19. Bölüm

7.4K 509 20
                                    

*** Geç olduğunu biliyorum fakat geçerli nedenlerim vardı.. Anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum.. İyi okumalar, yorumlarınızı bekliyorum :)


Mary eldivenine damlayan yaşı hissedince ağladığını fark etti. At arabasının bozuk yollarda çıkardığı nal sesleri ve dışarıdan gelen ıslanmış toprak kokusu dışında onu dünyaya bağlayan pek bir şey yokmuş gibi hissediyordu. Gözlerinden damlayan yaşları elinin tersiyle silerken geride bıraktığı Londra'yı düşündü. Gideceğini Jordan dışında kimseye söylememişti. Jordan.. Mary ani gelen ağlama ile birlikte nefes alamadığını hissetti. Eliyle arabanın kenarına vurarak durdurdu.

"Dur!" Arabacı aniden durunca Mary aşağı inip nefes almaya çalıştı. Yanına ulaşan uşak endişeli bir şekilde sordu.

"Leydim iyi misiniz?" Mary cevap vermeyip önünde boylu boyunca uzanan çiçek tarlasına yöneldi. Uşak anlamış olacak ki arkasından gitmeye yeltenmedi. Mary şapkasını çıkarıp yüzünü gökyüzüne çevirdi.

"Çok canım yanıyor!" Fısıldayarak sert bir şekilde söylediği sözler onun hissettiğinin tek açıklamasıydı. Gözlerini sıkıca yumup ağlamaya devam etti. Şimdi kaybetmişti işte.. Jordan için savaşacak gücü yoktu.. Sinsi bir kadın hayatlarına öylece girivermiş ve mutluluğunu elinden almıştı. Onunsa en azından bebeğinin sağlığı için oradan uzaklaşması gerekiyordu. Jordan eğer isterse gelip bebeğini ve onu görebilirdi. Belki de bu hep böyle olacaktı... Mary'nin kendi bencilliği için başka bir çocuğun hayatını mahvedecek vicdanı yoktu.. Uzun bir süre öyle kaldıktan sonra Mary yüzünde hissettiği damlalarla gözünü açtı. Yağmur hafif hafif çiselemeye başlamıştı. Arkasından gelen sesle yavaşça o tarafa döndü.

"Leydim gitmemiz gerekiyor. Daha çok yolumuz var ve yağmur başlamak üzere.." Mary sakin adımlarla arabaya doğru ilerledi. Arabaya bindikten sonra kendini koltuklara bırakıp yolun bitmesini bekledi. O sırada Londra'nın büyük bir kısmı Haversham Düşes'inin dramını konuşuyordu. Hatta öyle ki gittiği haberinin doğruluğunu öğrenmek için evinin önünden gelip geçen Leydi sayısını uşak bile hatırlamıyordu. Jordan ise elindeki kağıda bakıp birkaç kez daha ne yazdığını okudu.. Yine yapmıştı... Mary onu üçüncü kez terk ediyordu... Ani bir sinirle kağıdı elinde buruşturup Milard'a döndü..

"Düşes nereye gideceğini söyledi mi?" Zavallı uşak Jordan'ın öfkesi karşısında kekeleyerek cevap verdi.

"H-Hayır lordum.." Jordan daha da sinirlenip merdivenleri tırmanmaya başladı.. Mary nereye gideceğini açık açık yazmamıştı. Jordan'ın bütün ikna çabalarına rağmen ona inanmamış yine onu terk etmişti. Hem de karnında çocuğuyla! Jordan sesli bir şekilde odada küfrederken bir yandan çizmelerini çıkarıyordu. Çizmesini fırlattığı yerden bir kırılma sesi gelince o taraf doğru dönüp ne olduğuna baktı. Mary'nin el aynası yere düşüp kırılmıştı... Jordan birkaç dakika öylece aynaya bakakaldı.. Gitmişti.. Bu defa haklıydı.. Bir anlık öfkesi yüzünden şimdi Mary'nin yokluğunu çekmeye mahkum olmuştu. Kendi yaşadığı hayatı çocuğuna yaşatacak değildi. Kendi hatası yüzünden.. Şimdi sonuçlarına katlanmalıydı.. Öylece yerdeki kırılan aynanın parçalarına bakarak geride kalanları düşündü...

*********

3 hafta sonra


"Geleceğini biliyordum!" Elyssa'nın haykırışı neredeyse tüm Londra'da duyulmuştu. Jordan sertçe kapıyı kapatıp evin oturma odasına yöneldi. Elyssa hiç istifini bozmadan Jordan'ı izledi. Jordan odanın ortasında durup Elyssa'ya döndü. Genç kadının yüzündeki gülümseme bir anda soldu. Jordan'ın Elyssa'ya bakışları genç kadının bir anda sinirlenmesine sebep oldu. Elyssa altın sarısı saçlarını geriye savurup konuştu.

Sensiz Asla (Tamamlandı) Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon