Vurgun

By Sombre00

5M 194K 40.8K

Sevdaya tutulmuş iki yüreğin hikayesi. More

Birinci Bölüm
İkinci Bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi İkinci Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dokuzuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz İkinci Bölüm
Otuz Üçüncü Bölüm
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Beşinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
Kırkıncı Bölüm
Kırk Birinci Bölüm
Kırk İkinci Bölüm
Kırk Üçüncü Bölüm
Kırk Dördüncü Bölüm
Kırk Beşinci Bölüm
Kırk Altıncı Bölüm
Kırk Yedinci Bölüm
Kırk Sekizinci Bölüm
Kırk Dokuzuncu Bölüm
Ellinci Bölüm
Elli Birinci Bölüm
Elli İkinci Bölüm
Elli Üçüncü Bölüm
Elli Dördüncü Bölüm
Elli Beşinci Bölüm
Elli Altıncı Bölüm
Elli Yedinci Bölüm
Elli Sekizinci Bölüm
Elli Dokuzuncu Bölüm
Altmışıncı Bölüm
Altmış Birinci Bölüm
Altmış İkinci Bölüm
Altmış Üçüncü Bölüm
Altmış Dördüncü Bölüm
Altmış Beşinci Bölüm
Altmış Altıncı Bölüm
Altmış Yedinci Bölüm
Altmış Sekizinci Bölüm
Altmış Dokuzuncu Bölüm
Yetmişinci Bölüm
Yetmiş Birinci Bölüm
Yetmiş İkinci Bölüm
Final

Yirmi Üçüncü Bölüm

68.1K 2.7K 580
By Sombre00


Duyduğumu hazmetmeye çalışırken yüzümde hiçbir mimik oynamadı. Şok olmak veya şaşırmak yada inme indi diyin ama bir şeyler olmuştu !

Ağzımı açamamıştım !

Daha fazlası mı dedi o ?

-"N-Nasıl yani ?" dedim kekelemeyi engelleyemeden.

Gözlerini gözlerimden boynuma oradan göğüs hızama kadar yavaşça indirip sonra başını çevirdi ve yanıma uzandı.

-"Uyuyalım artık."

Ne ?!

Beni böyle şoka uğrattıktan sonra uyumak mı ?!

-"Hayır Savaş." diye karşı çıktım ona doğru döndüm.

-"Uyku vakti." Umursamadan sırtını dönünce kaşlarımı çattım. Koluna yapıştım. Amacım onu bana doğru çevirmekti ama kendimi önüne düşmüş olarak buldum. Yataktan düşmeme bir kaç santim kala belime yapıştığı gibi beni göğsüne hapsetti.

Düşme korkusuyla hızlanan nefeslerim dudaklarına çarparken yüreğim kuş gibi çırpınıyordu. Yutkunmaya çalıştım olmadı. Boğazım kurumuştu.

İfadesiz duran Savaş alnıma değen burnunu çekip benimle birlikte yatağın ortasına kaydı.

Susmaya karar verip başımı boyun girintisine yasladığımda kollarından birini sırtıma diğerini belim ve kalçam arasına getirmişti.

-"İyi uykular."

-"Sanada." derken sesim içime kaçmıştı.

Sonrası onun sıcaklığıyla bastıran uykuya esir olmamdan oluşuyordu.

'

O gün sabah uyandığımda Savaş yatakta değildi. Kahvaltımızı yapmadan kale benzetmesi yaptığı evinden ayrılmıştık. Ve geceyle ilgili tek bir konuşma dahi aramızda geçmedi.

Aradan yaklaşık bir hafta geçmişti. Bazı şeyleri unutmak için kendimi işe veriyordum ve eve geç gelip yorgun düşüyordum. İsmini geçirmediğim kişinin evleneceği haberini bilmediğimi sanarak kıvranan Ala bildiğimi öğrendiğinde bir hayli şaşırmıştı. Arslan eniştem de hem benim biliyor olmama hemde onun böyle bir şey yapmasının şokunu yaşıyordu. Kısaca her şey eskiye dönmüştü. Kırıkları olan kalbimi sarıp iyileştirirken tuhaf olan Savaş'la hallerimizdi. Bu geçen günlerde onlara iki kere akşam yemeğine gitmiştim. İkimizde o gecenin öncesinde olduğu gibi ne sarmaş dolaş oturuyorduk ne de birbirimize fazla bir temasta bulunmuyorduk. Bu tuhaflığı aynı anda hissediyor olmamıza rağmen ikimizde sanırım değişmiştik.

Bugün de diğer günlerin aksine Leyloşun isteği üzerine sabah erkenden kalkmıştım. Çünkü beni ve Ala'yı kahvaltıya davet etmişti.

Gece yatmadan duş aldığım için saçlarım temizdi. Yukarıdan yarısını toplayıp sıkı bir at kuyruğu yaptım. Ardından bütün saç uçlarımı maşalayıp yüzüme soft bir makyaj yaptım. Dolaptan elime ne geldiyse onu üzerime geçirmiştim çünkü bir an önce gidip Savaş'ı görmek istiyordum. Aramızdaki tuhaf havadan canım sıkılıyordu.

Hızlıca evden çıkmış arabama binmiştim. Evleri buraya çok uzak değildi bu yüzden saat 8 olmadan oradaydım.

Kapıyı açan Leyla teyze her zamanki sevgisiyle beni kucaklarken gözlerim Savaş'ı arıyordu.

-"Çok mu erken geldim ?"

-"Yok yok hem çocuklar işe gitmeden ancak bu saatte yiyebiliriz." Çocuklar dediği Arslan eniştem ve Savaş oluyor.

-"Rümeysa uyanmadı mı ?" diye sordum onun peşinden mutfağa yürürken.

-"Uyandı ama duşa girecekti gelir şimdi. Sende git Savaş'ı çağır. Yine kendini çalışma odasına kapatmış sabah sabah gözlerini yoruyor." diyince yanağımın içini ısırıp terleyen avuçlarımı pantolonuma sürdüm.

-"Yardım edeceğim bir şey yoksa gideyim ?"

Eliyle yaptığı savurma hareketi sonrası spor ayakkabılarımın verdiği rahatlıkla koşarak merdivenleri tırmandım.

Çalışma odasına girmeden derin solukla kapıya parmağımı vurdum.

-"Gel." Bariton sesi kapının diğer tarafındam gelince aldığım soluk bir işe yaramamıştı.

Bu heyecanımın tek sebebi kesinlikle o gece !

Kapıyı yavaşça aralayıp başımı uzattım. Göz göze gelir gelmez vücudumun geri kalanını da odaya soktum.

-"Günaydın !" diye şakıdım gülümseyerek.

-"Günaydın." Deri koltuktan kalkıp yanıma yürüyene kadar kaç kere nefes alıp vermiştim hiçbir fikrim yoktu.

-"Leyla teyze seni çağırmamı istedi eğer işini bölmediysem." Tedirgin bakışlarım kaslı ve uzun bedeninde dolaşıyordu. Yine bedenini saran siyah kumaş bir pantolon ve siyah gömlek giyiyordu.

-"Öyle bakınıyordum. Gel inelim." Elini belime yerleştirip nazikçe ittirirken birlikte alt kata indik.

Salonda koltuğa yan yana oturmuştuk ama diken üstünde gibiydik.

-"Savaş bir şey söyleyeceğim." dedim umutsuzca ellerimi izlerken.

Salladığı dizini durdurup boynunu bana doğru çevirdi. Aramızda belli bir mesafe vardı fakat nasıl oluyorsa nefesini yüzümde hissediyordum.

-"Ne oldu ki bize böyle ?" diye sordum omuzlarımı indirip. Ona bakmadığım için daha rahat sormuştum.

Bedenini bana doğru kaydırıp iki avucuyla yüzümü tuttu ve kendine çevirdi.

-"Bir şey olduğunu mu düşünüyorsun ?"

Göğsümden çıkan titrek nefesin ardından ellerimi kaldırıp bileklerine koydum ve soğuk tenini hissettim.

-"O geceden sonra..." Göğsümün orta yerinin sıkışmasıyla dudaklarım kapanmıştı ki Savaş hızla eğilip yanağıma dudaklarını bastırdı.

-"Bunu konuşursak çok başka yerlere geleceğiz. O yüzden o geceyi hatırlamayalım." Çekmediği dudaklarını tekrar bastırınca nefesim başka yerlerime kaçmıştı. Ellerimi indirirken yüzüme sürünen sakallarının iç gıdıklayan ama hoş gelen bu duyguya odaklandım.

Söylediklerinin ise sonradan farkına varmıştım.

-"Hatırlamak istemiyor oluşun unutmak istediğin anlamına mı geliyor ?" Kötü bir şey olmamıştı sadece daha farklı bir şeyler olmuştu.

Farklı hisler.

Yanağıma sürttüğü burnundan derin bir nefes alıp başını iki yana salladı.

Hadi ama Savaş biraz uzaklaşmalısın ! Ben bunu çözmek için gelmiştim daha çok karışalım diye değil.

-"Eğer itiraf etmem gerekirse hiçbir saniyesini unutmak istemem." Üçüncü öpücüğü çenemin hizasında bir yere konmuş karnıma sancılar saplamıştı.

Geri çekildiğinde put gibi kesilmiştim. Öksürmek istiyor öksüremiyor yutkunmak istiyor yutkunamıyordum. Ama tek gerçek duygum karnıma saplanan bıçaklardı.

Nasıl bir şey bu ?

-"Yavrularım kapı çaldı duymuyor musunuz ?" Leyla teyzenin sesiyle allak bullak olan aklımı toparlayıp hızla koltuktan kalktım.

Soluğu mutfakta almıştım. Dolaptan çıkarttığım buz gibi suyu bir dikleyişte içip bitirdim.

-"Günaydııın !" Ala'nın enerji dolu sesiyle mutfaktan koridora geçtiğimde hemen sarılmıştı. Yüzümün bembeyaz kesilmesini fark etmesin diye zorla gülümsedim.

-"Günaydın canım." dedim ve geri çekilip Arslan enişteme sarıldım. Beni kolunun altından çıkarmadan salona yürüdü.

Savaş da ayağa kalkmıştı. Dilimi ısırıp gözlerimi kaçırdım.

-"Günaydın birader yine çok neşelisin yüzünde gülücükler açıyor." dedi Arslam eniştem bulduğu fırsatta lafını sokarak.

-"Günaydın taze baba. Ve dünyanın en güzel hamilesi." Ala'ya sarılan Savaş ister istemez beni gülümsetti.

-"Beni en güzel sen şımartıyor olabilirsin. Örnek al kocacım." dedi Ala gözlerini kısıp enişteme bakarken.

Sarılmayı bıraktığında Arslan eniştme beni bırakmış onu kollarına almıştı.
-"Aşk olsun üzüyorsun beni."

Ala'nın şaka yaptığından emin olduğu için üzerinde çok durmamıştı. Rümeysa'nın gelişiyle de kahvaltı sofrasına oturmuştuk.

Savaş ile her zaman yan yana oturduğumuzdan dolayı yine öyleydik. Bu yüzden lokmalar boğazıma diziliyordu.

Söylediği yada ima ettiği şeyin ucu çok açıktı. Ve utandırıcı.

-"Aa bu arada bakın ne diyeceğim. Bir hafta sonra bir davet düzenledik. Berzan ağanın İstanbul'da ilk otel açtığı günü bir kokteyl ile kutlayacağız."

Onu ilgilendiren hiçbir şey artık beni ilgilendirmiyordu.

-"İyiymiş." dedi Savaş sadece. O sırada tabağıyla ilgileniyordu.

-"Hem çevrede daha fazla etkileşim olur diye düşündüm. İş dünyası falan filan herkesi davet edeceğiz. Sizde onur konuklarım olarak yanımda olacaksınız. Özellikle Leyla teyzem." Arslan eniştem Leyloşa bakıp göz kırpınca Leyloş gülmüştü.

-"Geliriz tabi oğlum." diye karşılık verdi.

Ala'nın bana kaçamak attığı tedirgin bakışlarından bir yere varamamıştım. Zaten şuan aklım pek çalışmıyordu sebebi malum.

-"Gelemeyiz." Savaş'ın beklenmedik tepkisiyle çatal bıçak sesleri kesildi.

-"Ne demek gelemezsiniz ?" dedi Arslan eniştem.

-"Azad da gelmeyecek mi ?" diye sordu Savaş oldukça aksi bir yüzle karşıya bakarken.

-"Gelecekler."

-"Suratının ortasına vurma isteğimi bastıramam. Kusura bakma kardeşim." Aklım biraz daha kendine geldiğinde gözlerimi şaşkım yüzlerde gezdirdim.

-"Ne diyorsun sen oğlum ?" Leyla teyzenin bir şeyden haberi olmadığı için merak etmişti.

-"Boşver sen anne." diyen Savaş'ın sesi ikiletmemeyi içeren tonunda çıkmıştı.

Sesiyle her şeyi anlatan birisiydi.

Masanın altında kalan elimi usulca bacağına koyduğumda anında kasılmış yan gözle bana bakmıştı.

-"Eniştemin yanında olmalıyız." dedim içten içe ricada bulunarak.

Benim yüzümden aralarının bozulmasını istemiyordum.

-"Bunun Savaş'ta farkındadır diye düşünüyorum Alisa. Öyle değil mi ?"

Savaş burnundan soluyarak eline çayını aldı.
-"Çayınız soğuyor." dedi artık konuyu kapatın der gibi.

Sonra konuşacağımızdan emin olduğum için kahvaltıma devam ettim.

-"Alışverişe gidelim mi kızlar ? Hem elbise bakarız."

Aslında kendim bile gitmek istemezken Savaş'ı zorluyordum. İşin gerçeği hiçbirimiz küçük değildik. Olgun insanlardık. Herkes bir şeyler yaşayıp ayrılabiliyordu. Yüzüne bakmazdım yakınından geçmezdim olur biter.

-"Gidelim gidelim." diye atıldı Rümeysa.

-"Olur." dedim bende.

Bitmek bilmeyen kahvaltımızın ardından Savaş ceketini almaya yukarıya çıkmıştı. O konudan sonra hep sinirliydi ve hiçbir sohbete katılmamıştı. Ben dahil herkes farkındaydı.

-"Şey ben bir çıkayım-" Dilimi döndürüp cümle kuramıyordum ki Leyla teyze yardıma yetişti.

-"Ay git kızım al şunun sinirini deli ediyor bu çocuk insanı." demiş derdimi anlamıştı.

Ellerimi sıkıp merdivenleri birer birer çıktım. Kapısı aralık olan odasından içeri girdiğimde bir kez aldım mı tekrar almak isteyeceğiniz parfüm kokusu her yeri sarmıştı.

-"Konuşalım mı ?"

-"Geç kalıyorum geldiğimde konuşalım olur mu ?" derken giydiği yeleğin düğmesini ilikliyordu.

-"Olmaz." diyip kapıyı kapattım ve sırtımı yasladım.

Seslice üfleyip ceketini yatağa fırlattı. Önüme gelene dek yer ayağımın altından kayıyormuş gibi gelmişti. Hızlıca gelip önümde durdu ve dik dik baktı.

-"Sinirliyim. Gerginim. O herifin suratını dağıtmadan rahatlamayacağım oldu mu ?!"

Sesinin yüksekliğinden sıçrayıp iyice kapıya sinmiştim.

-"Bana sakin ol falan demeye geldiysen hiç başlama. "

Anından başımı olumsuz yönde salladım.
-"Hayır ama ben bunun daha fazla uzamasını istemiyorum. O hiç yokmuş olmamış gibi davranmak istiyorum. Olaylar büyümesin sen ona elini sürme istiyorum. Çünkü gözümde senin vurmanı bile hak etmeyecek bir seviyede."

Yeterince sakin ve açık konuştuğumu biliyordum. Özellikle Savaş'ı sakinleştiren sesimi kullanmış masum masum gözlerinin içine bakmıştım.

Yumruk yaptığı elini omzumun üzerine kapıya indirince yüreğim ağzıma geldi.

-"Beni böyle etki altına almandan nefret ediyorum." İyi bir şeyi bağırarak söyleyince kulağa hiç iyi gelmiyordu.

Ama yine de buna gülümsedim.
-"Biliyorum o yüzden konuşuyorum." dedim gururum okşanırken.

