YAKALA BENİ (devam edecek)

haleythedevil tarafından

296K 23.2K 4.2K

Erkek egemen iş dünyasında kendine yer açmaya çalışan hırslı ve başarılı bir iş kadını Bade Aslım Aslan'ın, n... Daha Fazla

prolog
karakterler
bölüm bir
bölüm iki
bölüm üç
bölüm dört
bölüm beş
AÇIKLAMA&İLERİDEN KESİT
bölüm altı
bölüm sekiz
bölüm dokuz
bölüm on
bölüm on bir
bölüm on iki
bölüm on üç
bölüm on dört
bölüm on beş
bölüm on altı
bölüm on yedi
bölüm on sekiz
bölüm on dokuz
bölüm yirmi
bölüm yirmi bir
bölüm yirmi iki

bölüm yedi

11.9K 886 142
haleythedevil tarafından

"Ne işimiz var burada?"

Bade anlamayan gözlerle bulundukları evi inceledi. İstanbul'un biraz çıkışında kalan, diğer evlerden uzak, büyük bir bahçesi olan müstakil bir eve getirmişti Atabey onu. Atabey susup, kadına anlamasını ister gibi baktı. Bade dayanamayıp ağzını tekrardan açacakken, bir anda geçmişte, seneler önce bir defa bu evde bulunduğunu hatırladı.

Atabey'in annesinin ölümünden birkaç gün sonra, hayatlarının sarpasarmasından birkaç hafta önceydi. Genç adam ortadan kaybolmuştu, Bade onu bulamadığı süre boyunca delirecekmiş gibi hissettiğini hatırlıyordu. Ona bir şey oldu korkusuyla kalbi elinde gezdiği onca zamandan sonra, Atabey'i burada bulmuştu. Bu evde. Yere yatmış, cenin pozisyonunda hüngür hüngür ağlarken.

"Atabey?"

Genç kız korkuyla kapısı aralık olan evden içeriye bir adım attı, her taraf karanlıktı. Adamın burada olup olmadığını bilmiyordu, cenazeden beri Atabey kendisi gibi değildi. Şimdi de ortadan kaybolmuştu ve Bade onun kendine zarar vermesinden deli gibi korkuyordu. Atabey'in bir defasında ona bu evden, bazen kışları annesiyle buraya gelip birlikte zaman geçirdiklerinden bahsettiğini hatırlıyordu. Genç adamı hiçbir yerde bulamadıktan sonra burası son durağı olmuştu. Eğer Atabey burada da değilse, artık polisi arayacaktı.

İçeri doğru bir adım daha attı, içeriden gelen inleme sesiyle duraksadı. Acı dolu bir adamın sesiydi bu. Atabey.. Aklına ilk gelen, adamın kanlar içinde, acıyla yerde yatıyor olduğu idi. Kendini durdurmadı, koşarak sesin geldiği yöne doğru gitti. Işığı açıp, "Atabey!" diye feryat etti ve yerde yatan adamı gördü..

Yutkunarak duraksadı. Adam bir çocuk gibi yerde kıvrılmış, kollarının arasında sımsıkı, can simidi gibi tuttuğu çerçeveyle hıçkırarak ağlıyordu. Kızın gözlerinden bir damla düştü, titrek bir adım attı. Sonra bir adım daha.. Adamın önünde diz çöktü, korkarak omzuna dokundu. "Aşkım.." diye ağlak sesiyle fısıldadı. Atabey, kızın sesini duymasıyla birlikte daha çok ağlamaya başladı. Bade ne yapacağını bilemeyerek, adamın omuzlarından tutup biraz hareket etmesini sağladı ve kafasını dizlerine yerleştirip, titreyen elleriyle koyu sarı saçlarını okşamaya başladı. "Aslım.." diye mırıldanarak, küçük bir çocuk gibi sızlanarak, içli içli ağlıyordu adam şimdi. Bade, elindeki çerçevenin annesiyle çekilmiş, ikisinin de gülümseyen yüzlerinin olduğu bir fotoğraf olduğunu gördü. Kolunu omzuna dolayıp, dudaklarını adamın kafasına bastırdı. "Ağla sevgilim," dedi. "Ağla. Ben buradayım. Yanındayım. Seninleyim."

