20. BÖLÜM

3K 294 79
                                    

Bilmediği şehrin sokaklarında eteklerini tutmuş hiç ardına bakmadan koşuyordu Hicran. Boynunda ki ince şala uzanan elleri kendini koruma iç güdüsüyle uzun dalgalı saçlarının üzerine doğru kapattı. Hamza'nın anlamış olmasını diledi sadece, içinden Allah'a binlerce dualar yollarken onu bu şehre hapseden şeytandan kurtulma arzusu her saniye daha çok körükleniyordu. Ayağında ki uzun çizmeleri taş zemine değdikçe çıkardığı sesten rahatsız oldu ama durup da bekleyecek vakti yoktu. Alaz onu arıyor hatta İnci pişman olmuş birilerine söylemiş bile olabilirdi, bu sinsi düşünceler beyninde yankılandıkça daha çok koşuyordu. Saklanabileceği bir sokak arası yada bir yer bulana kadar beklemeli ve düşünmeliydi. Alaz'ın onu hapsettiği şehrin her sokağı farklı bir sokağa açılıyordu, bu da kaybolmasını daha çok olanak sağlamıştı. Daha da kötüsü aynı alanda daire çiziyor da olabilirdi. Önce aklına polise gitme fikri geldi ama bu fikir çok çabuk eledi, Alaz güçlüydü benim karım diyerek işin içinden sıyrılabilirdi. En güvenli düşüncenin de Hamza olduğunu biliyordu.

***

Alaz kapının önünde duran iki korumayı Mustafa'ya gösterir gibi bir işaret etti.

"Bunlar niye iki kişi Mustafa, iki kişi daha vardı?"

"Akşam yemeği için bölüşmüşlerdir işi abi, gelir şimdi ikisi de" Mustafa kaşları hala öfkesinden çatık olan dostuna bakarken kapıyı da onun için açan korumanın kolunu tutup konuştu.

"Konakta her şey yolunda mı?"

"Yolunda abi, giren çıkan olmadı hiç. Rıza abi sadece çöpleri atmak için çıktı az evvel zaten geldi hemen."

"İyi, diğer iki koruma?"

"Yemekteler abi, çağırayım istersen-"

"Yok aslanım, siz devam edin bir durum olursa beni ararsınız"

"Olur abi" dedi uzun boylu adam. Mustafa siyah kabının içinden telefonunu çıkarırken Alaz çoktan boş avlunun ortasında etrafını kontrol ediyordu. Bu sessizlik içinde ki sıkıntıyı büyütmüştü.

"Akşam yemeği için salondalar sanırım" diye söylenerek taş merdivenleri çıktı. Mustafa Alaz'ın tam arkasında yürüyordu, iki adam da merdivenlerin sonunda yüzü kireç gibi koşarak yürüyen kızı fark etti.

"Esma mıydı o?" dedi Alaz.

"Esma'ydı sanırım" dedi Mustafa şaşkın şaşkın. Alaz elinde ki küçük tespihi siyah kabanının içi cebine koydu. Yürürken adımlarını yere sert atıyor büyük salondan gelen sesleri daha iyi duymak için ahşap işlemeli kapıyı elinin tersiyle iteledi.

"Gel-in kız yok" dedi sırtı ona dönük kız.

"Ne!" diye bağırdı Meryem hanım telaşla. Esma korkuyla iki elini önünde bağladı. Alaz neler olduğunu anlaması için duraksadı. Gelin kız yok demişti Esma, İnci içeride iki eli eteklerinde hiç ondan tarafa bakmadan bakınıyordu önüne. Alaz'ı öfkesi damarlarına pompalanırken burnundan solumaya başlamıştı.

"Vallahi her bir yerlere baktım, gitmiş-" dedi endişeyle.

"Kim gitmiş Esma!" dedi öfkeli sesle. Odanın içinde bulanan bütün gözler Alaz beye çevrilmişken Alaz'ın yüzünde ki bütün yüzü gerilmiş bir cevap bekliyordu. İnci soluğunu kesen adamın öfkesiyle yutkunmakta zorlanırken Alaz sorusunu tekrarladı.

"KİM DEDİM!" Mustafa tam arkasında gerilemiş ne yapacağını bilemeden arkana bakınıyordu. Hicran'ın ondan kaçtığını gerçeği bir kez daha masanın üzerindeydi işte. Onca önleme rağmen kaçmıştı ellerinden, hiç korkusuz kaçtı gene diye tısladı içinde ki öfke. Elini sımsıkı yumruk yaparken sorusunu yeniledi Alaz. Esma ona doğru yürüyen öfkeli devden sığınır gibi Çiçek teyzenin arkasına geçti.

HİCRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin