BENİM İÇİN YAŞA (FİNAL OLDU)

By kitaptutkunu

658K 45.8K 35K

FİNAL OLDU!!!! Umuda sarılmış kalplerin hikayesi... Karanlık bir yolda el ele ışığa doğru yürümenin, umudun h... More

1.Bölüm: "İlk Adım"
2.Bölüm: "Yıllardan sonra ilk defa"
3.Bölüm: "Savaşacağım onun için"
4.Bölüm: "Zehir Sözler"
5.Bölüm: "Sarı Papatya"
6.Bölüm: "Yeniden Tanışalım"
7.Bölüm: "İnanıyorum"
8.Bölüm: "İhtimaller Zinciri"
9.Bölüm: "Kalbim Eziliyor"
10.Bölüm: "Dalına Tutunan Yaprak"
11.Bölüm: "Güzel Kalp"
12.Bölüm: "Kalbin Eşiği"
13.Bölüm: "İlk Mesaj"
14.Bölüm: "Ömrün Kumbarası;Kalp"
15.Bölüm: "Sarılsana Bana"
16.Bölüm: "Ve Didem'le"
17.Bölüm: "Yola Bırakılan Yıldızlar"
18.Bölüm: "Bir Tutam Mavi..."
19.Bölüm: "Hatıra Kutusu"
20.Bölüm: "Mutluluğa Düşen Gölge"
"Karakterlerimiz"
21.Bölüm: "Uzağımda Değil, Çok Yakınımda"
22. Bölüm: "Resimdeki En Güzel Renk"
23.Bölüm: "İlk Gördüğüm Günden Beri"
24.Bölüm: "I. Kısım: Bir Evin İçinde Evsiz..."
24. Bölüm: "II.Kısım: Hisler Diyarı"
25. Bölüm: "Benim İçin Yaşa"
26. Bölüm: "Yıllardır Tanışan İki Kalp"
27.Bölüm: "Birbiriyle Sınanan Kalpler"
28.Bölüm: "Saklanan Hazineler"
29.Bölüm: "İçimde Solan Çiçeklerim"
30.Bölüm: "Avuçta Biriken Gözyaşı..."
31.Bölüm: "Öpülen Kirpikler"
32.Bölüm: "Takvim Yaprakları ve Kilometreler"
33.Bölüm: "İki Kalbe Tek Bilet"
34.Bölüm: "Yaralarımın Dengi..."
35.Bölüm: "Ruhumun Anahtarı"
37. Bölüm: "Sensiz Caddelerde Senli Hayaller"
38. Bölüm: "Kalbe Çizilen Yeni İzler"
39.Bölüm: "Gönüle Bağlanan Yemeni"
Minnak Bir Rica
40.bölüm: "Kalbe Batan Cam Parçaları"
İki Kalp, Bir Yuva (Özel Bölüm)
Kalbe Açılan Pencere (Özel Bölüm)
41.Bölüm: "Çıkmaz Sokakta Tek Başıma"
42.Bölüm: "Sevgi İyileştirmezmiş, Sevgi Kanatırmış"
43.Bölüm: "Yuvasından Ayrı Kanadı Kırık Sarı Kuş"
44.Bölüm: "Geldi Gönlümün Efendisi"
45.Bölüm: "İki Göğüs Kafesimin Arasında Açan Çiçek"
46.Bölüm: "Dudaklarımın Arasındaki Kasırga"
Aşırı Doz Özlem (Özel Bölüm)
47.Bölüm: "Sevgiyle Sulanan Umut Bahçesi"
Yeni Dünyaya Açılan İlk Adım (Özel Bölüm)
48.Bölüm: "Çoban Yıldızı"
'Özel Bölüm' (Mavi Matem)
49.Bölüm: "Direniş"
Özel Bölüm (Tesadüf Değil Kader)
50.Bölüm: "Özür Dilerim..."
51.Bölüm: Damla Damla İtiraflar
52. Bölüm: "Kalbimizdeki Gülücükler"
53.Bölüm: "Nefes Alan Bedenlerde Ölen Kalpler"
54.Bölüm: "Meftun"
55.Bölüm: "Kalbime Hiç Giremeyenler Ve Ordan Hiç Çıkmayanlar"
Ramazan Özel Bölüm!
56.Bölüm: "Ufak Bir Çatı, Altında Biz Ve Üstümüzde Parlayan Yıldızlar"
57.Bölüm: "Kalpteki İzler"
57. Bölüm: 2.Kısım; "Yüzük"
58. Bölüm: "Bal Gözlerden Dökülen Damlalar"
59.Bölüm: "Yeni Başlangıçlar"
60.Bölüm: "Mucize"
61.Bölüm: "Küllerinden Vurgunu Olduğu Yangının İçine Yeniden Doğan Anka"
62.Bölüm : "Fikrimin İnce Gülü"
63.Bölüm: "Bir Gökyüzü Kadar Mutluluk"
64.Bölüm: "Senden Önce, Senden Sonra"
65. BÖLÜM: "Pamuk Şekeri Kadar Mutluluk"
66. Bölüm: "VEDA"(FİNAL) 1.KISIM
-Final son part fragman-

36.Bölüm: "Papatya Kolye... Hem de Sarı"

7.7K 602 248
By kitaptutkunu

Şefkatli kollarının arasına girdiğimde gurbetten gelip de evimin eşiğinden içeri girmiş gibi hissettim. İçim huzura gebe kalırken umudumun üstündeki ceset kokusu arınmış üzerine bahar kokuları sinmişti.

36.Bölüm: "Papatya Kolye... Hem de Sarı..."

Kalbim bir kitap olup elinize düşse ve siz o kitabı açıp baksanız tek bir sayfasında bile onun isminin olmadığını göremezsiniz. Harf harf, satır satır yazdım ben onu kalbime, ilk gördüğüm andan beri hem de. Hani o, avcumdaki yıldızların yolunu aydınlattığını söylüyor ya, onun iki dudağının arasından çıkan her harf de yıldız olup kalbime düşüyor ve ben onun yolunu aydınlatıyorsam o da benim içimi aydınlatıyor. Bir gülüyor içimdeki sokakların lambaları yanıyor, sonra gözünden bir damla düşüyor o lambalar tek tek sönüyor. Mesela bugün defterime yazdığım cümleye ağladığında söndü içimdeki sokağın lambaları söndürdüğü gibi de tekrar yaktı o lambaları ve o sokak şu an izlediğim gökyüzünden daha aydınlık.

Gülüşü içime gökyüzünü seriyor, farkında mı acaba?

Evet, yemeğimizi yemiştik ve şu an sırtımı Eymen'in sıcak göğsüne yaslamış göğün bağrına saçılmış yıldızları izliyordum ama Eymen'in izlediğinden pek emin değildim zira o sağ kolunu gerdanıma dolamıştı ve sol eliyle de saçlarımı okşuyordu usul usul. Ara ara da başıma minik öpücükler kondurup saç tellerimi sevindiriyordu. Kucağında bir kedi gibi mayışmış bir vaziyetteydim. Derin bir sessizliğin içine gömülmüş birbirimizi dinliyorduk ve ben içimden sürekli söylediği son sözü tekrar ediyordum.

"Gözlerinden bir anahtar düştü ruhuma. Ruhumun kapılarını açtı o anahtar ve yıllar sonra ilk defa bir ışık sızdı o kapı aralığından."

"Didem, sen son söylediğim sözde epey bir takılı kaldın he."

Eymen'in gecenin karanlığına karışan sakin sesini duyduğumda kafamı hafifçe ona çevirip "Hı, anlamadım," dedim mırıldanarak.

Güldü. Gülünce ay ışığında parlayan güzel gözleri kısıldı ve gözlerinin kenarında oluşan ince çizgilere takıldı gözlerim. O çizgilere dünyanın en güzel sözlerini yazmak geldi içimden. Ziyadesiyle hak ediyor çünkü o güzel çizgiler bunu. Hele dudağının kenarında oluşan ve içimi eriten gamze olayına hiç girmiyorum zira girersem çıkamam. İçim gide gide onu izlemeye devam ederken kaşlarını çattı ve alnı hafifçe kırıştı. Bu adamın her şeyi mi güzel olur diye içimden geçirirken bozmadığı ifadesinden sorduğu soruyu hatırladım ve daldığım güzellikten çıkmaya çabaladım. Çabalamasam da orda kalsam olmaz mıydı ya?

"Diyorum ki," diye konuştu tekrar. "Söylediğim son söz çok hoşuna gitmiş olmalı ki o sözü fısıldıyorsun."

Fısıldıyor muymuşum? Hiç farkında değilim.

Kafamı çevirip göğe diktim gözlerimi ve sırıtmamı ondan gizlemeye çalıştım. "Aslında," dedim onun gibi tane tane konuşarak. "O sözü ben fısıldamıyorum."

Şu an yüzünü görmüyordum ama kaşlarının daha da çatıldığına kalıbımı basabilirdim. Bu sefer sırıtmayıp kıkırdadığımda saçlarımda olan elini karnıma indirip koluyla karnımı sardı ve beni göğsüne yasladı iyice. "Pşşştt, sana diyorum kız," diye fısıldadı kulağıma bu sefer. "Kıkır kıkır gülüp aklımı başımdan alma da söyle! Sen fısıldamıyorsan kim fısıldıyor o cümleyi?"

Daha çok güldüm ve kahkaham yıldızlara kadar uzandı.

"Didem, sen yemin ettin herhalde beni delirtmeye, söylesene kızım"?

Eymen'in sabırsız sesi gülüşümü dizginlemeyi başarırken sırtımı göğsünden ayırıp yönümü ona döndüm. Gecenin karanlığında parlayan yüzü kalbimin aklını başından alsa da bunu ona belii etmemeye çalıştım ve dizine koyduğu elini tutup kalbime götürdüm. Elini yavaşça kalbime bastırırken ikimiz de gözümüzü bile kırpmadan birbirimizin göz bebeklerini ezberliyorduk.

"O sözü tam burası fısıldıyor Eymen," dedim içten bir sesle. "Kalbim..."

Dudakları tatlı bir biçimde kıvrılırken o da boşta kalan elimi tutup avuç içimi kendi kalbine bastırdı. Elimin altındaki sıcak yuvam diye benimsediğim o güzel kalbi deli gibi atıyordu. Bunu hissetmek çok güzeldi ve o kalbin benim için attığını bilmek ise tarifi imkansız bir duyguydu. Bedenimle, ruhumla, kalbimle ben bu adama aidim ve hep öyle kalacaktım. Biliyorum, o da bana ait ve hep öyle kalacak.

Şu anın atmosferiyle ikimiz de içmeden sarhoş olmuşken Eymen yüzünü yüzüme doğru yaklaştırıp alnını alnımla birleştirdi ve tenim çok değil iki saniyede alev alev yanmaya başladı. Şu an dudaklarına uzanıp öpsem çok mu arsız görünürdüm gözünde?

"O güzel kalp hiç susmasın Didem," dedi kısık bir sesle. "Çünkü ben o kalbe çok aşığım be kızım. Yeminle köpek gibi seviyorum seni."

Bana beni sevdiğini ilk kez söylememesine rağmen neden ilk kez söylüyormuş gibi heyecanlanıyorum? İnanır mısınız arkadaşlar kalbim kafayı fena halde yemiş durumda. Eymen sağolsun bir güzel kalbimin de benim de aklımızı başından aldı. Öyle olmasaydı şu an hem deli gibi gülüp hem de ağlamak istemezdim.

"Eymen Bey," dedim heyecanlı bir sesle. "Acaba böyle şeyleri aniden söylemeyip kalbimi zora sokmasanız mı, hı? Hayır yani sadece gözlerine bakınca bile feleğini şaşırıyor da kendileri."

Boğuk bir şekilde güldü. "Senin o feleğini şaşıran kalbini yerim," dedi karizmatik bir ses tonuyla. "Ayrıca sen de benim kalbimin feleğini şaşırtıyorsun. Benim sesim çıkıyor mu hiç? Allah Allah!"

Bu sefer kıkırdayan taraf ben oldum ve sanırım Eymen'in aklını tekrar başından aldım. Pişman mıyım? Aslaaaaaaa! Eheheheheh...

"Aman canım olsun, aramızda iki kalbin lafı mı olur hiç, " deyip umursamaz bir edayla omzumu silktim. Şımarık küçük bir kız çocuğu halimle konuşmamı sürdürdüm. "Peki senin kalbin benim sözlerimi fısıldıyor mu? Öt bakalım."

Alnını alnıma hafifçe vurduktan sonra "Kuş muyum kızım ben? Öt de ne demek lan?!" dedi.

Puflayarak alnımı alnından ayırıp bakışlarımızı birleştirdim ve kalbinde olan elimi çekip yüzüne çok hafifçe vurdum. "Sus da cevap ver Eymen!"

Bana hem bilmiş bilmiş bakıp hem de alayla gülerken tek kaşını kaldırdı. İnsafsızın oğlu karizmanın çıtasını nasıl da yükseltti.

"Didem, güzel sarışınım susarsam nasıl cevap verebilirim Allah aşkına?"

Bu karşımda duran ukala ve tatlılık abidesi çocuğu öpmek ve dövmek arasında gidip gelirken saçlarımı havalı olduğunu umduğum bir hareketle geriye doğru savurdum ve işaret parmağımı ona doğru salladım.

"Bilmişlik yapma Eymen! Hazır yapmıyorken o listeye ukalalığı da ekle sana zahmet. "

Attığı kahkaha kalbimin duvarlarına çarparak bana geri dönerken ona doğru uzattığım işaret parmağımı ikinci defa ısırmak gibi bir hamlede bulundu ama ani bir refleksle parmağımı hemen geri çektim. Arkama sakladığım elimi üzerime doğru eğilerek geri ellerinin arasına aldığında yüzündeki muzip sırıtış yerini sıcak ve samimi bir gülümsemeye devretti.

"Didem," dedi mayhoş bir ses tonuyla. "Benim kalbim sözlerini fısıldamıyor, bağırıyor resmen. Kızım kalbim ve sana duyduğum hisler içimde bir örgüt kurmuş Didem, Didem, Didem diye bas bas bağırıyorlar."

Dudaklarımı ısırıp gülmemek için kendimle salakça bir mücadele içine girdiğimde Eymen'in bakışları otomatikmen dudaklarıma indi.

" Isırma onları," dedi içimi gıcıklayan bir ses tonuyla. "Eğer çok ısırılmak istiyorlarsa da zahmet etme. Ben zevkle ısırırım."

Benim kalp sizlere ömür baby. Başımız sağolsun.

Ufak bir utanç dalgası bedenime sızmaya başladığında utançtan kızaran yüzümü kapatmak için ellerimi yüzüme bastırdım. Az önce çocuğun dudaklarına yapışmak isteyen kız nerde, gören var mı?

Eymen ellerime asılıp onları yüzümden çektiğinde gülerek ofladım. İkimiz de yine suskunluğun kucağına çekilirken yüzlerimizdeki gülüş soldu ve dudağımızın kenarında az biraz tebessüm kırıntısı kaldı. Birbirimize bakan gözlerimiz nedensiz bir şekilde özlemle dolup taşmıştı. Dip dibe yan yanaydık. Durduk yere niyeydi bu özlem? Kalbimi ince bir sızı yoklarken ani duygu değişimiyle ortam mahsunlaştı.

Eymen bu atmosferi dağıtmak ister gibi gülümseyip kafasını göğe doğru kaldırdı. Ben de onu taklit ederek gözlerimi ışıl ışıl parlayan yıldızlara diktim.

"Bu an hiç bitmesin Didem," dedi Eymen bakışlarını yıldızlardan ayırmadan. "Bitmesin ve şu yıldızlar kadar anımız olsun."

Sözlerime "Biz küçükken, yani saçma biliyorum ama," diye başlarken yine nedensizce bir yumru oturdu boğazıma. Yutkunup öyle devam ettim.

"Abimle bahçedeki çimlere uzanıp yıldızları sayma yarışması yapardık. Tabi hep ben kazanırdım. O da hep aynı yıldızları sayıp durduğumu bu yüzden kazandığımı söylerdi. Ben de itiraz ederdim ama bilirdim hiçbir zaman yıldızların hepsini sayamayacağımı. On yüz bin milyon yıldız var. Hangi birini sayacaksın değil mi ama?" Yıldızlarla olan göz temasımı kesip kafamı indirdiğimde yeşillerim onun güzel kahveleriyle buluştu. Beni hayran hayran izlerken yerimde kıpırdanıp ona biraz daha yaklaştım.

" Eymen," dedim elimi yanağına koyarken. "Tıpkı sayamadığım yıldızlar kadar on yüz bin milyon anımız olacak sevgilim."

Gözlerini ağır bir şekilde kapatıp açarken yanağını avucumun içine doğru ittirdi. "Tepemizdeki yıldızlar kadar anı... İçinde senin olduğun... Bu... bu çok güzel Didem. Ulan hayali bile güzel."

Gülümsedim. "Şu an hayal ama gerçek olacak canımın içi. Bak şu hastaneden çık. Her sevgilinin yaptığı o sıradan şeyleri yapacağız. Sokaklarda el ele dolaşacağız mesela. Sahil kenarında taşların üzerinde oturup denizi izleyeceğiz."

"Senin gibi bir manzaram varken denizi izlemem ben. Kimse kusura bakmasın sarışın."

Eymen bal gibi tatlı bir sözle konuşmamı bölerken iç çekip güldüm ve kafamı salladım. "Tamam, sen beni seyredersin. Canıma minnet, oh."

"Tamam," diyerek kafasını salladığında "Yeter ki sen biraz daha dayan. Dışarı çıktığında istediğin ne varsa yapacağız," dedim.

"Dayanıyorum sarışın. Senin için bizim için dayanıyorum ve inan ki şikayet etmiyorum artık bu hastanede olduğuma. Hatta iyi ki diyorum."

Kaşlarımı çattım. "İyi ki mi?"

Kafasını olumlu anlamda salladı. "Hı hı... İyi ki..." Sonra yine alnını alnıma bastırdı. "Sen iyi ki kanser olmuşum da bu hastaneye düşmüşüm dedirtiyorsun insana sarı papatya."

Hıçkırığa benzer bir ses çıkardım. Gülüyor muydum yoksa ağlıyor muydum bilmiyorum ama nabzımım giderek arttığını biliyordum. Bütün tüylerim şaha kalkmıştı. "İkinci kez," dedim coşkulu bir sesle. "Bana ikinci defa sarı papatya diyorsun Eymen."

"Ulan şimdi tam vakti."

Eymen alnını alnımdan ayırdığında anlam veremeyen gözlerle ona baktım.

"Neyin tam vakti?"

Sorumu yanıtsız bırakarak kafasını indirdi ve elini siyah eşofmanının içine daldırdı. Elini cebinden geri çıkardığında parmaklarının arasında ufak bir hediye kutusu olduğunu gördüm. Gözlerim şaşkınlıkla ışıldarken kırmızı üstünde küçük sarı kurdele olan kutuyu bana doğru uzatıp kapağını açtı. İki parmağını kutunun içine koyup bir kolye çıkardı o kutudan. Zincirinin ucundan tuttu ve kolye gözlerimin önünde uzunlamasına sallandı.

Eymen bana papatya şeklinde bir kolye almıştı. Hem de sarı... Yaprakları sarı, ortası gümüş renginde çok güzel bir kolyeydi bu. Ağzım şaşkınlıkla o şeklini alırken bunu nasıl aldığını idrak etmeye çalıştım zira o hastaneden çıkamıyordu ki.

"Eymen... sen... nasıl..."

"Nasıl aldığımı sormaya çalışıyorsan söyleyeyim güzellik. Deniz'in annesi takı tasarımcısı. Onu arayıp hayalimdeki bu kolyeyi anlattım. Sade, gösterişsiz ama asil olmasını söyledim. Senin gibi narin olsun dedim. O da sağolsun hiç kırmaz beni, bu kolyeyi yapmış. Deniz de getirdi." Derin bir iç çekti. "Gönül isterdi ki bu kolyeyi gidip kendi ellerimle alayım ama..."

"Eymen hiç önemli değil," dedim elimi iki yana sallayarak. "Senin bunu düşünmüş olman bile beni aşırı mutlu etti. Çok teşekkür ederim."

"Takmamı ister misin?"

Kafamı sallayarak onu onaylarken arkamı dönüp saçlarımı tek elimle toplayarak ensemi açığa çıkardım. Gözlerimi yumduğum o kısacık anda Eymen kolyeyi boynuma taktı, takarken de tenimi kavuracak minik bir öpücük bıraktı boynuma. Ellerimi gerdanıma götürüp kolyeyi iki parmağımın arasına alırken dudağımı ısırdım gülerek.

"Yakıştı mı Eymen," diye sordum yönümü ona döndükten sonra.

Eymen'in de benim gibi ışıldayan gözleri kolyeme takıldı bir müddet. Sonra bakışlarını yeşillerime mühürledi. Çok çok başka, çok derin bakıyordu.

"Yakışmaz mı hiç? Çok yakıştı sarı papatyam."

"Sarı papatya," diye tekrar ettim kısık bir sesle. "O gün aslında sarı papatya diye bana dedin değil mi Eymen? O gün elimde sarı papatya vardı. Hani şu Mert'in bana verdiği sarı papatyadan bahsediyorum."

Eymen'in odasına ikinci kez girmeden kısa bir süre önce Mert ile tanışmıştım ve küçük adamım da bana sarı bir papatya vermişti. Eymen de onun odasından çıkmadan evvel sarı papatyaya bakarak 'sarı papatya' demişti. Bu güzel anı zihnimde tekrar canlanırken gülümsedim.

Eymen, "Hatırlatma şunu," dediğinde gülüşüm yüzümde dondu.

"Sana o papatyayı verenin ben değil de küçük bir velet olduğu gerçeği erkeklik gururuma dokunuyor."

Sözlerinin devamı yine bir kahkaha patlatmama neden oldu. "Tatlı küçük bir velet."

"Evet sana papatya veren tatlı bir velet."

Şu an sen de tatlı bir veletsin gözümde Eymen. Tabiki bunu içimden geçirdim dostlar.

"Ufacık çocuk o, Allah aşkına henüz 3 yaşında bir kardeşim var, seni ondan bile yar kıskanıyorum moduna bağlama Eymen."

"O modda değilim saçmalama, sadece keşke o papatyayı ben verseydim."

Tövbe, hala ben verseydim diyor ya. Isırcam o olacak.

"Vereydin, tutan mı vardı ciğerim," dedim. Aynen, aynen tam da böyle söyledim. Eymen'in gözleri şokla irileşti, daha sonra o da bir kahkaha attı.

"Of ulan, seni içime sokasım var kızım."

Eymen'e küçük yaramaz bir kız çocuğu edasında dil çıkarıp yine boynumdaki eşsiz güzellikteki kolyemi okşadım. Asıl bu adamı sırf böyle güzel düşündüğü için, sırf böyle güzel bir kalbi olduğu için içime sokasım vardı. Bir saniye, o zaten benim içimde değil miydi? Kalbimde ruhumda... İçimin diyarlarında at koşturuyordu mübarek.

"Bu papatyayı da ömrümün sonuna kadar saklayacağım Eymen," dedim kısa bir sessizlikten sonra.

Kaşları çatıldı. "Da derken Didem?"

"Eee ben küçük adamımın verdiği papatyayı da saklıyorum hala," dedim düz bir sesle.

Sahte bir kıskançlıkla gözlerini kısıp dudağının kenarını kıvırdı. "Bak sen şu zıpıra. Nasıl da fethetmiş gönülleri."

"Eder benim küçük adamım. Eymen yalnız Mert'i bile kıskanıyorsun ya ne diyim sana bilmem ki?!"

