HİCRAN

By BetlEldoan

108K 7.5K 1.6K

Bir kadın yağmurlu bir akşam saat 21:12 ağlıyordu. Kaybettiği yıllara, kaybolan hayallerine, sevdiği insanla... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM PART 1
7. BÖLÜM 2. PART
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
ÜZÜMLÜ KEK (YENİ HİKAYE)
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM 1.PART
22. BÖLÜM 2. PART

20. BÖLÜM

3K 294 79
By BetlEldoan

Bilmediği şehrin sokaklarında eteklerini tutmuş hiç ardına bakmadan koşuyordu Hicran. Boynunda ki ince şala uzanan elleri kendini koruma iç güdüsüyle uzun dalgalı saçlarının üzerine doğru kapattı. Hamza'nın anlamış olmasını diledi sadece, içinden Allah'a binlerce dualar yollarken onu bu şehre hapseden şeytandan kurtulma arzusu her saniye daha çok körükleniyordu. Ayağında ki uzun çizmeleri taş zemine değdikçe çıkardığı sesten rahatsız oldu ama durup da bekleyecek vakti yoktu. Alaz onu arıyor hatta İnci pişman olmuş birilerine söylemiş bile olabilirdi, bu sinsi düşünceler beyninde yankılandıkça daha çok koşuyordu. Saklanabileceği bir sokak arası yada bir yer bulana kadar beklemeli ve düşünmeliydi. Alaz'ın onu hapsettiği şehrin her sokağı farklı bir sokağa açılıyordu, bu da kaybolmasını daha çok olanak sağlamıştı. Daha da kötüsü aynı alanda daire çiziyor da olabilirdi. Önce aklına polise gitme fikri geldi ama bu fikir çok çabuk eledi, Alaz güçlüydü benim karım diyerek işin içinden sıyrılabilirdi. En güvenli düşüncenin de Hamza olduğunu biliyordu.

***

Alaz kapının önünde duran iki korumayı Mustafa'ya gösterir gibi bir işaret etti.

"Bunlar niye iki kişi Mustafa, iki kişi daha vardı?"

"Akşam yemeği için bölüşmüşlerdir işi abi, gelir şimdi ikisi de" Mustafa kaşları hala öfkesinden çatık olan dostuna bakarken kapıyı da onun için açan korumanın kolunu tutup konuştu.

"Konakta her şey yolunda mı?"

"Yolunda abi, giren çıkan olmadı hiç. Rıza abi sadece çöpleri atmak için çıktı az evvel zaten geldi hemen."

"İyi, diğer iki koruma?"

"Yemekteler abi, çağırayım istersen-"

"Yok aslanım, siz devam edin bir durum olursa beni ararsınız"

"Olur abi" dedi uzun boylu adam. Mustafa siyah kabının içinden telefonunu çıkarırken Alaz çoktan boş avlunun ortasında etrafını kontrol ediyordu. Bu sessizlik içinde ki sıkıntıyı büyütmüştü.

"Akşam yemeği için salondalar sanırım" diye söylenerek taş merdivenleri çıktı. Mustafa Alaz'ın tam arkasında yürüyordu, iki adam da merdivenlerin sonunda yüzü kireç gibi koşarak yürüyen kızı fark etti.

"Esma mıydı o?" dedi Alaz.

"Esma'ydı sanırım" dedi Mustafa şaşkın şaşkın. Alaz elinde ki küçük tespihi siyah kabanının içi cebine koydu. Yürürken adımlarını yere sert atıyor büyük salondan gelen sesleri daha iyi duymak için ahşap işlemeli kapıyı elinin tersiyle iteledi.

"Gel-in kız yok" dedi sırtı ona dönük kız.

"Ne!" diye bağırdı Meryem hanım telaşla. Esma korkuyla iki elini önünde bağladı. Alaz neler olduğunu anlaması için duraksadı. Gelin kız yok demişti Esma, İnci içeride iki eli eteklerinde hiç ondan tarafa bakmadan bakınıyordu önüne. Alaz'ı öfkesi damarlarına pompalanırken burnundan solumaya başlamıştı.

"Vallahi her bir yerlere baktım, gitmiş-" dedi endişeyle.

"Kim gitmiş Esma!" dedi öfkeli sesle. Odanın içinde bulanan bütün gözler Alaz beye çevrilmişken Alaz'ın yüzünde ki bütün yüzü gerilmiş bir cevap bekliyordu. İnci soluğunu kesen adamın öfkesiyle yutkunmakta zorlanırken Alaz sorusunu tekrarladı.