-"Çok biliyorsun sen." Yüzünü yüzüme eğdiğinde kapı dışarıya esnese de geri kaysam diye diledim.

Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamamak için ellerimi göğsüne koyup ittirmeye çalıştım.

-"Sinirlenmek yok anlaştık mı ?" diye sordum başımı sağ tarafa çevirip başka yere bakıyormuş gibi yaptım.

-"Belki biraz daha sakinleştirilmeye ihtiyacım vardır." dedi kısık ve boğuk sesiyle iyice yaklaşırken.

Tanrım !

Savaş neden böyle sanki tutkulu bir filmin içindeymişiz gibi davranıyor ?!

-"Şey bu kadar yakın olmadan konuşsak ?" Ah tamamen ağzımdan kaçtı.

Resmen kapıyla arasına sıkışıp kaldım. Yalnızca dudaklarını görecek kadar bir mesafe vardı. Yukarı yavaşça kıvrıldılar

-"Neden ? Rahatsız olmadığını söylemiştin."

Karnına kaymış ellerimi çekmeden yeniden bastırdım fakat bir eliyle ellerimi tutmuştu.

Hava sıcaktı. Yanaklarım daha sıcak.

-"Evet ama bu kadar da olmasa iyi olur." dedim zor bela.

Başını geri çektiğinde derince bir nefes aldım. Fakat hala bedeni bedenimi sıkıştırıyordu.

-"Daha bu sabah uzaklaştığımız için gelip konuşmak istemedin mi ?" Bunu nasıl anladı ?

Başımla onayladım. Kuruyan dudağımı yalayıp içimden geçeni olduğu gibi söyledim.
-"Uzak da kalamıyorum. Yakın da olamıyorum." dedim ve nerden geldiğini bilmediğim bir güçle gözlerimi gözlerine çıkarttım. Meydan okurcasına bakışlarımız birbirine karışırken gerilmiş yüzünü eğmişti.

-"Tercihini hangisinden yana kullanmak istersin ?" Sorusu vücudumu ürpertti. Gözlerine bakmak artık zorlaşınca parmak ucuma yükselip kollarımı boynuna doladım.

-"Normal halimize dönmek isterim." İçimden bir ses ağzımdan çıkanın aksine bunun artık imkansız olacağını bağırıyordu.

Çenesini omzuma yaslayıp belime sarılınca ayaklarım yerden kesilmişti. Kollarının arasına girince kendimi minyatür bir bebek gibi hissediyordum.

-"Olur güzelim olur."

'

Savaş'la normale dönme konuşmamızda Ala'nın beni çağırması araya girmişti.

O günden sonra normale döndük sanıyorduk ama öyle olmadığının farkındaydık. Bir hafta boyunca da bu böyle sürmüştü. Bu süre zarfında yalnızca bir kere buluşmuş dışarıda kahve içmiştik. Onun haricinde birbirimizden kaçtığımız aşikardı.

Bugün ise benim için can sıkıcı bir gündü. Ama Arslan eniştemin heyecanına ortak olmak zorundaydık.

Savaş'la bu konuyu tekrar konuşmadık ama düşünüp doğru karara vardığını biliyordum. Eminim gelecekti.

Güne ne kadar geç başlarsam o kadar rahat olacağımı sanmıştım. Öyle olmadı. Gece sabaha karşı uyumuş öğleden sonra 3 de uyanmıştım. Buna rağmen hazırlanmak istemiyordum. Onu görmek kalbimi etkilemeyecekti ama canımı sıkacaktı işte buna da engel olamazdım.

Kaçışım olmadığını bildiğimden yataktan kalktım. İlk işim uzun bir duş almak oldu. Yaklaşık kırk dakika kadar sürmüştü. Banyodan çıktıktan sonra Clarissa'nın getirdiği kahvaltı tepsisini dizlerime koymuş dizi izleyerek karnımı doyurmuştum.

Kokteyl saat 7 de başlayacaktı.

Telefonumdan saate baktığımda 4 olmuştu ve o sırada mesaj gelmişti.

Savaş
-6'da hazır ol seni alacağım.' 

Her gün konuşuyorduk ama bir kaç gündür onu görmediğim için beni alacağına ufaktan sevinmiştim.

-Olur tamam.' diye yazıp gönderdikten sonra saçlarımı yapmak için banyoya geçtim.

Kurutmadan güzel kokulu bir krem sürüp bekleme süresinde yüzümü nemlendirdim.

Saçlarımı dümdüz olacak şekilde iyice düzleştirmiş makyaj masama oturmuştum.

Clarissa'nın odama girdiğini görünce ona döndüm ve elbisemin üzerinden ütüyle geçmesini rica ettim.

Gözlerime siyah gölgeli bir far sürüp doğal görünen kirpikleri taktım. Geri kalan ten makyajımı özenle tamamlayıp dudağıma nude rujlarımdan birini sürdüm.

Makyajım bittiği için geriye yalnızca giyinmek kalmıştı.

Koltuğa oturup Ala'yı aradım. Çaldığı gibi açmıştı.

-"Kalp kalbe karşı galiba bende seni arayacaktım."

-"Ne yapıyorsun diye aradım. Ben hazır sayılırım." dedim.

-"Bende öyle giyinip fotoğraf atacağım yorum yap. Avşin hanımlar da bizde ve birlikte geçeceğiz. Seni almak isterdim-"

-"Yok saçmalama tabiki gelmem. Hem Savaş alacak beni. " derken gerilmiştim. Onlarla en son ki anım içler acısıydı.

-"Pekala güzel olacak inanıyorum. Sen iyisin değil mi ?"

Elimi saçlarıma getirip geriye yaslandım.
-"Elbette. Endişelenme iyiyim. Sadece gerginim biraz onları görmek istemiyorum."

-"Biliyorum biliyorum- efendim hayatım ?"

Arkadan Arslan eniştemin sesi gelince Ala'ya onunla ilgilenmesini söyleyip kapattım. Biraz aklım dağılsın diye girdiğim İnstagramda farkında olmadan baya bir süre takılınca oturduğum yerden hızlıca kalktım.

Sade ama kışkırtıcı güzellikte bir parça olan elbiseyi uygun iç çamaşır giyinip üzerime geçirdim.

Bayılarak aldığım ayakkabılarımı da giyindikten sonra oldukça güzel görünüyordum.

Elime siyah bir çanta alıp cüzdanımı ve telefonumu attım. En sevdiğim parfümü boynuma sıktım ardından alt kata indim. Yürürken elbisemin kısalığına bakıyordum. Ne çok ne azdı ama kısaydı.

Kapının arkasında olan dev varaklı aynada bir fotoğraf çekilip story olarak paylaşırken kapıdan korna sesi yükselmişti.

-"Clarissa ben çıktım." diye seslenip topuklarımın yankılandığı zeminde kapıya doğru yürüdüm. Dış kapıyı açan güvenliğe teşekkür ettikten sonra önümde duran iki siyah arabaya baktım. Arkadaki genellikle korumaların olduğu araba oluyordu. Önde duran araba daha önce Savaş'ın kullandığını görmediğim kırmızı bir Lamborghiniydi.

Hatta ve hatta şoför koltuğunda kendisi oturuyordu.

Açılan kapıdan arabaya otururken elbiseme dikkat ederek oturmuştum.
-"Ne kadar da hoş." diye mırıldandım gülerek.

Yakasında parlayan pırlantalı yaka iğnesini düzeltirken bana dönüp uzun uzun süzdü.

-"Senin kadar değil."


•••


Ooo yazar hanım tam yerinde kestin ama ajdj

Umarım beğenmişsinizdir ❤😽

Continue Reading

You'll Also Like

668K 30K 15
" Kan yüzünden evlendik. " Sustu bir süre konuşmadı derin bir nefes alıp Dewran'ın kara harelerine baktı. "Ya bir gün başkasını seversen ona aşık ol...
5.7M 268K 58
"Küçük bir kız çocuğu gibisin." Soğuğun içime ilmek ilmek işlemesi gecenin ayazından değildi, onun buz gibi sözlerinden ürpermiştim. Gök yüzünde bizi...
1M 44.4K 57
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
7.6K 444 31
"Soyun!" Demesiyle bağırdı Azat en sonunda Sıkıca belinden tutarak "Ne demek bu bırak beni?" Korkuyla bakıyordu. "Neden beni istemiyorsun söylesene...