5. BÖLÜM

3.8K 308 44
                                    

Okulda ki ilk gördüğü şey oydu. Onunla aynı sınıfta oldukları derslerde heyecandan yerinde duramazdı. Ahmed'inde öyle hissettiğini her zaman düşünmüştü. Belli etmese de kaçamak bakışları hep üzerindeydi.

"Gözlerin güzel" demişti bir seferinde. Cuma günüydü diye anımsadı Şehrazat. Cuma namazı için okulun dışında kalan küçük camiye kadar ona eşlik etmiş dönüşte Türk kahvesi içmek için küçük bir Türk restoranına uğramışlardı. Korumalardan kaçması zor olsa da bunu başarmasını sağlayan da Ahmed olmuştu. Dersten erken çıkma fikrini söylediğinde Şehrazat sanki kralın askerlerinden kaçan kaçak iki köle gibi heyecanlanmıştı. Ellerini nereye bırakacağını bilemeden kahvesini içen adamı seyretmişti.

"Daha önce içmiş miydin?" dedi kız heyecanla.

"Hayır ama Arap kahvesine benziyor sadece daha yumuşak" diye tamamladı. Yüzünde her zaman ki gibi bir ifade vardı. Onunla masal tadında bir şey yaşamak heyecanını körüklüyordu. İki yanda kısım kısım tutturduğu saçları beline uzanıyordu. Bileğinde ona uğur getirmesi için annesinin doğum gününde aldığı kelebekli bilekliği vardı.

"Daha önce görmemiştim" demişti çocuk bilekliğine bakarak. Şehrazat'ın eli bilekliğinde gezindi.

"Annemin hediyesi, şey o kelebekleri çok sever ve uğur getirdiğini düşünüyor."

"Fas'ta bir kelebek öldüğünde dünyada ki bir insanın daha öldüğünü düşünürlerdi. Arap kültüründe ise sevgiliye kavuşmayı bekleyen şeydir kelebek."

"Yabancısı olduğum bir yerden geldiğinden midir bilmiyorum ne zaman bana kendi ülkeni anlatsam oraları daha fazla merak ediyorum" dedi genç kız gülümseyerek. Ahmed tebessüm etti, zor anlarda sadece gülümserdi. Karşısında ki duru güzelliğin karşısında hep boynu eğikti işte.

"Bende daha önce Türkiye'ye gitmedim" dedi Ahmed.

"İkimizde yabancısı olduğumuz yerde yaşayan iki insanız ne garip" dedi Şehrazat.

"Artık yabancısı değiliz, birbirimizi tanımaya çalışan iki insandan daha fazlasıyız." dedi Ahmed.

Şehrazat üstü kapalı konuşan adamın dudaklarına bakıyordu şimdi. Ahmed'i anlamak her geçen gün daha kolaylaşıyordu, kapalı yaşamına vurulduğu adamı ilmek ilmek dokumak kalbini ısıtıyordu.

"Şehrazat hanım!" dedi arkasında ki sert bir ses ton. Ahmed karşılarında onları seyreden iki siyah takım elbiseli adamı süzdü.

"Babanız sizin için çok endişe etti, bizimle gelmelisiniz"

"Gelmek istemiyorum!" dedi Şehrazat.

"Lütfen zorluk çıkarmayın, babanızın kesin talimatı var."

Ahmed kızın yüzünde ki hüzünü okuyordu sanki. Usulca çantasını toplayan kıza yardım etmek için siyah kabanını aldı yerinden. Ona doğru uzatırken mırıldandı.

"Koşmayı sever misin?"

Şehrazat hiçbir şey anlamamış gibi adama bakıyordu ama Ahmed sadece sakin bir ifadede onu süzüyordu.

"Üç dediğimde"

"Ne?"

"Üç!" dedi Ahmed kızın bileğine doladığı sert elini kavrayıp onları yakalamaya çalışan iki adamı itip koşmaya başladı. Şehrazat boynuna doladığı kırmızı atkısını yere düşürmüş nefes nefese onu takip ediyordu. Ahmed yeni tanıdığı şehrin sokaklarında kızla beraber koşuyordu. Arkalarında bağıranlar koşarken onu engelleyen insan kalabalığının arasındaydılar. Bir ara kızın kahkahalarını işitti. Kız nefes nefese hem gülüyor hemde arkasını kontrol ediyordu.

HİCRANWhere stories live. Discover now