"KİM DEDİM!" Mustafa tam arkasında gerilemiş ne yapacağını bilemeden arkana bakınıyordu. Hicran'ın ondan kaçtığını gerçeği bir kez daha masanın üzerindeydi işte. Onca önleme rağmen kaçmıştı ellerinden, hiç korkusuz kaçtı gene diye tısladı içinde ki öfke. Elini sımsıkı yumruk yaparken sorusunu yeniledi Alaz. Esma ona doğru yürüyen öfkeli devden sığınır gibi Çiçek teyzenin arkasına geçti.

"Hicran nerde!" dedi bu kez Alaz.

"Oğlum bir sakinleş-" dedi annesi ama onun bu saçmalıkları dinleyecek zamanı yoktu. Koskoca konakta on adamın içinden nasıl kaçardı Hicran! Nasıl? Tek bir kapıdan nasıl kaçtığını düşündükçe Mustafa'nın korumalarla yaptığı konuşma çalındı tekrar kulağına.

"Yolunda abi, giren çıkan olmadı hiç. Rıza abi sadece çöpleri atmak için çıktı az evvel zaten geldi hemen." Demişti adam o halde Rıza'dan başka kimse çıkmadıysa Hicran nasıl kaçardı.

"Mustafa bütün odaları ara! Konağın kapısının da ki bütün adamları avluya topla! Hemen!"

"Tamam abi" dedi Mustafa endişeyle, İnci Alaz'ın he saniye büyüyen öfkesi karşısında dili lal olmuş tek bir kelime dahi edemeden bekliyordu. Alaz cebinde ki tespihini çıkarır tek avcunda sımsıkı kavradı.

"Hicran nerde anne?"

"Oğ-lum yeminlen odasındaydı kız hiç çıkmadı ki-" kadının korudan gözleri kocaman olmuştu, Alaz bunun annesinin başının altından çıktığını düşünmüş ama yanıldığını da kadıncağızın titremesinden anlamıştı. Eli öfkeyle saçlarına gitti arkasına dönerken İnci'ye takıldı gözleri. Sanki dokunsalar ağlayacak gibi.

"İnci sen gördün mü Hicran'ı?" dedi bu kez Alaz. İnci ona doğru öfkeli iki adım atan adamdan kaçar gibi geriledi, yüzüne bakmadan sadece sabit bir şekilde kırmızı kilimin desenlerine bakınıyordu.

"Gör-medim-"

Yalan söylüyor dedi içinde ki ses sinsi sinsi. Alaz'ın eli bu kez sakallarına geçti, bir süre düşünmek için kendini zorladı. İnci yalan söylese bile bunu kanıtlayamazdı hem kızın yalan söylediğinde de emin değildi. Arkasına dönüp bütün odaları kontrol eden Rıza ve Mustafa'ya bakındı.

"Yok beyim, mutfağa bile baktık yer yarılmış da yerin içine girmiş sankim." Dedi Rıza, Alaz'ın sinirden yüz kasları gerilmiş ama dudakları ince bir tebessüm belirmişti. Artık sinirden gülüyordu.

"Yeri yedi kat yarıp içine girmiş olabilir Rıza!" Hicran'dan hiç kuşkusu yoktu bu konuda, inadından, öfkesinden, kininden asla vazgeçmeyen o kalkık gururundan asla şüphesi yoktu. Zaten elinde ki ipi en ufak gevşettiğinde kaçacağını biliyordu.

Avlunun önünde elleri önlerinde kenetlenmiş, yüzleri yere düşük adamlar bir dizi inci misali yan yana omuzları birbirlerine değecek kadar yakında duruyorlardı. Alaz adamların hemen solunda kalan Mustafaya ardından merdivenlerin üst basamağında onları seyreden kalabalığa bir bakış attı. Sol eli havaya doğru kalkmış öfkesinden kendini kontrol edemiyordu.

"Bu konaktan kimse ayrılmayacak demedim mi!"

"Dediniz beyim" dedi en başta duran Necati. Alaz öfkeyle iki adım atıp Necati'nin hemen karşısında dikildi.

"O halde karım nereye gitti Necati!"

"Beyim vallahi sadece Rıza abi çıktı, avlu da ki adamlarda görmemiş-"

Alaz ellerini bir anda karşısında ki adamın yakalarını kavrarken yakaladı. Kontrolsüzce davrandığının farkında olsa da bir şey yapamıyordu. Aklında hala Hicran varken düşünmezdi.

"O halde ben geldiğimde neden bir tane bile koruma yoktu avluda?"

"Beyim yemek için ayrılmışlardı sadece-"

"Necati! Adamlarını topla hepsini anladın mı hepsini bana karımı bulacaksınız!"

"Anlaşıldı beyim" dedi adam korkuyla. Alaz adamın yakasını bıraktığında bu kez arkasında ki konakta yaşayanlara çevirdi.

"Bunun sorumlusu her kimse! Bedelini ödeyecek!"

Esma titreyerek yanında zor ayakta duran Elmas'a baktı. Bey arkasına dönüp de konaktan çıkana kadar kimseden tek bir ses dahi çıkmadı. Bir anda Meryem hanım yanında duran Çiçek kadına seslendi.

"Çiçek bana soğuk su getirsinler.."

"Hemen hanımım" dedi kadın. Meryem hanım elleri ayakları zor tutuyor yanında ki iki kadından destek alarak oturdu koltuğuna ne yapacağını bilemeden boş boş bakındı.

"Bulamazsa kızı yakan geçer bu konağı Çiçek"

"Bulunur inşallah, yabancı kız nasıl gidecek bilmediği etmediği yer" dedi teselli edercesine. Yaşlı kadın elinde ki kolonyayı kadına sürerken bir anda gelin kızın kendileri gibi iyi Türkçe konuştuğunu hatırladı. Bir an söylemek dilinin ucuna gelse de asıl kızılca kıyametin o zaman kopacağını hissetti.

"Allah verede hemen bulsa kız" dedi bir anda Meryem kadın. Söylediklerine o da inanamamıştı, oğlunun öfkesini görmeden önce Hicran'dan kurtulmak için geceler boyu düşünmüş ama suçsuz günahsız kızın da kanına girmek istememişti. Şimdi oğlu böylesine öfkeyle dolmuşken gözü ne onu görürdü ne de başka bir şeyi.

"Belkim gitmiştir, gelmez bi daha" dedi İnci fısıltıyla. Meryem hanım yanında duran ince uzun boylu kızın sesiyle sarılarak ona döndü. İnci'nin gözleri dolu dolu suçlu suçlu ellerini eteklerine kenetlemiş uzaklara bakınıyordu.

"Gelin hanım bulunmazsa asıl o zaman kopar kıyamet" dedi Elmas sessizce.

"Elmas ablaya doğruyu söyle" dedi içinde ki ses İnci'ye, eğer Hicran bulunmazsa Alaz herkesi sorgulayacaktı elbette ki aklına kimsenin o kapı gelmezdi ama ya gelirse, o vakit o olacaktı? Hicran anahtarın yerini nerden bilirdi ki? Kaldı ki kim ona o odayı gösterecekti!

Alaz altında ki arabayı yokuş aşağıya sürerken bile gazdan ayağını çekmiyordu. Diğer araçlarda ki korumalar civarda ki bütün yerlere bakınıyor bir haber alan olursa da ilk onu arayacaklardı.

"Kaya'yı arayayım mı?" dedi Mustafa bir anda. Kaya Alaz'la Mustafa'nın çocukluk arkadaşı aynı zamanda baş komiserdi. Ona haber vermekle işler daha da karışabilirdi.

"Arama" dedi sadece sesi öfkesinden daha çok yansımış. Direksiyonu kavrayan ellerini öylesine sıkmıştı ki kemikleri ortaya çıkmış bembeyazdı.

"Abi Kaya daha kolay bulur-"

"Şimdi değil Mustafa! Kaya'yı bulaştırma bu işe" Alaz direksiyonu tam sola çevirirken birkaç metre önlerindeki kalabalıkla duraksadı.

"Ne oluyor?" dedi Mustafa şaşkın şaşkın.

"Düğün var sanırım" Alaz'ın dudaklarından bir küfür savruldu. Arabayla geçemezlerdi, Hicran bu kalabalığın arasında olabilirdi.

"Necati'yi ara Söğütlük tarafında dolansınlar!"

"Olur." Dedi Mustafa sadece. Alaz arabayı park ederken belin de ki silahını kontrol etti.

"O Hamza itini de bana bulsunlar Mustafa!"

"Abi ben sordurdum bütün otellere ama hiç giriş olmamış, belki başka isimle giriş yapmış olabilir-"

"Bul onu Mustafa!" dedi Alaz aynı öfkeyle. Alaz soğuğa rağmen kabanını giymeden inmişti arabadan yanında duran dostuna bir bakış atıp düğün alayının arasında yürümeye başladılar. Alaz etrafında ki insanların neşeli hallerine aldırış etmeden kalabalığı süzerek yürüyor sık sık etrafını kontrol ediyordu. Hicran'ın kalabalığa karışabileceği gerçeği onu daha çok sinirlendirmişti. Hicran akıllı aynı zamanda onun gibi kurnazdı, oyun oynarken hile yapmaktan asla sakınmazdı.

"Masaların altına dahi bak" dedi Mustafa'ya doğru. Mustafa şaşkınlıktan bir şey diyemeden dönüp arkasında ki iki korumaya işaret verdi.

Hicran koştukça kulağına daha net gelen sesle sarılmıştı. Sanki birileri düğün yada eğlence yapıyordu. Sesler arttıkça duraksadı, etrafını kontrol etti, düğüne karışıp kalabalığın içinde saklanabilirdi ama Alaz onu onca insan içinde bile rahatlıkla bulabilirdi. Hamza'nın peşine birilerini katmış olmasını umdu. Eğer konağın kapısından çıksaydı belki onu bulması daha kolay olurdu ama konağın arkasından çıkmış korumalardan endişe ettiğinden hiç ardına da bakmamıştı. Hicran eteklerini tuta tuta yürüyordu şimdi etrafını bir anda saran kalabalığın içinde yürürken yüzünü daha çok kapattı şalıyla. Yabancısı olduğu şehrin içinde kurtulmak için tırnaklarını kazıya kazıya çırpınıyordu. Bir anda ara sokakta ki karanlık dikkatini çekti, arkasını kontrol etmeden koşar adımlarla karanlığa doğru yürüdü.

"Karanlıkta gizlenebilirsin" dedi içinde ki ses usulca, gece üstünü örterken görünmez kılır seni diye devam ettirdi. Bir anda bir hareketlilik hissetti arkasında elinde telefon ışıklarıyla etraflarını kontrol eden iki adamı fark edip çöp konteynerlerin arkasına doğru geçti.

Alaz karanlıkta gördüğü bir karartıyla Mustafa'yı çekiştirdi. Karartı bir anda hızlanmış sanki saklanır gibi bir yer arıyordu şimdi.

"Hicran!" diye bağırdı Alaz öfkeden titreyerek. Mustafa endişeyle tekrar Alaz'a bakınıyordu.

"Telefonun ışığını aç Mustafa!" dedi adamı yerinden sarsarak.

"Kaçacak yerin kalmadı!" diye bağırdı bu kez adam, Hicran iki büklüm halini daha çok koruyarak başını dizlerinin arasına hapsedip yüzünü sakladı. Ses dahi çıkarmadan uzun saatler boyunca öylece durabilme yeteneğine hep sahipti.

"Hicran!" diye bağırdı adam aynı öfkeyle. Genç kız kıpırdamadan ona doğru yaklaşan ayak seslerini işitti ve bekledi, en ufak hatası her şeyi kaybetmesine neden olurdu. Özgürlüğünü kaybetmesine neden olurdu.

"Alaz burada yok!" dedi Mustafa, Alaz gece karanlığına doğru tekrar elinde ki ışığı tuttu ama bu sadece bir kısmı aydınlatmıştı.

"Kaçamazsın" diye kendi kendine koşuyordu adam, öfkesinden titreyen bedeni soğukta kalmış gibi titremeye devam ediyor bütün kasları gerilmiş vaziyette bakınıyordu. Hala ondan üç metre uzakta duran çöp kutusunu fark etmemişti.

"Kaçsan bile buna izin vermem!" dedi aynı öfkeyle. Mustafa korkusunu katlayarak etrafına bakındı, ileride duran çöp konteyneri fark ettiğinde dili tutulmuş şekilde döndü Alaz'a.

"Alaz!" dedi bir anda. Alaz Mustafa'ya dönerken elinde ki ışığı takip etti. Mustafa elinde ki telefonu sallayarak ileriyi gösterdi. Hicran hissettiği hareketlenme ile kaçma pozisyonuna geçti eğer Alaz onu yakalarsa ondan hızlıca kaçmalıydı.

Alaz çöp konteynerının hemen önünde durup bakındı etrafına. İşte oradaydı, elleriyle dizlerini sarmış iki büklüm çömelmiş nefes bile almadan duruyordu.

"Hicran'ım" dedi bir anda. Hicran başını bile kaldırmadan ayaklandı, Alaz kızın kaçacağını tekrar hissetmiş gibi onu havada yakaladı. Elleri incecik belinde kızın tiz çığlıkları etliğinde onu sürüklüyordu.

"Arabayı getir!" diye bağırdı Alaz. Hicran onu belinden tutup yakalayan adamdan pençelerinden kurtulmak için çırpınıyor ayakları hafif havada savruluyordu. Alaz kızın saçlarını örttüğü siyah şalının arkasında ki kulağına doğru dudaklarını dayadı.

"Yakaladım seni, tekrar.." dedi fısıltıyla. Hicran aynı bir yılan gibi tıslayan adamdan iğrenmiş gibi daha çok çığlık atıyordu şimdi.

"Bırak beni! Nefret ediyorum senden!"

"Bırakmam!" diye bağırdı Alaz, sesi karanlık sokağın başından sonuna kadar yankılanmıştı. Öfkesi dalga dalga Hicran'ı kucaklarken genç kız elleri adamın güçlü bileklerinin arasında onu sadece tırnaklayarak kurtulmaya çalışıyordu. Nefes nefese kalmış sırtına dayanmış güçlü bedenden kendini uzaklaştırmaya çalışıyordu.

"Seni kendime kenetleyeceğim Hicran, asla kaçamayacaksın" dedi adam bu kez.

"Hastasın sen!" diye bağırdı kız tükürür gibi bir sesle.

"Tekrar kaç, tekrar yakalarım.." dedi adam alaycı bir şekilde. Hicran onu defalarca yakalayan adamdan defalarca nefret etti. Alaz kollarını daha sıkı doladı bu kez kızın ince beline, üzerinde ki incecik elbisesinden bedeninde ki sıcaklığını hissediyordu sanki. Bir anda üşüyen bedeni kızın kor gibi sıcaklığında rahatlamıştı. Mustafa kalabalığın içinden arabayı getiremeyeceği için arka sokağı dolanacağını düşündüğü bir an için. Aklı tekrar bedenine bastırdığı kadına kayınca sessizliği ikisi de delirtecek noktaya geldi.

"Öylesine bendesin ki benden koptuğun o an, o ipi tekrar sana bağlamak için tüm şehri yakarım Hicran!"

"Şeytan! Şeytansın sen! Bırak beni!"

"Sana söyledim! Cehenneme de kabulüm ama seninle! Sensiz olmaz Hicran!"

Alaz kızı rahat bırakmadan kollarının arasında onu arka koltuğa oturtmuş kollarını kanata kanata tırnaklayan kızın hemen yanına oturdu. Hicran öfkesinden saçını sarmalayan şalını çekiştirip başını cama doğru çevirdi. Başarısızlık içinde büyük öfkeye hala tutsağı olduğu adamın yanı başında oturması ise öfkesinin tuzu biberi olmuştu sanki. Kollarında ki tırnak izlerine baktı Alaz, gülmemek için eliyle yüzünü kapatıp kızdan tarafa çevirdi başını.

"Kaçma arttık, sen kaçtıkça ben seni yakalamaktan yorulmayacağım Hicran."

"Rahat bırak beni" diye söylendi kız. Sesi öfkesinin ardından daha tiz çıkmıştı.

"Konağa dimi abi?" dedi Necati.

"Konağa Necati, evimize." Dedi Hicran'a bakarak.

Yol boyunca sessizlikleri sadece beş dakika sürmüştü, Hicran çokta uzaklaşamadığını o zaman anlamış öfkesi içinde daha da büyümüştü, dinlemek için bile soluklanmamalı Hamza'yı bulana kadar koşmalıydı. Alaz kızın kapısını açarken kız yüzüne dahi bakmadan indi araçtan. Avlunun önünde onları bekleyen kalabalığa bakmadan çıktı Hicran taş merdivenleri hemen ardında Alaz'ın varlığını hissederek. Meryem kadın eli göğüs kafesinin üzerinde rahat bir nefes aldı.

"Çok şükür" dediğini duydu İnci kadının, üzüntüsü içinde büyürken Alaz'ın dağılmış hali tekrar anımsayıp korkusu biraz daha büyümüştü. Hicran kapıyı açarken yıkılmış gibi düşmüş omuzlarını asla kaldırmadan yürüyordu. Yıkılmış bedenini berjere bırakıp kamburu çıkmış gibi iki bükülüm önüne bakıyordu. Alaz kapıyı arkalarından kilitleyip kızın hemen karşısına oturdu. Alaz oturduğu yatağın önünde duran berjeri kendine doğru çekti. Şimdi kuzguni bakışlarını kadının üzerinde kenetlemişti.

"Öfken bitmiyor bana, kinin bitmiyor Hicran'ım."

Hicran yüzünü ağır ağır kaldırdı yerden doğrudan bakışlarını kenetledi adamın üzerinde.

"Sana söyledim, benim nefretim ölümden bile öte."

"Ama geçecek, bana öfken dinecek, sende benim gibi hissettiğinde-" Alaz ellerini kızın ince uzun parmaklarının üzerine geçirirken kız ellerini ondan kaçırmaya çalıştı.

"Bir gün uyandığında o yüzün bana gülümseyecek, seveceksin beni."

"Cehennem soğuduğunda" dedi kız aynı alaycı halde.

"Ben beklerim Hicran, beklemeyi de sabretmeyi de sen bana öğrettin. Sen hırçın dalgalar gibi inatçısın, öfkende o dalgalar gibi büyüyor-" duraksadı Alaz kızı kendine doğru çekti bu kez. Kızın nefesi yüzünde hissediyordu şimdi.

"Ama bende o dalgalarda alabora olacak geminin kaptanı değilim. Senin denizinde boğulmam.."

Hicran kuzguni bakışlarını hiç ondan çekmeden duran adamın yüzünü inceler gibi baktı. Sert çehresini saran sakalları esmer tenini sanki daha çok oraya çıkarır gibi gür kirpiklerinin arkasında ki koyu kahve gözleri, kemikli yüzünde ki derin izler saklıydı sanki. Hicran'ın yaşından da fazla tecrübeye sahip gözlerde kendi yansımasına bakarken ürüttü Hicran. Alaz'ın bitmeyen sabrından korkmuştu ilk defa, ya söylediği gibi bıkmadan usanmadan onu beklerse diye düşündü kalbi. Taş tutmuş kalbini bile ürküten gözlerinde kendi yansımasına tekrar bakamadan çevirdi yüzünü. Alaz bu kez elini kızın yüzüne yerleştirip kendine doğru çevirdi.

"Beni yaktılar Hicran, sende o ateşe benzin döküp beni her saniye daha çok harlama.."

Hicran adamın ne demek istediğini zor anlamıştı, Alaz kızın gözlerine onu anlaması için bakıyor ama Hicran'ı ilk defa farklı şekilde bakıyordu ona. Alaz kızın elini kavrayan diğer eline uzanıp göğüs kafesine bastırdı. Kalbinin üzerindeki sıcak elle daha çok hızlı attı kalbi sanki.

"Burada senden başka bir şey yok, olmadı."

"Yalancı" dedi kız kendini zorlayarak.

"Sana hislerim konusunda hiç yalan söylemedim" dedi adam bu kez.

"Burası sadece sana attı Hicran'ım, sadece sana.."

"Beni zorla kaçırdın sen! İstemediğim bir evlilik ile beni kendine bu şehre hapsedeceğini zannettin!" diye yeniledi genç kız, sesi tekrar öfkeyle dolarken elini adamın elinin arasından kurtarmaya çabalıyordu.

"Zannetmiyorum, sen zaten bana aitsin" dedi Alaz aynı sükunetle, Hicran adamın bir anda değişen ruh haline bir kibrit çakıp onu kül etmek istedi. İstediğinde nasıl sessizleşip onu delirtebiliyordu. Adamın ellerinden kurtardığı elini sımsıkı yumruk yaparak dizlerinin üzerine sakladı. Bir süre de öfkesini saklamadan öfkeli bakışlarını adama kenetleyerek onu seyretti. Alaz kızın tekrar kaçacağından adı kadar emindi.

"Yatağa geç artık" dedi adam bir anda. Hicran yüzü tamamen yeni yapılan pencereye çevrilmişti, çok değil birkaç hafta önce o camı kırmıştı, Alaz sanki hiç orası kırılmamış gibi hemen yeni cam yaptırmış tabir etmişti. Bazı şeylerin tamiri yoktu, işte Alaz da bu gerçeği bilmiyordu.

"Hicran" dedi adam aynı ses tonuyla.

"Senin yatağında yatmam" dedi sessizce.

Alaz derin bir nefes alıp verdi, kızın hiçbir şey yemediğini inadını sürdürerek getirdiği tepsiye bile dokunmadığını fark ettiğinde öfkesini biraz daha büyüdü.

"Sana dokunmayacağımı söyledim-"

"Sen sözüne hakim bir adam değilsin" dedi kız.

"Ben sözümü tutarım Hicran!" dedi adam ani bir öfke patlamasıyla. Hicran yüzünü camdan çekip aniden başında bir baykuş gibi dikiline kuzguni bakışlı adama çevirdi.

"Tut o halde, bana verdiğin ilk sözü tut!" dedi Hicran. Alaz kızın neyi ima ettiğini anlamamış gibi bakıyordu ona. Hicran tekrar gözlerini iri iri açıp kapattı.

"Bana dedin, seni annene götüreceğim dedin. Neden verdiğin tüm yeminleri çiğnediğin gerçeğini unutuyorsun hep!"

Alaz gerilemiş ama hiç tepki de vermeden donuk yüz ifadesini koruyordu. Hicran'a verdiği ilk sözde annesi vardı, eğer kızla anneyi bileştirirse Hicran'ı tamamen kaybedebilirdi. İçinde ki bencil hisler daha da büyüdü, tepkisizliği bozarak kaşlarını çatarak bakındı etrafına.

"Sözümüm söz" dedi bir anda.

"Tut sözünü!" diye bağırdı kız bu kez.

Alaz kızın zümrüt gözlerine bakamadan sırtını ondan tarafa çevirdi. Büyük ahşap dolabın ona ait kısmını açarken arkasında ki hareketlenmeleri hissetti.

"Beni hiç anneme götürmeyeceksin" dedi Hicran.

"Çünkü biliyorsun onu bulursam her şey bitecek." Alaz eline aldığı siyah gecelikleri yatağa bırakıp kıza döndü. Kaşları çatık, yüz ifadesinde sanki bir ölüyü görmüş gibi donukluk devam ediyordu.

"Biliyorum" dedi bir anda. Hicran hiç şaşırmamış aksine öfkesinden gülmeye başlamıştı.

"Ama söz her şey bittiğinde seni ona götüreceğim-"

"Ne bittiğinde?" dedi kız şaşkınlıkla.

"İnci'yi boşayacağım Hicran, onu da kendimi de daha fazla süründüremem."

Hicran ne tepki vermesini bilmiyordu, Alaz'ın yüzünde ki ciddi ifade onu korkutmuştu. İnci'yi gerçekten boşayacak diye attı kalbi, ya yaparsa dedi diğer yanı o zaman Alaz'ı reddeden tarafı tamamen boşalacak mıydı? Asla diye soludu tekrar içinde ki öfke, Alaz ona defalarca yalan söylemiş, zorla kaçırmış istemediği her şeye evet demek zorunda bırakmıştı. Alaz ondan her şeyini çalmıştı.

"Karın seni seviyor" dedi bir anda. Alaz kızın söyledikleriyle donuk ifadesini büyük hayal kırıklığına bıraktı, hala onu görmek istemeyen sevdiği kadına bir adım attı.

"Ben seni sevdim onu değil" dedi bir anda. Hicran ona her saniye sevdasını haykıran adamın sıcaklığından ürkmüş gibi arkasına dönük yatağın üzerinde ki geceliklerini aldı. Banyoya doğru emin adımlarla yürürken Alaz kızın elini yakalayıp kendine doğru çekti.

"Sabrımın sonunda sen varsın Hicran'ım, benim sabır taşım sensin o da çatlamayacak bilesin.."

*-*

Bölüm diş ağrısı yüzünden gecikti canlar, kontrol de edemeden yayınlıyorum kusura bakmayın bol bol yorum ve vote atmayı unutmayın 😍

Continue Reading

You'll Also Like

Atlas By m

Romance

43.3K 3.8K 20
Bir mantık evliliği hikayesi.
745K 19.1K 81
Herkesin korkulu rüyası olan Yer altının en büyük mafyası yer yüzünün hakimi sadist sinir hastası piskopat bir adamın bir kıza aşık olması Ve haya...
652K 81.9K 28
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...
718K 27.4K 89
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...