Eymen alay dolu bir bakış fırlatıp burnuma bir fiske attı. "Beni kardeşim gibi gördüğüm kızdan kıskanan hatun konuştu."

Şımarık bir edayla dudağımı büzüp omzumu silktim. "Onu da nerden çıkardın Eymen? Hiç de kıskanmadım Tuğçe'yi ben."

'Onu benim külahıma anlat' dercesine kafasını salladı. "Ha o yüzden üzerine atlayacak gibi bakıyordun kıza. O yüzden gözlerinle kızı yedin bitirdin."

Yutkunup kendimi geriye çektiğimde elimle miktar gösterdim. "Tamam, azıcık, bu kadarcık kıskanmış olabilirim ama sonra geçti tamam mı?"

Kafasını aşağı ve yukarı doğru salladı. "Tamam," dedi ve yine gözlerinde ufak haylaz bir çocuk gezinmeye başladı.

"Sen lisedeyken de kıskanırdın beni." Sonra üzerime eğildi ve sinsi bir şekilde gözlerini kıstı. "Hatta en çok Asuman'dan."

Ya şu an sırf Asuman'ın adını ağzına aldı diye o kızı bulup saçlarını cımbızla tek tek yolasım geldi.

Kızdığımı ve damarlarımda yeni bir kıskançlığın kabardığını ona belli etmemeye çalışarak önce etrafıma bakındım. Daha sonra parmaklarımla oynamaya başladım. Kıskançlıktan başka duygular içine girmiştim ama tarif edemiyordum. Üstüme ziyadesiyle bir durgunluk çökmüştü ki bunu Eymen de fark etti ve ifadesi ciddileşti. Gözlerine konan pişmanlık içini yakarken dizindeki elini saçlarıma uzattı ve omzuma dökülen sarı tutamları geriye doğru attı.

"Didem," dedi durgun ve mahsun bir sesle. "Kırdım mı seni, üzdüm mü? Bak şakaydı sadece yemin ederim."

Ağzıma biriken sözleri yuttum ve sustum. Kafamı indirip ellerimle oynamaya devam ettim amaçsızca. Ben ellerimle oynarken Eymen parmaklarını çenemin altına yerleştirip kafamı kaldırdı nazik bir şekilde.

"Didem? Güzelim? Yavrum ne oldu söylesene. Kırıldın mı? Kızdın mı? Bak kızdıysan bağır çağır ne bilim hatta tokat at."

Sinirle kaşlarımı çattım. "O nasıl laf Eymen," dedim baskın bir sesle. "Saçmala nasıl kıyıp da vururum ben sana."

Eymen'in kemiklerime kadar işleyen mahsun bakışı karşısında biraz daha yumuşayarak devam ettim sözlerime. "Ortada tokat atılacak bir mesele yok ki olsa bile yapmam bunu sana. Saçmalama."

"Niye böyle durgunlaştın peki," diye sordu ısrarla.

Gezegendeki bütün oksijeni içime hapsetmek istercesine derin bir iç çektim.

"Sen o gün kantinde otururken arkadaşların Asuman gözünü dikmiş sana bakıyor dediklerinde sen de arkanı dönüp o kıza baktın. Tam beş saniye sürdü o bakış..."

Sözlerimin sonunun hangi kapıya çıkacağını merakla beklemeye başlarken "Eeee," dedi sabırsızca.

"İşte o beş saniye kalbime beş asır sürecekmiş gibi gelen ağrıyı sapladı." Elimi geçiştirir gibi sallayıp ekledim. "Yani bilmiyorum Eymen. O an kıza baktığında içimden bir şeyler koptu. Onu fark edeceğini, ondan etkileneceğini düşündüm."

Eymen'in çenesi kasıldı birden. Bakışları donuklaştı. Şu an içinden o kıza bakan gözlerine küfürler savurduğuna emindim. Hatta bunu sesli de dile getirebilirdi.

"O zaman ben o kıza beş saniye bakan gözlerime s*kayım Didem," dediğinde onu ne kadar iyi tanıdığımı fark ettim ve içten içe sevindim ama sustum yine ve Eymen konuştu tekrar.

"Didem ona baktığımda hiçbir şey hissetmedim."

Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı olumlu anlamda salladım.

"Biliyorum Eymen."

"O zaman şunu da biliyorsundur sarışın. Ben sadece Asuman'a bakarken değil senden başka hiçbir kıza karşı sana hissettiğim duyguların kırıntısını bile hissetmedim."

"Ben de Eymen," dedim mırıldanarak. "Ben..."

Sözlerim Eymen'in dudaklarını dudaklarıma bastırmasıyla hiçliğe karışırken dudaklarını memnuniyetle kabul ettim ve ben de ona karşılık vermeye başladım. Öpüşünü hızlandırırken iki elimi de ensesinde birleştirdim. O da tek elini belime yerleştirip beni iyice kendine çekti. Heyecandan ölebilirdim şu an ama umrumda bile değildi.

🌟🌟🌟

"Gülmesene Didem."

Eymen ya sabır dercesine bir nefes alıp verdi.

"Kızım adam bize o kadar tolerans gösteriyor. Ben de abine saygımı gösteriyorum. Neticede söylediğimi duyup o toleransı elimde patlatmak var işin ucunda. Allah Allah!"

Omzumu silkip gülmeye devam ederken Eymen'in odasının olduğu koridora girdik. Ben hastalar rahatsız olmasın diye gülüşümü sonlandırdım ve sadece sırıtmakla yetindim ve Eymen'in bir boğayı andıran kızgın suratına baktım. Tabi siz neye bu kadar güldüğümü merak ediyorsunuz değil mi?

Durun anlatayım.

Şimdi biz terasta Eymen ile öpüşürken telefonum çaldı ve Eymen de huysuzca benden ayrılıp "Kim lan bu öpüşmenin ortasında arayan kıçı kırık," dedi ve telefondaki 'Abimmm' yazısını görünce mosmor oldu. Bu da yetmezmiş gibi telefona bakarak sanki abim onu duymuş gibi "Özür dilerim Didem'in abisi," dedi. Canım yaaaa...

Eymen gözlerini devirirken karşıya baktım ve gördüğüm kişi ile sevinçle gülümsedim zira bana doğru hayatımda olan diğer dünya tatlısı bir erkek geliyordu. Annesinin elinden tutmuş bana doğru yaklaşırken ben de adımlarımı hızlandırdım ve bir noktada buluştuk.

"Yideeeemm," diyen küçük adama göz kırpıp Arzu ablaya baktım. "Meraba Arzu ablacım. Nasılsın?"

Arzu abla içten bir şekilde gülümsedi. Yorgun ve uykusuz görünüyordu ama yüzünden de tebessümü eksik etmiyordu hiç.

"Meraba gençler," diye karşılık verdi o da bir Eymen'e bir de bana bakarak. "İyi diyelim iyi olsun. Siz nasılsınız?"

"Şükür abla," dedi Eymen. Ben o sırada paçamı çekiştiren küçük adama odaklanıp diz çöktüm ve boylarımızı eşitledim.

"Yidem aslında sana biraz küstüm ama seni de çok özledim. Bu yüzden önce sarılalım. Sonra küsmeye devam edicem."

Büyük bir tatlılıkla ve yine aynı ebatlarda devam eden bir sitemle konuşan küçük adama 'hayırdır' dercesine göz kırptım. Dudağını büzdü. "Önce sarılalım. Sonra söyliycem."

"Pekiiiiii. Önce hasretimizi bir güzel giderelim."

Kafasını çok tatlı bir biçimde salladıktan sonra minik kollarını boynuma doladı. Ben de ellerimi küçük bedenine sarıp boynundan öptüm. Uzunca bir süre sarıldıktan sonra birbirimizden ayrıldık ve göz göze geldik.

" Eee küçük adam," dedim yanağından makas alırken. "Niye küstün sen bakim Yidem'ine?"

"Çünkü sen hiç ziyaretime gelmiyorsun. Ben seni çok özlüyorum ama..." Eymen'e bakıp konuşmasına devam etti. "Sen hep Eymen abimin yanına gidiyorsun. Küstüm işte sana."

Gerçek ve samimi bir hüzünle dudağımı büzdüm. Haklıydı çocuk. Onu da Gökçe'yi de hep ihmal ediyordum. Kendimi şu an çok kötü hissediyordum.

"Pekiiiii," dedim hüzün dolu bir sesle. "Nasıl affettirebilirim kendimi sana küçük adamım?"

İşaret parmağını çenesine koyup biraz düşündükten sonra gülümsedi. "Beni iki yanağımdan öpersen ve ziyaretimi ihmal etmezsen barışırım seninle Yidem."

"Yidem sana kurban olur be," diyerek önce sağ yanağını sonra da sol yanağını sulu sulu öpüp geri çekildim ve elimi ona doğru uzattım. "Bundan sonra seni ihmal etmeyeceğim. Söz veriyorum küçük adam."

Minik elini uzatarak elimi sıkıp göz kırptı. "Anlaştık Yidem."

Ben de göz kırpıp ona bir kez daha sarıldım.

"Hadi bebeğim, biz gidelim. Dinlenmen gerekiyor."

Mert benden ayrılıp annesine baktıktan sonra kafasını olumlu anlamda salladı ve tekrar bana odaklandı. "Gitmem lazım Yidem. Yine görüşelim lütfen."

Dayanamayıp burnunu sıktım. "Lütfen diyen dilini yerim senin. Görüşeceğiz tabiki küçük adam."

Memnun bir şekilde gülümseyip annesinin elini tuttu ve Eymen'e baktı tekrar. "Sen de gel odama Eymen abi," dedi şirin şirin.

Eymen gülümseyerek göz kırptı. "Gelirim aslan parçası."

"Biz gidelim artık. Daha sonra görüşürüz. Dikkat edin kendinize."

Arzu abla ve oğlu yanımızdan ayrılırken Eymen ile birlikte "Görüşürüz abla," dedik. Mert yürürken arkasını döndü ve bana öpücük attı. Ben de o öpücüğü alıp kalbimin üstüne koyduğumda kıkırdadı.

Kafamı çevirdiğimde Eymen'in yine hayranlık dolu bakışlarıyla karşılaştım.

"Boşuna demiyorum sen çok güzel bir anne olacaksın diye."

Hafif bir utandım ve kafamı eğerek saçlarımı kulağımın arkasına tıkıştırdım.

"Didem!"

Ve abimin sesiyle kafamı kaldırıp karşıya baktım. Hafif sinirli bir şekilde bize doğru yaklaşan abim elindeki telefonu yüzüme doğru salladı.

"Arayalı kaç saat oldu kızım? Ağaç oldum kapının önünde."

Yani abi beni niye sevgilimin yanında utandırıyorsun ki? Ne gerek var yani?

"Abicim," dedim şirince gülümseyerek. "Sakin mi olsan azıcık. Geliyordum ama Mert'le karşılaştık. Onunla konuştum biraz."

Abimin bakışları yumuşarken bakışları ifadesiz duran Eymen'e kaydı ve elini uzattı.

"Merhaba, Kerem ben. Didem'in abisiyim."

Eymen hafif tebessüm ederek abimin elini sıktı. "Merhaba Kerem. Eymen ben de. Didem'in..."

"Biliyorum koçum mevzuyu," diyen abim Eymen'in sözünü kesti. Didem'in sevgilisiyim lafını mı duymak istemedi nedir?

"Hmmm," diye bir mırıltı çıkardı Eymen. "Abisiniz sonuçta. Kız abisi olmak zordur. Bilmiyorum ama tahmin ediyorum. Yani şunu bilin ki ben kızkardeşinize çok değer veriyorum. Onu çok seviyorum. Onu üzecek bir şey yapmam asla. Bana güvenebilirsiniz."

Abimin dudağının kenarı kıvrılır gibi oldu. "Güvenmesek bu saate kadar yanında kalmasına izin vermeyiz zaten aslanım. Didem kimi hayatına alacağını iyi bilir. Eğer seni hayatına almışsa vardır bir bildiği. Temiz bir çocuğa benziyorsun. Belli. Ama Didem benim göz bebeğim, canım. Onun üzülmesini asla istemem. Mesajı aldın umarım."

"Abi," dedim uyarıcı bir tonda.

Bakışlarını bana çevirdi hemen. "Ne var kızım? Bir abi olarak uyarımızı da mı yapmayalım? O kadar da olsun."

"Sıkıntı yok Didem," diyen Eymen'e baktım bu sefer. "Abin haklı."

Abimin bakışları Eymen'e karşı iyice yumuşarken tebessüm ettim. "Umarım her şey yolundadır Eymen." Sonra bakışlarını hastanenin duvarlarında gezdirdi ve tekrar Eymen'e odaklandı. Hastalığını kastediyor ama bir türlü soramıyordu. Gözdağı veren ama Eymen'i kırmak istemeyen koca yürekli abim benim.

Eymen de abimin ne demeye çalıştığını anladı ve burukça tebessüm etti. "Her şey yolunda Kerem. İnşallah her şey daha da güzel olacak." Sonra bakışlarını bana çevirdi. "Çünkü Didem yanımda artık."

İçim bir hoş olurken kollarına atlamamak için zor tuttum kendimi ama o bakışlarımdan anlayıp varla yok arası bir şekilde göz kırptı.

"İnşallah," diyen abim bakışlarını bana çevirdi. "Gidelim mi artık fıstık?"

Başımla onu onayladım. "Gidelim abi."

Abim tekrar Eymen'in elini sıktı. "Tanıştığıma memnun oldum Eymen. Görüşürüz."

"Görüşürüz Kerem. Ben de memnun oldum."

Hayatımdaki en önemli erkeklerden ikisi tanışmıştı. Bunun hayalini hep kurmuştum ama böyle olacağı aklıma gelmezdi.

Zaten hayat, plan yaptıkların değil nasibine çıkan değil miydi?

Ve iyiki nasibim Eymen'di.

BÖLÜM SONU...

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 95.3K 46
Abi kurgusu 8 aydır kanserle mücadele eden Güneş'in , kemik iliği tedavisi için biyolojik ailesi ile tanışma serüvenini okumak isterseniz okumaya baş...
757K 51.6K 33
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
299 126 11
"İnsanların hayatını tehlikeye atıyor diye, kayayı yerinden etmişler. Denizkızı ve inci küpeleri bir başına kalmış." "Sana söz veriyorum Kaya, hayatı...