Bade kendisini o anların hüznünden bir an önce sıyırmaya çalıştı. Atabey Zorlu'ya şefkat beslemek istemiyordu. Karşısında duran adamla o çocuk aynı değildi. Karşısında duran adam, annesi için bir çocuk gibi içli içli kızın dizlerinde ağlayan o çocuk değildi. Zaten Bade'de artık onun acısını almak isteyen, onu teselli eden o aşık kız değildi. Bambaşka insanlardı artık onlar. Birbirinden uzak durmaları gereken iki farklı insan.

"Beni buraya niye getirdin Atabey? Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?" Az önceki anıların yerini, adama karşı öfkesiyle doldurmaya çalıştı.

"Hatırlıyor musun o günü.." diye ağırca konuştu Atabey. "Annem için ağlamıştım dizlerinde. Hep yanımda olacağını fısıldamıştın kulağıma. O kadar aptal bir çocuktum ki, inanmıştım Bade. Senin gitmeyeceğine inanmıştım." Alayla güldü.

Bade bu üstü kapalı suçlamalara artık dayanamayıp, "Giden sendin!" diye karşılık verdi adama.

"Senin yüzünden!" diye kükredi Atabey. "Senin yüzünden!" Koca iki adımda kadının yanına yaklaşıp, omuzlarını elleri arasına aldı. "Nasıl yaptın? Nasıl yaptın, nasıl? İki hafta! İki hafta önce ağlamıştım kollarında, iki hafta önce sığınmıştım sana! Nasıl içine sindi? Hiç mi için sızlamadı? Hiç mi ölmemden korkmadın?!" Adam delirmiş gibi sarsarken kadını bağırmaya devam ediyordu. Mavi gözleri dengesizce titriyordu, çoğunlukla alkolün etkisinde olduğu belliydi.

Bade, "Ben ya.." Bir anda sustu. Zihni düşmanıymış gibi, Tamer Zorlu'nun seneler önce telefonda ettiği sözleri aklına getirdi,

"Oğlum bu olanları öğrendiğinde her şey yoluna girecek mi sence Bade? Atabey bu yaşananların herhangi birini öğrenirse, onu hiçbirimiz tutamayız. Katil olur. Bak kızım, Atabey şu an olduğu yerde gayet mutlu. Bırak her şey onun bildiği gibi kalsın. Eğer onu birazcık sevdiysen, onu bu ateşin içine sürüklemezsin Bade."

Sustu. Senelerdir olduğu gibi, yine hepsini içine attı. Tamer Zorlu haklıydı. Hem bu saatten sonra Atabey'in öğrenmesi neyi değiştirirdi? Bitmiş, silik bir hikayenin kahramanlarıydı onlar. Seneler geçmişti olanların üzerinden. Bade yaralarını sarmıştı. Tekrar tuz dökmenin kimseye yararı yoktu. Bırak, dedi içindeki ses kırgınca. Bırak her şey onun bildiği gibi kalsın.

"Sen değil miydin yanlışımı bekler gibi basıp giden?" dedi, adamı daha da kızdıracağını bile bile.

"Ulan dayanamadığım için gittim! Seni görmeye dayanamadığım için defoldum gittim! Sen..." Seni affetmekten korktuğum için gittim.

Cümlesini tamamlamadı, saf bir öfke yüklüydü gözlerinde. "Tek amacın beni acıtmak değil mi? O zaman da öyleydi, şimdi de öyle. Canımı acıtmak için sürekli Tuğrul'la birliktesin. Gözüme sokmak için! Niye?" Acılı bir ifade belirdi adamın gözlerinde. "Ne yaptım sana bu kadar?"

Bana inanmadın.

Bade bunu söylemedi. Diğer her şey gibi, bunu da yutmayı tercih etti. "Bırak Atabey.." Buraya gelmesi en başından beri berbat bir fikirdi zaten. Aptal beyni, küçücük bir umutla da olsa, sorunlarını halledebileceklerine ve Atabey'in varlığının baskısından biraz olsun kurtulabileceğine inanmıştı.

"Yalancısın Bade! Onca zaman.. beni sevdiğini söylediğin onca zaman.. Hepsi yalandı, değil mi? Hoşuna gitti mi küçük oyunun? Aşığınla çok güldün mü arkam.."

Bade birden ileri atılıp, dudaklarını adamın dudaklarına bastırdı. Atabey sanki bu hamleyi beklermiş gibi, inleyerek aç bir şekilde saldırdı kadının dudaklarına. Alt dudağını sertçe ısırarak, kadının ağzını aralamasını sağladı. Dilini içeri kaydırırken, eliyle Bade'nin kalçasını kavrayarak sıktı. Bade inleyerek, ihtiyaçla daha da bastırdı kendini adama. Ne oluyordu ona? Hayatta en çok istememesi gereken adamı nasıl böyle delicesine isteyebilirdi?

Atabey, arzu dolu bereleyici öpüşmelerine ara vermeden kadını kalçalarından tutup kucağına aldı, Bade geçmiş bir alışkanlıkla bacaklarını adamın beline doladı.

Adamı öpmeye devam ederken ilerlediklerini hissetti, dudaklarını Atabey'in sıcak dudaklarından bir an bile ayırmak istemiyordu. Birden havalandı ve birkaç saniye içinde kendini bir yatakta buldu, Atabey kadına kendine gelme fırsatı vermeden üstündeki gömleği parçalar gibi çıkarıp, kadının üstündeki yerini aldı. Kadını arzu dolu bakışlarla bir süre seyretti, onu bu akşam restoranda gördüğünde aklını uçuran kırmızı elbise, kasıklarına kadar sıyrılmıştı, muhteşem kokan sarı saçları yastığın etrafına vahşi bir biçimde dağılmış, güzel dudakları öpülmekten kızarmıştı.

Yalnızca ona bakarak bile boşalabilirdi. Ona bu kadın kadar kimse zevk veremezdi. Kimse Bade'nin tek bir dokunuşu kadar baştan çıkaramazdı adamı.

Onu bu lanet elbisenin içinde, Tuğrul'un karşısında gördüğünden beri yapmak istediği şeyi yaptı ve kafasını eğip, dudaklarını şah damarına bastırdıktan sonra burnunu iki göğsünün arasına sürttü, elbiseden kışkırtıcı şekilde gözüken göğsünün şişkinliğini dişleri arasına alıp hafifçe ısırdı. Bade beklemediği bu hareketle, inleyerek ıslanan kadınlığını kontrol altına almak isteyerek dizlerini sıktı, ama bu bacaklarının arasında olan Atabey'i sıkıştırmasını sağlamıştı.

Atabey'in oyunu henüz bitmemişti.. Kadının göğüslerinden öperek yukarı çıktı, boynuna, çenesine ıslak öpücükler bırakarak buldu yolunu.

Elbiseyi askılarından tutup tamamen üzerinden çıkarıp atmadan önce omuz başlarından öptü. Elbise Bade'nin üzerinden çıkarılıp bir kenara atıldığında, kadın sadece bordo, dantelli çamaşırlarıyla kalmıştı adamın altında. Atabey, bembeyaz tenini saran dantellere baktığında, inleyerek boşalmamak için zor tuttu kendini. O kadar güzeldi ki.. Tek istediği kadının içine girmek, onu sertçe becererek aklındaki her şeyi, geçmişi ve geleceği unutturmaktı ama bu defa hızlıca olmasına izin vermeyecekti. Tuvaletteki o gün birlikte olduklarında kadına doyamamıştı, onu soymak için bile vakti yoktu. Şimdi ise Bade altında, yatağındaydı ve hiçbir yere gittiği yoktu. Atabey'i durduracak hiçbir şey yoktu.

İlk önce iç çamaşırlarını çıkardı.. Kadın şimdi çırılçıplaktı. Atabey hızlıca kendi pantolonunu ve baksırını da çıkarıp bir kenara fırlattı, kadına hayran bakışlarla baktı. Bade her zaman mükemmel bir vücuda sahip olmuştu ama şimdi tam bir kadındı.

Bade ise Atabey'in onu hayran bakışlarla izlemesine artık dayanamayarak, kolunu kaldırdı ve adamı ensesinden tutup kendine çekti. Dolu dolu bakışlarla fısıldadı, "Dokun bana." Ben kendime gelmeden, kararımı değiştirmeden önce dokun bana. Unuttur bana.

Atabey bu çağrıya yanıtsız kalamayarak, anında eğildi ve kadının beklentiyle şişmiş, pembe meme ucunu dudakları arasına aldı. Göğüs ucunu ilk önce kadını tahrik ederek dişledi, Bade acı ve zevkle inlediğinde ise acısını almak ister gibi öptü, emdi. Dudakları göğüsleriyle ilgilenirken, bir eli kadının tüylerini ürperterek karnından aşağı indi, kasıklarında durdu ve bir parmağıyla bacaklarının arasına dokundu. Aynı anda nefeslerini vererek inlediler. "Bade.." dedi Atabey zorlukla, "Sırılsıklamsın.." Kafasını kaldırıp, kadının alt dudağını ısırırken aynı anda bir parmağını içine yolladı, Bade kafasını geriye yatırarak, yüksek sesle inledi. Atabey kadının gerilen boynunu yalarken, parmağının hareketlerini hızlandırdı. Sonra bir anda durup, parmağını geri çekti, Bade kapalı gözlerini açıp adama dehşetle baktı. Eğer onu burada bırakırsa, onu öldürürdü.

Atabey alnını alnına yaslayıp, acı çekermiş gibi konuştu, "İçinde olmam lazım Bade. Temizim, yemin ederim bir kez korunmadan ilişkiye girmedim," Acıyla inildedi. "Kabul et. Lütfen." Geçen sefer, anın ateşiyle kadının iznini almadan onun içine korunmasız girmişti ama Atabey Zorlu bile bunu tekrardan yapacak kadar öküz değildi.

"Korunuyorum." dedi Bade, sonra nefes nefese kalmış bir şekilde adamın saçlarına asılıp, kendisini sıcacık, sert erkekliğine sürttü. "Hadi!"

Atabey daha fazla dayanamayarak, beklemeden kadının içine soktu kendini. Bade'nin sıcacık kuytusuna girdiğinde, adam inleyerek kadının dudaklarını yakaladı. Bade dayanamayıp, kalçalarını hareket ettirdi ve adamı içinde ilerletti. Sert tempoları bu hareketle birlikte başladı, Atabey içinde o kadar sertti ve Bade'nin bu sertliğe o kadar ihtiyacı vardı ki.. Yatakta ne kadar uyumlu olduklarını unutmuştu.

Kadın zevkten elini nereye koyacağını bilemeden yatağa bastırdı, Atabey kadının elini yakalayıp parmaklarını birleştirdi ve elini sıktı.

Atabey dudaklarını kadının boynuna bastırıp, hassas etini emerken Bade dişlerini adamın omzuna geçirdi. Kadınca bir tarafı, adamın izlerini vücudunda taşımasını istiyordu. Bade, Atabey'in elini sıkarken, birden tüm gücüyle, içindeki her şeyi boşaltırmış gibi geldi. Vücudu minik artçılarla sarsılırken, Atabey'in sert temposuyla zevk almaya devam ediyordu. Böyle giderse, ikinci boşalması geç kalmayacaktı.

Atabey, kalçalarını son kez sertçe hareket ettirdi ve kendini defalarca kez kadının içine soktu. Bade'nin boynunu ısırırken, son bir güçle kendini itti ve kükreyerek tüm gücüyle boşaldı kadının içine. İkisi de nefes nefeseydi. İkisi de az önce yaşadıkları akıl almaz hazla tir tir titriyorlardı.

Atabey kendini diğer tarafa atarken, Bade ne yapacağını bilemeyerek adama arkasını döndü. Kafası allak bullaktı, kalkıp gitmek istiyor ama bacaklarının hareket edemeyeceğinden korkuyordu. Gözlerini kapatıp, içinden kendini azarladı. Niye bu durumun içine sokmuştu kendini? En başından adamın teklifini kabul etmemeliydi.

Tam hareketlenmiş, kalkacakken beline dokunan parmaklar onu durdurdu. Kadının donakalmasını sağladı, Atabey'in elleri kadını çevirip, tamamen arkasını dönmesini sağladı. Bade, onun arkasında hareketlendiğini hissetti, hemen ardından sırtında gezinen dudakları. Adam belini kollarıyla sarıp, dudaklarını sırtında gezdirdi.

"Gitme." dedi Atabey. "En azından bu geceliğine.. Gitme, Bade. En azından bu geceye sahip olalım."

Kadın cevap vermedi ama gevşeyen bedeninden, ikisi de kararını anlamışlardı. Bade yarın kendisine lanetler okuyacak olmasını umursamadı, ya da az önce düşündüklerini. Ne demişti Atabey? Bu gece. Bu gece onlarındı.

Adam kafasını kadının sırtına yerleştirdi, parmakları belinde ve sırtında gezinirken bir süre öyle kaldılar. Atabey hareketlenip, kadına arzu dolu öpücükler kondurmaya başlayana dek.. Gün aydınlanana dek birbirlerini istedikleri her türlü pozisyonda zevke getirdiler. Sadece bu gecenin onlara ait olduğunu bilerek..

Gün aydınlanırken, Atabey derin bir uykunun kollarındaydı. Bade ise çırılçıplak bir şekilde kafasını dizlerine yaslamış, adamın uyurkenki halini seyrediyordu. O kadar masumdu ki uyurken.. Neredeyse ona kanacak kadar masum.

Elini korkarak uzattı ve adamın kaslı kolunda, omzunda gezdirdi. Gözünden süzülen bir damla yaşı silmedi, akmasına izin verdi. "Aşkım.." diye fısıldadı titreyen sesiyle. Eli, titreyerek adamın yumuşacık, koyu sarı saçlarında gezindi. Gözlerini kapattı, birkaç damla daha düştü. Hıçkırmamak için elini ağzına bastırdı, "Yapmadım." diye fısıldadı. "Seni hiç aldatmadım. Seni çok sevdim." Sessizce hıçkırdı. "Bir tek seni sevdim Atabey. Bir tek seni." Şefkatle, özlemle adamın yanağını okşadı.

Ona ayrılan vaktin dolduğunu bilerek, ayaklandı. Sessizce dün adamın bir kenara fırlatıp attığı çamaşırlarını ve elbisesini giydi. Çantasından telefonunu çıkarıp, yardım isteyebileceği tek insana mesaj attı. "Al beni buradan. Lütfen."

Odadan çıkmadan önce, dönüp hala huzurla uyuyan adama bir bakış attı. Dayanamayıp, yatağa eğildi ve adamın yanağına bir öpücük bıraktı. Topuklu ayakkabılarını yerden alıp, odadan sessizce çıkıp gitti.

Melis evin önünde arabada bekliyordu.

Bade, dağılmış bir şekilde evden çıkarken aklında tek bir şey vardı. Aklında dönüp duram tek bir şarkı..

ah kavaklar ah kavaklar
bedenim üşür yüreğim sızlar
beni hoyrat bir makasla
ah eski bir fotoğraftan oydular
orada kaldı yanağımın yarısı
kendini boşlukla tamamlar
ah omuzumdaki bir kesik el ki
hala, durmadan kanar
ah kavaklar
acı düştü peşime
ah kavaklar
ardımdan ıslık çalar

Arabaya bindi. Melis hiçbir soru sormadı, kadına bir bakış atıp arabayı çalıştırdı. Bade başını cama yaslayıp, Melis dönmeden önce eve son bir bakış attı. Neden her şeyini geride bırakıyormuş gibi hissediyordu?

Aptal kalbi.. Hiç mi ders almamıştı? Bade'nin ağlayarak kustuğu zamanlardan, ölmek istediği, ölmeyi düşündüğü günlerden, acıyla kıvrandığı gecelerden hiç mi ders almamıştı? Mantığı ondan uzak durmasını söylerken, utanmaz kalbinin tek istediği geri dönüp adamın yanına kıvrılıp yatmaktı..

Bitti, dedi gözlerinden yaşlar süzülürken. Bitti. Bittiğini biliyordun. Ağlama. Ağlama artık!

Melis onu kendi evine götürdü, kadına destek olup elinden tuttu ve onu banyoya götürdü. Elbisesini çıkarıp, kadını sıcak duşun altına soktu. Bade üstüne bir bornoz geçirip, duştan çıktığında koltukta oturan Melis ve dumanı tüten bir kupa çay onu bekliyordu. Hiçbir şey söylemeden koltuğa çöktü, bardağı elleri arasına aldı. Üstünden çıkan dumanı izledi görmeyen gözlerle.

Sonra ağlamaya başladı. O güçlü, yıkılmaz, sarsılmaz Bade Aslan yerlerdeydi. Hiç büyümemişti aslında. On sene önceki o çaresiz küçük kızdı. "Dağıldım ben Melis." dedi içli içli. "Mahvoldum ben."

