19. BÖLÜM

3.1K 273 61
                                    

Hatırlatma 

Alaz Hicran'la beraber Nevşehir'i gezmiş ve eve dönüş yolunda Hamza'yı görmüşlerdir.

Hamza elinde ki parayı adama doğru uzattı. Dil bilmemesi onu kötü etkilese de bütün alışverişlerinde dolar kullandığı için hürmetle karşılanıyor, onunla daha çok alışveriş yapmaya çalışan esnafları anlamasa da ona uzatılanları kontrol ediyordu. On gündür dayısının ona yolladığı adrese yakın bir konumda küçük bir otel odasına sıkışmış şekilde bir gölge gibi yaşıyordu. Öksürükleri artmış, ilacı da bitmek üzereydi. Elinde ki küçük yeni aldığı telefonu çıkardı. Dayısı ondan bir haber bekliyordu, tıpkı Hamza'nın da Hicran'dan bir haber beklediği gibi. Tuttuğu iki Suriyeli ona Alaz hakkında bütün bilgileri getirmiş kalın bir dosyanın içindeydi. Konaklar, oteller büyük tarım arazileri, farklı şehirlerde evler, dükkanlar. Hamza titreyen eliyle kavradığı poşeti kiraladığı arabanın içine attı. Arabanın içinde duran siyah şapkasını ve gözlüğünü aldı bu kez. Hicran'ın yokluğunda artan sigara kullanımı onda kötü etki yaratsa da ikinci paketi açmak için ceplerini kontrol etti.

Parmağından hala çıkaramadığı sahte nişan yüzüğünü kontrol etti. Hicran'ı çıkaramadığı gibi kalbinden yüzüğünü de çıkaramamıştı. Konağı izlemesi için tuttuğu adamlar ona resim atmış kalbi ağzına gelmişti. Alaz Hicran'ın elini tutmuş arabaya bindiriyordu.

"Hicran çok az kaldı" dedi Hamza sessiz bir şekilde.

Bütün günü Hicran ve Alaz'ın peşinde dolanmıştı, kendini belli etmeden sadece Hicran'ın onu fark ettirmesi gerekiyordu. Hicran izlendiğini hissederdi, çok kez kaçtığında peşine adam takmışlar yada Hamza onu takip etmişti.

Gözlüğünü biraz indirip arabaya binen kızı kontrol etti. Hicran sanki onu hissetmiş gibi ondan tarafa çevirdi yüzünü. Hamza bir adım öne çıktı, şimdi yüz yüzeydiler işte, Hicran onu fark etmişti.

Hamza kıza uzun uzun bakarken yanında ki adamın farkında değildi. Alaz kızın dikkatinin dağınık olduğunu hissettiği ilk andan beridir Hicran farklı davranıyordu.

"Neyin var senin?" dedi kıza doğru

"Y-ok bir şeyim-" dedi zorlayarak, Hamza'yı onun gibi fark etmesinden endişe etmişti.

"Hicran, bir şey mi oldu?" dedi adam ısrarcı bir şekilde.

"Ol-madı"

"Olmuş" dedi adam sert bir tutumla. Arabayı tekrar durdurup etrafını inceledi ve gözleri Hicran gibi sağ taraflarında kalan adamda kenetlendi. Alaz direksiyonu sımsıkı kavradı.

"Hamza!" dedi adam sesi öfkesinden titriyordu. Hicran endişeyle Alaz'a çevirdi yüzünü. Endişesi Alaz'dan değil Hamza abisindendi ona bir şey olmasından korktu. Eli adamın damları belirmiş koluna gitti, belki ilk defa kendi istediğiyle ona dokundu. Adamın bedeni sanki öfkesinden titriyordu.

"Eve gidelim!" dedi Hicran soluk soluğa.

Alaz ona hala öfkeyle bakan Hamza'dan gözlerini çekemiyor o da aynı öfkeyle yanılt veriyordu. Kolunu kavrayan uzun ince narin parmaklardan sıyrıldı. Hicran bile öfkesini indirememişti.

"Bekle burada!" dedi Alaz. Kemerini çözerken kızın kendi dilinde tehditlerini dinliyordu.

"Hamza dokunmayacaksın Alaz! Allah şahidim olsun tek bir kelime daha duymasın ağzımdan!" Alaz kızın ettiği yeminlerin çoğunu anlamış ama karşılık vermemişti. Hicran'ın Hamza'yı koruyarak ettiği yeminleri daha fazla canını sıkmıştı. Anahtarlarını çıkarana kadar Hamza arabanın önüne kadar gelmiş iki elini öfkeyle arabanın kaportasına vurmuştu. Hicran gelen ses ile oturduğu yerden sarsılmıştı.

HİCRANWhere stories live. Discover now