Storm In Hogwarts // Dramione

By MadamRiddle

204K 11.5K 21.9K

✨Hermione, Draco'nun büyük sırrını öğrendiğinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.✨ 👑 WattpadFanficsT... More

Gemiler
|1| Yemin
|2| Denizden Gelen
|3| Gökyüzüne Bakmak
|4| Mavi
|5| Gece
|6| Nefret
THEO
Cevaplar
|7| İtiraf
|8| Geçmiş
|9| Özgür
RICHARD
|10| İksir
|11| Aşk Ve Gurur
DRACO
|12| Mektup
PANSY
|13| Sabah Kahvesi
|14| İlk Defa
HERMIONE
|15| Fotoğraf
WILLIAM
|16| Ziyaret
|17| Hogwarts
SLYTHERIN
|18| Görev
|19| Plan
|21| Siyah
|22| Karar
|23| Korku
|24| Taç
ANKET
|25| Güven
|26| Ev
TOM
|27| Katil
|28| Temas
|29| Seçim
|30| Buluşma
|31| Kupa
|32| Düğün
|33| Cesur
|34| His
|35| Yolculuk
|36| Saray
Yeni
|37| Yüzleşme
Adios
|38| Aşk /Final
WILLHARD

|20| Mucize

4.1K 250 790
By MadamRiddle

ANKET:

En eğlenceli bulduğunuz karakter kim?

Voldemort neden Narcissa Malfoy'a farklı davranıyor?

Lucius Malfoy sizce gerçekten Draco'nun Hermione ile olan ilişkisini destekleyecek mi?

Yeni bölümü +200 satır arası yorum sonra düzenlemeye başlayacağım. Düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın. Herkese keyifli okumalar..

Harry kahvaltı sırasında önündeki kitap yığınına başını koymuş gözleri kapalı halde başparmağını kemiriyordu. Kuzguni dağınık saçları yara izini örtüyordu. Hermione'nin tam karşısında oturan Ron ise bir yandan meyveli kek yiyor bir yandan da Hermione'yi yapması için ikna edemediği KSKS ödevini hazırlıyordu.

Hermione gözlerini Slytherin masasında dalgın gözlerle masayı seyreden sarışının üzerinde gezdirdikten sonra karşısındaki yorgun düşmüş arkadaşına baktı. Harry gece gündüz çalışıyordu. İksirler deniyor, savunma büyüleri öğreniyordu. Bu yaşa kadar beyninin içinde bir yerlerde Karanlık Lord'la yaşadığından, büyük bir tehlikenin kapıda olduğunu sezebiliyordu.

Hermione ise sezmekten öte, adı gibi biliyordu. Hatta karanlığın bir kısmı kendisiydi. Çünkü kalbinde bir ölüm yiyenin ismi kazılıydı. Harry'ye bir şey söyleyemediği için kendini kendini çok kötü hissediyordu ama Draco'yu sonsuza kadar kaybetmek istemiyordu.

Sarışın büyücü masadan kalktığında Hemione'de eşyalarını çantasına sıkıştırıp ayağa kalktı. Pansy ortalarda olsaydı onunla şu plan işini konuşmak istiyordu ama genç kız ortalarda yoktu.

Hermione salondan çıkan çocuğun peşinden koşmaya başlamadan önce arkadaşlarına sınıfa çıkartmaları için çantasını bıraktı. Draco alnını ovuşvurarak sakince taş merdivenlerden çıkarken aniden sağ elini tutarak onu durduran kıza döndü. Hermione olduğunu görünce yüzündeki hüzün bir anlık gülümsemeyle silindi.

''Günaydın!'' dedi kız onunla aynı basamağa çıkarken. Çocuğun diğer elini de tutup tam karşısına geçti. ''Merlin! Ellerin çok soğuk.''

''Günaydın.'' Draco eğilip kızın yanağını öptü. ''Ellerim soğuk değil, sen fazla sıcaksın.'' diye mırıldandı.

''Nereye gidiyorsun?'' ikili merdivenleri çıkmaya başladığında Draco yeşil kravatını gevşetti.

Sarışın büyücü etrafa bakındıktan sonra sessizce ''William'ı bulmam gerek.'' dedi.

Nihayet merdivenlerden kurtulduktan sonra bir pencere kenarına geçip oturdular. ''Şey..'' Hermione sorup sormamak arasında gidip geldi. ''bugün mü başlıyorsunuz?''

Malfoy hafifçe kafa sallayarak onayladı bir kolunu kızın omzuna atıp kendine çekerken. Derin bir nefes aldıktan sonra dudaklarını kızın alnına bastırdı. Granger bir kolunu çocuğun beline sarmış , bir elini de onun dizine koymuştu. Kafasını kaldırıp genç büyücüye baktı. ''Draco..''

''Hmm?'' diye mırıldandı.

''Seni seviyorum.'' dedi çocuğun dizine koyduğu elini sıkarak.''Ailen de öyle. Bu işte.. Kendini yalnız hissetme. İstesen senin için canını verecek insanlar var. Ne olursa olsun-

Genç kızın sözü dudaklarına örtünen Malfoy'un soğuk ama yumuşak dudaklarıyla kesildi. Kısa ama yoğun bir öpücüğün ardından sarışın büyücü alnını kızınkine dayadı ''Bunca yıl neredeydin sen?'' diye mırıldandı.

Hermione hafifçe gülerek karşılık verdi. ''Gözünüzün önündeydim Mr.Malfoy.''

''Ama ben aptalın tekiydim.''

Hermione bakışlarını yere çevirdiğinde genç adam hayretle ''Sessizlik evet demek mi oluyor?'' dedi sarı kaşlarını çatarak.

Genç kız kahkahasını tutamadı. Draco sinsice kızı belinden tutup kendine yaklaştırdığında burunları birbirine değmek üzereydi. Genç kız omuz silkti çocukça ''Seni seviyorum diye benden , bizden çaldığın yılların hesabını sormayacağımı sanma.''

''Buna hakkın var..'' diye mırıldandı Malfoy başını kızın omzuna koyup boynunu öperken.

Öpücüğün etkisiyle kızın vücudu karıncalanmaya başladığında, karşılarındaki sınıfın kapısının da açılmasıyla bu hislere bir de utanç duygusu eklendi. Bir grup ikinci sınıf Slytherin öğrencisi ve yüzündeki tiksinme ifadesiyle Snape dışarı çıktı cam kenarında oturan ikiliye bakarak.

Kız elini beyaz tenli çocuğun yanağına yerleştirirken boynunda dolaşan Draco'nun öpücükleri daha da derinleşti. Kızın çenesine doğru ilerleyip dudaklarına ulaştığında, Hermione'nin dudaklarından sessiz bir itiraz iniltisi yükseldi. Etraf bir sürü öğrenciyle doluydu çünkü.

Draco yavaşça ayrıldığında arzuyla bakan gözleri kızın üzerinde gezindikten sonra Hermione'nin elini tutup ayağa kalktı ve kızı da peşinden -karşılarındaki boş sınıfa- sürüklemeye başladı.

İçeri girdiklerinde Draco hızlı bir asa hareketiyle kapıyı kilitledikten sonra hızla kızın narin bedenini duvara yasladı Hermione'nin alt dudağını sertçe emerken.

Öpüşmeleri alevlenmeye başladığında Draco'nun elleri genç kızın vücudunda keşfe çıktı. İnce belden,kalçalara doğru indiğinde sertçe sıkarak kendine bastırdığında ikisi de dudaklarından dökülen iniltilere engel olamıyordu.

Sarışın büyücü Hermione'nin kırmızı kravatına asılarak sert bir şekilde çekip yere fırlattı ve dudaklarını tekrar kızın boynunda dans ettirirken beyaz gömleğin düğmelerini açmaya çabalıyordu.

Üstten ilk üç düğmeyi koparırcasına açtığında elleri kızın göğsüne indi. Draco diliyle Hermione'nin köprücük kemiğinden başlayarak kulağının arkasına doğru bir yol çizdiğinde kızın zevkle gözleri kapanırken kollarını yakışıklı büyücüye daha sıkı sardı.

Genç adam hızlı bir kararla kızı kucağına alarak yandaki masaya taşıdı. Hermione masaya oturduğunda bacaklarını Draco'nun beline sardı, Draco ise kızın hissetmesini sağlamak için sağ kolunu beline sarıp kendine çekerek kızı zaptetmekte zorlandığı şişkinliğe bastırdı sertçe.

Nefesleri birbirine karışırken, hareketleri oldukça hızlanmıştı. Hermione eğer o an kapı çalmasa bu işin çok daha ileri boyutlara ulaşacağından emindi. Ve sanırım garip tarafı da, genç kız bunun son bulmasını istemezdi.

Birkaç kez tıklattıktan sonra kapının ardından Oliver Wood'un sesi duyuldu yanındaki arkadaşlarıyla konuşuyordu. ''Bu kapı neden kapalı ki? McGonagall toplantının burada yapılacağını söylemişti.''

Draco ve Hermione şaşkın gözlerle birbirlerine bakarken yakalanmanın telaşıyla dağılan gömleklerini düzeltmeye başladılar.

Kapının ardından bir ses daha geldi. Marcus Flint ''Bu sınıfı biz kullanacağız Wood.'' diye söylendi. Oliver'a bulaşmadan geçirdiği günler rahat uyuyamıyordu sanki. ''Kulübenize dönmeye ne dersin?''

''Seninle uğraşmayacağım Flint. McGonagall burada toplanın dedi, biz de burada olacağız.''

Harika! Diye geçirdi içinden Hermione. İki Quidditch takımı şu anda kapının önünde içeri girmek için kavga ediyordu ve Draco'nun tek fikri kapıyı açıp öylece çıkmaktı.

Gamsız!

***

Neyse ki Wood ve Flint kavga ede ede tüm takımı toplayıp profesörü aramaya gitti ve o sırada ikili sınıftan olaysızca çıkabildi.

Neredeyse öğlen olmuştu. Draco, William'ı bulması gerektiğini söyleyerek kıza sıkıca sarıldı ve merdivenlere yöneldi. Hermione ise sabahtan beri görmediği Pansy'i bulmak için bahçeye çıktı ama yine bulamadı. Pes edip derse çıkmak istedi ama az önce yaşananalardan sonra aynaya bakıp kendine çekidüzen vermesi gerektiğini düşündü.

Kızlar tuvaletine girdiğinde çoğu kişi derste olduğundan etrafta kimse yoktu. Hermione beyaz, kırışmış gömleğini eteğinin içine sıkıştırıp, kravatını düzeltti. Kalın kazağını üzerine geçirirken arka taraftan gelen bir hıçkırık sesiyle duraksadı.

Çatılan kaşlarıyla başını arkaya doğru çevirdi. Hıçkırık sesleri varla yok arasındaydı. Kısık iniltilere doğru sessizce ilerlediğinde bir tuvalet kabininin önünde durdu. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslattıktan sonra çatallaşan sesiyle ''Sen iyi misin?'' diye seslendi içerdekine, artık her kimse.

''Hermione?''

Genç kız Pansy'nin sesini duyduğunda kaşları daha çok çatıldı. Ardından Slytherin güzeli kapıyı açıp kızarmış gözleriyle ona baktıktan sonra kızın boynuna sarıldı ağlayarak.

''Pansy ne oldu?'' dedi Hermione kızın siyah saçlarını okşarken.

''Herm... Ben. Ben ne yapacağımı bilmiyorum.'' dedi gözyaşları arasında.

''Şşş!'' Granger kızın gözyaşlarını sildi onu sakinleştirmeye çalışırken. ''Neden ağlıyorsun?''

''Ona söylemeli miyim bilmiyorum. Zaten Lord'un gözleri üzerindeyken... Başkaları duyarsa- kızın cümleleri hıçkırıkları yüzünden kesik kesikti.

''Sakin ol Pans, lanet olsun! Lütfen sadece derin bir nefes al.''

Pansy duruşunu dikleştirerek kızarmış gözlerindeki yaşları silmeye çalıştı ellerinin tersiyle.

''Ne oldu Pansy? Bir şey mi öğrendin? Voldemortla ilg-

''HAYIR!''

''Öyleyse neler döndüğünü söyle Pansy, çıldırmak üzereyim!''

Genç kız kurumuş dudaklarında gezdirdi dilini, stresle alt dudağını ısırmadan önce. İki eliyle yüzünü sıvazladı huzursuzca.

''Ben hamileyim, Mione.''

***

William, Hufflepuff cübbesini üstüne atıp ikinci katın merdivenlerinde Draco'yu beklemeye başladı. Öğle yemeğinin çoktan geçmiş olduğunu fark etti saate bakınca, zavallı çocuk günlerdir bir şey yememişti. Stres tüm vücudunu zehirli bir sarmaşık gibi sarıyordu.

Bu sabah bahçede sessizce yürüyüp giden Profesör Dumbledore'u görmüştü ve bu genç veliahta hiç iyi gelmemişti. Yaşlı büyücüyle göz göze geldiklerinde William'ın kalbine derin bir ağırlık çökmüştü.

Birkaç dakika sonra Draco, Theo ile birlikte William'ın yanına geldi. Üç genç ihtiyaç odasını kolaylıkla açtıktan sonra Theo içeri girer girmez kendini bir köşeye atıp küçük bir masanın üzerinde bulduğu paslı, mavi safir taşı olan tacı kafasına taktı ve yerden aldığı bi kitabı okumaya başladı.

William birkaç denemeden sonra dolabın işe yaramaz olduğunu anladı ve o anki sinirle yerde oturmuş ıslık çalan Theo'ya döndü. ''Sen öylece oturacak mısın?''

''Evet?'' dedi Theo tek kaşını kaldırırken.

''O zaman neden buradasın?''

Theo sıkıntıyla göz devirdi. ''Draco, Dük beni kovuyor.''

O sırada dolaba sağlam bir lanet sallamak üzere olan Malfoy hırsla asasını yere fırlattı. ''Bir boka yaramıyor!'' diye söylendi dişlerinin arasından. ''Bunu asla tamir edemeyiz. Daha kapağı bile açılmıyor!''

''Başaramayacağız.'' Willim ellerini saçlarından geçirirken sesli bir nefes verdi. ''Başaramayacağız.''

Theo bacaklarını karnına doğru çekip çenesini dizlerine koydu masumca onlara bakarken. ''Sakin olun biraz çocuklar. Bu kadar kolay olsaydı zaten Voldemort sizin yerinize kofti Filch'i yollardı. Daha geldiğimiz on dakika bile olmadı.''

''Bizi gerçekten öldürür mü?'' diye sordu William sessizce yere bakarken.

Draco oflayarak huzursuzca bulduğu bir sandalyeye attı kendini. ''Ölmek için yalvaracak konuma getirebilir.''

''Hey hey hey!!'' Theo hemen ayağa fırladı. ''Kimse ölmüyor ve ölmeyecek!'' William'ın kafasına vurdu hafifçe, sonra da Draco'nun karşısına geçti. ''Sen Draco Malfoy, sarı saçlı sinir bozucu derecede sana benzeyen bir oğlun olacak. Sense-'' Wil'e döndü tekrar. ''On yıl bile geçmeden kafanda kocaman bir taçla ülke yöneteceksin!'' ellerini iki yana açtı. ''Bu odadaki herkes yaşlılıktan yürüyemeyecek hale gelene kadar ölmeyecek!'' diye bağırdığında üç genç de kahkahalar atarak gülmeye başladı.

Bu gülmelerin şiddeti gittikçe yükseldi, belki de içindekileri kusup bağıra bağıra ağlayamadıkları için o an tek çare gülmekti.

''Peki siz Mr.Nott? Siz gelecekte ne yapacaksınız.'' dedi Draco.

''Hah!'' yerde bulduğu bastonu bir şovmen edasıyla omzuna attı. ''Bense iki oğlum ve küçük yılanımla sonsuza kadar mutlu yaşayacağım,sürtükler!''

***

Hermione, Pansy'le uzun bir süre konuştuktan sonra kızın gözyaşlarını dindirebilmişti. Korkuyordu. Bu gayet doğaldı, bir ölüm yiyenin çocuğunu taşıyordu karnında, hem de daha kendi hayatlarının bile çizgisi belli değilken, küçücük bir bebeğin yükünü nasıl taşıyacaklardı? Pansy henüz Theo'ya söylemeye cesaret edememişti.

Saat on ikiyi geçiyordu. Hermione masadaki kalemi eline aldı ve çekmeceden boş bir parşomen çıkardı. Pansy'nin başında yeterince dert varken onu bu işe de bulaştırmak istemiyordu, güzel kızın verdiği fikir yeterliydi. Sözlerini hatırladığında gülümsedi. ''Bize mantık veya plan değil Granger, anne vicdanı gerekli. Cissy ne pahasına olursa olsun oğlunu korumak isteyecektir.'' demişti. Acaba bunu söylerken, kendinin de bir anne olduğunun farkında mıydı..

Hayat ne kadar acımasız ve çıkmaz sokaklarla dolu olsa da ,bazen tebessüm ettirecek mucizeler yaratıyordu. Mucizeler.. Harry'nin sağ kalan çocuk olması gibi.. Hermione ve Draco'nun aşkı gibi.. Karanlığın ortasına doğacağından habersiz masum bir bebek gibi..

Genç kız sonunda derin bir nefes alıp mektuba ilk satırları işlemeye başladı.

Mrs. Malfoy ,

Çekinerek söylüyorum ki nasıl başlayacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Bunu size söylemek ne haddime bilemiyorum.. Ama canım yanıyor, kalbim sıkışıyor ve bu acıyı paylaşabileceğim tek kişi sizsiniz. Çünkü ikimizin kalbinde de aynı kişinin sevgisi var.

Karanlık Lord'un, Draco ve Willam'a verdiği görevden haberim var. Kimseye söylemedim, asla söylemem de ama sessizliğim yalnızca Draco'ya zarar gelmesinden korktuğum içindir. Sevdiğim adamın Azkaban'da çürümesine izin vermeyeceğim ama bu görevi yerine getirmesine de izin veremem.

Tek başıma hiçbir şey yapamam. Size ihtiyacım var Mrs.Malfoy. Draco'nun da bize ihtiyacı var. Kimseye söylemeyeceğim konusunda söz verdim, bu yüzden size yazdığım bu mektubu Draco bilmiyor, lütfen ona söylemeyin.

Diyeceğim o ki, Draco'yu bu ateşten yalnızca siz kurtarabilirsiniz ve eğer isterseniz de ben her zaman yanınızda olacağım.

Sevgiler, Hermione Granger.

Continue Reading

You'll Also Like

38.9K 2K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
8.7K 454 28
"78 mezunları, asalar havaya! Muziplik tamamlandı. Mösyöler Aylak, Kılkuyruk, Patiayak ve Çatalak gururla sunar; Montrose Magpies'ın en yeni oyuncus...
24.4K 1.2K 26
Kim Hyuna, KPOP'un Sexy Divası olarak tanınsa da normalde naif, utangaç bir insan. Peki, Big Bang'ın asi lideri Kwon Jiyong? İkisi de sahne performan...
207K 20.7K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.