"Saçmalama. Dağılmadın." dedi Melis, sertçe. "Kafanı kaldır Bade. Kafanı kaldır bak bana." Bade zorlukla kaldırdı bakışlarını, arkadaşının ateş ateş kahve gözleriyle karşılaştı. "Tökezledin sadece. Karıştırdın bir şeyleri. Ne olmuş yani? Bade Aslan'sın sen. Neleri atlattın sen? Hatırlıyor musun? Neleri atlattın, bu mu yıkacakmış benim arkadaşımı?"

"Birlikte oldunuz değil mi?" diye sordu kadın. "Ne olmuş yani? Ne olmuş onu istediysen? Seksin sadece bedenle alakalı olduğunu bilecek kadar büyük bir kızsın artık."

"Onunlayken değil," dedi genç kadın acıyla. "Onunlayken bu sadece seks değil. Bir kez olsun aklımdan başka şeyleri kovmak zorunda kalmadım Melis. Bir kez olsun ondan başkasını düşünmedim, kendimi kötü hissetmedim." Güzel mavilerinden akan yaşları temizledi, "Her şeyi siliyor Melis. Tek dokunuşuyla, tek öpüşüyle.. Benim senelerdir yapamadığımı yapıyor. Beni iyileştiriyor." Ve hemen ardından sözleriyle paramparça ediyordu.

"Neden anlatmıyorsun be Bade?" diye sordu Melis çaresizce. "Bırak bilsin. Sana yazık değil mi? Bırak biraz o taşısın yükünü. Her şeyi çeken senken, nasıl onun senin üstüne gelmesine izin verebiliyorsun?"

"On sene geçti Melis. Hem anlatsam... hangisini anlatacağım? Hadi bana olanları anlattım.. Hadi, bir şekilde açıkladım, ya.. ya o.." Dudakları titredi, mavi gözleri her görenin gözyaşlarına boğulacağı, çözümü, tedavisi olmayan bir kederle buluştu. "Onu nasıl anlatacağım?" Sessizce ağladı.

"Çığlık atmak istiyorum bazen suratına bakınca. O gözleri... Bu kadar mı benzer Melis? Aynı o! Gözleri, dudakları, burnu.. Unutamıyorum Melis. Her şeyi unutuyorum, onu unutamıyorum. Nasıl? Nasıl diyeceğim ki ona, Atabey... Atabey, bizim.." Ağlamaya başladı. Melis uzanıp arkadaşını kolları arasına aldı. "Çok özledim Melis.. Öleceğim özlemden, çok özledim..."

"Geçecek canım. Geçecek.." İkisi de biliyordu geçmeyeceğini. İkisi de farkındalardı, ama Melis'in onu teselli etmesine izin verdi Bade. Gözlerini kapattı, huzursuz rüyaların onu yakalamasına izin verdi..

Televizyonun karşısında içi geçmiş bir halde uyuyakalmışken, önündeki aletten gelen sesle irkilerek uyandı genç kız. Minik mırıldanma ve ağlanma seslerini duyduğunda, anında yattığı yerden kalktı ve seslerin yükseldiği odaya doğru ilerledi.

Aralık kapıyı açtığı anda, odanın içind dolan kokuyla tüm yorgunluğuna rağmen gülümsedi. Sadece bir koku nasıl insanı iyi hissettirebilirdi? Seslerin yükseldiği mavi beşiğe doğru ilerleyip, içinde kıpırdanıp duran bebeğe baktı. Yarı aralık mavi gözlerinde, kafasındaki birkaç tutam sarı saça..

"Oh paşam uyanmış mı benim?" Ellerini beşiğin içine uzatıp, minik bebeği kolları arasına aldı. İstediği gerçekleşen, en güvende olduğu kolların arasına giren minik bebek anında susmuş, keyifle mırıldanmıştı. Bade, burnunu bebeğin kafasına dayayıp kokusunu içine çekti. Kenarda duran sallanan sandalyeye oturdu, "Benim oğlum annesini mi özlemiş?" dedi keyifle. Bir elini minik bebeğin sırtına yerleştirip, yatıştırıcı hareketlerle okşamaya başladı.

