1. BÖLÜM

9.5K 405 96
                                    

Başlama tarihi yazın;

1993 Kasım

Şah Şehriyar'ını bekleyen Şehrazat'ım ben. Uzak diyarlara savrulan hayatımı yabancısı olduğum diyarlarda yaşadım.

Annem ismimi lisede çok sevdiği hikayede ki kadın yüzünden koymuştu. Şehrazat, Fas kralanın karısı, vezirin büyük kızıydım. Bin bir geceyle bölünen hayatımın sadece bir gecesi bana ait değildi.

Kitaplarımı çantamdan çıkarıp yanımda ki boş alana bırakırken gözlerim arka peronda ki iki korumaya gidip geldi. Şehrazat hikayesinde bir kuleye hapsolmamıştı ama onu her gece öldürebilecek bir adamla evliydi. Boğazına dolanmış yağlı ipin hep farkındaydı.

Eğer bir gece hikayesini unutursa onu öldürecek olan sevdiğinin acısıyla yaşamış mıydı?

Sevdiğinin gözünde ölümü görerek mi anlatmıştı bütün masallarını?

Benimle beraber yürüyen iki korumaya bakmadan ilerledim kapıya. Önceliğimde onlar yoktu. Sisli camdan yüzümü ve sıkı örülmüş iki örgümü kontrol ettim.

***

Uzun tren yolculuklarına alışıktı, hemen hemen her gün 8.30 saat tren yahut da otobüs yolcuğu yapıyordu. Kuzey İngiltere'nin Doğusunda kalan kısma ulaşması 45 dakikasını alıyordu. Bu durumdan kimi zaman yakınsa da elinden de pek bir şey gelmiyordu. Ömrünün neredeyse yarısı yarım yamalak geçmişti. İlk okulu Amerika da lise öğrenimin bir kısmını İsviçre de ve şimdi İngiltere. Bu durum ona bölük pörçük bir hayat veriyordu. Babasının konumu ve özel durumu yüzünden bu haldeydiler. Annesi bile bu durumdan artık şikayet edecek kadar usanmıştı. Türkiye Büyük Elçisi Ali Hancı'nın biricik kızıydı o. Düzenli bir arkadaş çevresi yoktu, yani olsa bile fark etmiyordu ki. Bir süre sonra kopacağını bildiği insanlarla neden bağlanıp daha çok üzülsündü ki. Hem sadece 5 yıl kalacaktı burada. 5 yıl sonra, okul bitince kaderine razı olmak ve ailesiyle yeni bir ülkeye taşınmak zorundaydı. Bu durum aslında hem iyiydi hem de kötü. Başka başka insanlar tanıyordu, yeni diller, yeni yerler, başka dostlar.. Ama bir yanda da ayrılık vardı. İstemese de bağlanmıştı İngiltere'ye, küçük arkadaş grubuna ve diğer her şeye. Üniversite için her gün 45 dakikaya bile razıydı.

Cama doğru dayadığı kafasını yavaşça kaldırdı. Yalnızca bir durağı kalmıştı. Kasım İngiltere de her zaman ki gibi yağmurlarla geçiyordu. Saatin çok erken olmasına rağmen hava sanki akşam saatlerinde gibi gri bulutlarla kaplıydı. Üzerinde ki sarı kapüşonlu yağmurluğunu çekiştirdi. Ve arkasından onu takip eden iki adama somurttu. Bu durumdan öylesine çok rahatsızdı ki..

"Gidebilirsiniz." Dedi Kız sakin ses tonuyla.

"Babanızın emri efendim" dedi iri cüsseli adam. Genç kız gözlerini kapattı ve soludu.

"Babamla ben konuşurum"

"Şehrazat hanım, babanızın kesin emri bu efendim. Lütfen ısrar etmeyin.."

Şehrazat elinde ki kitapları sımsıkı kavradı ve çıkış kapısına doğru ilerlerdi. Arkasından iki adam da onu takip etti. Babasıyla belki de bin kere bu durum hakkında konuşmuşlar bir sonuç alamamışlardı. Okula yakın bir eve çıkma fikri onu ve annesini hep rahatsız ediyordu. Özel arabayla okula gitmesi için de yaptıkların baskı Şehrazat'ı sıkıyordu. İnsanların ona tuhaf bakmasını istemiyordu lakin gel gelelim arkasında ki iki iri adam sayesinde bütün dünya onu seyrediyor gibiydi.

"Günaydın!" Şehrazat boynuna dolanan ellerle gülümsedi. Debbie, ona hep yakındı böyle. Kısa sarı saçları uzun boynu ve geniş yüzüyle aslında tam bir İngiliz'di ama pek onlar gibi soğuk değildi. Daha sıcaktı.

HİCRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin