimizi kullanabiliriz. Serenay'ın yeteneği kendini savunmasına yardımcı olamadı ama bizim gücümüz var. Sen telekinezi yapabiliyorsun, ki bu koca bir avantaj. Ben geleceği sezebiliyorum; bu daha da büyük bir avantaj."

"Haklısın," diye fısıldadım. "Ama keşke ölmeseydi. O da burada olabilseydi."

"Bunun için üzgünüz ama yapılabilecek bir şey yok. O olmayan bir hatanın bedelini ödedi. Şimdi önümüze bakalım Maya, çünkü o bedeli biz ödemeyeceğiz."

GEÇMİŞ (FLASHBACK)

"Dolunay, Serenay ve Pars, gelin buraya!"

"Geliyoruz anne," diye seslenmişti küçük Dolunay. Abisi Pars ile beraber mutfağa gitti, akşam yemeğinin saatinde yenmesi babaları için çok önemliydi. Herkes sofraya oturduğunda Lale Hanım konuştu. "Serenay nerede?"

"Buradayım," dedi bir ses. Sarı bukleli saçları olan Serenay kapıda belirmişti. "İki dakika bekleseniz ölmezdiniz."

Ev halkı onun bu ters tavırlarına alışkındı. On bir yaşında olmasına rağmen sekiz yaşında gibi görünen küçük kız her zaman meydan okurcasına başı yükseklerde geziyordu. Masaya gelerek oturdu. İkiz kız kardeşi Dolunay bir süre onu süzmekten kendini alamamıştı.

"Anne, ben büyüyünce saçımı sarıya boyatacağım. Serenay'ınkiler gibi olacak."

"Aman," demişti Serenay. "Eksik ol zaten."

"Sessiz olun çocuklar. Yarın amcanızı ziyarete gideceğiz. Yolumuz uzun. Şimdiden başımı ağrıtmayın." demişti babaları.

"Onun da fazla zamanı kalmadı zaten, boşuna gitmeye gerek yok." diye söylenmişti Serenay kendi kendine.

"Serenay! Bir daha böyle konuştuğunu duymayayım." Sofra sessizliğe bürünmüştü. Babalarından korkmayan, hatta hiç kimseden korkmayan tek kişi Serenay'dı zaten. Bu hep böyleydi.

"Birkaç gün sonra amcamın cenazesi için hazırlık yaparken hak vereceksin bana," demişti.

Ve öyle de olmuşu.

Continue Reading

You'll Also Like

96.1K 10.6K 27
Çocuk, nadir müşterisi olan,doughnut dükkanında çalışan bir elemandı. Kızın ise doughnut manyağı bir kardeşi vardı.
1.1K 301 14
"Her şey bir yalandı!" Sinirle tıslayan Ahu, ellerini sımsıkı bir şekilde yumruk yaparak öğrendiği çarpıcı gerçeğe bakıyordu. "Hiçbir zaman yöneti...
1.3M 12.2K 198
Francisco ve Vini 'den sıkıldıysanız ve hiç kullanılmamış erkek karakterler arıyorsanız tam yerindesiniz! Burada isteğinize göre karakterler bulacağ...
2M 73K 158
Zombiler İstanbul'da... Birbirinden ilginç karakterleri ve yüksek temposu ile bir zombi romanından çok daha fazlası. Bir solukta okuyacaksınız.