Sensiz Asla (Tamamlandı)

By FeyzaTurak

246K 12.5K 862

Mary Merriville amcasının yaptığı bir hata yüzünden Haversham Dükü Jordan Cameron'un öfkesine maruz kalır. Bi... More

Sensiz Asla
1. Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. bölüm
9. bölüm
10. Bölüm
11. bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. bölüm
15 Bölüm
16. bölüm
17. bölüm
18. bölüm
19. Bölüm
Duyuru
Duyuru!!

21. Bölüm Final

10.7K 551 130
By FeyzaTurak

"Siz soylular bunu yapmaya hakkınız yok! Kral-"Stephen cebindeki cep saatini adama fırlattı..

"Bunu Elyssa'nın evinin önünde düşürmüşsün.. İç yüzünde adının baş harfleri yazıyor.."

"Bunun oraya nasıl gittiğini bilmiyorum! Birileri bana oyun oynuyor!" William hızlı bir şekilde adamın yakasından tutup arkasındaki çalılığa yasladı. Konuştuğunda nefesi adamın kesik nefesleri arasında kayboluyordu.

"Ne olduğunu anlatmak için bir dakikan var, aksi halde yaşamak için de çok vaktin olmayacak.." Stephen adamın saatini manidar bir şekilde açıp konuştu..

"Son otuz saniye Durmond.. Seni orada melekler karşılamayacak.."

"T-Tamam.." William adamın sözlerinden etkilenmişe benzemiyordu.. Ellerini gevşetmeden sormaya devam etti.

"O saat sana mı ait?"

"E-Evet.."

"Elyssa'yı ziyaret ediyor musun?" Adam zorlukla yutkunup gözlerini kapattı. William adamı sarsıp bağırdı.

"Cevap ver!"

"E- Ev- Vet!"

"Elyssa ile yattın mı?"

"Bak ziyaret ediyorum ama-.. Yemin eder-"

"Senin yemininle ilgilenmiyorum Durmond.." Stephen'in arkadan sözünü kesmesiyle genç adam daha da korkmaya başladı. Stephen aldırmadan devam etti. "Bir Dük'ü kandırırsan ne olur biliyor musun Durmond?"

"Bakın ben gerçekten-" William adamın suratına bir yumruk daha inirdi. Adamın bedeni bir saman çuvalını andırırcasına yere yığılırken Stephen sadece kaşlarını kaldırdı. Daha sonra William'a dönüp sordu.

"Jordan'a gidiyoruz değil mi?" William başını olumlu anlamda salladı daha sonra Stephen'e dönüp ekledi. "Judith ve seninle sonra ilgileneceğim"

"Elbette William.." Stephen adamın ayaklarından tutup sürüklerken sırıtıyordu...

********

Mary Havesham'ın uçsuz bucaksız yeşilliklerine bakarken istemsizce karnını okşadı. Ebe muayene ettikten sonra morali biraz olsun düzelmişti. İkiz bebekler... Bunu beklemiyordu. Fakat Jordan'dan hala haber alamıyor oluşu onu üzüyor hatta endişelendiriyordu. Biraz düşündükten sonra Jordan'a bir mektup yazmaya karar verdi. Jordan'a hala kırgındı ama çocukları hakkında bilgi sahibi olmaya hakkı vardı. Mary masanın başına geçip beyaz bir kağıt aldı. Mürekkep kağıtta iz bırakırken Mary artık nasıl hitap etmesi gerektiğini biliyordu...

Majesteleri...

Sizden uzun süredir haber alamadığım için mektup yazmak istedim. Sağlığınız yerindedir umarım. Hamileliğim konusunda sizinle konuşmam gereken önemli bir mesele var. Kısa zaman da görüşmek üzere..

                                                                                                              Mary

Mary yazdığı mektubu Martha'ya verip bahçeye çıktı. Jordan ona kızmış olmalıydı. Düşünceler zihninde aniden belirirken Mary birden hiç olmadığı kadar sinirli hissetti kendini. Haversham'a geldiğinden beri üzgündü. Jordan'ın yaptığı hatayı sindiremiyordu. Oysa onun çoktan gelip onu ziyaret etmesini bekliyordu. Ya da en azından bir not. Belki de metresiyle diye düşündü.. Yüzünde ki ıslaklığın sebebinin öfkeden mi yoksa üzüntüden mi olduğunu fark etmese de Jordan'a bunun hesabını soracaktı. Hormonları onu yeterince dengesiz hale getirmişti. Bahçede ilerlemeye başladı. İstemsizce ayakları onu seraya getirmişti. Mary Londra'dan geldiğinden beri en çok serada zaman geçiriyordu. Toprağa dokunmak iyi geliyordu. Seraya bir düzine değişik çiçek ekmişti. Haversham'ın neredeyse tüm bahçesi çiçeklerle dolmuştu. En çok da kapının girişinden başlayan duvarın üzerinde beyaz kamelyalarla doldurulan yol adeta cennete açılan bir yol gibiydi. Mary eline bir kürek alıp toprağı havalandırmaya başladı. Bir yandan kürekle oyalanırken bir yandan da Jordan'ın şuan ne yapıyor olduğunu düşünüyordu.

*********

O sırada Jordan beyaz boyalı ahşap kapıya o kadar sert bir şekilde vurmuştu ki kapı menteşelerinden sökülüp yere devrildi. Hızlı adımlarla yanında sürüklediği adamı da alarak içeri doğru yürüdü. Kapının kırılmasıyla içeriden bir çığlık sesi yükseldi. Evin kahyası hızla kapıya doğru yeltenmiş olsa da Jordan'ın yüzündeki ifadeyi görünce merdivenlerden tekrar geldiği yöne hızlı adımlarla kaçtı. William ve Stephen Robert Durmond'u Jordan'ın yanına götürdükten çok az bir zaman sonra Jordan Durmond'u sürüklercesine Elyssa'nın evinin önüne getirmişti. William gelmeden biraz önce Kraliyet muhafızlarına haber vermişti. Jordan'ın katil olmasını engellemenin tek yolunun bu olduğunu düşünüyordu. Bir yandan da öyle olmasını umuyordu...

Stephen Jordan'ın hemen arkasından ağır adımlarla içeri girmiş salonun kapısına yaslanmıştı. William temkinli adımlarla Jordan'ı takip edip salonun ortasına kadar gelmişti. Tüm bunlar birkaç saniyede olup biterken fal taşı gibi açılmış bir çift mavi göz onları izliyordu. Leydi Elyssa bordo sifon bir sabahlık ve saten aynı renkte geceliğiyle salonun en dip köşesine sinmişti. Yüzü bembeyaz bir şekilde Jordan'ın öfkeden kızarmış suratına baktı. Son bir çırpınışla yutkunup konuşmaya başladı.

"Sevgilim bu adamda kim?" Jordan Durmond'u yere fırlatıp Elyssa'ya doğru ilerledi. Genç kadın iki adım daha gerileyince duvara yaslandı. Kaçacak hiçbir yeri kalmamıştı.

"Hala yalan söylemeye devam edecek misin yoksa seni öldürmemem için son şansını kullanmak ister misin Elyssa?" Genç kadın hıçkırarak ağlamaya başladı.

"Jordan lütfen.. Beni tehdit etti. Yemin ederim ben.. Sadece sana aşık-"

"Kes!" Jordan iyice yaklaşıp Elyssa'nın çenesini sıkıca kavradı. "Çocuk Durmond'dan mı? İyi düşün Elyssa tek bir cevap hakkın var" Elyssa önce gözlerini kapayıp ağladı sonra başını olumlu anlamda salladı. Jordan tekrar sordu.

"Neden peki? Neden yalan söyledin! Hem de evime kadar gelip karımın yanında!" Kadının gözyaşları sicim gibi dökülürken Jordan bağırarak yineledi. "Cevap ver!"

"Ben çok üzgünüm.. Lütfen.." William Jordan'ın yanına gelip seslendi.

"Kraliyet muhafızları birazdan burada olur Jordan.. Bırak artık.." Jordan Elyssa'nın hamile olduğunu hatırladı. Elyssa'yı sert bir şekilde bıraktı. Kadın çığlık atarak olduğu yerde sindi. Salonun ortasına gelip Durmond'u yakasından tuttu. Adamın sağ gözü şişmiş ve morarmış, burnu kırılmıştı. Stephen ve Willam onu durdurmamış olmasalardı Durmond'u çoktan öldürmüştü.

"Senin idam edilmen için elimden geleni yapacağım! Anladın mı beni!" Adamı tekrar fırlatıp hızla evden çıktı. Stephen ve William Muhafızları beklerken Jordan at arabasına atlayıp evin yolunu tuttu. Mary onu boşuna terk etmişti. Başını ellerinin arasına alıp düşünmeye çalıştı. Hayır dedi kendi kendine boşuna değil.. O kadına hiç gitmemeliydi.. Mary şimdi nerelerdeydi kim bilir... Başını kaldırıp pencereden dışarı baktı. Onu bulmalıydı... Bulmalı ve kendini affettirmeliydi. Daha sonra ona hesap sormalıydı. Nasıl olurda onu bırakırdı... Jordan onsuz bir hayat düşünemezken.. Lanet olsun!

At arabası Haversham'ın Londra da ki ihtişamlı konağının önüne geldiğinde Jordan uşağı beklemeden arabadan indi. Merdivenleri ikişer ikişer tırmanırken evin kahyasına seslendi.

"Milard!" Kahya koşarak merdivenlerin başında belirdi.

"Efendim bende sizi-"

"Bana hemen Bay Gramwell'i çağır.."

"Ama efendim buna gerek kalmayabilir-" Jordan öfkeyle kahyaya doğru yürüdü.

"Sen bana neyin gerekli olup olmadığını mı söylüyorsun?" Kahya bir kez yutkunup elindeki kağıdı Jordan'a uzattı.

"Lady Mary.." Jordan mektubu hızla çekip aldı. Endişeli bir şekilde mektubu açtı. Mektupta iki üç satır bir şeyler yazıyordu. Mary'nin el yazısıydı.. Jordan değişik duygular içerisinde ne yapacağını bilemez halde Milard'a döndü.

"Hemen at arabamı hazırla..." Milard hızla söylenileni yapmaya giderken Jordan derin bir iç çekti. Mary iyiydi. Bir anda kendini hem dünyanın en mutlu hem de en aptal insanı gibi hissediyordu.. Karısının nasıl olurda Haversham'da olabileceğini düşünmemişti. Jordan'ın o evden nefret etmesine rağmen Mary o evi seviyordu. Mary daha önce orada yaşama fikrini söylemiş olsa da Jordan orada yaşama fikrini sert bir şekilde reddetmişti. Derin bir nefes alıp çalışma odasında ki koltuğa oturdu. Mary'nin yazdıklarını tekrar okurken gülümsedi.

"Lordum!" diye söze başlamıştı.. "Sağlınız iyidir umarım" İsmini değil de unvanını kullanması Mary'nn Jordan'a olan öfkesi ve üzüntüsünü ifade ediyordu.. Karısının kendisini bu şekilde Jordan'a ifade etmesine hem şaşırmış hem de sevinmişti. Onu görmek istiyordu .. Mary onu daha önce bulamadığı için sinirlenmiş olmalıydı. Jordan'ın canına okuyacaktı..

Jordan kısa bir süre sonra at arabasıyla yola koyulmuş hızlı bir şekilde Havesham'ın yolunu tutmuştu. Her zaman Jordan'a gelmek istemediği için kısa gelen yol şimdi oldukça uzun gelmişti. Sabırsızca arabada otururken belki de onuncu kez seslendi.

"Daha hızlı Fred!.." Zavallı arabacı az kalan yolun bir an önce bitmesi için Tanrı'ya dua ediyordu. Araba nihayet Haversham'ın önünde durduğunda Milard ön taraftan inip Jordan'a kapıyı açtı. Jordan arabadan indiğinde daha önce görmediği bir yere gelmiş gibi hissetti kendini. Haversham Mary'nin elleriyle bambaşka görünüyordu. Jordan şaşkınlıkla büyük Demir kapının devamında uzanan taş duvarlara baktı. Duvarların üstü beyaz kamelyalarla doluydu. Jordan burnuna gelen çiçek kokuları eşliğinde evin kapısına geldi. Kapıda ki uşak Jordan'ı görünce şaşırdı. Jordan uşağın açık kalan ağzına aldırmadan içeri girdi. Hızla ışıkların geldiği yemek salonuna yöneldi. Yemek salonundan içeri adımını attığında Mary'nin yemek masasında tek başına oturuyor olduğunu gördü.

Mary kapıdan gelen sesle Jordan'a baktı. Genç kadın yavaşça yerinde doğruldu. Kalbi heyecandan çok hızlı atıyordu. Mary derin bir nefes alıp Jordan'a doğru ilerledi. Jordan gülümseyerek Mary'e bakıyordu. Karısını baştan aşağı süzmeye başladı. Mary üzerine krem rengi bir elbise giymişti. Oldukça sade olan elbise göğüs kısmından bir pileyle açılıyordu. Jordan'ın gözleri Mary'nin büyümeye başlayan  karnına bakıyordu. Mary yüzünde kibar bir tebessümle Jordan'a ulaştığında, Jordan'ın beklemediği bir şey oldu. Mary Jordan'a reverans yaptı.

"Hoş geldiniz Lordum.. Geleceğinizi bilseydim akşam yemeği için hazırlık yapardım.."  Jordan kaşlarını çattı. Karısının mesafeli davranışı hoşuna gitmemişti. Arabada seyahat ettiği süre boyunca Mary'e sarılıp burnunu boynuna gömmeyi planlıyordu. Böylece Mary'in özlediği kokusunu içine çekebilecekti.

"Sorun değil hayatım.. Sen ne yiyorsan ondan yiyebilirim.." Mary başıyla onaylayarak mutfağa seslendi. Biraz sonra Jordan ve Mary yemek masasına oturmuşlardı. Havada ki gerginliği biraz olsun yumuşatmak adına Mary Jordan'a kuşkonmaz uzattı.

"Bundan alır mısınız Lordum?"

"Teşekkür ederim, sevgilim" Mary Jordan'ın 'sevgilim' dediğini duyunca yüzünün düşmesine engel olmadı. Jordan karısının yüzündeki ifadeyi görünce çatal ve bıçağı bırakıp Mary'e döndü.

"Yalan söylüyormuş Mary..Elyssa benden hamile değil. Ben bunu öğrenmemin bu kadar uzun sürdüğü için senden çok özür dilerim." Mary yutkundu. Duyduklarına sevinmeli miydi. Belki evet.. Fakat bu onun daha da sinirlenmesine sebep olmuştu. Ani gelen histeri kriziyle gülmeye başladı. Jordan önce Mary'nin bu habere sevindiğini sandı. Daha sonra Mary'nin gözlerinden gelen yaşları görünce yerinden kalkıp Mary'nin önünde diz çöktü. "Mary ağlama lütfen.." Genç kadın hıçkırıklarının içinde konuşmaya çalıştı.

"Yani sen sevgilinin çocuğunun senden olmadığını öğrendikten sonra buraya geldin öyle mi?!" Mary Jordan'ı olduğu yerde bırakıp ayağa kalktı. Nefes alamadığını hissedince hızlı adımlarla bahçeye yöneldi. Jordan karısının söylediği karşısında şoka girmişti. Mary'nin arkasından gitmek için ayağa kalktığında o da öfkeliydi. Mary'nin nerede olduğunu öğrendiği an evde durmamış koşarak ona gelmişti. Mary'nin arkasından hızla bahçeye çıktı. Etrafa bakındığında önce Mary'i göremedi. Daha sonra Mary'nin seraya doğru yürüdüğünü gördü. Hızlı adımlarla arkasından seraya girdi. Jordan seraya adım attığında Mary'nin burayı da tıpkı duvarlar gibi çiçeklerle süslediğini gördü. Fakat öfkesi şaşkınlığına galip gelmişti. Karısını kolundan tutup kendine çevirdi. Geldiğinden beri ilk kez bu kadar yakın duruyorlardı. Mary'nin gözlerinden üzüntüsü okunuyordu. Jordan konuşmaya başladığında sesi en az Mary'nin olduğu kadar öfkeli çıkıyordu.

"Senin burada olduğunu öğle vakti gönderdiğin mektupla öğrendim. O zamana kadar tüm İngiltere'de seni aradım...Ama bu Lanet yerde olduğun aklına bile gelmemişti!" Mary Jordan'a baktı. Nasıl olurda buraya bakmak aklına gelmezdi.

"Tüm İngiltere'yi aradın ama buraya gelmek aklına gelmedi öyle mi? Neden Jordan? Burası senin evin.."

"Burası benim evet.. Ama evim değil Mary. Hiç Olmadı! Bu kapıdan kovulduğum günden beri burası bana bir zindandan farksız geliyor! Buna rağmen senin burada olduğunu duyduğumda gelmek için saniyeleri saydım! Bana buradan daha fazla acı verecek bir şey varsa o da senin yokluğun Mary. Senin yokluğun her şeyden zor.. " Mary elini kaldırıp Jordan'ın yüzüne dokundu. Jordan'ın gözlerin de hala o çocuk duruyordu.

"Üzgünüm Jordan. B-ben senden fazla uzaklaşmak istemediğim için buraya geldim... Senden uzakta bile olsam sana ait bir yerde olmak istedim.." Jordan Mary kendine çekip dudaklarına yapıştı. Yaşadığı özlemin bir tarifi yoktu. Oysa orada Mary kollarındayken yaşadığı tüm acıları unutabilir, tüm özlemleri giderebilirdi. Mary kollarını Jordan'ın boynuna doladı. Kocasının öpücüğüne karşılık verirken olmak istediği tek yerin Jordan'ın kolları olduğunu biliyordu. Mary Jordan'dan ayrılıp gözlerine baktı.

"Senden daha fazla ayrı kalmak istemiyorum Jordan.."

"Kalmayacaksın sevgilim. Bir daha ayrı kalmayacağız.. Ne olursa olsun.. Sensiz Asla.." Mary gülümsedi..

"Burası artık babanın evi değil Jordan ve sende o değilsin.. Sen daha iyi bir baba olacaksın. Buna eminim.. Hem Haversham'ın bir varisi olmayacak.." Jordan kaşlarını çatıp karısına baktı. Mektubunda hamileliğiyle ilgili konuşmak istediğini yazmıştı. Elini karısının karnına koydu..

"Sen iyisin değil mi Mary.. Bir varisi olmayacak da ne demek?" Mary elini karnında Jordan'ın elinin üstüne koydu..

"İki varisi olacak Jordan.." Jordan şaşkınlıkla Mary'e baktı. Karısı gülümseyerek başını salladı. Jordan sevinçle Mary'nin beline sarılıp onu kaldırdı. Kendi etrafında dönerken Mary çığlık attı..

"Jordan! Jordan.." Mary bir yandan gülüyor bir yandan Jordan'a kendini indirmesini söylüyordu. Jordan durup Mary'e baktığında genç kadının da gülümsediğini gördü. Mary kendine çekip sarıldı. Karısı da kollarını Jordan'a dolamıştı.

"Seni çok seviyorum Mary.."

"Ben de seni seviyorum Jordan.."

*********

2 yıl sonra

Mayıs ayları Havsham bir başka güzel olurdu. Hava ısınır çiçekler açar ve bahar ayları iyice kendini hissettirdi. Tüm Londra Haversham'ın verdiği bu partiye gelmek için sabırsızlanırdı. Yılın en iyi partilerinden biri olmasının bir sebebi de bu partinin kim için verildiğiydi.. Ya da kimler için...

Haversham'ın varisleri Caroline ve Clayton için tabi ki.. Haversham Dük ve Düşesi çocuklarına o kadar düşkünlerdi ki yılın neredeyse tüm zamanını burada onlarla geçiriyorlardı. Hatta bazen balo sezonlarının açıldığında bile kısa bir mola verip buraya kaçıyorlardı. Londra'nın dudak ısırarak baktığı bu şahane çift gazetelerde manşetleri süslerken evin emektar kahyası Milard misafirleri bahçeye yönlendiriyordu. Her daim sosyetenin gözde bekarlarından Lord Stephen arkadaşı Jordan'ın yanına neşeyle sırıtarak geldi.

"Sizi oldukça keyifli gördüm majesteleri.." Jordan Stephen'e dönüp gülümsedi.

"Alverstoke da ne zaman böyle partiler vereceksin Stephen.." Yakışıklı lordun evlilik deyince keyfinin kaçmasını izleyen Jordan daha da keyiflendi. "Leydi Sophia'nın kendine müstakbel gelin adayları aradığını duydum.."

"Herkes senin kadar şanslı olamıyor Jordan.." Arkadaşının bu içten yorumuna kaşlarını kaldırarak baktı. O sırada güzeller güzeli karısı yanına yaklaşınca ilgisini Stephen'den Mary'e çevirdi. Genç kadın Pudra renkli elbisesi içinde harika görünüyordu. Jordan Mary'i kendine çekip alnından öptü. Mary şaşkınlıkla etrafa bakındı.

"Jordan, Tanrı aşkına misafirler burada.." Sosyete de Lordların toplum içerisinde karısını öpmesinin hoş karşılanmayacağını bilmesine rağmen aldırmadı Jordan..

"Merhaba Lord Stephen.." Mary Stephen'e gülümsedi..

"Nihayet beni fark ettiniz Leydim.. Bir an tüm ışığımın söndüğünü düşündüm.." Mary gülümseyerek elini öpmesi için uzattı. Stephen kibarca Mary'inin elini öptü..

"Caroline ve Clayton nerelerde?" Stephen dünya tatlısı ve bir o kadarda yaramaz olan çocuklarını sorduğunda Mary derin bir nefes aldı.

"Martha onların üstünü giydirmeye çalışıyor.. Daha parti başlamadan Clayton Caroline'nın üstüne limonata döktü ve Caroline elindeki kediye çikolatalı kek yedirmeye çalışıyordu.. Tanrım!" Jordan ve Stephen Mary'nin anlattıklarına gülerken parti başladı. Günün geri kalanı Mary ve Jordan için hem yorucu hem de keyifliydi. Nihayet misafirler odalarına çekildiğine ve çocuklar uyuduğuna göre onlarda dinlenebilirdi. En azından Mary öyle umuyordu.. Fakat Jordan'ın uyumaya hiç niyet yoktu. Jordan yatakta karısının gecelikten boşta kalan omzunu öptü.

"Mary, uyumadığını biliyorum.." Daha sonra boynunu öpmeye başladı.. Mary'den hala yanıt gelmeyince Mary'i kendine çevirdi.

"Tanrım! Jordan çok yorgunum..." Jordan gülümseyerek karısına yaklaştı. Bir eli Mary'nin bacağını okşuyordu.

"Bir çocuk daha yapmalıyız Mary.."

"Ah!Hayır Jordan.." Mary'nin itirazına gülmeye başlarken karısının boynunu öpmeye devam eden Jordan kulağına yanaşıp seslendi..

"En azından denemeliyiz.." Mary kıkırdarken Jordan dudaklarını Mary'nin dudaklarıyla birleştirdi.

SON

Continue Reading

You'll Also Like

222K 12.6K 27
Ben Asenath. Prens Seth'in biricik hizmetkarı. Bir Firavun olduğunda, uğruma kendi kız kardeşini öldürdü. Ben Asenath. Canı beş para etmez bir köley...
10.8K 780 8
"Sana iki seçenek sunacağım" dedi kısık ve boğuk sesiyle. Bir yandan da elindeki kadehi hafifçe sağa sola sallayarak içindeki alkolle oynuyordu. Gözl...
40.1K 1.6K 25
Zaman dilimi çok eski bir zaman değil ama çok gelişmiş bir zaman da değildir. 18+ İçerir. Ona göre okuyun. Cihan ve Sevda'nın sevgi hikayesini anlat...
51.1K 2.3K 100
Dillere destan güzelliği cesareti ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Venedikli Sofia. Manisa Sarayı'nda şehzadeye hediye edilen ve herkesi b...