Bu küçük beden.. Hayatındaki en büyük travmayı atlatmasına yardımcı olan bu küçük oğlan. Bu oğlan, Bade'nin tüm dünyasıydı. O varken güçlüydü. O varken yenilmezdi. Allah'ın en büyük hediyesiydi ona. Hayatından vazgeçmeyi düşündüğü o korkunç anların birisinde öğrenmişti hamile olduğunu. Sevdiği adamın, hayatta seveceği tek adamın çocuğunu karnında taşıdığını. Ne hissedeceğini bilmemişti. Tek bildiği, öğrendiği andan itibaren ondan vazgeçemediği idi. Babasının tüm öfkesini, itirazlarını, geriye kalan tüm hayatıyla birlikte arkasında bırakmış, oğluyla birlikte yeni bir hayat kurmuştu kendine. Küçük bir hayat. Ama güzel bir hayat.

Bebeğinin o korkunç iftiraların, o iğrenç insanların arasında gölgelenmesini istememişti. Kimse onu öğrensin istememişti, en azından şimdilik... en azından... ona söyleyene kadar.

Atabey. Ah Atabey.

Son görüşmeleri berbat olsa bile Bade umudunu hiç kaybetmemişti. Henüz cesareti yoktu, ama çok iyi biliyordu ki oğlu, her şeyi düzeltecekti. Atabey, Bade gibi, gördüğü anda aşık olacaktı bebeklerine. Bade'nin her şeyi açıklamasına izin verecek, bu defa kızı dinleyecekti. Sonra... sonra yeni bir hayat kuracaklardı kendilerine.

Bade televizyonu açıp, bir spor kanalına çevirdi ve beklediği maçı gördü. Ekranda, Atabey'in suratını gördüğünde küçük bir kız gibi ağzından bir nida çıkmasını engelleyemedi. "Bak Ata!" dedi omzundaki bebeğe. "Bak, baban.."  dedi buruk bir sesle.

"Henüz yanımızda değil o. Daha seni tanımıyor. Ama tanıyacak anneciğim. Tanıyınca çok sevecek seni, nasıl sevmesin? Aynı ona benziyorsun, biliyor musun?" Hafifçe gülümsedi, "Gülüşün bile şimdiden aynı o."

Derin bir iç çekti, ekrana bakan gözleri buğulu ve acılıydı. "Çok yakında bitecek anneciğim tüm acılarımız. Çok güzel bir aile olacağız. Her şey düzelecek."

Bade hafifçe öptü oğlunun kafasından. Bebeğini omzunda uyuturken, geleceğini hayal etti kafasında. Atabey'e söylediği anı. Sonrasını. Her şey düzelecekti. Atabey ile konuşup birbirlerini anlayacaklardı, Bade bir daha hiç geçmişi düşünmeyecekti. Hiç korkuyla zıplamayacaktı uykusundan. Hiç geriye dönüp bakmayacaktı. Atabey'in yanında olduğunu bilerek huzurla uyuyacaktı sevgilisinin göğsünde.. Atabey'in maçlarında, oğluyla birlikte en önde oturup, gururla seyredeceklerdi adamı. Bir aile olacaklardı. Bir daha hiç gözyaşı olmayacaktı. Bir daha hiç acı olmayacaktı.

Yakında, hayatının en büyük acısıyla yüzleşeceğini bilmeden masumca hayal etti genç kız.

beni hoyrat bir makasla
ah eski bir fotoğraftan oydular
orada kaldı yanağımın yarısı

evett saat 4 ve ben bölüm atıyorum. tüylerim ürpererek yazdığım bir bölüm oldu, bilmiyorum siz benim kadar etkilenecek misiniz ama ben gerçekten yazarken bile çok etkilendim ve Bade'nin Atabey uyurkenki sözlerinden son kısma kadar Kavaklar şarkısını dinleyerek yazdım, siz de onunla okuyabilirsinizz

Bundan sonraki bölümlerde çok ağlayacağız, şimdiden kendimizi hazırlayalım bebisler

Biraz kısa oldu sanki ama gercekten daha fazla ekleyebilecegim bir sey yoktu bölüme ve uzatmak istemedim

umarımm cok cok begenirsiniz askitolarim

sizi cokkk seviyorum ve yorumlarinizi kessinlikle bu bolum icin bekliyorum

bu aradaa kapak icin petrichorophic cok cok tesekkur ederim beni kirmayip bu harika kapagi hazirladigi icin❤️❤️

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

1.9M 86.5K 68
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
50.1K 4.1K 19
Bir mantık evliliği hikayesi.
462K 3.9K 24
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.