12. Bölüm

9K 565 54
                                    

****Yorumlarınız benim için çok önemli.. Şuan bir kararsızlık içindeyim, duruma göre daha erken bitireceğim, lütfen düşüncelerinizi belirtin.. İyi okumalar..:)

Soğuk taşların üzerindeki ayak sesleri Kilmartin’in daha da ürkütücü olmasına neden oluyordu. Mary arabadan inip yürümeye başladığından beri belki de ilk defa üşüyordu. Anne ve babasının mezarına yaklaştıkça gözlerine biriken yaşlarla savaşıyordu. Üzerine aldığı şalına daha sıkı sarılıp kararlı bir şekilde ilerledi. Yan yana koyulmuş mezar taşlarını görünce yavaş adımlarla yaklaştı. İkisinin önünde durup gülümsemeye çalıştı. Bunu yapmayalı çok olmuştu. Artık onu duyabildiklerinden emin değildi. Yine de cesaretle konuşmaya başladı.

“Merhaba…” Yüzünü aşağı indirip yaptığının ne kadar aptalca olduğunu düşündü. Sonra tekrar başını kaldırıp düşüncelerini kovar gibi başını iki kez savurdu. “Bu çok aptalca… Ben bunu yapmamalıyım..” Gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. “Sizi o kadar özledim ki..” Mary biraz daha gözyaşı akıtıp oradan ayrıldı. Eve doğru yürürken gözlerini kuruladı. Kilmartin’in geniş verandasına girerken, bakımsızlıktan solmuş çiçeklere, paslanmış bahçe demirlerine baktı. Çocukluğunu geçirdiği ev anne ve babasıyla birlikte çürümeye yüz tutmuştu sanki. Kilmartin’in eski ihtişamı yerine, yıkık dökük eski bir şato kalmıştı. Merdivenleri tırmanıp kapıyı çaldı. Biraz bekledikten sonra yaklaşan ayak sesleriyle birlikte kapı açıldı. Kahyaları Thomson onu gördüğünde ilk olarak şaşırdı. Sonra yüzüne geniş bir gülümseme yerleştirip konuşmaya başladı.

“Leydi Mary.. Sizin burada ne işiniz var?”

“Sana da merhaba Thomson.. Leydi Violet’le konuşmaya geldim..” Kahya bir adım geri çekilip endişeli bir yüzle Mary’e baktı.

“Bunu yapmak istediğinizden emin misiniz? Eskisinden daha kötü..” Mary içeri geçip gülümsedi.

“Merak etme.. Bu onu burada hatırlayacağın son gün olacak..” Thomson Mary’i salona doğru götürürken içinde oluşan heyecan kırıntılarını belli etmemeye çalıştı. Yapacak mıydı gerçekten.. Kilmartin’i alacak mıydı? Mary salonun iki kanatlı kapısı açıldığında odadan gelen küf ve toz kokusu karşısında kaşlarını çattı. Yengesi yani Violet onu gördüğünde şaşkınlıkla oturduğu yerden ayağa kalktı. Victoria ve Vanessa’da ağızları açık bir şekilde Mary’e bakıyorlardı. İlk çözülen Victoria oldu.

“Sen ne cüretle-” Violet Victoria’nın lafını sakin ama sertçe kesti.

“Bizi yalnız bırakın..” Vanessa sessizce çekilirken Victoria biraz tereddüt etti. Sonra annesine karşı şansı olmadığını anlayınca hızlı adımlarla odayı terk etti. 

“Oturmaz mısın?” Violet sesini yumuşatmıştı. Mary sessizce Violet’in karşısına geçip, ikram ettiği çayı aldı. Biraz sessizlikten sonra Violet konuşmaya başladı.

“Ne zaman geleceğini merak ediyordum..”

“Amcam için üzgünüm..” Mary bunu söylerken içindeki sızıyı yok saydı. Neredeyse bir aydır amcası ortalıklarda yoktu. Bir gece ansızın çıkmış ve bir daha ortalıklarda görülmemişti. Kraliyet muhafızlarının uzun aramalarına rağmen bulunamaması sonucu Mary bir hafta önce eline ulaşan mektup sayesinde buradaydı. Violet hiç olmadığı kadar güçsüzdü. Gözlerinin altı morarmış, zayıflamıştı. Konuşmaya başladığında sesi titriyordu.

“Sana ne kadar haksızlık yaptığımı biliyorum… Ama şunu bilmelisin ki.. Ben sade- sadece kızlarımın iyiliği için bunu yapmak zorundaydım..” Mary Violet’in karşısında ağlamasına şaşırmıştı. 

Sensiz Asla (Tamamlandı) Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang