Storm In Hogwarts // Dramione

By MadamRiddle

204K 11.5K 21.9K

✨Hermione, Draco'nun büyük sırrını öğrendiğinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.✨ 👑 WattpadFanficsT... More

Gemiler
|1| Yemin
|2| Denizden Gelen
|3| Gökyüzüne Bakmak
|4| Mavi
|5| Gece
|6| Nefret
THEO
Cevaplar
|7| İtiraf
|8| Geçmiş
|9| Özgür
RICHARD
|10| İksir
|11| Aşk Ve Gurur
DRACO
|12| Mektup
PANSY
|13| Sabah Kahvesi
|14| İlk Defa
HERMIONE
|15| Fotoğraf
WILLIAM
|17| Hogwarts
SLYTHERIN
|18| Görev
|19| Plan
|20| Mucize
|21| Siyah
|22| Karar
|23| Korku
|24| Taç
ANKET
|25| Güven
|26| Ev
TOM
|27| Katil
|28| Temas
|29| Seçim
|30| Buluşma
|31| Kupa
|32| Düğün
|33| Cesur
|34| His
|35| Yolculuk
|36| Saray
Yeni
|37| Yüzleşme
Adios
|38| Aşk /Final
WILLHARD

|16| Ziyaret

4.4K 265 869
By MadamRiddle

Kelime Sayısı : 2.075

Sonunda yeni bölümü düzenleyebildim. Moralim bir süredir çok bozuktu, virüsten dolayı Erasmus Programım iptal oldu. Okulum tez vermem gereken dönemde süresiz bir ara verdi.. Sonuç olarak da Taslak hazır olsa da düzenlemek bir süredir hiç içimden gelmemişti
Ama

Sonunda Yeni Bölüm Sizlerle.. 💕 Tek istediğim fikirlerinizi, düşüncelerinizi bol bol yorumlar yaparak belirtmeniz.. +170 yorum sonra yeni bölümü düzenlemeye başlayacağım.

Kendinize iyi bakın ve sağlığınıza çok dikkat edin. 💕







Draco, Malfoy Malikanesinin soğuk solonundaki büyük koltuklardan birinde parmakları birbirine kenetlenmiş halde sessizce oturuyordu.

Cam masanın üstündeki hareketli resme bakıp hafifçe gülümsedi şöminenin başında dikilen babasının biraz sonra diyeceklerine aldırmadan.

"Draco.." Narcissa sakince eğilip oğlunun elini tuttu. "Neden bize anlatmadın?"

Lucius'un soğuk bakışları onların üzerinde gezinirken Draco ile göz göze geldi.

"Fotoğrafı kim çekti?" dedi genç adam düz bir sesle.

"Dün bir baykuşla gönderdi."

"Kim gönderdi anne?"

"ÖNEMLİ OLAN BU MU!" diye haykırdı Lucius sonunda dayanamayarak. Yılan başlı bastonu oğlana doğru tutarak üstüne doğru ilerledi. "BİR BULANIĞI Ö-

" YETER! " Draco hırsla ayağa kalktığında Narcissa oğlunun önüne geçti kocasına karşı.

"BANA SESİNİ YÜKSELTEMEZSİN"

"SEN DE ONA BULANIK DİYEMEZSİN" dedi gözlerini belerterek "BABA." diye dişlerini sıktı.

"Draco yerine otur" genç kadın omuzlarından tutup çocuğunu koltuğa ittirdi. "Lucius sen de-

Lucius alnını ovuşturarak karşı koltuğa attı kendini."Karşıma geçmiş bir de onu savunuyor. "diye söylendi kendi kendine.

Narcissa tek koluyla oğluna sarıldı."Biraz sakin olur musunuz? İkiniz de.. Lütfen."

Draco babasının gözlerinin içine bakarak devam etti biraz daha sakince. "Kabul etsen de.. Etmesen de-

''Biliyoruz." diye kestirip attı Lucius "Aşıksın. Aptal herif, ilk defa duymuyoruz"

"Neden hala bunu konuşuyoruz o zaman." dedi Draco rahatça arkasına yaslanırken.

"Ben senin babanım! Gözün kapalı ateşe yürüyorsun salak herif."

"Lucius-

"Ben ortada bir ateş görmüyorum baba."

"Nasıl başladı?" dedi Lucius dirseklerini dizlerine yaslayıp koltukta öne eğilirken "Bu saçmalık." gözleriyle masa duran fotoğrafı işaret etti.

"Birkaç aydır konuşuyoruz. Sevgili değildik."

Sarışın adam kahkahasını tutamadı. "İşareti aldıktan sonra. Değil mi?"

"Evet."

"Kız Potter'ın en yakınlarından biri Draco. Kolundaki işareti gördüğünde ağlayarak koşup Dumbledore'a gammazlayacak."

Draco kafasını arkaya atıp kahkaha attığında Lucius'un sinirleri daha çok gerildi. "Geri zekalı! O kız bizim düşmanımız!"

Genç adam gevşekçe gülerek "İşareti gördü." dediğinde Narcissa'nın gözleri yerinden çıkacak gibi açıldı. Lucius yerinden kalkıp çocuğun yakasına yapışması saniyeleri bile bulmadı.

"Bunu nasıl yaparsın!" diye ateş püskürdü oğlunun yüzüne "Azkaban'da çürümek mi istiyorsun! Derdin ne!? Tüm ailenin sonunu getireceksin!"

Cissy'nin asasından çıkan küçük kırmızı bir ışık sayesinde birbirlerinden ayrılıp koltuklara savruldular. Güzel kadın ona dönük şaşkın bakışlara aldırmadan asasını masanın üstüne bıraktı ve kocasının yanına geçti.

"Çok sesli konuşuyorsunuz ve bu başımı ağrıtıyor."

"Anne-

" İşareti neden gösterdin? " dedi kadın sakince.

" Ben.. " Draco sıkıntıyla nefes verdi. "Göstermedim bir şekilde.. Gördü işte."

"Aptal." diye söylendi Lucius kendi kendine.

"Ne zamandır biliyor?"

"Birkaç ay, sanırım."

"Ona güveniyor musun hayatım?"

Başını sallayarak onayladı genç adam.

"Potter veya başkasına söylemediğinden emin misin?"

"Söyleseydi çoktan ölmüştüm anne. Sence Dumbledore beni Hogwarts'ta barındırır mı?"

Anlayışla kafasını salladı kadın ve elini kocasının bacağına koydu onu sakinleştirmek ister gibi. "Bu kadar büyük bir sırrı saklayacak kadar oğlumuza değer veriyorsa.. Lucius belki de artık kabullenme vaktimiz gelmiştir."

Şakaklarına masaj yaparak kafasını arkaya yaslarken histerik bir kahkaha attı adam. "Ukala kızın tekiydi."

"O zaman iyi anlaşacaksınız." dedi Cissy gülerek.

Sarışın adamın tek kaşı havaya kalktı imalı halde. "Çok iyi anlaşırız. Kesin."

"Zaten uzun yıllardır tanışmayı bekliyordum." Narcissa heyecanlı gözlerle bakarken gülümsedi oğluna. "Cuma akşamı hep birlikte yemek yiyelim."

"Ne?"
"Ne!?"

İki sarışın da aynı tepkiyi verdiğinde göz devirdi güzel kadın. "Madem artık birlikteler. Oğlumun sevdiği kadınla tanışmak istiyorum."

"Onayladığımızı hatırlamıyorum Cissy."

"Bizden onay alma yaşını çoktan geçti."

Draco sessizce olup biteni izlerken içinde havai fişekler patlıyordu. Olayın bu kadar kısa sürede tatlıya bağlanacağını o bile kestirememişti.

"Ne yani şimdi? Gerçekten hep birlikte oturup yemek mi yiyeceğiz? Burada, evde. Sen, babam ve Herm-

"Oğlum algılama güçlüğü çektiğini bilmiyordum."

Draco gülerek ayağa kalkıp annesine sarıldı sıkıca "Seni seviyorum" diye fısıldadı gözleri kapanırken.

"Ben de seni seviyorum bir tanem."

"Ama.." diye geri çekildi genç adam babasına dönerek. "Ne olursa olsun senin sözünü çiğnemem. Baba eğer istemiyorsan -

"Git getir şu kızı da kurtulalım." dedi Lucius ellerini git der gibi sallayarak.

Draco çocuksu gülüşü ve içinde kopan çığlıklarla babasının boynuna atıldı. "Teşekkür ederim.." dedi kalbi gümbür gümbür çarparken. "Teşekkür ederim baba."

Lucius o anda bir şey fark etmişti. Oğlunun sımsıkı kolları ve yüzündeki gerçek gülümsemeye baktığında. Ömrü boyunca ilk defa onu sahiden mutlu edebilmişti. İlk defa kendini oğlunu gerçekten mutlu edebilen bir baba olarak gördüğünde, yüzündeki gülümsemeye engel olamadı.

***

"HAYATTA OLMAZ!" Hermione elindeki tüm kitapları yere düşürürken Draco sakince arkasına yaslanmış ona bakıyordu.

"Sadece bir akşam yemeği." diye göz devirdi sarışın.

"Draco baban benden nef-

"Şunu söylemeyi kes artık Hermione. Kabul ettiler diyorum. Annem de seninle tanışmak istiyor. Kimsenin senden nefret ettiği yok." dedi başını kütüphanenin tahta masasına yaslarken.

Genç kız yerinden çıkmaması için kalbini tutarak sandalyeye, sevgilisinin yanına oturdu. Zor nefes alıyordu."Ağlamak istiyorum." dedi dudakları istemsizce bükülürken.

Draco sabırla derin bir nefes aldı. "Hermione bana bak." dedi kızın elini tutarken. "Artık kimse sana kötü davranamaz. Beni duydun mu? Babam bile olsa buna izin vermem. Eğer ufacık bir şüphem olsa zaten seni götürmek istemezdim bile."

Hermione gözlerini kapatıp nefesini düzene sokana kadar bekledi. "Yani şimdi.. Ailenle tanışacağım." dedikten sonra kendine hakim olamayıp "Oooofffff!" diye bağırdı. "Beni sevmeyecekler."

Draco kızın stresli haline gülerek onu kolları arasına aldıktan sonra alnına öpücük kondurdu. "Seni sevmemek için aptal olmak gerek." diye mırıldandı.

Kız biraz daha ona sokulurken çocukça söylendi yine "Ne giyeceğim ki ben şimdi?"

Draco'nun gülüşü tüm dişlerini sergilerken sinsi bir hal aldı. "Gelinlik falan giyme de biliyorsun onun için biraz erke- Ahh!" karnına yediği dirsek darbesiyle sustu. "Tamam şakaydı. Benim için sorun yok İstersen giyebilirsin. "

" DRACO!"

***

"Neden iptal edildi ki?" diye sıkıntıyla nefes verdi Richard.

"Askerler arasında bir sorun olmuş bugün" diye hızla atıldı William "Büyük bir şey sanırım, eğlenceyi iptal etmişler." dedi kazağının kol kısmını kemirirken.

"Kötü olmuş." Richard çimlerin üzerine yaydığı kitaplarını çantasına toplarken. "Eğlence olmayacaksa sen neden saraya gideceksin ki?"

"Şey.. Babam çağırdı. Sıkıcı işler işte.."

"İstersen seninle gelirim. Zaten eğlence için birlikte gidecektik."

"Olmaz." diye aniden sesi yükseldiğinde Richard'ın kaşları çatıldı. "Yani güzel olurdu tabi ama biliyorsun sıkıcı devlet konuları, saray zaten ağzına kadar insan dolu. Rahat edemeyiz."

"Peki." dedi Richard anlayışla, içine bir kurt düşmüş olsa da.

"Ben gidip eşyalarımı toparlayayım." gibi birkaç bahanenin ardından Will koşar adım binaya girdi.

Richard onun ardından şüpheyle bakarken yanına fırlatılan çanta dikkatini dağıttı.

"Richee?"

Kumral Slytherin hala ayakta dikilirken ağaca yaslandı.

"Terence?" derken gülümsemesine engel olmadı Ravenclaw.

"Sakın bana Prensi tavladığını söyleme" dedi çocuğun yanına otururken. "Tamam yakışıklısın falan da çıtayı baya yükseltmişsin."

"Dük*" diye düzeltti Rich, Higgs'e bakarken.

"Birlikte misiniz?" dedi kumral merakla.

"Sanırım.." derken bir başını ağaca yasladı.

"Sanırım mı? Sevişmediniz mi?"

"Teren!!" diye tısladı dişlerinin arasından "Sus."

Higgs gülerek ona döndü. "Sorun ne?"

"Bilmiyorum Terence. Sanırım.."

"Sanırım?"

"Bu aramızda kalacak." diye kaşlarını kaldırdı Richard söylemeden önce.

"Tabi ki aramızda kalacak Richee eski gizli sevgilimin yeni aşkıyla olan ilişkisinin dedikodusunu yapacak değilim."

Richard kendini tutmaya çalışsa da dudaklarından dökülen kıkırdamaya engel olamadı.

"Sanırım.." dedi ciddileşerek. "Artık ona eskisi kadar güvenmiyorum.."

"Ne konuda?"

"Bilmiyorum. Sadece eskisi gibi değil. Bir şey saklıyor veya yalan söylüyor ve.. Ve bu kalbimi kırıyor."

"Her zamanki gibi" dedi Slytherin yere bakarak.

"Ne?"

"Artık birlikte olduğunuz halde hala senin hakettiğin değeri veremiyor."

"Ne demeye çalışıyorsun Teren? Beni sevmiyor mu yani?"

''Bunu bilemem. Ama sen her zamanki gibi ona verdiğin değerin karşılığını alamıyorsun. Hak ettiğin bu değil."dedi mavi gözlere bakarken.

"Bana olan sevgisine inanıyorum.. Onu seviyorum."

"Biliyorum." dedi Terence derin bir nefes almadan önce. "Onun için gelip benim omzumda bile ağladığın günleri hatırlıyorum Rich, seni hak etmiyor."

Richard parmaklarını saçından geçirip gözleri gibi masmavi gökyüzüne baktı. "Belki de ben onu hak etmiyorumdur.." diye söylendi. "Bir gün Prens olacak-

"Ünvanı, ailesi, kim olduğu hiçbir şeyi değiştirmez. Senin gibi biri hayatında olduğu için asıl o mutlu olmalı. Kendini onun karşısında küçük görme."

"Kendimi küçük görmüyorum.."

"Ama gerçekleri de görmüyorsun." dedi kumral çocuk dizlerinden destek alarak ayağa kalkarken. "Kimsenin ilgisine ihtiyacın yok. Onsuz yaşayamam sanıyorsun ama seni üzen tek kişinin de o olduğunu unutuyorsun."

Eğilip çantasını yerden alırken mavi gözlere daha yakından baktı. "Beni onun yarısı kadar sevseydin tüm hayatımı sana verirdim." dedi fısıldayarak. "Ama onun yaptığına bak."

***

Saat akşam yediyi gösterirken Hermione elinden tuttuğu sevgilisiyle Malfoy Malikanesinin önünde dikiliyordu.

Genç kızın üstünde siyah mini pek gösterişli olmayan bir elbise ve ince siyah bir şal vardı. Kıvırcık saçlarını dümdüz yapmak için Pansy saatlerce uğraşmıştı ve başarılı da olmuştu.

"İyi misin?" dedi Draco kapıyı çalmadan önce sevgilisine dönüp.

Genç kız ürkekçe başını salladı.

"Sakin ol. Seni çok sevecekler." sarışın olan son kez kızı rahatlatmak için sarıldı ve kapıya vurmak için elini kaldırdı.

"Neden kapıyı çalıyorsun ki?"

"Bilmem" dedi Draco gülerek. "Böyle daha hoş, muggle gibi.."

İlk tıklatmada bir ev cini tarafından açıldığında Narcissa Malfoy hemen kapıya koştu.

"Hermione." dedi yüzündeki gülümsemeyle "Hoşgeldin."

"Teşekkür ederim. Merhaba Mrs.Malfoy."

Hermione eve girer girmez samimi bir şekilde kızı kolları arasına alan kadının tavrını gördüğünde içi rahatladı. Korktuğu kadar kötü geçmeyecekti sanırsa..

"Nihayet tanıştık." dedi kızın elinden tutup salona doğru götürürken.

"Ben de iyiyim anne, sorduğun teşekkür ederim."

"Baban çalışma odasında git çağı- Hah geliyor."

Üçü birden ağır ağır onlara bakarak merdivenlerden inen Lucius'a döndü.

Hermione bakışlarını adamın üzerinde gezdirdi. Onu en son ne zaman görmüştü bilmiyordu ama hala hatırladığı gibiydi. Bakışlarındaki soğukluk da öyle.

Lucius nihayet indiğinde "Hoşgeldiniz." dedi gergin bir sesle.

Hermione gülümsemekle yetindi.

"Yemeğe geçelim mi? Yoksa bütün gece burada dikilecek miyiz?" derken Cissy çoktan kızı omzundan yakalamış masaya doğru yürüyordu.

Draco gergindi, çünkü babası da öyleydi. Bu gecenin sorunsuz bir şekilde bitip gitmesini istiyordu sadece. Ne kadar çabuk o kadar iyi.

Birkaç dakika içinde ev cinleri uzun masayı boydan boya leziz ve harika gözüken yemeklerle donattı. Renk renk farklı şaraplar, sebzeler, meyveler, ızgaralar.. Hermione bir an için dört kişi bunları nasıl yiyecek diye düşündü.

"Hermione, bu sene de okul birincisi olduğunu duydum." dedi Cissy gururla.

"Evet. Bu sene notlarım biraz daha iyi."

"Geçen sene de mi sendin?" diye sordu Lucius tek kaşı havadayken.

Hermione başını sallayarak onayladı. "Evet."

Lucius "Oğlun da yıllardır hep ikinci oluyor." Diye döndü Cissy'e.

"Güzel.." dedi şarabından bir yudum aldıktan sonra göz kırptı "Zeki kızları severim."

Bundan sonraki tam yarım saat boyunca okuldan, mezun olduktan sonra yapmayı planladıkları işlerden bahsettiler. Hermione içten içe şaşkınlık duysa da kendini gerçekten Draco'nun hayatının bir parçası gibi hissetti o anlarda.

Evinde, yemek masasında, ailecek bir akşam yemeği.. Lucius'un gözlerindeki nefretin silinmesi..

"Hermione.."

Bu kelimenin Lucius'un ağzından çıkması kızın ürpermesine neden olsa da sakince ona döndü.

"Draco'yla ilgili" sarışın adam cümlesine devam ederken zorlanıyordu, "Bizimle ilgili gerçeği biliyorsun. Değil mi?" dedi bakışları masada gezinirken.

"Biliyorum."

"Herhangi birine-

"Baba bu konuyu konuşmuştuk." diye araya girdi Draco.

"Sadece emin olmak istedim." Granger'a döndü. "Eğer buna rağmen hala oğlumla olmak istiyorsan ve aile sırrımızı koruyacak kadar onu seviyorsan.." karısının masada duran elini tutup genç kıza çevirdi bakışlarını. "Önünüze hiçbir engelin çıkmasına izin vermem, vermeyiz."

Hermione mutluluktan ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırırken masanın altından Draco da onun elini tuttu sıkıca.

Genç kız tam konuşmak için dudaklarını araladığında şömineden yükselen yeşil dumanlara döndü hepsi. Bomba gibi bir sesle Hermione yerinden sıçrayıp masadan kalktı korkuyla.

Lucius endişeyle şömineye yürürken, "Beklediğimiz biri mi vardı?" dedi Cissy kocasına bakarak.

"Hayır yoktu." Masada duran asasını alıp şömineye yaklaştı. "Kilitli mi?"

"Yemekten önce geçişi kapatmıştım." dedi Narcissa da şömineye yaklaşarak.

Lucius oğluna döndü. "Draco, Hermione'yi odana çıkar."

"Mr. Malfoy bir sorun mu-

"Yukarı çıkın, çabuk!"

Hermione bir saniyeden kısa bir süre içinde kendini karanlık bir odada buldu. Draco ışıkları da yaktıktan sonra asasını yatağın üzerine atıp cam kenarına koştu.

"Draco neler oluyor?" dedi genç kız üzerindeki şala daha sıkı sarılırken.

Genç adam cam kenarından çekilip kıza doğru ilerledi. "Sakin ol tamam mı, sadece.. Birkaç dakika burada bekleyelim." dedi ellerini kızın omzuna koyarken.

Hermione sesinin titremesine engel olamadı. "O mu? O mu geldi Draco?"

Genç adam dudaklarını birbirine bastırırken kafasını salladı. "Galiba."

"Kahretsin!" kız yatağın kenarına oturdu. "Geleceğini Biliyor muydun?"

"Tabii ki hayır Hermione!" sesinin çok yüksek çıktığını fark edince fısıldadı. "Bilseydim seni getirir miydim?" dedi kaşlarını çatarak.

"Özür dilerim,ben bir an.. Korktum."

Draco yatağın ucuna kızın yanına oturup başını, göğsüne yasladı. "Korkma. Ben burdayım."

Gözyaşları oğlanın gömleğini ıslatırken biraz daha yanaştı çocuğa. "Gidelim buradan, lütfen."

"Şimdi olmaz." dedi Draco yatıştırıcı bir sesle. "Biraz bekleyelim."

"Gitmek istiyorum."

"Biliyorum." kızın çenesini tutup ona bakmasını sağladı dudaklarına kısa bir öpücük kondurmadan önce "Gideceğiz." dedi alnını onunkine yaslayıp. "Ama şimdi çıkarsak bizi fark ederler."

Aniden çalan kapıyla ikisi de irkilerek sol tarafa doğru döndü. Birkaç ısrarcı tıklamanın ardından lanet bir ev cininin sesi duyuldu. "Mr. Malfoy? İçeride misiniz?"

Draco asasını kaptı ve ayağa kalkıp kızın önüne geçti hızla, kalkan gibi.

"Mr. Malfoy? Efendi evde olup olmadığınıza bakmamı emretti. İçeri giriyorum.."




Continue Reading

You'll Also Like

12.1M 588K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
16.3K 1K 15
i can see my baby swingin' his parliament's on fire and his hands are up thomas william hiddleston song: lana del rey - west coast
64.2K 4.8K 29
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
4.8K 477 27
Bill elinde ki kitabı da yere fırlattı. Tahmin ettiğim gibi onda da bir şey yoktu. -Bu kitapların hepsi işe yaramaz! Bir panzehiri bile bulamıyorum...